26
*şifreli yayınlar olduğunu düşünmüyorum. 1996'dan beri maçlar şifreli ama o zamanlar büyük küçük herkes maçı bir şekilde izlerdi, izlemese bile özetini beklerdi. hatta bırakın maç izlemenin zorlaşmasını, artık daha da kolaylaştı. evde değil, dışarda olsanız bile beinsports'u telefondan izleyebiliyorsunuz. paranız yoksa illegal maç linkleri, iptvler, uygulamalar var. goller anında twitter'a düşüyor. insanlar maç yayınına daha kolay ulaşıyor ama ulaşma isteği artık yok.
*işi siyasete bağlayanlar da çıkabilir ama siyaset bu ülkede her zaman her sektörde var.
*şike desen, o da yıllardır hep vardı. hatta mafya, futbolcu kaçırma, teşvik primleri hep oldu.
*oynanan kötü futbol ? buna da katılmıyorum. hadi türkiye ligi kötü, premier lig maç özetine bile bakasım yok. eskiden cumartesi günleri yayınlanan şampiyonlar ligi özel programını iple çekerdim ama şimdi hiçbir skordan haberim yok.
peki nedir problem? neden böyle oldu? bence 2 ana sebebi var;
endüstriyel futbol ve internet.
*endüstriyel futbol ile, kulüpler şirket oldu. cimbombomum sen çok yaşa, ''canım feda olsun sana'' istenmiyor artık, ''param feda olsun sana'' isteniyor. artık kendimizi bir kulübün parçası olarak değil, bir firmanın müşterisi olarak görüyoruz. maça girebilmek için stad önlerinde polise yalakalık yapma dönemi bitti, passolig alacaksın, gs bonus alacaksın, taraftar kartlarından alacaksın, alacaksın, alacaksın.
altyapıdan gelen oyuncuların bayrak adam olma ideali yok artık. altyapıdan gelentugay kerimoğlu ve bülent korkmaz'ın kupalar kaldırdığı dönemler bitti. mustafa kapı, ömer faruk beyaz gibi oyuncuların dönemi başlıyor. 16 yaşındaki çocukların ''profesyonel'' düşünüp aidiyet duygusundan uzak yetiştiği dönemler başlıyor. profesyonellik güzel ama amatör ruhu da özlüyoruz be kardeşim.
*ve internet; insanlara o kadar çok alternatif sunuyor ki, aidiyet, bağlanma problemleri de beraberinde geldi. bir kulübe, bir sevgiliye bağlanmak zorlaştı. insanlar istediği müziği dinleyebilir, istediği filmi izleyebilir, istediği oyunu oynayabilir, başkalarının hayatını stalklayabilir, dünyanın öbür ucundaki biriyle sohbet edebilir. böyle olunca, kimse 2 saatlik futbol maçını izlemek istemiyor. bir de desteklediğiniz takım kötü oynayıp kötü sonuçlar alıyorsa, özetini bile izlemek istemiyorsunuz. y kuşağının tek eğlencesi sokakta maç yapmaktı. birisi ''ben takım tutmuyorum, futbolla ilgilenmiyorum'' dediğinde çok garip gelirdi. artık garip gelmiyor, z kuşağının alternatifi çok ve büyük çoğunluğu futbolla ilgilenmeyecek. bir önceki y kuşağı desen; onlar da artık büyüdü, geçim derdi, gelecek kaygısı yaşıyor. seyircisiz tribünler, sadece paraya dayalı endüstriyel futbol da bizi oldukça soğuttu. ali sami yen stadında tünelden bülent kormaz'ın, tugay kerimoğlu'nun, hakan şükür'ün, hagi'nin depar atarak çıktığı dönemleri özlüyoruz.
*işi siyasete bağlayanlar da çıkabilir ama siyaset bu ülkede her zaman her sektörde var.
*şike desen, o da yıllardır hep vardı. hatta mafya, futbolcu kaçırma, teşvik primleri hep oldu.
*oynanan kötü futbol ? buna da katılmıyorum. hadi türkiye ligi kötü, premier lig maç özetine bile bakasım yok. eskiden cumartesi günleri yayınlanan şampiyonlar ligi özel programını iple çekerdim ama şimdi hiçbir skordan haberim yok.
peki nedir problem? neden böyle oldu? bence 2 ana sebebi var;
endüstriyel futbol ve internet.
*endüstriyel futbol ile, kulüpler şirket oldu. cimbombomum sen çok yaşa, ''canım feda olsun sana'' istenmiyor artık, ''param feda olsun sana'' isteniyor. artık kendimizi bir kulübün parçası olarak değil, bir firmanın müşterisi olarak görüyoruz. maça girebilmek için stad önlerinde polise yalakalık yapma dönemi bitti, passolig alacaksın, gs bonus alacaksın, taraftar kartlarından alacaksın, alacaksın, alacaksın.
altyapıdan gelen oyuncuların bayrak adam olma ideali yok artık. altyapıdan gelentugay kerimoğlu ve bülent korkmaz'ın kupalar kaldırdığı dönemler bitti. mustafa kapı, ömer faruk beyaz gibi oyuncuların dönemi başlıyor. 16 yaşındaki çocukların ''profesyonel'' düşünüp aidiyet duygusundan uzak yetiştiği dönemler başlıyor. profesyonellik güzel ama amatör ruhu da özlüyoruz be kardeşim.
*ve internet; insanlara o kadar çok alternatif sunuyor ki, aidiyet, bağlanma problemleri de beraberinde geldi. bir kulübe, bir sevgiliye bağlanmak zorlaştı. insanlar istediği müziği dinleyebilir, istediği filmi izleyebilir, istediği oyunu oynayabilir, başkalarının hayatını stalklayabilir, dünyanın öbür ucundaki biriyle sohbet edebilir. böyle olunca, kimse 2 saatlik futbol maçını izlemek istemiyor. bir de desteklediğiniz takım kötü oynayıp kötü sonuçlar alıyorsa, özetini bile izlemek istemiyorsunuz. y kuşağının tek eğlencesi sokakta maç yapmaktı. birisi ''ben takım tutmuyorum, futbolla ilgilenmiyorum'' dediğinde çok garip gelirdi. artık garip gelmiyor, z kuşağının alternatifi çok ve büyük çoğunluğu futbolla ilgilenmeyecek. bir önceki y kuşağı desen; onlar da artık büyüdü, geçim derdi, gelecek kaygısı yaşıyor. seyircisiz tribünler, sadece paraya dayalı endüstriyel futbol da bizi oldukça soğuttu. ali sami yen stadında tünelden bülent kormaz'ın, tugay kerimoğlu'nun, hakan şükür'ün, hagi'nin depar atarak çıktığı dönemleri özlüyoruz.