bosman kuralı oyuncuyu korumak için vardır ama edirne'nin batısında iş görür.
bir
mehmet ekici olsun, bir
ali turan olsun. türkiye'de oyuncuyu işte böyle koruyabiliyorsun. ne demek, futbolcu istediği takıma gidecek!? en çok parayı veren ve kulübün istediği takıma gidecek... lam cim mi ediyorsun, bir sene antrenman bile yaptırmazlar, dinlendirirler, yeni takımına yorgun argın gitmesinin önüne geçecek kadar hüsnüniyet sahibidirler. para da istemezler ha! öyle de kanaatkarlardır.
sözleşmesinin son senesinde, gitmeyi kafasına koymuş bir oyuncudan verim alamazsın. en sonunda, oyuncu sözleşmeyi eline alır, hadi eyvallah der. bu oyuncunun ismi ister garry rodrigues olsun ister emre akbaba olsun.
hem sahada bir şey alamayacağını hem maddi olarak gelir edemeyeceğini hem manevi olarak yıpranacağını gözün kesiyorsa, oyuncuyu elinde tutabilirsin tabii ki. eğer, tam tersini düşünüyorsan, elinden maksimumu alacak şekilde çıkarırsın. zaten büyük beklentilerin olduğu bir futbolcunun sözleşmesini son senesine kadar bekletiyorsan, kusura bakma sen zaten oyuncuya güvenmiyormuşsun demektir. yok sen sözleşmeyi uzatmak istiyordun ama oyuncu yanaşmıyorduysa, oyuncu kafasına gitmeyi koymuş demektir. o vakitten sonra, tüm kozlar oyuncuya geçer. medeni ülkelerde tabii ki... ya yüklü bir sözleşme kapar ya da istediği kulübe paşa paşa gider. sen de arkasından bakarsın.
baskı ile bir yere varamazsınız. zorla güzellik olmaz.
saçmalık kere saçmalık. galatasaray'ın takındığı tutum doğaldır. alanyaspor'un -eğer galatasaray'dan daha fazla para veren bir kulüp varsa ve yine eğer bu transfer sezonunda sözleşmesinin son senesindeki bir oyuncuya tirink 5 m eur verecek bir kulüp varsa hayırlı uğurlu olsun- tutumu doğaldır. ama oyuncu galatasaray'ı istiyorsa, yapacak da pek bir şey yoktur. işi ticarete dökmüş öyle düşünüyoruz, parayı veren düdüğü çalar gibi bakıyoruz ama işin içinde insan var. insan ticareti değil bu! insanı mal olarak göremezsin. isterlerse, yüzmilyonlar versinler, oyuncu gitmek istemiyorsa, bir bardak soğuk su içeceksin.
kulüp taraftar gönül koyabilir. doğaldır, kulübünü gözetirler. ama karşındaki insan, onu da düşünerek hareket edeceksin. spor, zaten daha iyi bir insan olabilmek için araçlardan biri değil mi?
bak aklıma ne geldi?
bu durum, kızlarını sermaye görüp başlık parası istemeye benziyor. kızın gönlü olmasa da, parayı bastıranla rızasız evlendiriyorlar. ama kız, olmaz derse ve boşanırsa falan, hor görülüyor, yaftalanıyor, falan filan...
bir de şu var tabii:
şimdi, bir ailenin kız çocuğu var. büyütmüşler, okutmuşlar, hiçbir şeyi sakınmayıp gözlerinden sakınmışlar. mis gibi yetiştirmişler. gün geliyor, allayıp pullayıp gelinlik giyecek yaşa geliyor. talipleri de var. mühendisler, doktorlar, kalantorlar, kodamanlar... kimi ararsan! ama kızın gönlü zurnacıda... ama aile kızlarını zurnacıya vermek istemiyor. diyorlarki kızımızı sakınalım, zurnacıyla görüşmesin, uzak tutalım biraz. araya mesafe ve zaman girerse unutur, sözümüze gelir. ama kızın gönlüne aşk ateşi düşmüş bir kere, istersen fizan'a 1 yıl 2 yıl gönder, istersen amerikalara yüksek, master, doktora yapmaya gönder, o kız canı isterse, zurnacıya varır. önleyemezsin. önlememelisin.
bu galatasaray olmuş, alanyaspor olmuş benim fikrim bu. ben "insan"dan tarafım. ha futbolcu da, şark kurnazıysa, zaten ne halt yerse yesin.