yahu şu analizlerde bir ortayı bulsak keşke. hem bizim takımı hem diğer takımları överken oo bunlar şampiyonlar ligini alır seviyesinde, yereken de bunlardan bir cacık olmaz seviyesinde takılmaktan bıkmadık mı?
beşiktaş futbol takımı feda sezonundaki gençleştirmenin ardından slaven bilic ile belki "iyi" değil ama
tempolu futbol oynama karakteri edindi. en büyük özellikleri bu, hızlı oynuyorlar, rakip yarı sahaya çöktüler mi tam çöküyorlar ve dinamik orta sahalarıyla baskı kurmayı iyi beceriyorlar. olayları bu. şenol güneş de 2015-16 sezonunda bu karakteri bir tık yukarı taşıdı, gomez gibi bu sistemin uzun çubuğu olacak bir forvetle birleşince başarı geldi. beşiktaş avrupa'da çeşitli sebeplerle başarısız oldu (tolga facialarını hatırlayalım) ama yine geçtiğimiz yıllarda tempolu premier lig futboluna alışık ingiliz takımlarıyla oynanan maçlardaki başarısını unutmamak lazım.
şimdi, bu tempo işine otomatikman "iyi futbol" diyebilir miyiz? tam olarak değil. örneğin 2016-17 galatasarayı. set oyunu, kısa pas, topu ayağında tutma oranı vs hastası beni bile bazen çıldırtacak kadar yavaş oynuyoruz ve tempoyu arttırmamız gerektiği zaman (ya da tempo kendiliğinden arttığında) sıkıntı yaşıyoruz. ama bu oyunla beşiktaş'a kendi evinde 60 dakika top göstermedik. yani, evet hızlı oynamak türkiye liginin bug'ı olabilir, ama illa iyi oyun, iyi takım, başarı anlamına gelmez.
neticede, ne dinamo kiev'i yenemediği için berbat, ne de geçen sene şampiyon olduğu için harika bir takım beşiktaş 2016-17. sadece dikkat edilmesi gereken bir oyun karakterine sahip ve oturmuş bir takım.