• 1927
    şampiyonlar ligi'nde 3'de 3 yapmak grubunda kim olursa olsun başarıdır. yok şöyle takımla oynadılar yok böyle takımla oynadılar demek kıskançlığımızın dışa vurumu olur sadece. adamlar ligde kötü gitmesine rağmen şampiyonlar ligi'nde çok iyi performans sergiliyorlar. bu konuda galatasaray taraftarının bu kadar alınganlık göstermesini anlayamıyorum. avrupa'da bizden daha başarılısı yok. bizi geçmeleri için de önlerinde çok yol var. böyle oynadıkları takımlara bok atarak tinercilerin ağzına laf veriyoruz.
  • 1928
    evet top class takımlarla 3 yıldır oynamadılar fakat gel gelelim ki şampiyonlar liginde 3'te 3 yapmak büyük başarı. en azından beşiktaş için. galatasaray yapsa sadece başarı olurdu. kendilerini tebrik ediyorum umarım gruptan çıkarlar. cünkü sampiyonlar liginde devam etmeleri hem uefaya göre daha yıpratıcı, hem de elenmeleri daha kesin.
  • 1929
    şampiyonlar ligi'ne grupta 3'te 3 ile başlayıp da gruptan çıkamayan takım yokmuş. beşiktaş'ın da bu grupta artık çıkmama şansı yok bence de, bakalım gruptan lider mi yoksa grup 2. olarak mı çıkacaklar. çünkü gruptan lider çıkmak demek son 16'da kendisine yakın bir takımı çekmek demek, yoksa real madrid, barcelona, m.city, bayern falan bir anda rencide eder.
  • 1931
    herkes bu takımın 2017 - 2018 sezonu şampiyonlar ligi başarısını göz önüne alıp, bizim 2012 - 2013 sezonundaki cluj ve braga maçlarından dem vuruyor ama o dönem hem o takımın şampiyonlar ligi'ndeki ilk sezonuydu ki beşiktaş'ı da gördük ilk sezonunda hem de yabancı sınırı vardı. bu etkenleri göz önüne alınca bizim ilk senede gruplardan çıkıp, ikinci turda schalke'yi eleyip, çeyrek finalde de real madrid'e karşı taraftarlara 4 4 çektirecek duruma gelmemiz daha büyük başarı. o 4 4 çekilen maçta sabri sarıoğlu oynuyordu lan.
  • 1932
    besiktas kendinden ve turkiye'de ki butun takimlarda daha iyi 3 takimi gayet guzel oynayarak yenmis ve 9 puan toplamistir. top class takimlar maci kazanmak istediklerinde, normal sartlarda, suan bizim ulkemizdeki hicbir takim yanlarina bile yaklasamaz. o yuzden sacma sapan bahaneler uretip adamlarin basarisini golgelemeye calismayin bence, komik oluyor. tebrik edilesi bir performans gosteren takim.
  • 1933
    iyi bir uyum, takım duygusu ve kalite ile yol alınabileceğinin kanıtı. taraftarını ayrı tutarak, şampyionlar liginde 3de 3 yapabilmek cidden bir başarıdır. tebrik ediyorum kendilerini. daha fazla maç, galatasaray lehine olacaktır. en fazla şampiyonlar liginde çeyrek final görecekleri için, dert etmeye gerek yok. bırakın ligde 10 puan daha kaybetsinler.
  • 1934
    "şampiyonlar ligi'nde güçlü rakiplerle oynamadılar" demek kıskançlık değil somut durumun somut tahlilidir. gençlerbirliği, trabzonspor veya fenerbahçe'nin yaptığını yapamayan takımlarla oynadılar. 3'te 3'ü de öyle gümbür gümbür oyunlarla yapmadılar. halı sahada oynar gibi, rakip tarafından zorlanmadan, bir tane bile sert maç oynamadan 3 tane şampiyonlar ligi maçı oynadılar. bu durum, turnuvanın tarihinde bir ilktir.

    karşınızdaki hangi takım olursa olsun (amatör takım bile olsa) hücumda geniş alanlar bırakırsanız, birinci bölgede temaslı oynamazsanız, yaptığınız baskıyla rakibinizi yıldıramazsanız, atağa çıktığınızda da rakipten dönen topları toplayamazsanız, atak devamlılığı sağlayamazsanız, yenilirsiniz. futbol böyle bir şey. şu yukarıda saydıklarımı "eh işte" seviyesinde porto yaptı, leipzig veya monaco yapabildi mi?

    istatistiğe bakarak analiz kasıp beşiktaş'ı öveceksek buyurun. ama şu 3 maçı izleyen herkes en azından bu 3 maç için porto, leipzig ve monaco'nun taktik açıdan ne kadar kötü oynadıklarını görmüştür.

    hiçbir şey oynamayan takımlarla 3 maç oynayıp, hiçbir şey oynamadan bu maçları kazanmış olan vasat takımdır. sözlükteki beşiktaş dıloluğu azalarak bitse keşke artık.
  • 1935
    tüm konsantrasyonunu şampiyonlar ligine verip ligde maç seçen futbolcuları olan takımdır. şampiyonlar liginde her ne kadar 3 te 3 yapmış olsalar da ligde şampiyon olamazlar ise önümüzdeki sene şampiyonlar ligine katılamazlar. şampiyonlar ligine düzenli katılımın tek sezonluk başarıdan daha önemli olduğunu düşünüyorum. örneğin 3 sezon şampiyonlar ligine katılmayı 1 sezon katılıp yarı final oynamaya tercih ederim.
  • 1937
    sampiyonlar liginde ilk uc maci kazanmalarindan cok, bala gote degil, bilincli ve iyi oynayarak hatta mac sonlarini rakibe skoru kabul ettirerek kazanmalari takdire sayan olan takim. bana gore ligdeki tek rakibimiz ve mac trafikleri sikisik, odak noktalari da lig degilken puan farkini mumkun oldugunca acmaliyiz. puan kaybederek yarisa davet edersek, ilerleyen donemde basimiza bela olabilecek kapasitede bir takim.
  • 1938
    cenk tosun önderliğinde şampiyonlar liginde iyi oynayan takım. unutmayalım rekabet başarının en önemli aracıdır. bugün ne deniliyor? işte galatasaray şu kadar kez çeyrek final gördü fenerbahçe şu kadar. keşke her sene iki, üç takımımız bu seviyede oynasa. inanın o zaman daha iyi bir futbol, daha iyi bir lig seyredeceğiz. bu başarıyı küçümsemek öncelikle galatasaray taraftarına yakışmaz. sebebi ise şampiyonlar ligindeki bütün takımlar için farklı bir yer. orası futbolun zirvesi. takımlara bok atmadan önce kendimize bakmamız gerekiyor. kura şansı iyi olabilir ancak mesele 3'te 3 yapmaktır. kim geldiği önemli değil ki son oynanan 18 ekim 2017 karabağ atletico madrid maçında atletico kazanamadı. ha beşiktaş şuan kendini elit takımlara karşı denemedi ancak maç yapılmadan da konuşmak anlamsız bana göre. zaten bu sene büyük ihtimal karşısına 1.seviye bir takım gelecektir ve biz de göreceğiz.

    şuan bizim için önemli olan ligteki performansı ayrıca. şuan kötüler ancak unutmayalım son iki senenin şampiyonu takım. biz işimize bakarsak zaten türkiye'nin en iyisiyiz gerisi teferruat kalır. bunu beşiktaş da fener de biliyor. biz yarışıyorsak kazanırız.
  • 1939
    $ampiyonlar ligi 2017/18 sezonunda 3de 3 yaparak 30 küsür milyon avroyu kasasina indiren takim. fiko bu parayla talisca'yi alir bence. ya$lanan bir takimlar var. $ampiyonlar liginden gelecek para ile güzel bir kadro kurabilirler. loserlikta kurtuluyorlar gibime geliyor artik yava$ yava$.

    bana sorarsaniz bu durumdan memnunum. rekabet $art. rakibiniz ne kadar güçlü olursa, siz de standartlarinizi o kadar yükseltirsiniz.
  • 1942
    geçen seneyle aralarındaki en büyük farklar şöyledir: ucuz penaltılar, talisca ve aboubakar. evet talisca da bunlara dahil. bu sene ligi hiç sallamıyor, koşmuyor bile neredeyse. aboubakar ve talisca geçen sene çok maç kazandırdı beşiktaş'a, özellikle deplasmanda. ucuz penaltılar da olmayınca bu sene ligde 9 haftada 5 kez puan kaybettiler.

    zorluk derecesi 3 maçtan 2 puan aldılar. lig sonuncusuna yenildiler. galatasaray kazanınca ''galatasaray iyi ama basit rakiplerle oynadı, büyük maçlarda ne yapacak?'' diyen medya beşiktaş'ı övüyor. ee beşiktaş 3 maçta -ki ikisi evinde kötü oynayarak- 7 puan bıraktı. beşiktaş'ı niye gömmüyorsunuz?

    hayırlı işler.
  • 1946
    aykut kocaman'ın 18'de 17 yaptığı ligde 17/18 sezonunun 2. devresinde 18'de 18 yapsa bile garipsenmemesi gerekir. o nedenle ligin 2. devresinde çıkacağı deplasmanların gerçekten hiç önemi yok. siyasiler ve futbolun patronları istedikten sonra sen istediğin kadar iyi niyetli ol, sipariş edilen sonuç elde ediliyor. bunu 22 ekim 2017 galatasaray fenerbahçe maçı'nda gördük.
  • 1949
    yaşadıkları puan kayıplarını telafi edebilecek düzeyde iyi ve sağlam bir takımları var, kadroları geniş. hem de daha ligin çok başı, bizim kendi adımıza yere sağlam basmamız şart. işin bu kısmı bir yana, inanılmaz derecede gerginlik görüyorum oyuncularında ve tribünlerinde. dışarıdan baktığımızda kaosa sürüklenebilecek çok olay yaşadılar aslında, sezon başı şenol güneş fikret ormanla hem transferler hem de kamp konusunda ayrılığa düştü, hatta istifa edecek dendi. talisca kampa geç katılınca şenol rahatsız oldu, diğer oyuncular huzursuzluk çıkardı dendi, kapandı. şenol'un milli takımı reddetmesi üzerine ufak bir baskı yapıldı, o da kapandı. caner-talisca kavgası oldu, 2 günde kapandı ve kağıt üstünde hepsi çözüldü. yani bizde veya fenerde olsa çözülmeler başlardı çoktan, iyi idare ettiler, en azından o izlenimi verdiler.

    ama sanıyorum bütün bunlar büyük bir enerji toplanması yarattı içerde. gereğinden çok fazla rakibe, hakeme, tribünlere dalaşan bir oyuncu grubu var. keza seyircileri de inanılmaz agresif, genelde kadıköy'deki fenerliler yapıyor, ota boka uğultu çıkarıp agresif tepki vermeyi. genlerinin dışına çıkınca da ligde puan kayıpları çok yoğunlaştı. ha tabi başkanlarına sorsan efendi beşiktaş. göreceğiz bu işin sonunu nereye varacak...
  • 1950
    ligin ilk 9 haftası itibarıyla;

    -kendini yere atıp penaltı alma var.
    -rakibe tekme atma var.
    -rakibin ayağına basma var.
    -rakibin boğazını sıkma var.
    -teknik direktörün hakeme sövmesi var.
    -futbolcunun hakeme sövmesi var.
    -maç içinde takım arkadaşına sövme var.
    -maç dışında takım arkadaşını dövme var.
    -çıkan bir ton kırmızı kart var, belki bir o kadar da çıkmayan var.

    bunlar benim bir çırpıda hatırlayabildiklerim. anlayacağınız var oğlu var. e bunların yanında efendi beşiktaş sloganı var, statlarında şeref turu (!) var, sempatik takım goygoyu hep var.

    twitter'da, instagram'da, facebook'ta sıklıkla görüyoruz galatasaray taraftar sayfalarını, çok güzel videolar, kolajlar hazırlayan arkadaşlar da var. zahmet olacak belki ama okurlarsa bu arkadaşlardan ricam, "9-10 haftada efendi beşiktaş" temalı bir kolaj yapsalar da hem biz, hem kamuoyu izlese, hem de kendileri beğenileri, rt'leri, hitleri, fav'ları alsa. aynı zamanda ortada olmayan şeylerden gündem oluşturmaya çalışan, kamuoyu yaratanların yüzüne yüzüne vursak çıkarıp*.

    güzel olmaz mı?*
App Store'dan indirin Google Play'den alın