ya kardeşim tekrar yazmak istemiyordum ama "samanyolu gibi yalnız kalırsınız" nedir ya?
yani bunun eleştirilecek kısmı, bu kısmı mı?
spor hukuku diye bir kavram var değerli romalılar, yurttaşlarım, -konsepte uydurayım lan dur- renktaşlarım! floryalılar! kardeşlerim!
spor hukuku, olayın başka kısımlarıyla ilgilenmez.
deliller nasıl ele geçirilmiş, servis mi edilmiş, şantaja konu olmuş da şantaja uyulmayınca afişe mi edilmiş; bakmaz. (gereksiz yere türkçesi varken yabancı terimler kullanıyorum, ilkelerimden kısa bir süreliğine vazgeçiyorum ama anlaşılsın kolayca diye)
şike var mı? var.
spor hukuku buna bakar.
bakmalıdır daha doğrusu.
duygun yarsuvat bu açıklamayı niye yapıyor arkadaş?
duygun yarsuvat, fenerbahçe'nin avukatı mı?
olayın tek tarafı bu mu?
ben hukukçu değilim. çok şükür ki değilim.
hukukçu olmak zor iş çünkü. hukuk okumuş olmanın da tek başına bireyi hukukçu yapmadığını düşünüyorum.
bağlıyorum duygun yarsuvat bu açıklamayı niye yaptı'ya ve "bir hukukçu olarak bunları söylemesi yanlış değil" diyen arkadaşlara.
neden yanlış?
duygun yarsuvat birincisi galatasaray'ın başkanı.
şike yapmamış dememekle
şike yapmış demek arasında çok büyük bir fark vardır.
bunu da bir kenara koyalım.
duygun yarsuvat galatasaray'ın başkanı evet (yazarken üzülüyorum ama gerçek bu).
duygun yarsuvat spor camiasından birisi.
şimdi madem hukukçu olmanın bunları söylemeyi gerektirdiğinden bahsediyoruz; duygun yarsuvat'ın neden şikenin varlığından, spor hukukunun delillerin toplanış (veya iddia ettiği üzere ortaya çıkış) şeklinden bağımsız olarak kesinlikle icra edilmesi (hayata geçirilmesi) gerektiğinden dem vurmadığından da bahsedelim ki esas konumuz budur, bu olmalıdır.
hukukçu, koskoca olayın ufak bir ucundan tutup, yalnızca olayın ortaya çıkış şekli ile ilgilenemez. ilgileniyorsa ona hukukçu denmez.
bir diğer konu da, duygun yarsuvat'ın bu bilgilere nasıl ve ne zaman ulaştığı.
ve ulaştığı bu bilgilerle ilgili ******bir hukukçu olarak****** herhangi bir yasal girişimde bulunup bulunmadığı.
ben bunu inanılmaz merak ediyorum.
bunu şöyle örnekleyeyim.
şike tartışmaları döndüğünde etrafımdaki fbjk'lilerle, tartışmasız her zaman önce melo'yu sonra da geçmişte yaptığımız iftira edilen şikeleri ortaya atarlar.
ben de her zaman derim ki zamanında bunu bilenler neden harekete geçmemiş. onlar da der ki o zaman misal teşvik şike değildi, efendim işte bu kadar belirgin kanunlar yoktu.
ben de bunun üzerine derim ki inşallah şikede zaman aşımı falan kalkar, hatta geriye dönük de uygulanabilmesine yönelik teknik düzenlemeler yapılır ve siz de veya peşinden koştuğunuz dangalaklar da ellerinizde belgelerle savcılığa koşarsınız. yok koşamıyorsanız, yaptığınız iftiradır.
duygun yarsuvat da, geçtim
sözde hukukçuluğunu, galatasaraylılığını, vatandaş olarak, bu bilgileri ele geçirdiğinde hangi savcılığa başvurmuş? hangi süreci takip etmiş?
herhangi bir girişimi olmadıysa -ki olmamış-, neden konuşmak için bugüne kadar bekledi? bu mudur hukukçuluk?
gelelim bir de işin mağdur ayağına.
dediğim gibi, duygun yarsuvat şu an spor dünyasında önemli bir yerde bulunan bir hukuk kişisi (hukukçu demek istemiyorum artık) ve ortada bir şike var.
spor hukuku açısından, mağdur olan bir trabzonspor var.
hukuk, insanoğlunun hayvandan net olarak ayrıldığı noktadır.
insanoğlu belirli bir düzen oluşturur ve bu düzeni kanunlarla korumaya çalışır ki basitçe kas gücü, para gücü, beyin gücü, çevre gücü, iktidar gücü vs. hiçbir şekilde bir insan diğerinin özgürlüklerini, haklarını kısıtlayamasın.
kanunun doğası, olması gereken yer, olmak istediği yer eşitliktir.
hukukçunun da doğal olarak bu dengeyi sağlamaya hizmet etmesini beklemek normal olacaktır.
diyelim ki duygun yarsuvat'ın söylediği gibi cemaat tehdit etti fenerbahçe'yi. yine dönüyorum başa; şikenin varlığı somut mu? somut. trabzonspor mağdur mu? mağdur. hatta size bir şey söyleyeyim mi; fenerbahçe başta olmak üzere şike yapan kulüpler düşürülmediği için, havuzdan hayvan gibi yararlanacak olan galatasaray başta olmak üzere, bu külüpler yerine süper lig'e yükselebilecek takımlar ve bu külüplerin düşmesiyle yayın gelirleri artacak alt liglerin tüm takımları mağdur.
yani hukuki anlamda gerçekten onarılamaz hasarlar verildi düzene.
adına düzen denirse.
düşen marka değeri, düşen tribün gelirleri, düşen ürün gelirleri, düşen ülke futbolu toplam kalitesi vs. bakın bu saydığım her şey tamamen ölçülebilir şeyler.
şikecilerin korunması ve galatasaray'ın uçmaması için çıkarılan yabancı sınırı yüzünden yok yere harcanan paralar.
bakın az biraz üzerinde düşünürseniz, her saniye ölçülebilir böyle zibille mağduriyet bulacaksınız.
duygun yarsuvat, bunların herhangi birinden bahsediyor mu?
hayır.
50 milyon dolar diyor.
şu saydığım zararın yanında 50 milyon dolar gerçekten komik bir rakam olur.
valla açıkçası dışardan bakan sıradan bir futbol sevdalısı olarak şunu söylüyorum;
---
kendimden alıntı ---
baştan, işlerin buralara gelebileceğini bilseydim, mağdur olan tüm bu kulüplerin aralarında para toplayıp cemaate ödemesini isterdim. çünkü hiç değilse şike olduğundan somut olarak haberimiz olmazdı. şikeden haberimiz olmadığı için cezalandırılmadığından da haberimiz olmazdı. mağdurun değil de zalimin korunması için bunca takla atıldığına şahit olmazdık. ve
galatasaray başkanı ünvanını taşıyan birisinin de bu oyunun parçası olması zulmüne ve ayıbına tanık olmazdık.
---
kendimden alıntı ---
ve en başına dönüyorum;
"samanyolu gibi yalnız kalırız" düşüncesine yanıt olarak özellikle...
yalnızlıktan bu kadar korkuyorsanız, kendi sevdanızın gücünden bile haberiniz yok demektir.
samanyolu yalnız kaldı; çünkü dün başkalarına tekme atılırken o tekme atan ayakları öpüyordu. bugün o ayaklar kendilerini tekmelerken, dün küfrettiği tekme yiyenlere muhtaç olduğunu anladı belki ama artık çok geçti.
samanyolu dün tekme yiyenlere küfretmeseydi, merak etmeyin bugün yalnız kalmazdı.
aç kalırdı, açıkta kalırdı, yolsuz kalırdı, güçsüz kalırdı ama yalnız kalmazdı, eğilmezdi.
galatasaray bugün "aman yarın yalnız kalmayayım" diye o tekme atan ayakları öpmeye başlamıştır.
o öpücüğün dudağı da
duygun yarsuvat'tır.
hiç korkmayın;
galatasaray asla yalnız kalmaz!