• 3
    galatasaray sözlüğün değerli yazarlarının, galatasaray futbolcularına ait olanlarını hesaplamak için annemin değerleme metodunu kullandığını farkettiğim değer.

    annem ile babamın hobileri ev alıp satmak. defalarca yeni ev alıp, eskisini satıp taşındılar. her seferinde, evin satışı için değer belirleneceği zaman, evin piyasa değeri 6-7 ise annem "10'dan aşağı hiçbir fiyatı kabul etmem" yöntemi ile ilk değerlemesini yapar. bu değeri neye göre hesapladığını sorduğumuzda hep evin içinin çok güzel olduğunu, çok bakımlı olduğunu vs. anlatır durur. civarda onlarca benzer evin satılık durumda olması, piyasa gerçekleri filan umrunda olmaz. "sen olsan, benzer bir eve 10 verir misin?" sorusuna cevap veremez, kemküm eder. e tabii ki o evler satılmaz, arada şansına gelen 7.5'lik teklif reddedildiği için pişman olunur vs. vs. hep aynı hikayeler.

    işin şaka kısmı bir yana, hemen her varlık gibi bir futbolcunun da piyasa değerini üç şey belirler:

    - kalan faydalı ömür
    - bu faydalı ömür süresince yaratılması beklenen fayda
    - piyasadaki durum (diğer futbolcu transferleri, kulüplerin maddi durumu vs)

    şimdi bu bilgiyi kullanarak, kendimce gördüğüm, takıntı seviyesine gelmiş bazı yanılgıları (bu benim değerlendirmem tabii ki) irdelemek istiyorum:

    (önemli not: değerlendirmelerimi, satılacak oyuncunu yerine yenisinin alınmasından bağımsız olarak yapıyorum)

    1) "arabistan kulübü istiyorsa en az ...'den kapıyı açmalıyız" yanılgısı

    bir kulübün arabistan kulübü olması, yani ilgi çekici bir futbol ortamına sahip olmaması, esasen bonservisi değil futbolcu kontratını etkiler. zira bu kulübün ikna etmek için zorlanacağı kişi satışı yapacak kulüp değil, futbolcudur. eğer bahsettiğimiz kulübün yöneticileri gerizekalı değilse, piyasası 5m olan futbolcunun bonservisi için 15m teklif etmesine gerek yoktur. eğer satacak kulüp misal 6-7 m'a satmaya razı ise, kafasındaki rakamı avrupalı da, arap da, tanzanyalı da verse teklifi kabul eder. fakat futbolcu için, oynayacağı ülke fark eder. bu sebeple arabistan kulübü ona yüklü maaş ödemesi yapmak zorundadır.

    istisnası yok mu? var tabii ki. misal hep konuştuğumuz sow transferi. ben o transfer tutarlarının gerçek olduğuna inanmıyorum fakat diyelim ki gerçek, e ama bu kadar gerizekalısı kırk yılda bir gelir o da bize vurmaz. o sebeple çok takılmaya, gerçeklik algımızı yitirmeye gerek yok.

    bu arada, arabistan kulüp yöneticilerinin de bir öğrenme sürecinden geçtiklerini söyleyebiliriz. tamam adamlar zengin de, süreç içerisinde ütopik bonservisler vermeden de transfer yapabildiklerini gördüler.

    2) "gomis'i üç kuruşa sattık" yanılgısı

    gomis'i tam 32 yaşında, 2.5 m euro'ya aldık. kendisine de 2.5 m imza parası ödedik, yani 5m'a aldık diyebiliriz. 1 sene oynadı, çok katkı verdi, tam 33 yaşında, 6m euro'ya sattık.

    33 yaşındayken:

    - kalan faydalı ömür: max. 2
    - performans beklentisi: geçen senenin 2. yarısında düşüş yaşadı. fiziksel sebepler ile düşüş hızlanacak
    - satılmaz ise yakın dönemde değeri: 0

    soru: mali sıkıntımız/ffp problemi olmasa, 33 yaşında kulübümüzün gomis'e 10-15m(sözlükte dillendirilen miktarlar) bonservis ödemesine nasıl bakarız?
    cevap: toplanıp kulüp binasını yakarız.
    sonuç: o zaman mantıksız bir fiyata satmamışız.
    benim değerlendirmem: harika bir satış (ben asla 6m vermezdim)

    ha 6 değil de ne bileyim, 8 olur muydu? olurdu belki bilemiyorum, da bu tüm kulüplerin oyuncu satışları için geçerli olan, normal bir durum.

    3) "fernando için en az 10m isteyelim" yanılgısı

    fernando'yu 30 yaşında 6m euro'ya aldık. şu anda 31.5 yaşında. geçtiğimiz 1.5 senede, belli bir dönemde efsane bir performans gösterdi, kalan dönemde ise vasattı.

    - kalan faydalı ömür: max. 3
    - performans beklentisi: mevcutta da çok yüksek değil, fiziksel sebepler ile düşüş yaşayacak
    - satılmaz ise yakın dönemde değeri: 0'a yakın

    soru: mali sıkıntımız/ffp problemi olmasa, 31.5 yaşında kulübümüzün fernando'ya 10m(sözlükte dillendirilen miktar) bonservis ödemesine nasıl bakarız?
    cevap: abdurrahim albayrak'ı ayağından tavana asarız
    sonuç: o zaman 6m fena bir fiyat değil (tabii bugünkü haberlerin kolpa olmadığı varsayımı ile yazıyorum)
    benim değerlendirmem: ben olsam satardım (ben alacak olsam asla 6m vermem)

    4) "rodrigues çok ucuza gitti" yanılgısı

    rodrigues'i 26 yaşında 3.5 m euro'ya aldık, 28 yaşında 9 m euro'ya sattık (7.5 civarı bize kaldı sanırım fakat bunun değerlendirmemiz için bir önemi yok). geçen seneki şampiyonlukta kritik rol oynadı, önemli katkı verdi. bu sene katkısı daha düşüktü.

    - kalan faydalı ömür: max. 6
    - performans beklentisi: mevcutta da çok yüksek değil. hızlı düşüş beklenebilir, zira hıza dayalı, tek yönlü bir oyunu var. yaşlılığında onu idare edecek, farklı bir oyun şekline evrilmesine izin verecek bir oyun zekası, oyun görüşü, pas yeteneği vs yok.
    - satılmaz ise yakın dönemde değeri: hızla düşecek (yaş 30 'a yaklaştıkça değer düşüşü de hızlanacak)

    soru 1: kendisini 12-13'e alacak olan takımın, kendisini daha yüksek bir fiyata satma ihtimali ne?
    cevap 1: hemen hemen 0

    soru2: mali sıkıntımız/ffp problemi olmasa, 28 yaşında kulübümüzün rodrigues'e 12-13m(sözlükte dillendirilen miktar) bonservis ödemesine nasıl bakarız?
    cevap2: 26 yaşında 3.5 ödenmesine verdiğimiz tepkiden hareketle, yakarız bu gezegeni, yakarız!
    sonuç: e, fena paraya gitmemiş o zaman sanki be, ne dersiniz?
    benim değerlendirmem: başarılı bir satış

    kıssadan hisse 1: sahip olunan varlığın değerlemesi objektif bir biçimde yapılmalı, duygusal oğeler işin içine katılmamalı. bir oyuncunun sizin için duygusal önemi, ona olan sevginiz vs., onu transfer etmeye niyetli takım için hiçbir şey ifade etmez.

    kıssadan hisse 2: geçmiş geçmiştir, "geçen sene şu fiyata satardık" demenin kıymeti yoktur. önümüze bakmamız gerekir.

    kıssadan hisse 3: istisnalar kaideyi bozmaz

    kıssadan hisse 4: https://www.youtube.com/watch?v=Z8j7SmGRywk
  • 6
    kişisel takıntım olan konu.

    galatasaray taraftarının kendi futbolcularına biçtiği bonservis bedelleri ezelden beri öylesine abuk, öylesine gerçeklikten uzak ki, sadece bu sözlükte yazılanlarla bir davranışsal ekonomi tezi çıkarırsın. bu konu beni çok rahatsız ediyor çünkü bu şartlanmaların yönetimleri yanlış kararlara ittiğini düşünüyorum. yıllar önce de şu iki entry’i yazıp dilim döndüğünce derdimi anlatmaya çalışmıştım.

    (bkz: #2581030)
    (bkz: #2582757)

    kahneman, knetsch ve thaler isimli davranışsal ekonomistlerin (1. ve 3. nobel ödülü sahibi) bir deneyleri bu olayı “mal varlığı etkisi” ile açıklıyor. bu deneyde üniversite öğrencilerinin yarısına birer ürün (kalem, kupa filan), diğerlerine ise bir miktar para veriliyor. ürün sahiplerine “bu ürünü kaça satarsın”, diğerlerine de “bu ürünü kaça alırsın” diye soruluyor. cevaplar, ürünlere fiziksel olarak sahip olan kişilerin, ürünlere potansiyel alıcılara göre 2-2.5 kat değer biçtiğini gösteriyor. bu da aslında insan doğasında var olan, sahip olduğu şeye bağlanma ve onu kaybetmek istememe duygusu ile ilişkili.

    bu sıkıcı entry’i buraya kadar okuyabildiyseniz kıssadan hisseyi veriyorum: o, yaptığınız bonservis bedeli hesaplamalarını düz hesap 2 ye bölün, bilimin yolundan sapmayın sevgili dostlarım.

    edit: bu vesileyle, oyuncu satışına ilişkin genel fikrimi en iyi anlatan videoyu da paylaşmadan edemeyeceğim:
    https://youtu.be/1n1aI6QbPJI
  • 2
    galatasaray'in finansal kurtuluş reçetelerinden bir diğeridir. 10 m euro'lara alınan bruma'lar, 8 küsürlere alınan belhanda'lar dönemi ne yazık ki kapanmıştır. devir bedavaya, kontratı bitmiş futbolcuları kovalayıp takıma kazandırma devridir. bonservis bedelleri sadece gelecek vaadeden ucuza alınabilecek oyuncular için değerlendirilmesi gereken bir çözüm yoludur.
  • 4
    bir futbolcuyu herhangi bir takımın kalıcı şekilde kadrosuna katması için ödemesi gereken mali tutar.

    günümüzde brezilya, belçika, hollanda gibi ekonomik anlamda çoğunluğu oluşturan çok büyük bütçelere sahip olmayan takımların yer aldığı liglerde bile 10 milyon € üzeri iyi bir oyuncuya rahatlıkla ödenirken bizim centlerle hesap yapıp kadromuza oyuncu katmaya çalışmamız oldukça zor. bu batağa biraz biz düştük, biraz döviz kuru etkili oldu vs ama ana etken genel futbol ekonomisinin kötü yönetilmesidir. yıllardır çoğunluğu müteahhit kökenli futbolun f sini anlamayan entellektüel dünya görüşünden uzak "iş adamı" * kılıklı mafya tipler yönetici oldukça da bu bataktan kurtulamayacağız ve asla iyi bonservis bedeli az yıllık ücretle iyi, genç ve yıldız adayı oyuncuları kadroya katamayacağız. marcao tarzı dediğimiz transferin örneği 114 yıllık galatasaray tarihinde oldukça az. düşünün siz ligin halini, geleceğini...
App Store'dan indirin Google Play'den alın