resim
Dursun Aydın Özbek
Görev:Başkan
Takım:Galatasaray
Yaş:75
Uyruk:Türkiye
  • 3251
    sinirli değilim.
    basketbol turkiye kupasi'nda yarı finalde elenmemizi dahi çabuk atlattım.
    çünkü şunun ayırdına vardım, kendisine başkan denilen kişi defolup gidene kadar bu camianın burnu boktan çıkmayacak.
    peki neden kendi insiyatifi ile gitmesi tek çözüm; çünkü biz güçsüzüz.
    bizden kastım, tam bağımsız galatasaray taraftarı.
    ama gerçekten bağımsız, o yüzden sahipsiz, o yüzden yalnız, o yüzden güçsüz.

    bir gün aile kurup, çocuk sahibi olma fikrini sadece evladını, hagi amcası ile beraber galatasaray maçına götürme senaryosu üzerinden rasyonelleştiren ben, artık öylesine uzağındayim ki bu hayalin.

    zira anlatamam, "baba, galatasaray camiasının başında böyle bir musibet varken, nasıl olur da bu kadar sessiz kaldınız, onu oradan çekip alamadınız" diye sorarsa izah edemem.
    evlat galatasaray taraftarı aslında ikiye ayrılır, bir de "onlar" var ve "onlar" bizden çok daha güçlüydü diyemem, o adamlar ile benim galatasaray'ım birdi derken yüreğim yanar, özüm acır.

    ona dair herşey geçici, sevdamız kalıcı ya;
    o sevda itin elinde mundar.
    dilimiz de, yüreğimizde vasıfsız artık;
    cehennem sizler için ebedi olsun.
  • 3256
    galatasaray kariyer özeti sadece başarısızlıklar ve skandallar olarak kalacak adam. daha da bir şey söylemek istemiyorum. güç ve koltuk insanı yozlaştırır da akıl be adam. galatasaraylı olduğunu düşünüyorum. 2-3 sene önce evinde seviniyorsun, belki kıskanıyorsun ünal aysal'ı falan ama galatasaray kazanıyor, işler tıkırında, kendi işlerinle ilgileniyorsun. geldiğin günden beri seninle kazandığımız tek bir şey yok. senin hiç arkadaşın falan yok mu be başkan. sonuçta erkeksin, ne konuşucan yani hayatta, illa spor konusu açılıyordur. taraftarının yüzünü güldürdüğün gün yok, ne konuşucan sen arkadaşlarınla. e başaramıyor işte branşlarımız, başarı gelmiyor bir türlü. insan utanarak çekilir, ayıp günah ya.

    2010-11 sezonu ve 2003-04 sezonu var erken koptuğumuz. yani şampiyon olamadığımız senelere bakıyorum, üst üste 2 sene bu kadar erken koptuğumuz sene yok yahu. derbi de kazanamadın, avrupa desen zaten what is this durumunda senin için. ne yaptın sen başkan.
  • 3259
    --- alıntı ---
    haşere, pek çok hayvan ve insan hastalığının nedeni, böcekler ve kemirgenler tarafından taşınan mikroorganizmalardır.

    haşere mücadelesinin önemini, tarih boyunca sıtma, veba gibi haşerelerin taşıdıkları hastalıklardan dolayı, hayatını kaybeden milyonlarca insan ve kaybolan medeniyetler yeterince açıklamaktadır.

    dolayısıyla haşere mücadelesi, 6 milyarı aşan dünya nüfusunun beslenmesi, giyimi ve korunması için kaçınılmazdır.

    yerel yönetimlerin üzerinde durdukları; uçan ve yürüyen haşereler, sıklıkla karşılaşılan fare türleri ile mücadeledir söz konusu bu vektörlerle mücadele de, türkiye'de bilinçli veya bilinçsiz olarak kullanılan çeşitli mücadele yöntemleri mevcuttur, oysa, bu vektörler ile mücadele, halkın sağlığını doğrudan ilgilendiren son derece ciddi bir iştir. halk sağlığının korunması kapsamında mücadele edilen zararlılardan hamam böceği, sinek, bit, pire, tahtakurusu, örümcek, kırkayak, akrep, karınca, yılan gibi insanlarla ortak yaşam alanı paylaşan canlılardır.

    haşerelerin en büyük ortak özellikleri hızlı bir şekilde çoğalmalarıdır. her ortama ayak uyduran bu canlıların verdikleri zarardan kurtulmak için haşerelerle iyi bir şekilde mücadele edilmelidir. haşereleri yürüyen haşere, kemirgenler, uçan haşere gibi sınıflara ayırdığımızda onlarla mücadele etmek biraz kolaylaşmaktadır.

    --- alıntı ---

    bu haşereden kurtulmak için en yakın zaman 2018 yılı genel kurul seçimli toplantısı gibi gözüküyor.
  • 3261
    ekonomi yapıcam diye saçma sapan futbolcularla futbol takımı oluşturan silik.

    şu takımı tekrar sampiyonlar ligi ayarinda bir takım seviyesine cekebilmek icin en az 8 transfere ihtiyac var. yaklaşık 60 milyon avroluk bir kadro masrafı var bu takımın. ihtiyacları erteleyerek ekonomi mi yapılır lan? yarın öbür gün ekonomik darboğazdan çıktık takımı biraz guclendirelim dese, gene en az 60 milyon avro masrafla ekonomik darboğaza düşeceğiz. e ne anladık biz bu işten? olan elimizden kayıp giden sampiyonluklara olacak.
  • 3262
    koca takımı resmen çöplüğe çevirdi. en az 10 yıl geriye götürdü. gerçekten büyük başarı. hayır o değil adam istifa etmiyor yahu. utanmadan çıkıp başarılıymış gibi konuşuyor. yok mu yürekli bir kongre üyesi ? bu adamı gönderecek babayiğit yok mu ? evet yok. bunu çekmeye mahkumuz ve çekiyoruz da. muhtemelen 3 4 sene şampiyon olamayız. avrupaya gidemeyiz. buna hazırlıklı olun beyler. sonra üzülmeyin.
  • 3264
    hiç kimse canaydın'dan kötü olamaz derdim ve arkasından rahmetli bile demeyecek kadar da nefret doluyumdur kendisine. ama bu herif resmen canaydın ile durumu eşitledi. biraz daha zorlasa ondan bile kötü anılacak.

    aynı çapsızlık, aynı meymenetsizlik. beşer milyondan üç tane sağlam adam alacağına ikişer milyondan 10 tane çöp alıp para yok diye ağlamak... aynılar ya vallahi aynılar.
  • 3267
    duygun hocadan aldın bayrağı
    umumi pisuvarda kandırdın taraftarı
    riekerink'e emanet ettin 112 yıllık çınarı
    sabri - selçuk - semih senin olsun
    ulan dursun
    neyleyim ben senin gibi başkanı

    attın er meydanına levent'i
    yaktı hayallerimizi diri diri
    dön artık bu yoldan geri
    ızdırap oldun pek bir feci, ulan dursun
    neyleyim ben senin gibi başkanı

    özbek brothers olacak sonumuz
    ziyan oldu 2 sezonumuz
    boka sardı iyice modumuz
    eyyy bileklikçi
    kim ne yapsın senin gibi başkanı

    (u: :()

    adına akrostiş kasılası kişi.
  • 3268
    nazifoğlu'nu da, selçuk'u da, sabri'yi de, mehmet özbek'i de, semih'i de ve hiçbir haksızlığa ses çıkarmayan yönetimini de alıp gitmesi gereken otel sahibi. kendisi galatasaray başkanlığı için bu kadar pasif kalıyorsa bizim güvenecek kimimiz var? hakemler kıyım kıyım doğrarken, federasyon beşiktaş'ın iyice dinleneceği güne sezonun en önemli derbisini koyarken dursun bey ve arkadaşları hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsa o koltukta daha fazla oturmasının da hiçbir anlamı yok. milyar lira değerindeki arazileri galatasaray'ın en aleyhine olacak şekilde elden çıkarması mı dersin, bütün transfer dönemlerinde komisyon koparabilmek için gereksiz oyunculara para dökmek mi dersin, galatasaray'ın haklarını koruyamamak mı dersin, en ufak bir özeleştiri yapmadan her olumsuz sonuçta teknik direktöre faturayı kesmesi mi dersin? hangi birini sayacağız artık? yorulduk biz, çok yorulduk. allah aşkına bırak git artık adam!

    21 ocak 2017 karabükspor galatasaray maçında kaybedilen üç puan, 12 şubat 2017 galatasaray kayserispor maçında kaybedilen üç puan, 18 şubat cumartesi ç. rizespor galatasaray maçında bırakılan iki puanı kaybetmesek ve haftaya beşiktaş'ı yenseydik dört puan öne geçerdik ve şampiyon olurduk. ama artık tam tersi bir durum var ve beşiktaş yedi puan önde. bu saatten sonra şampiyonluğu bırakmaları için cem papila olayında olduğu gibi bir operasyon olması lazım. -umarım öyle de olmaz- e şimdi altın tepside sunulan şampiyonluğu resmen beşiktaş'a hediye ettik. türkiye kupası zaten gitmişti. beş yıl sonra bir sezonu kupasız kapatacağız. sırf bunlar bile istifa için yeterli.
  • 3274
    kac sene once kendisi hakkinda yazilmis yazi.

    http://arsiv.sabah.com.tr/2005/06/23/gun101.html
    --- alıntı ---

    tek göz odadan oteller zincirine

    cebinde 5 kuruşu olmadan hayata atılan dursun özbek şimdi 1000 yatak kapasiteli oteller zincirinin patronu... point ve nippon otellerinin sahibi cesur girişimci özbek anlatıyor: yıllarca elimde çanta bütün doğuda il il dolaştım. otel masrafı olmasın diye hep gece yolculuğu yapardım.

    bir modern simyacı öyküsü

    başarıyı anlatmak zordur çünkü oraya 'önlerden 2 bilet lütfen' diyerek gidemezsin. cebinde 5 kuruşu olmayan bir adam nasıl bir otel zinciri sahibi olur?.

    size, falanca kişinin hayat çizgisi, ankara'nın bir gecede aldığı devalüasyon kararı yüzünden değişti ve bu sayede servet sahibi oldu desem, şaşırır mıydınız? türkiye'de başkent ile sürdürülen dirsek teması sayesinde devalüasyonların kokusunu alarak servet sahibi olmak neredeyse rutin sayıldığından tabii ki şaşırmazdınız. ama benim anlatacağım hikaye bunlardan çok farklı bir içeriğe sahip. öykümüzün kahramanı işadamı dursun özbek, kaderin bir cilvesi anlamında, büyük bir devalüasyon sonunda, yaşam çizgisi belirlenmiş bir insan olarak çıkıyor karşımıza... biraz daha geçmişinden alırsak, dursun özbek'in yaşam hikayesi, modern bir simyacının yaşamını yansıtıyor sanki. tabii ki bu hikaye, davul tozu ve minare gölgesi kullanarak, demiri altına çevirme hikayesi değil; ama bambaşka "kimyasallar" kullanmak suretiyle, gerçek bir "sıfır"dan, servet, güç, potansiyel ve itibar yaratmanın simyasını anlatıyor bize...

    6 metrekareden 1000 yatağa
    taksim'de, talimhane turistik bölgesindeki point otel'de sohbet ediyoruz dursun bey ile... şimdi artık, aynı bölgedeki toplam 2000 yataklı turistik tesislerin yüzde 25'i, yani yaklaşık 500 yatak kapasiteli point otel ile nippon otel, dursun özbek ile kardeşi mehmet özbek tarafından yaratılmış. 2006'da tamamlanacak üçüncü büyük yatırım ile 1000 yatak kapasitesi hedefleniyor. memleketten hısım akrabanın yatıya geldiği gecelerde, bir tek kişiye bir tek yatağın düşmediği küçücük bir gecekondudan çıkıp, 1000 yatak kapasiteli bir oteller zinciri oluşturmak... hikayenin can alıcı noktasının altını baştan çizmek istiyorum. bir zamanlar bir tek turistik tesisin bulunmadığı bu talimhane bölgesi, esasen oto yedek parçacılarının karargâhı sayılıyordu. işte burada bir zamanlar 6 metrekarelik bir dükkanda yedek parçacılığa girişen iki kardeş şimdi bölgenin turistik yatak kapasitesinin yüzde 25'ini yaratmış bulunuyorlar. rahmetli babaları hasan bey, giresun'un şebinkarahisar'ından kalkıp bir lokma ekmek için istanbul kapılarına dayanmasaydı, böyle olur muydu bilinemez. iş aleminde "özbekler" olarak tanınıp, sevilen iki kardeşin hikayesini dursun bey'den dinlerken, bir miktar zorlandığımı itiraf etmeliyim. karşımda oturan adam, "sansasyona" hiç meraklı görünmüyordu; "tanınmayayatirimla bir yere gelmekten gururlu dursun özbek, sadece yatırımla bir noktaya gelmeyi başardıkları için gurur duyuyor ve bu gururu saklamıyor.hevesli" de değildi hiç. sadece, sağlam bir kararlılık yansıtıyordu. "babam" diye başladı anlatmaya... önce kendisi geldi istanbul'a, sonra bizi aldırdı annem ve kardeşimle birlikte... beni galatasaray lisesi'ne kaydettirdi. hem kaliteli hem de masrafsız bir okul olduğu için... hayatımın en kederli anı, orta son sınıfta babamı kaybettiğim andır, diye devam etti... dursun özbek daha 13 yaşında, küçük kardeşi ve annesiyle yalnız kalmıştır. anne, iki oğlunu büyütmek için çırpınır. 69 senesinde, galatasaray lisesi bitmiştir. dursun özbek, isviçre lozan'daki ekol politeknik'e başvurur. orada okuması için ayda 500 isviçre frangı yetecektir, annesiyle de öyle anlaşırlar. fakat tam o sırada, ankara'da büyük bir devalüasyon gerçekleşir, türk lirası yüzde 70 değer kaybeder. bu devalüasyon dursun özbek için kader çizgisi olur. avrupa hayali biter. fransızcanın yanında ingilizce de öğrenmek amacıyla odtü'ye girer. elde yok, avuçta yoktur. öğrenci yurtları işgal altında olduğundan 1.5 ay boyunca, otellerde perişan olur ve sonunda istanbul'a dönmeye karar verir. itü'ye başvurup, makina mühendisliği okumaya başlar. böylece evinde olacak ve masrafı asgariye indirecektir. okulu bitirdiği gün, talimhane'deki bir göz dükkanda yedek parça işi yapmaya çalışan kardeşinin yanına gelip, hayatlarını birlikte kurmaya girişirler. "kardeşim" derken, bu kadar seviyle ve içten konuşan insan bulmak zordur herhalde... özbek kardeşlerin birbirine bağlılığı, bana hepinizin bildiği küçük bir darbımeseli hatırlattı. hani doğanın kralı aslana sormuşlar: sen hangi güçten çekinirsin, diye... sadece iki kardeşin gücünden çekinirim, demiş... o misal...

    'anahtar istikrarda'
    72'de küçücük bir dükkan... iki kardeşin omuz omuza yürüttüğü yedek parça işleri... yıllarca tozu atılan anadolu yolları... sonra değişik bir sahada, ilk büyük yatırım... geleceğin turizmde olduğu düşüncesiyle, 88 yılında nippon otel, 90'da 150 yatak kapasitesi, daha sonra point otel, toplam 450 yatak kapasitesi... 2006'da ise üçüncü yatırım ile toplamda 1000 yatak hedefi. bu öyküde, okuyucunun ilgisini çekecek ne var, diye soruyorumdursun özbekle point hotelde görüştük.dursun özbek'e... tevazu ile şöyle konuşuyor: geride bıraktığımız 20 yıl, türk iş dünyasında baş rolü, aşırı hırsın ve yüksek risklerin oynadığı yıllar oldu. biz ise, taşıyamayacağımız riske hiçbir zaman girmedik. çılgın tekliflere "hayır" dedik. büyüme ivmemizdeki istikrar, hikayemizin anahtarıdır. tefeciliğin adeta moda olduğu yıllarda gösterdiğimiz sabır, bence büyük değer taşıyor. bugün, tesislerimizde 250 kişilik istihdam yaratmış durumdayız. sattığımız her şey yüzde 100 türk malıdır. bunun ülke ekonomisine olan katkısını da biliyoruz. insan bundan başka ne ile gurur duyar? babasının verdiği yaşam mücadelesine ve fedakarlığına medyun-u şükran olduğu anlaşılan dursun bey, bunu şu sözlerle ifade ediyor: "babamın bugünümüzü görebileceğini bilseydim, herşeyimi feda ederdim." hayatında dramatik bir hikaye yok mu, diye soruyorum. dursun bey şunları söylüyor: "yıllarca elimde bir plasiyer çantası ile, kayseri, elazığ, diyarbakır, malatya ile neredeyse bütün orta ve güneydoğu anadolu'da dolaştım. otel masrafı olmasın diye otobüslerde gece yolculuğu yapardım. böyle bir çalışma üslubunu, sanki herkes böyle yapıyormuş gibi yıllarca sürdürmekten daha dramatik ne olabilir?" dursun özbek, talimhane'nin bugünlere gelmesinde, hem bölgedeki diğer turizmcilerin hem de belediye yetkililerinin büyük çabaları ve proje anlayışlarının rolü bulunduğunu da kaydediyor. turizmin, türkiye'nin stratejik yükselişi için en önemli sektörlerden biri olduğunu, bunun için de bilinçli yatırımcılara, günü birlik kazançlar kovalamayan insanlara ihtiyaç olduğunu hatırlatıyor. dostça el sıkışıp sohbetimizi sona erdirirken, dursun özbek'e söylemediğim tabloyu, okuyucularımıza sakladım. point otel'in lobideki kafesinde oturduk, iki arkadaş gibi... birkaç demli çay yudumladık. sohbetimiz kendiliğinden felsefelere ve hayat yaklaşımlarına aktı, gitti... baktım ki, küçücük bir sohbette bile, çok daha rüzgârlı ve güç yansıtıcı ortamlar yaratabilecek bir işadamı, buna tevessül dahi etmiyordu. bir insanın, beynindeki realizmi ile yüreğindeki samimiyetin bundan daha belirgin kanıtı olabilir miydi? "güç simsarlığının" sektör, hatta sanat gibi algılanmaya başladığı türkiye'de işte bu samimiyet, aslında gercek gucun ta kendisiydi.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın