sevgili günlük,
o kadar üzüntüye, bitse de gitsek nidalarına rağmen içime bir sıkıntı çöktü futbol takımımız olmayınca sahalarda. tek futbol takımı olsa iyi ne kızların maçı var ne de erkek basketbol takımımızın. hafta sonu bir bakuıyorum, hiç galatasaray'ın adı geçen maç yok, içim daralıyor. güzel bir sene geçmedi belki ama olsun. müzemizde bir eurocup women kupası, engelsiz aslanlarımızda avrupa şampiyonluğu kupası, ne olursa olsun mart ayına taşınmış bir uefa serüveni. kendi adıma ise ilk defa doya doya
* tribünlerden seyredebildim futbolcularımızı bu sene, benim için rüya gibiydi.
ha bir de bu aralar transfer değişim gündemde iken "o gitsin, o kalsın, onu asalım, diğerini keselim" edebiyatı aldı başını gidiyor. içim acıyor, evet duygusal davranıyorum bazen, hepimiz profesyonel düşünsek zaten tutup da "futbolcular değişiyor, teknik adam değişiyor, hatta formalar değişiyor, e biz neyi destekliyoruz o zaman?" demez miyiz? madem hepimizin cevabı ruhu, armayı, renkleri destekliyoruz gibi duygusal bir cevap, o halde galatasaray'ı galatasaray yapan şeylere çirkince dil uzatanlara karşı da duygusal olunur be günlük. hiçbir şey galatasaray'dan büyük değil, her şey konuşulabilir ama ağızdan çıkanları da kulaklar duymalı bazen günlük.
işte böyle, özlemeye şimdiden başladık, diliyorum ki azıcık anlayış değişir, camiamız üzülmez artık. sıcak yaz günlerinde galatasaray'ı yine yaşatacağız elbette, tribünlerde olmasa da üzerimize giydiğimiz store'un muhteşem tshirtlerinde mesela.