• 8
    ortaokulda çok iyi koşardım. ortalamanın üstü koşardım. sınıfta koşu yarışmalarında hep 2. gelirdim. bir beden eğitimi öğretmenimiz vardı. güzel bir kadın. bu kadının, bu minimal yarışmalarda başarılı olan çocuklara tavsiye verdiğini ya da yönlendirme yaptığını hiç görmemiştim. bizi ne sikime koşturduğunu hiç anlayamamıştım. sadece koşturuyordu.
  • 15
    ilköğretim dönemimde ayşe isimli bir beden eğitimi öğretmenim vardı. o zaman türkçe öğretmenim olan neriman şirretiyle kankaydı. okuduğum okul ise yaşadığım ilçenin popi okullarından biriydi ve ilçenin hali vakti yerinde ailelerinin çocukları genelde benim okuluma kayıt ettirilirdi. az çok tahmin edersiniz ki çoğu bizleri küçümseyen, marka müptelası, şımarık tiplerdi. öğretmen kadromuz ise bu zengin velilerin birilerinden ricacı olmaları sayesinde iyi ve iyi olduğu kadar yalak öğretmenlerden oluşuyordu.

    iyi basketbol oynardım (hala iyiyim, yanlış olmasın ^^), o yaşta ilçeler arası basketbol turnuvalarından birinde ülkenin ciddi altyapılarından birkaçına davet almıştım deneme antrenmanlarına çıkmam için. amma ve lakin ne hikmetse okul takımına bir türlü seçilemiyordum. ilçe takımıyla iyi maçlar oynayan ve dikkat çeken ocgunsson kendi okulunun takımına bir türlü alınmıyordu. psikopat bir çocuktum da öğretmenim bu yüzden beni takıma almıyordu gibi bir durum da yoktu hani; ödevlerini aksatmayan, olabildiğince derse katılım göstermeye gayret eden, yazılı sonuçları iyi olan bir öğrenciydim. ama yok işte, amına kodumun okulunun amına kodumun takımında olamıyordum bir türlü. gururuma yediremiyordum olm, bu yüzden aileme asla bahsetmiyordum durumdan, sorduklarında hep "olsun ya, ilçe maçlarında oynuyorum" diyordum hep fakat uğradığım haksızlık içimi yiyordu.

    kısa bir zaman sonra altyapısına girdiğim takım tur çerçevesinde ilçemdeki üç okulla hazırlık maçı yapmak üzere oturduğum yere davet edildi. rakiplerden biri de kendi okulumdu.

    sözlük, itiraf ediyorum, hayatımdaki en büyük orgazmlarımdan birini o hazırlık maçında yaşadım ben. bütün hırsımı, kinimi, nefretimi, varımı yoğumu kusmuştum parkeye. enfes bir oyun oynamıştım ve okuduğum okulu büyük rencide edici bir farka bağlamıştık. ocgu vs beden eğitimi öğretmeni karşılaşmasının son güleni olan ben iyi gülmüştüm.

    okul takımına alınmama sebebine gelirsem; bir zaman sonra öğrenmiştim ki o şımarık tayfanın (hemen hepsi okulun basketbol takımındaydı) velileri ayşe orospusuna, "bu çocuğu almıyoruz takıma, bizim çocukların önü kesilir, hobi olarak oynası o" demişler neriman şıllığıyla kafa kafaya verip, ayşe de bunu kabul etmiş. son öğrendiğim bilgi ise şu; neriman kurduğu işi batırmış, borçlarını ödeyememiş ve bulgaristan'a gitmiş (kaçmış demek daha doğrudur belki); ayşe öğretmenlik mesleğinden ihraç edilmiş (nedenini bilmiyorum).
  • 7
    derse girmekten daha önemli fonksiyonları var.
    köy okulunda futbola meraklı ve yetenekli kız çocuğu vardı. kızın tekniği çoğu erkekten daha iyiydi. beden öğretmeni istese futbol takımı çıkarmaz, çıkarsa da pek umrunda olmazdı. neyse okullar arası maçlarda kendisini gösterdi önce. sonra belediye takımı kızı takımına kattı kendisini. beden eğitimi öğretmeni de yakından ilgilendi kendisiyle. sonra ne mi oldu. kızımız hem fen lisesinde şu an hem milli takımda hem de 1 ligde.*
    ayrıca okul idaresinin de destekleri yadsınamaz.
  • 12
    bütün notları tam olan ve bütün sınavlarda okul birincisi olan şahsımımın beden eğitimi dersine sırf kıllık olsun diye 4 veren bir tanesi vardı bizim okulda. gösterdiği her şeyi harfiyen yapıyordum üstelik. bu arada sınıftaki kızlar, biz takla atamayız, biz koşamayız diye triplere girerlerdi, onlar sözlüye katılmadan tam not alırlardı. sapık, karaktersiz bir adamdı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın