• 5
    amerikan basınına göre chris paul ve dwight howard aynı takımda oynamak istiyorlar. gidebilecekleri ve salary capleri uygun olan takımlardan biri de dallas. hatta bu dedikodu sorulan nowitzki, howard ve paul gelmesi durumda alacağı ücreti indirmeye hazır olduğunu söylüyor...

    http://www.ajansspor.com/...tzki_feda_dedi_.html

    nowitzki basketbolu bırakmadan bir şampiyonluk daha mı? hımm.. kulağa hoş geliyor. *
  • 6
    rajon rondo ile ilgilendiğini açıkça ifade etmiş takımım. ama bu transferin olabilmesi için çok fazla şartın yerine getirilmesi gerekiyor. iş biraz daha kızışsın tüm detayları cap salary ayrıntılarıyla anlatırım. yalnız kafama takılan bir şey oldu. espn'in usta muhabirlerinden mark stein'e göre boston'ın rondo için dallas'tan istediği tek bir oyuncu varmış: dirk nowitzki!

    müsadenizle bunu paylaşmadan edemeyecem.

    http://www.oyunpaketim.com/...oads/2012/12/nah.png
  • 7
    2014-2015 sezonu öncesinde transfer dönemini mükemmel şekilde geçirmiş takımım. öncelikle hiç kimsenin beklemediği bir anda 4 yıla yayılan jose calderon'un yüklü kontratından kurtulup new york knicks ile tyson chandler takasına gittiler. tyson'ın maaşı 15 milyon dolar civarında ama kontratının son yılı olduğu için de çok sorun değil hatta değerli bile sayılabilir. dallas 2011 yılında şampiyon olduğu zaman tyson kadrodaydı ve dirk ile beraber mükemmel bir uyum sağlamışlardı. dirk'in savunma yönünün çok iyi olmadığını hepimiz biliyoruz. işte bu yüzden yanında çemberi koruyan bir uzun ihtiyacı tyson gittiğinden beri dallas'ı kemirdi durdu. yerine denenen hiçbir oyuncudan verim alınamadı. tyson 2011 yılındaki tyson mı bilmiyoruz tabi ama en azından eğer o yıla yakın bir performans gösterirse, dallas'ın da hücum va savunma sistemini zaten bildiği için takıma direk katkısı olacak bir ekleme oldu. dallas için çok büyük artı.

    sonra dirk nowitzki önceki sene kazandığının yaklaşık %60'ından vazgeçerek takımına iyi bir oyuncu almak için rahatlık sağlamaya çalıştı. tam da bu sırada houston rockets'ın nowitzki'ye max kontrat teklif ettiğini de belirteyim ama tabi ki dirk'in nba'de oynamak isteyeceği başka takım yoktu. bu dallas'a carmelo anthony'e max kontrat teklif edebilme şansı verdi ama carmelo'nun görüştüğü takımlar arasında en cüzi ama gerçekçi teklifi yapan dallas olunca haliyle başarı(!) isteyen carmelo kabul etmedi. ama dallas'ın b planı çoktan hazırdı. houston rockets'ta restricted free agent olan chandler parsons'a hemen sağlam bir kontrat teklif ettiler ve parsons kabul etti. transfer döneminin başladığı ilk gün kontrat imzalandı ve houston'ın karşılayabilmek için 3 günlük süresi başladı.

    houston ise chris bosh'un peşinde koşuyordu ve gelen haberler bosh'un houston'a gelmesi durumunda parsons'a yapılan teklif her ne olursa olsun, lüks vergisi ödeme pahasına karşılanacaktı ve harika bir ilk 5 kurulacaktı. dallas sahibi mark cuban elinden geldiğince houston'ı köşeye sıkıştırmaya çalıştı chandler'a verdiği teklif ile ama yine houston kabul edecek gibi duruyordu.

    ve bosh kararını verip miami heat'te kaldı. bu houston için tam bir felaket senaryosuydu. bosh, dallas için her şeyi tersine çeviren oyuncu oldu bir anlamda. eğer houston bosh olmadan parsons'ı karşılamış olsaydı hem geçen yıldan daha kötü bir takım hem de takımın geleceği adına sağlam bir darbe indirilmiş olacaktı.

    3. gün geldiğinde parsons'a yapılan teklifin karşılanmayacağı açıklandı ve parsons artık dallas'ın yeni 3 numarası. parsons 2.06 boyunda ama fiziği ve boyuna göre gayet hızlı ve çevik bir oyuncu. dış şutu ise mükemmel. boyuna rağmen hareketli oluşu ona defansif anlamda da artılar kazandırmakta. tam da rick carlisle'ın takımında ve oyun sisteminde oynatmak isteyeceği türden bir oyuncu. geçtiğimiz sezon 16.6 sayı, 5.5 ribaunt ve 4 asist ortalamalarıyla oynadı. dallas için mükemmel bir hamle diyebiliriz. parsons'ın dış şut yeteneğini kırdığı bir rekor eşliğinde izlemek için;

    https://www.youtube.com/watch?v=wwZdoevq3E4

    şimdi dallas'ın 3-4 ve 5 numara oyuncularının boyu 2.06, 2.13 ve 2.16. tam bir 3 başlı canavar oluşmuş durumda. üstelik bunların ikisinin dışarıda müthiş bir şut tehdidi var.

    parsons'a yedek olarak da minimum ücrete 34 yaşındaki richard jefferson alındı. her ne kadar rolü çok fazla olmayacak olsa da geçtiğimiz sezon utah jazz'de %42 üç sayılık isabet oranıyla oynamış. bu nba standartlarında gayet iyi bir ortalama ve eğer dallas'ta da benchten gelip bir iki üçlük sokabilirse bekleneni fazlasıyla karşılamış olur.

    geçtiğimiz sene dallas'ın 3 numarası shawn marion ve yedeği vince carter'dı. marion savunmada çok kısıtlı ama çok iyi bir savunmacıydı. bu sene marion'ın savunma gücü aynı ama hücum gücü kat kat fazla olan parsons ile değiştirildi. yedek olarak da vince carter'ın 39 yaşında oluşu ve çok fazla para istemesi üzerine ondan hem daha genç hem de benzer bir katkıyı verebilecek jefferson getirildi. geçen yıla göre yine çok büyük bir artı.

    2 numarada geçen sezonu 20 sayının üzerinde ortalamayla geçiren ve o eski patlama gücüne kavuşmuş görünen monta ellishala takımda ve hücumun en önemli parçalarından biri olacak yine. ellis'in yedeği olarak da çok iyi bir üç sayı atıcısı olan mo williams takıma katılmak üzere. geçtiğimiz sene ellis'in bir yedeği yoktu ve kimi zaman vince kimi zaman da bir guard olan devin harris iki numara pozisyonunda oynuyordu. dış şut tehdidi çok iyi olan mo'nun takıma katılması yine önemli bir artı olacak.

    takımın şu anda en sıkıntılı görünen yeri oyun kurucu bölgesi. geçtiğimiz sezon takımda olan, savunma ve hızı iyi olan, özellikle hızlı guardları savunmada önemli katkı veren devin harris ile yeniden anlaşıldı. tyson chandler takası ile gelen raymond felton da o bölgenin oyuncusu olarak duruyor. ikisi de şampiyonluğa oynayacak bir takımın guardı olarak görünmüyor zira. harris çok iyi bir yedek olabilir ama takımın bir şekilde, saha dışı sorunları fazla olan felton'dan kurtulup yerine iyi bir guard alması gerekiyor. eğer olur da şapkadan tavşan çıkarıp iyi bir guard alınabilirse...

    dallas geçtiğimiz sezon şampiyon takımı elemenin kıysına getirip zaten çok iyi bir takım olduğunu göstermişti. bu sezon büyük artılarla geliyor ve batının ilk 4'ü içinde yer alacak takımlardan biri olacak. eğer rick carlisle önderliğinde takım kimyası oluşturulabilirse, final neden olmasın?
  • 9
    maverick ne demek? küçük çaplı bir google araştırması size birkaç şey sunacaktır; sahibi olmayan bir buzağı (damgalanmamış bir dana), teksas'ın 59 bin nüfuslu bir ilçesi, "dünya zkme minare götüme" özdeyişin başıboş zat tasviri, 1994 yapımı bir gerilim* filmi olan "maverick" (mel gibson, jodie foster ve james garner başrolde) ve ford maverick: http://gss.gs/CmQ (sonuncusu harbi havalı). bunlar dışında maverick birkaç başka anlama da geliyor gelmesine de asıl olanlar bunlar.

    peki, bunlardan hangisi nowitzki'yle, taze maverick doncic'le ya da eskilerin michael finley'siyle alakalı?

    1957 ila 1962 yılları arasında okyanus ötesinde bir dizi yayınlanmış: https://www.imdb.com/title/tt0050037/ ilk paragrafta bahsettiğim maverick filmi var ya, hah işte, film imdb linkini verdiğim dizinin filmleştirilmiş hali. dizinin ana rollerinden olan bret maverick karakterine james garner hayat vermiş (james garner? e filmde de var bu?). evet, aynı james garner'dan bahsediyorum; film olan maverick'te mel gibson'ın canlandırdığı bret maverick karakterinin babası rolünü üstlenen (bart maverick ya da filmdeki adıyla zane cooper) james garner.

    iyi de bir aktörün bir nba takımıyla ne ilgisi var?

    şöyle ki; james garner denen bu abimiz, 1980'de kurulan dallas mavericks organizasyonunun yatırımcı ortaklarından biri. baba kuruculardan değil ama parayı gömenlerden (money talks). neyse işte, takım bir şekilde kuruluyor ediyor falan, konu isme geliyor; express ve wranglers tercihleri ön planda tutuluyor. ancaaak, az önce yazdım ya "money talks" diye, james bey takımın adının maverick olmasını istediğini, kendisi için manevi bir değeri olduğunu, ayrıca maverick'in (cool, kafasına göre takılan, rahat) dallas insanını anlattığını vesaire dillendiriyor (öyleymiş yani, ben duymadım, vitamin bile olmayabilirim o zamanlar). bu fikir halk tarafından da destek görünce takımın adı dallas mavericks oluveriyor.

    yani, en tepedeki soruya cevap verirsem; dallas mavericks'in temelinde hem 1957-1962 yılları arasında yayınlanan maverick dizisi var, hem de "dünya zkme minare götüme" vecizesinin bir tasviri var.

    o kadar james garner dedik, tipini de görelim. şu abi: http://gss.gs/g47 (2014 yılında vefat etmiş)

    entariyi sonlandırmadan önce en maverick karakterlerden birinden bahsetmek istiyorum; "two and a half men" dizisinin efsane başrolü, bi' dünya kadınla yata yata hiv kapan charlie sheen'in hayat verdiği "charlie francis harper" karakteri. izlediğim en maverick karakterlerden biri: https://youtu.be/faipjQyRsVE diziyi izlemediyseniz şiddetle (elimde sopa, öfkeli öfkeli) öneriyorum.

    gelelim kaynak kısmına; düşmüşlerin yardımcısı, yükselenlerin asistanı, ahir zamanın kutsal bilgi kaynağı, fanilerin can damarı, kudretli anpipilopedi wiki elbette. bunun yanında birkaç web sitesinden de faydalandım yazılanları doğrulamak için.

    hadi çav.

    https://youtu.be/QUdlGWtjo80 :(

    e: flying dutchman bir noktada bilgilendirdi; maverick filmi gerilim değil aksiyon - western karışımı bir filmmiş.

    derleme kaynağı: https://seyler.eksisozluk.com/...inin-ilginc-oykuleri
  • 11
    legendsoul kardeşimin yazmış olduğu mükemmel entry'den sonra tarihindeki iki final serisi hakkında bir şeyler yazmak istediğim takımım.

    öncelikle (bkz: #2835391)

    dallas 2006 yılında nba finaline çıktığında tam olarak günümüzdeki denver nuggets gibi bir takımdı. ne spektaküler, ne medyatik ne de yıldızlar topluluğu idi. hatta önceki sene steve nash'i kaybetmiş ve oyun tarzı olarak zamanın koçu don nelson'dan farklı bir yapıya bürünmüş bir takımdı. çok tecrübeli olmayan, zaten dallas sonrası dönemde de nba'de çok tutunamayan avery johnson'ın koçu olduğu ve takım oyunu ile dikine oynamaya dayalı, üstelik önceki yılların aksine savunma yapmayı bilen bir takımdı. olgunluk dönemine yavaş yavaş giren dirk nowitzki etrafında o zamanlar steve nash yerine guard olarak alınmış jason terry, kokainci josh howard, kısa süre sonra nba'den silinen marquis daniels, yağlı elleriyle top kaybetme makinesi eric dampier, hücum yönü neredeyse sıfır olan adrien griffin ve yine hücum yönü çok kısıtlı ama savunmada acayip yürekten oynayan desagana diop falan vardı. çoğu no name olan bu oyuncular müthiş bir mücadele gücü ve muazzam oynayan bir nowitzki'yle finale çıktı. kimsenin beklemediği bir şeyi yaptı aslında bir bakıma. karşısında miami ise dwayne wade, shaquille o'neal, jason williams, o dönemin en iyi üçlükçülerinden birisi olan jason kapono, udonis haslem, alonzo morning, hatta her ne kadar yaşlanmış olsa da seride ciddi katkı veren gary payton falan vardı. miami zaten kağıt üstünde favori olan taraftı. ama tabi ki dallas seride 2-0 öne geçtikten sonra geriden gelerek 4-2 kazanmak miami adına çok büyük bir başarı ve hikaye. ama bu hikayenin altında bir de sonradan ortaya çıkanlar var. seride tüm dünya bir hakem katliamına şahit olmuştu ki nba de bunu kabul etmişti ama olanlar olmuştı artık ve yıllar sonra bir hakem yazdığı kitapta o sene olanların önceden talimatla yapıldığını belirtmişti. dallas'ın sahibi mark cuban'ı söylemlerinden ve david stern'e karşıtlığından bir nevi cezalandırmaydı bu.

    2011'e gelecek olursak, yine çok da şans tanınmayan bir dallas, ama bu sefer guard koltuğunda her ne kadar yaşlanmış da olsa yürüyen beyin olan jason kidd, bir guard olmadığı yıllar sonra ancak anlaşılabilen jason terry, nihayet nowitzki'nin robin'i olarak kadroya katılmış caron butler, savunma canavarı shawn marion ve tamamlayıcı atletik uzun tyson chandler vardı. kimya olarak harika bir takımdı bu. ama gel gör ki tam da yeni yıl gününde oynanan maçta caron butler dizinden sakatlanmış ve sezonu kapatmıştı. yıllardır yancısı yok denen nowitzki yine tek kalmıştı. yerine de ancak bula bula yaşlı peja stojakovic'i sezon sonuna doğru bulabilmişlerdi.

    o sezon batıda son 2 yılın şampiyonu ve kadro olarak kat kat üstün los angeles lakers, kevin durant, james harden, russell westbrook, kendrick perkins, tabo sefolosha hatta iyi de katkı veren nenad krstic'li gümbür gümbür gelen oklahoma city thunder vardı. öte tarafta ise lebron james, dwayne wade ve chris bosh'tan kurulu, üçü de prime döneminde olan yıldızlar topluluğu miami heat vardı.

    ilk turda bütün seri boyunca favori olduğu tek seri ilk turda karşılaştığı portland trail blazers'tı. seride 2-0 öne geçtikten sonra, 4. maçın son çeyreğinde 23 sayı önde olmasına rağmen dizleri tutmayan brandon roy'a engel olamayıp maçı kaybederek zaten yıllardır bir yafta olarak yakasına yapışmış choker kavramını bir daha gündeme getirdi (ki itiraf edeyim ben de o zaman yine bunlardan bir bok olmayacak demiştim).

    https://youtu.be/TVfzIShpYK4

    ama dallas psikolojik bunalımdan çıkmayı başardı ve ardından oynanan 2 maçı da kazanarak o playoffların mottosu olan resilience'ın temelini atmıştı.

    2. turda rakip three-peat peşinde koşan los angeles lakers'dı. çok iyi hatırlıyorum seri öncesinde espn sitesinde yer alan expert picks bölümünde adı geçenlerin tamamı, tek bir istisna olmaksızın, seriyi lakers'ın kazanacağını düşünüyordu. lakers kadro olarak çok daha iyiydi, son 2 yılın şampiyonuydu, daha tecrübeliydi vs. vs. dallas önce ilk 2 maçı deplasmanda kazandı sonra yetmedi dallas'taki 3. maçı da kazandı. seri 3-0'a geldiğinde dallas medyada o kadar saygı görüyordu ki (!), evimde sabahtan akşama kadar açık olan espn'de lakers 4-3 kazanır mı diye konuşuluyordu gece gündüz. hatta kobe bryant 4. maç öncesi aklıma kazınan şu ifadeleri sarf etmişti. “i might be sick in the head or crazy but i think we're still going to win the series." 4. maçta yaşlı denen stojakovic 2000'li yılların başındaki kings-lakers rekabetinin acısını çıkarırcasına üçlük üstüne üçlük gönderirken, jason terry de gavura vururcasına 9 üçlük ile beraber sahanın yerinden lakers'ı yerlere çaldı ve dallas 36 sayı farkla maçı kazanarak lakers'ı tarihinde ilk defa bir playoff serisinde süpürdü.

    terry & peja üçlük yağmuru
    https://youtu.be/XiMLjAbuMmI

    artık bu galibiyet dallas'ın çıtayı bir üst noktaya taşıdığının kanıtıydı.

    batı konferans finalinde bu sefer rakip oklahoma idi. o zamanlar kaan kural'ın orkun çolakoğluyla yaptığı podcastler vardı ve sürekli okc'nin ne kadar iyi olduğundan, serinin favorisi olduğundan falan bahsedip duruyordu. resmen olumsuzluk aşılamıştı bana ama dallas ilk maçı rahat kazanmış fakat 2. maçı kendi evinde kaybetmişti ve "acaba" soruları yükses sesle dillendirilmeye başlamıştı. sırada oklahoma'da oynanacak 2 maç vardı ve zaten sportif anlamda iki eyalet arasında hep bir rekabet varken (ki iki eyaleti red river isimli nehir ayırır) bir de bu kadar kritik bir yerde futbol maçlarını anımsatacak gürültüde oynanacak maçlardı. dallas o maçları gitti ve yumruğunu masaya vurarak kazanıp geldi. seri dallas'a taşındığında ise artık final bileti alma zamanı gelmişti.

    finalde rakip üç süper yıldızlı mega güç miami heat idi. tıpkı lakers serisi gibi burada da seri öncesi dallas'ın kazanacağını düşünen expert(!) yoktu. dallas ilk maçta buraların takımı değil havasındaydı ve miami rahat kazandı. 2. maçta son 5 dakikaya girilerken miami 15 sayı öndeydi ve maçı kazanmış sayılırdı. 2-0'dan geri gelmek zaten kolay olmayacaktı kaldı ki rakip zaten dallas'a göre çok güçlüydü. ama o son 6 dk var ya... ben şuraya linkini bırakayım da en sonda dallas ve nowitzki'nin god mode açarak nasıl 22-5'lik bir seriyle küçük çaplı bir mucizeye imza attığını hatırlayın.

    https://youtu.be/HxAL3lzwsbU

    seri dallas'a 1-1 ile taşındı ve momentum tam dallas'a geçmişken nowitzki 40 derece ateş ile maça çıkmak zorunda kaldı. sahada neredeyse yürüyecek hali yoktu ama yine maçı getirecek mucizevi basketi atmışken son saniyede bosh'un basketiyle miami maçı kazandı. miami yine avantajı eline aldı ve dallas için artık her şey daha zordu derken basına lebron ve wade'in nowitzki'nin hastalığıyla dalga geçtiği video yansıdı. lebron'ın benim için büyük oyuncu ama kötü karakter olmasının ana sebebi de tam olarak buradaki videoydu.

    https://youtu.be/LoOXKha7uL4

    wade ve lebron farkında olmadan şeytanı çağırmışlardı ve seride her şey tersine dönmüştü. dallas tam olarak takım oyunun sözlük karşılığını sahaya yansıtarak 4. maçı almış ve 5. maçta da önce nowitzki sonra da jason terry lebron james'e kariyerinin en aciz anlarını yaşattı ve dallas seride 3-2 öne geçti.

    göz zevkiniz için.. video'da 2:26 "somebody tell lebron james the rules. hand down, man down!"

    https://youtu.be/7qPcoId3q00

    6. maç miami'deydi ve hala miami'nin şampiyon olma oranları daha yüksekti. dallas gitti ve orada fişi çekti geldi. bu maçta lebron da hak ettiği üzere kariyerinin en kötü final performansını gösterdi.

    dallas mavericks 2011 nba şampiyonu oldu. üstelik bunu favori olmadan, çok güçlü bir yoldan gelerek, takım oyunuyla mega güçlere karşı başardı. son 20 yılda daha iyi bir hikaye var mı? bence yok.
  • 14
    çok değil 5 şubat 2021’de dallas ligin dibini boylarken sport center şu ünlü twitini atmıştı.

    https://twitter.com/...742502447632385?s=21

    işte o tarihten bu yana phoenix suns’tan sonra en iyi galibiyet oranına sahip takım. 2011’de şampiyon oldukları sezondan bu yana da en iyi sıralama olan 5.’likle sezonu tamamladılar. rakip geçen sezon olduğu gibi olağan kötüler los angeles clippers. geçen sezondan yarım kalan bir hesap vardı ama bu sefer seyirci ve çok daha iyi bir dallas takımı var. hadi bakalım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın