yaz transfer döneminde, maaş bütçesinin ve yaş ortalamasının çok iyi bir noktaya çekilmesiyle çok umut veren bir giriş yapmıştı. kurulan kadronun tecrübesizliğinin başımıza iş açabilme ihtimalinin farkındaydık, ben sabretmeye de hazırdım. çünkü hocayla beraber yeni bir yola girilmiş, galatasaray'ı mali olarak bitiren az bonservis-çok maaşlı kurt oyuncu transferlerinden, orta bonservis-düşük maaşlı potansiyelli oyuncu transferlerine geçiş yapılmıştı, bu geçişin sancıları olacaktı ancak sabredip atlatacaktık.
ligde içeride kaybedilen fenerbahçe derbisini de içeren 6-7 hafta kurban gittiğimiz kıyım kendimizi ligde bir anda hiç beklemediğimiz bir yerde bulmamıza neden oldu. bazı arkadaşlar bu noktada yönetimi suçlu görüyor ancak bana sorarsanız yönetim de bunun mağduruydu, bu konuda hakemler üzerine baskı kuramadıkları için kimseyi suçlayamam. normal şartlarda bu onların görevi olmamalı zaten. daha doğrusu, böyle bir görev olmamalı.
genç kadroya geçiş beklediğimizden daha sancılı geçiyordu ama avrupa'daki performansımız bizi teskin ediyordu. kaybedilen fenerbahçe derbisinden sonra taraftarın takımı tribüne çağırıp alkışlaması, sonra içeride marsilya'yı muazzam bir atmosferde mağlup etmemiz takıma duyduğumuz güveni arttırdı. geçiş sancıları elbet bir gün bitecekti, avrupa'daki performansımız bunun ispatıydı.
25 kasım 2021 galatasaray marsilya maçının yeni galatasaray için bir dönüm noktası, bir kopma noktası olacağını düşünüyordum, işler o noktadan sonra iyiye gitmeye başlayacaktı. ama tam tersi oldu. ligdeki, hakemlerin de etkisinin göz ardı edilemeyeceği, sallantılı gidiş taraftarın oyunculara olan inancını zedeledi. o inanç, burak elmas'ın beraber yola çıktığı hocanın biletini kesmesiyle sıfıra indi. çünkü belli ki yeni planlamaya, bu planlamayı yapanların bile inancı kalmamıştı. hocanın sancılı gönderilme süreci, hocaya yardımcı antrenör olarak düşünüldüğü burak elmas tarafından açıklanan domenec torrent'in takımın başına birinci adam olarak getirilmesi ve bunun dalga geçer gibi televizyonlarda geçiştirici açıklamalarla yutturulmaya çalışılması, terim tayfa'nın bu süreçte yönetimdeki isimlere düzenlediği itibar suikasti kulübü bir anda büyük bir kaosun içine itti. transfer döneminde "hazır olmadığı için alınmadığı" iddia edilen taraftarın sevgilisi gedson'un yerine getirilen pulgar'ın da hiç hazır olmayışı, gedson'un ezeli rakiplerimizden birine imza atması yönetimle taraftarın arasındaki ipleri iyice kopardı.
bu kaos ortamında genç ve kendilerinden beklentinin çok yüksek seviyede olduğu bir kadronun başarılı olma ihtimali düşük, nitekim saha dışındaki kaosa paralel olarak saha içinde de işler hep kötüye gitti. bugün büyük bir umutla başladığımız planlamanın büyük bir karamsarlığa dönüştüğü, dönüşürken de kendisiyle ilgili her şeyi silip süpürdüğü günleri yaşıyoruz. bu dalgada kendisi de çok istediği başkanlık koltuğuna 9 ayda veda etmiş oldu.
kendisine sorsak zamanı geriye alıp aralığa dönmek isteyecektir bence. hocayla başlattığı gençleşme operasyonuna duyulan inancı, hocayı göndererek bitirdi, yerine getirdiği başka bir vaadi de olmadığından tutunduğu tek dalı kesmiş oldu aslında. hocanın galatasaray kariyeri, kendisinin de kaderiyle eş değerdi çünkü kendisinin başkan olmasını sağlayan en büyük unsur hocanın kendisiydi. ne oldu, nasıl bir gaflete düştü de hocanın olmadığı bir ortamda kendisinin başarılı olabileceğini düşündü, bence bu soruyu o da kendisine soruyordur.
iyisiyle kötüsüyle bir başkanlık dönemini geride bıraktık. kendisini, galatasaray'ın geleceği için doğru teşhisi koymuş ama tedaviyi uygulamakta başarısız olmuş; iyi niyetli ama iradesiz bir başkan olarak hatırlayacağım.
