kişisel olarak dün kendisinin ne kadar büyük bir yüreği olduğunu yeniden anladığım galatasaray efsanesi.
akşam arkadaşlarla halısahadaydık, ben genelde kalede oynarım. birkaç yıl öncesinde gol yemeden tamamladığım maçlar bile olurdu ama artık eskisi gibi değilim. gözlerim bozuldu biraz
*, eskisi gibi çevik davranamıyorum, toptan korkmaya başladığımı fark ettim vs. neyse bunlar konu dışı. maç içerisinde rakipten bir oyuncu çaprazdan sert bir şut çıkardı sol direk dibine doğru. pozisyonumu almıştım, üzerime doğru gelen topu iki elimle tutmaya çalışırken, top çok ters bir noktadan sol bileğime isabet etti. tabi top içeride, ben acıdan zıplıyorum. tıp hekimi arkadaşlar müdahale etti hemen
* tendon zedelenmesi veya çatlak yaşıyor olabilirmişim. mecbur kaleyi bıraktım. normalde maça devam etmemem gerekirdi ama zaten 6 kişiyiz. dedim bari defansta takılayım.
kale dışında oynarken aynı kaptan gibi gücümü kullanarak eksiklerimi kapatmaya çalışan bir oyun tipim vardır. yok abi, ne kadar mücadele edersem edeyim sakat elle hiçbir şey yapamıyorum. o an aklıma geldi işte. bu adam
17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçında çıkık omuzla nasıl oynadı? üstelik o seviyedeki bir mücadelede nasıl başardı bunu. oyun içini falan geçtim, o kupayı nasıl kaldırdın sen kaptan? zira ben şişe kapağı açamıyorum.
*ekleme: el bileğimi kırmışım. futbol tarihinde şut kurtarırken elini kıran ilk kaleci olarak tarihe geçmiş oldum sanırsam. yine de nickimin hakkını vermiş olmanın gururu içindeyim.
*