yapım süreci sancılı geçen türk telekom arena'nın açılışı da bir o kadar tartışmalı oldu. açılışla ilgili ve tabii stadın yapımında büyük katkısı bulunan başbakan erdoğan'a yönelik protestolarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
bugün söylenenleri doğru değerlendirmek, doğru yorumlayabilmek için ali sami yen'in hikayesini bilmek gerekiyor. ali sami yen'in bulunduğu yer yolu bile olmayan bir tarlayken, galatasaray kulübü tarafından satın alındı. ardından galatasaray oraya stat yaptı. ali sami yen stadı'nın bulunduğu arazi, şu an türkiye'nin en pahalı arsalarından biridir. o arazi galatasaray kulübünün malıydı. sonra stadyum yapıldı ve galatasaray'ın o devirdeki yönetimleri bu stada bakamadılar. çimlerine bakamadılar, tribünlerine bakamadılar, temizliğine bakamadılar ve devletten yardım istediler. beden terbiyesi genel müdürlüğü'nden, o zamanki adıyla... o zaman futbol federasyonu özerk değil, genel müdürlüğe bağlı... genel müdürlük dedi ki 'ben stadınıza bakarım. çimini de yenilerim, tribünlerine de bakarım, eksiklerimi de gideririm. ama bunları galatasaray kulübü adına yapamam. yarın benden hesap sorarlar 'devletin parasını nasıl harcarsın!' diye...' bunun üzerine bir anlaşma yapıldı. üst kullanma hakkı galatasaray'da kalmak üzere, ali sami yen stadı kağıt üzerinde devlete devredildi.
'devlet oraya bakabilsin' diye... o dönemdeki galatasaray yönetimlerinin becerisizliği, iş bilmezliği yüzünden kağıt üzerinde de olsa ali sami yen, devlete devredildi. ama bugün vicdanen herkes biliyor ki o arazi galatasaray'ın... ve seyrantepe'deki arazi galatasaray'a ali sami yen'e karşılık verilmiştir. toki, erdoğan bayrak'tan "ben yaptım" diyor. ali sami yen kimin malı ki ihaleye çıkardı, kim sattı, onun parası kimin cebine girdi. demek ki toki'nin "bu stadı ben yaptım, benim paramla yapıldı" deme hakkı yok. toki, verdiğinin karşılığını fazlasıyla aldı.
devletin yeni stadın yapılmasında maddi olarak yolların, metronun gelişinde katkısı olmuştur. ama bunlar da istanbul'da şehirciliğin getirdiği ihtiyaçlar zaten... sadece stat dolayısı ile öne çekilmiş olabilir. güzel bir şey... neticede bunlar da türk halkının vergileri ile karşılandı. kimsenin cebinden para çıkmadı. yani. 'tamam galatasaray'ın cebinden bir kuruş çıkmadı' diyelim; peki kimin cebinden bir kuruş çıktı. türk halkından gayrı...
bunu bilmek; başbakan'ın, arena ve etrafındaki katkısını inkar etmek değil. başbakan'ın başından beri bu işi nasıl sahiplendiği, engellerin aşılmasında nasıl galatasaray'a yardımcı olduğunu kaf dağı'nın arkasındakiler biliyor. resmen bütün ağırlığını koydu. başbakan o ağırlığı koymasaydı arena'nın yapılmasına da yetişmesine de imkan ihtimal yoktu.
bunları iyi bilirsek; kime ne için teşekkür edilmesi gerektiğini de iyi bilmiş oluruz.
ama erdoğan bayraktar'ın açılış gecesi arena'da yaptığı ve galatasaraylıları tahrik eden konuşması gibi, yapılanlar abartılarak kafaya vurulursa akla ömer seyfettin'in diyet hikayesi gelir. kolunu kesersin, 'buyurun ' der, stadı geri verir, döner ali sami yen'de oynamaya devam edersin.
o zaman ne olur? 'efendim bunlar ali sami yen'in kirasını bile ödeyemiyorlardı' diyen erdoğan bayraktar, mahkemeye gider. ali sami yen'in üst kullanım hakkının 49 seneliğine kimde olduğuna mahkemeler karar verir. galatasaray o davayı da kaybederse statsız kalır. gider fener'den, beşiktaş'tan ya da kasımpaşa'dan rica eder ve onların stadın oynamaya devam eder.
burada olayların bu noktaya gelmesinin sebebi erdoğan bayraktar'ın tahrik edici konuşması, olayların bu boyutlara gelmesinin sebebi adnan polat'ın, sabah'taki yazımda da anlattığım gibi her şeyi yüzüne gözüne buluşturması.
insanları saat 17.00'de topluyorsun. hava buz gibi soğuk. rüzgara açık bir yer orası montlar bile yeterli gelmez. tepeden baktığın zaman tribünler çepeçevre kapalı görünüyor ama bu rüzgarı engellemeye yetmiyor.
ben aynı olayı olimpiyat stadı'nda, sidney'de yaşadım. o kapalı tribün ile üstteki tente arasında bir boşluk var açık. oradan öyle bir soğuk geliyor ki basın tribünün olduğu yerde kenan, rahmetli ile donuyorduk biz...
sen adamı saat 17.00'de oraya getireceksin. buz gibi bir havada... tuvaletlerde sular akmıyor, tuvalet kağıdı da yok... 5 saat o koşullarda oturtacaksın ve de onları oyalayacak, onları coşturacak hiçbir etkinlik ortaya koymayacaksın! utanç verici... bunun hesabını galatasaray başkanı vermeli. o isveç jimnastiği bozuntusunu, kim kaç paraya getirdi türkiye'ye!..
http://www.sabah.com.tr/...asik_atamaz?paging=9