resim
Domènec Torrent Font
Görev:Teknik Direktör
Takım:San Luis
Yaş:62
Uyruk:İspanya
  • 376
    üç dört gündür taraftar nezdinde, özellikle sosyal medyadaki şuursuzluğu, fütursuzluğu biraz olsun takip edebildiğim kadarıyla kendisi gibi teknik ve taktik uzmanı bir spor adamı yerine, uzmanlığını "psikoloji" üzerine yapmış bir mentör getirip takımı ona emanet etseydik sanırım daha hayırlısı olurdu. bir hafta önce galatasaray taraftarı için "eğitilmez" diyenler bu yapılanları kastetmiyordu tabii, o başka bir şey için...neyse
  • 379
    yönetim kendisini açıklamak için fatih terim'in imzasını bekliyordu. o da geldi. gün içinde kendisi açıklanır. torrent hocam senin hiçbir kabahatin yok ama senden öncekinin yeri çok başka be...

    ama insanoğlu sürekli adapte olma ile geçiriyor ömrünü. iki galibiyet alınca bu konuşulanların hepsi unutulur. tertemiz sayfa açılır. aksi durumda ise karışıklığın tavanını pek tahmin edemiyorum. umarım her şey güzel olur.
  • 380
    fatih terim ayrılığının doğuracağı sonuçları defaatle söyledik ve hatta hep birlikte defalarca yaşadık. öyle bir challenge kabul etti ki buradan çıkarsa çok sevilir gerisi kendine kalmış. galatasaray taraftarı sözlükten ibaret değil, kendisine sosyal medyada yapılanları, söylenenleri kesinlikle doğru bulmuyorum ve fatih hocayı çok sevmeme rağmen gidişini kesinlikle kendisine bağlamıyorum çünkü mantıksız. muhtemelen mancini’de yaptığımız hataları yine yapacağız.

    artık sahne kendisinin. taraftarın terim tezahüratı yapmasını da kaldıracak, basın mensuplarının saçma sapan sorularını da… taktik ve teknik yönden ne kadar iyi olursa olsun iletişim becerisi, adam yönetimi test edilecek. üstesinden gelirse ne ala galatasaray’ımıza hayırlı olsun, gelemezse geçmiş olsun dön başa. fatih terim yaşadıkça galatasaray taraftarının çok büyük bir çoğunluğu kenarda hocayı görmek isteyecektir bu gayet açıkken bunu bile bile, göre göre galatasaray’ı yine döngünün içine atmak ne işe yarayacak ben bilmiyorum.

    hocaya kırgınlığımla, kızgınlığımla 2016’da yazdığım galatasaray markasına, taraftarına, vizyonuna güvenen profilimle yazdığım gençlik öfkesi dolu entry işte burada: (bkz: fatih terim/#1980868)

    bu da hocaya onca saydıktan hocanın tekrar gelişine kadar olan süreçte yaşanılanları anlattığım entry: (bkz: fatih terimcilik/#3277458)

    zamanında gidişini ve bir daha dönmemesini istedim “ahımız var” diye de bık bık konuştum her yerde ama hoca döndü ve değişerek döndü. hayatında onu en çok seven, her şeye rağmen bağrına basan galatasaray taraftarına döndü… başakşehirden içeride dışarda 4 yiyen , 4 senede geçicilerle 8 hoca değiştiren, hamza hoca dışında tek lig kupası alamayan takımı geldiği gibi şampiyon yaptı, avrupa liginde göğsümüzü kabarttı, içeride dışarıda galatasaray’ın ne kadar büyük olduğunu hatırlattı 20 yıl sonra kadıköy galibiyeti bile gösterdi hem de üst üste… hoca bir kere kendi ağzıyla açık seçik sabır istedi üç gün geçmeden kovuldu. hocanın değişimini görmemek büyük körlüktü bana kalırsa sene başında ben saha içinde kalmak istiyorum diyip beşiktaş maçında olanlar hakkında tek kelime etmeyen, bahane üretmeyen adam hakem hataları konulu sunum yapmak zorunda kaldı. bunları neden bu başlıkta anlattım çünkü ahımız var diye bık bık konuşan ben bile hocanın bu gidişine fena bozuldum nedenlerinin de yalnızca bir kısmını anlattım. torrent’in işi çok zor…hiç özenmiyorum kendisine ama başarılı olmasını canı gönülden istiyorum çünkü ben galatasaray’lıyım…. yeterli kaliteye sahipse hepsinin üstesinden gelecektir.
  • 382
    guillem balague'nin yaptığı pure football podcastine konuk olduğu bölüm aşağıda;
    https://mobile.twitter.com/.../1481768693222846464

    hocanın ingilizcesi çok iyi değil denmişti ama hocanın ingilizcesi oldukça iyi. pep guardiola'nin ingilizcesinden kötü değil.
    edit: hocanın konuşmasında önemli bir yer var. oyuncular iyiyse pep gibi oynamayı denersiniz diyor ama oyuncular uygun değilse öyle oynayamazsınız. kendisinin takım yapamazsa haftalarca aynı taktiği/oyun düşüncesini deneyeceğini düşünmüyorum.
  • 383
    dünyanın en iyi hocasının yardımcısı olarak göreve geliyor. galatasaray uzun zamandır pep guardiola'nın oynattığı futbolu örnek alan bir yaklaşım içerisindeydi. devamlılık açısından da çok önemli bir mesele.

    en az 2 sene görev yapmalı. sisteminin kurucularından olduğundan bu hak ona tanınmalı.

    medya ve türkiye'deki toksik sistem ortamı her hocayı aşağı çekiyor. buna hiç şüphe yok. böyle bir ortamda önemli olan oynanılan futbol olmalı.
  • 387
    bugun hakkinda yapilan yorumlarda ilk maclarda uzun top da oynayabilir denen hocamiz.

    ben hicbir maca direkt uzun top deneyeyim diye baslayacagini sanmiyorum. yeri gelince kisa donemler gorebiliriz mac icinde cok baski yerse belki, ama oturtmaya calisacagi oyunun en onemli parcalarindan biri olacak geriden kisa paslarla cikmak. kendisi graham hunter ile yaptigi bir roportajinda "top havada iken kimsenin kontrolunde degildir, ama topa sahipsen kontrol sendedir" diyerek de hangi takim olursa olsun calistirdigi takimin proaktif bir anlayis izleyeceginin haberini vermistir.

    bir de bir konuda genel bir yorum var ve ona katilmiyorum. "torrent'in oyunu pas oyunudur" diye bir cumle her yerde dolasiyor. birincisi oynatmak istedigi oyun pas ya da topa sahip olma oyunu degil, pozisyon oyunudur. bu oyunu oynayabilmek icin oyuncunun pas kabiliyetinden cok pozisyon bilgisi daha onemlidir. eger torrent takima kompakt bir sekilde durmayi, topun cevresinde rakipten hep daha kalabalik olmayi ogretebilrse, her oyuncu top ve sahadaki diger 21 oyuncuya gore pozisyon alabilirse, top zaten bizde kalacak. hatta torrent takimin basit oynamasini, cok komplike/riskli paslar yapmamasini isteyecek, ki zaten buna oyunun belki de yuzde 95'lik bolumunde bu riskli paslara gerek de olmayacak. torrent'in (guardiola'nin (curyff'un (michels'in))) gonul verdigi oyun, topu kompakt formasyonda takim halinde ileriye tasiyabilmek uzerine. eger topun cevresinde fazlaysak kucuk bir pas hatasi yapsak da topu hemen geri kazanabilecegimiz teorisi uzerine. dolayisiyla torrent'in oyununu oturtabilmesi icin, oyuncularin bireysel pas tekniginden/kabiliyetinden cok, oyun ve pozisyon bilgisi daha onemli olacak. su an oyuncularimizin bu seviyede olmadigini torrent de gormustur muhtemelen, ama genc ve gelismeye acik kadromuz eger florya'daki kokten degisime fazla takilmayip, hocaya ve oynatmak istedigi oyuna inanirsa, takim torrent'in de beklemedigi sekilde hizli gelisebilir. elinde cicaldau ve taylan'in degeri artabilir.
  • 391
    podcast’ini dinlemeye az önce başladım. kimi yazar arkadaşlar ingilizcesi yeterli demiş ama kesinlikle değil. derdini anlatacak kadar ingilizce biliyor ama rahat ve akıcı konuşamıyor. ha, bu hiç sorun değil. ancak takım ve basınla iletişiminde kesinlikle anadilini kullanmalı.

    ilk açıklamasını ispanyolca yapmış, o açıdan çok sevindim.

    https://twitter.com/...023516807569410?s=21

    ben kendisinden çok umutluyum. umarım özellikle ilk 3-5 maçta futbol şansı yanında olur. taraftar az da olsa yanında durmaya başlar, sonrasında da takım taktik anlamında gelişim gösterir.
  • 394
    işlerin kötü gittiği, bireysel performansların aşağıya doğru ivmelendiği bir takımın başına geçmiş olan kişi. taraftarın da sağlıklı düşünmesine engel olacak derecede öfkeli olduğu ortam da cabası.

    her maç kalesine gelen ilk pozisyonda golü yiyen, rakip kaleye 35 dakikada gidebilen, kaleye vurmayı unutmuş bu takıma bir hafta değil bir yılda bile tam anlamıyla bir müspet ivme göstermesi pek mümkün değil gibi geliyor. bu haldeyken ligin kalan 18 maçında 10 galibiyet çıkarması bile çok çok büyük bir başarı olacaktır.

    ancak taraftarın ve camianın içine düştüğü durumdan ötürü, değil böyle bir performans gösterip sezonu toparlamak, 18'de 18 çıkartsa bile muhtemelen etrafında dönen tantananın kurbanı olacaktır.
  • 395
    kendisiyle ilgili ciddi anlamda olumlu olabilecek bir detay var.

    yaklaşık 10 yıl guardiola'nın yanında yardımcılık yapmış bir adam, hani öyle eften püften bir antrenör olarak da değil direkt guardiola'nın sağ kolu gibi görev almış. şimdi son 2 senede bu görevinden ayrılıp teknik direktör olmaya karar verdiğini görüyoruz. burada ciddi bir hırs var, nerdeyse 60 yaşına merdiven dayamış bir adamdan çok da beklemezsiniz. kariyerini çok rahat guardiola'nın kanatları altında başarıdan başarıya koşarak neticelendirmek varken çoğularına anlamsız gelecek derecede meşakkatli bir göreve soyunuyor.

    nitekim ne new york city'de ne flamengo'da istediği başarıyı elde edememiş, zaten bunları bir hazırlık dönemi olarak da görebiliriz. new york city herkesin bildiği gibi man city'nin bir uzantısı, o görevi direkt olarak pişmek için aldığı çok bariz. flamengo'da ise çok farklı bir maceraya atılmış, ne iyi ne de kötü olan bir deneyim ama brezilya futbolundaki ortam şartlarını düşünürsek birinci adamlıkta bolca tecrübe kazandığını söyleyebiliriz.

    şimdi bu yolun sonu iki yere çıkar; birincisi müthiş bir ikinci adamlık kariyerini bırakıp oldukça vasat bir teknik direktörlük kariyeriyle futbol hayatını buruk bir şekilde sonlandırmak. ikincisi ise başarıya aç bir avrupa takımını ciddi yerlere taşıyıp kendini ispatlamak. hangisinin gerçekleşeceği torrent'in karakterinde ve bizim ona ne kadar ortam sunabileceğimizde saklı.

    en azından şu kesin; torrent bu ülkeye gelen diğer hocalar gibi paramı kazanayım, yan gelip yatayım derdinde olan biri değil. kendini zorluk seviyesi çok yüksek bir mücadelenin içerisine bile isteye attı. kendini ispat etme peşinde olan 40 yaşındaki bir adam yerine, aynı hırsa sahip 60 yaşındaki bir adamı tercih ederim. hele de futbolu dünyanın gelmiş geçmiş en büyük teknik direktörüyle birlikte öğrenmişse.
  • 396
    2020 yılında bir youtube kanalına verdiği röportaj. saha içi, pep ile olan ilişkisi, amerikada futbol gibi birçok konuya değinmiş.

    --- alıntı ---

    kendi taktiğinize uyan oyuncuları bulmayı mı tercih edersiniz yoksa oyuncuları kendi sisteminize mi adapte edersiniz?

    benim için en önce oyuncular gelir, antrenörler değil. belki işleyen bir sistemde ufak değişiklikler yapmak istersiniz. o zaman bir sonraki sezonda ya da “en uygun” bir zamanda uygun bir oyuncu alabilirsiniz. “en uygun” zamandan kastım bana uyan bir zaman elbette. fakat bence hazırda bulunan oyunculara uyum sağlamak önemli. mesela iki tane iyi golcünüz varsa çift santrforlu bir sistem oynamak daha iyi olabilir.

    antrenman zamanlarını maça özel çalışma ve genel oyunu geliştirme arasında nasıl bölüyorsunuz?

    genelde bir sonraki rakibi analiz edip hakkında bilgi sahibi oluruz. bu bir teknik direktör için önemlidir. maç hazırlıklarının ilk iki gününde savunma stili çalışırız. mesela rakibe önde baskı yapmak istiyorsanız, onu çalışırsınız. ben önde baskıyı severim, ama her zaman bunu yapamazsınız. bazen bazı takımlar defanstan uzun toplarla çıkarlar. onlara karşı önde basmak neredeyse imkansızdır. kimi rakipler de geriden oyun kurarlar. yani kısacası en önemli şey, çalışmaların ilk iki gününde bunlara uyum sağlayacak antrenmanları yapmaktır. sonraki iki gün ise oyun planımız üzerine çalışırız. oyun açılışları ("opening" diyor) çok önemlidir. çünkü her hafta farklı bir açılış ile sahaya çıkmanız gerekebilir. örneğin tottenham, pochettino ile önde baskılı başlar. siz de takımınızı ona göre hazırlamalısınız. oyun kurarken nasıl biraz daha zaman kazanırsınız, adam adama savunmayı nasıl yapıyorlar gibi şeyleri çalışırsınız. yahut mesela “honda” gibi bir sinyalle uzun top oynayıp defansın arkasına sarkmak gibi şeyleri çalışırsınız. özetlemek gerekirse, genellikle 2 gün savunma ağırlıklı, 2 gün de oyun odaklı çalışmalara ve 3-4-3 mü oynanacak, geniş mi oynanacak, açılışımız nasıl olacak gibi konulara ayırırım. yani ilk iki gün top rakipteyken nasıl oynayacağız, son iki günse top bizdeyken nasıl oynayacağız şeklinde olur.

    pep guardiola ile çalışmak nasıldı?

    muhteşemdi! bence gelmiş geçmiş en iyi teknik direktör. en ufak detaylara bile kafa yoran tam bir dahi. "en iyi nasıl hücum edilir" kadar "en iyi nasıl savunma yapılır" konusunda da kafa yorar. bunu söylüyorum çünkü birçok insan pep sadece topu ister, gerisini umursamaz diye düşünüyor. ama barcelona’da, bayern’de ve city’de çok az gol yiyen takımlar oluşturdu. bence pep’in sırrı kime karşı oynuyor olursa olsun hep çok çalışması. ister bayern munich’e karşı olsun, ister liverpool’a isterse de alt ligden zayıf bir rakibe… hepsine aynı önemle yaklaşır. pep’i pep yapan budur. onunla çalışırken her gün tesislerde 10 saat beraber oturup rakip analizi yapar, daha iyi nasıl oynanır diye fikirler üretirdik. kime karşı olursa olsun eğer takım bir öncekinden daha iyi oynuyorsa bu, onu çok mutlu ederdi ve bunun için uğraşırdı. bir başka nokta da, oyuncuların gelişimine gösterdiği önemdir. mesela oyuncularla topu nasıl kontrol etmesi gerektiğine kadar öneriler sunar ve onların gelişimi için her şeyi yapar. onun gelişime olan bu tutkusu futbolu çok seviyor olmasından ileri geliyor. bence o dünyanın gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörü.

    pep guardiola’dan teknik direktörlük konusunda neler öğrendiniz?

    ep’le çalışmaya başlamadan önce 15 yıl boyunca teknik direktörlük yaptım ve ertesinde sadece ona yardımcı antrenörlük yaptım. bence bu akıllı bir karardı. çünkü daha önce dediğim gibi, o çok üst seviye bir teknik direktör ve ondan çok şey öğrendim. sonrası benim için çok zor olmadı. kendimi teknik direktörlük için hazır hissediyordum. daha önce de teknik direktörlük yaptığım için 2-3 ay sonra oyuncular benim dediklerimi yapmaya başladılar (new york city takımından bahsediyor). bence bir teknik direktör için en önemli şey oyuncuların sizin dediklerinizi yapıyor olmasıdır. bu olduğunda o takımda bir şeyler başarabileceğinizi anlarsınız. new york’ta böyle oldu. takım tarihinde ilk defa grupları geçip şampiyonlar ligi'nde oynadık. kısacası yardımcı antrenörlükten teknik direktörlüğe geçiş benim için zor değildi. 15 yıllık bir kariyer binaen kendi kendime “tekrar teknik direktörlük yapabilir miyim” diye sordum ve denedim. 2-3 ay sonra kendi başıma ve kendi stilimde çalışmanın benim için en iyisi olduğunu gördüm. 11 yıl pep’le çalıştığım için futbol hakkında fikirlerimiz onunda çok benzer.

    pep guardiola’nın yardımcılığından sonra tekrar teknik direktörlüğe geçiş nasıldı?

    bunun onunla zaten hemen her sene konuşuyorduk. o bana “sende teknik direktörlük ruhu var, yardımcı antrenörlük değil” diyordu. ama onun yanında çalışmaktan memnundum. new york’ta çalışma fırsatı geldiğinde girona’dan ve abu dhabi’den de teklifler vardı. ama nihayetinde new york neden olmasın dedim. çünkü new york çok güzel bir şehir. pep de burada 1 yıl çalışmış, o da bana önerdi ve orada mutlu olacağımı söyledi. takımı izledim, iyi bir takım olduğunu gördüm ve çalışmaya karar verdim. orada çalışmaktan memnundum. mls her sene daha da iyi oluyor. belki bir gün tekrar dönerim.

    avrupa ve amerika arasında teknik direktörlük konusunda ne farklar var?

    ilki oyuncuların teknik kaliteleri olabilir. her sene daha iyi amerikalı oyunculara rastlıyoruz. hatta avrupa’da dortmund’ta, chelsea’de oynayanlar da var. ama yine de amerika’da teknik direktörlük (aslında tam olarak “one & two touch” diyor, pep’in drillerinden biri sanırım) avrupa’ya göre daha zor. çünkü oyuncu kalitesi avrupa’daki gibi değil. elbette genç oyuncular gayet iyi. öğrenmeye çok açlar, 3-4 yıla kadar kalite oldukça yükselmiş olur. fakat yine de teknik kalite amerika ve avrupa arasındaki temel fark diyebilirim. sanırım barcelona’da, bayern munich’te, man city’de en üst seviye takımlarda üst seviye oyuncularla çalıştığım için şanslıyım. çünkü onlara “one & two touch oynayalım" dediğimde bunu yapabiliyorlardı. mls’te bu daha fazla efor ve zaman gerektiriyor. fakat dediğim gibi bence 3-4 yıla kadar amerika avrupa’ya kafa tutacak seviyelere gelecektir. avrupa’da bana soran arkadaşlarıma da hep söylemişimdir. mls’e giden birine emekli olmuş gibi davranılıyor. ama mls çok zor bir lig. avrupa’dan mls’e gelen oyuncular oranın en iyisi olacağını düşünüyorlar ama sonra yüzde yüzünü vermeden bir şeyler ortaya koyamayacaklarını anlıyorlar.

    amerika’nın futbolda lider ülkelerden biri olabilmesi için ne gerekiyor?

    bence şu an doğru yoldalar. stadlar bazen çok iyi olmayabiliyor. ama genç oyuncular tekrar etmem gerekir ki muhteşemler. giovanni reyna şu an borussia dortmund’ta oynuyor. sadece 17 yaşında. seneye bizim takımdan başkaları da bundesliga’da oynamaya başlayacaklar. alfonso davis kanadalı mls’ten bayern’e gitti ve orada her maç oynuyor. bu kolay değil. bu demektir ki, şu an mls ve avrupa futbolu aynı seviyede değiller ama çok yakınlar. 25-27 yaşındaki oyuncular için bu durum farklı olabilir fakat genç oyuncuların çok yüksek potansiyelleri var. hatta benim avrupa’da tekrar çalışma düşüncem var. oraya götüreceğim 2-3 genç oyuncu şimdiden aklımda (hadi inşallah). eminim orada oynayabilirler.

    4-4-2 baklava oynayan bir takıma karşı nasıl savunma yaparsınız?

    bana böyle bir soru ne zaman sorulursa diyebileceğim tek şey “istediğiniz gibi oynayabilirsiniz” olur. ama benim kendi fikrim 4-4-2 baklavayı en iyi 3-4-3 baklava ile savunabileceğiniz yönündedir. çünkü bu sayede defansta 2’ye karşı 3 kişi savunursunuz, orta sahada 4’e karşı 4 ile eşit olursunuz ve hücumda 3 hücumcu ile atak yaparsınız. ama dediğim gibi, istediğiniz herhangi bir dizilimde oynamak mümkün. eğer iyi hazırlanmışsanız beşli defansla da oynayabilirsiniz, 4-3-3 de oynayabilirsiniz. ama bu soru özelinde konuşmak gerekirse 4-4-2 baklavaya karşı oynamak zordur. ben 3-4-3 oynardım çünkü dediğim gibi defansta bir oyuncu fazlasınız, orta saha aynı ve hücumda üç kişi iyi bir seçenek olacaktır. bazen arkadaşlarım ya da diğer hocalar arayıp “sence 4-3-3’e karşı en iyi nasıl oynanır? ne düşünüyorsun?” diye soru soruyorlar. onlara “ne bileyim? nasıl oynamak istiyorsun? önde mi basacaksın? yoksa çakılı defans mı yapacaksın? ne tarz bir oyun oynayacaksın? 4-4-2 de olur 4-3-3 de olur. hepsi olur”. soruya dönecek olursam, yüzde 90 ihtimalle 4-4-2 baklavaya karşı yine baklava orta sahalı 3-4-3 oynatırdım. (tamam hocam anladık, üçlü defansçısın, üç kere anlattın)

    hangi oyuncular size neleri nasıl öğretti?

    her oyuncu farklıdır. bir öğretmeni düşünün, sınıfındaki her öğrenci kendine hastır. oyuncularımdan da çok şey öğrenirim. örneğin bir çok çeşit kanat oyuncusu ile oynayabilirsiniz. ama hepsinden aynı olmasını isteyemezsiniz. bir başkası ile aynı olmak zordur. bazısı geniş oynamayı sever kimisi dar. her bir oyuncumdan bir şeyler öğrenmişimdir. çünkü onların yeteneklerine saygı duymak zorundasınız. onların yeteneklerini kullanabiliyorsanız onlardan öğrenmeye başlarsınız. 4-3-3 oynayacak bir takımda oyuncularınızı illa kanat gibi oynayacak şekilde zorlayamazsınız. oyuncularım bana bunu öğretti.

    oyuncuların pep’in pozisyon futboluna ayak uydurmakta en çok zorlandığı şeyler nelerdir?

    ilki oyunu dar alanda oynuyor oluşunuz ve orta sahada çok fazla oyuncu olması. mümkünse çok hızlı oynamak zorundasınız. oyuncularıma hep “topu geriye gönderince durmayın. hareket halinde olun” derim. güzel olan tarafı şudur ki 2-3 ay çalışınca çok iyi bir oyun ortaya koymaya başlarsınız (bizde 3 senedir tık yoktu da neyse...). çünkü maçlar antrenmanlara göre çok daha geniş alanlarda oynanır. fakat oyuncular için zor olan şey orta alanda çok fazla oyuncu olmasıdır. pozisyon futbolunun bir çok şekli vardır. 4-4-3, 7-7-3, 4-4-4, 8-8-3 (burayı anlamadım. sanırım antrenman drillerinden bahsediyor) antrenmanların son gününde genelde 7-7-4, 8-8-3 oynarız. bu orta sahada bir sürü adam olacağı anlamına gelir. bu yüzden çok hızlı tepki vermeniz gerekir. çünkü böyle oynamaya alışırsanız normal bir maçta çok daha büyük alanlar bulursunuz. fakat mesela mascherano barcelona’ya ilk geldiğinde pozisyon futboluna pek alışamadı. river plate’ten gelmişti ve 17 yaşındaydı. pozisyon oyununu anlayamıyordu. o yüzden oynamak ona çok zor gelmişti. pozisyon futbolunda en önemli şey hemen karar verip 1 ya da 2 dokunuşta topu gönderip yer değiştirmektir. topu kaybettiğinizde ise hemen reaksiyon gösterip geri almalısınız. o yüzden açılışlarda ve orta sahada topu hemen almak gerekir. pozisyon futbolu oynayan takımlarda sahada olan şey budur.

    sizce teknik direktör olmak isteyen biri akademik olarak bu işin okulunu okumalı mıdır?

    elbette. çünkü bu oyunu bilmek çok önemlidir. rakip analizi, teknik analiz yapabilmek, oyunu ve oyuncuları anlayabilmek çok önemlidir. akademik eğitiminiz olsa da olmasa da teknik direktörlük için tutkunuz olmalı. çok fazla maç izlemelisiniz. sahada ne oluyor anlamalısınız. sonra kendinizi yapabileceğinize ikna etmelisiniz.

    --- alıntı ---

    https://seyler.eksisozluk.com/...-tum-merak-edilenler
  • 398
    hakkında bir sürü şey yazılıp çiziliyor fakat sezon sonuna kadar izleyip göreceğiz. sayfalarca analiz yapmaya gerek yok elindeki malzeme belli, bakalım sezon sonuna kadar ft kalsaydı ondan farklı ne yapabilirdi göreceğiz.

    zaten başarısız olursa sezon sonu yeniden hoca arayışları başlar.

    keşke başarılı olsa çok isterim uzun vadeli bir hocayı düşük maaşla yakalamak çok işimize gelir ama bu futbol ortamında oldukça zor görüyorum.
  • 400
    daha önce çok fazla deneyimi ve ismi olmayan biri diye getirip galatasaray'da ipleri kendi eline almak gibi bir düşünceye sahip olan varsa avucunu yalayacağı teknik direktörümüz.

    kendisini getiren siz olabilirsiniz ancak yemeniz o kadar kolay olmayacaktır haberiniz olsun. galatasaray taraftarı buna müsaade etmez. herkes ayağını denk alsın. florya'ya teknik direktör olarak indiyse istediği ortamı sağlayacak, işine karışmayacak ve istediği transferleri makul bedellere tamamlayacaksınız.

    bunları yapmayacaksanız orada kalmanızın bir önemi yok. sıradan vatandaş da sizin kadar yönetebilir çünkü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın