• 711
    tüm galatasaraylılarla kurduğu duygusal bağ, bana şu repliği hatırlatmaktadır.

    "sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün..."

    büyüdük evet... büyüdük ve 'ev'den ayrıldık, başka 'ev'e taşındık. o 'ev' için bize yardım edenler, bunu başımıza kakmakta hiç tereddüt etmediler. "eski 'ev'in borcunu da ödeyemiyordunuz, bunu da ödeyemediniz" gibisinden taşlar atıldı etrafa... haddini bilmezlik, dangalaklık diz boyu! sonuç olarak, evdeki ilk gece, yani 'hoşgeldin' partimiz skandala dönüştü... pek hoş gelemedik yeni evimize. bunu bile zehir ettiler bize. sonra da suçlusu bizmişiz gibi davrandılar. biz özür beklerken, özür dilemesi gereken taraf durumuna soktular. en yakınımızdakiler bile...

    bu sancılı açılış gecesinden sonra uykularımız kaçtı emektar. senin kollarına sığınmak, dizlerinde uyumak istedik yine, eski günlerdeki gibi... keşke hiç büyümeseydik, hep 'mecidiyeköy çocuğu' olarak kalsaydık diye düşündük... anlayacağın yeni evimiz çok fiyakalı da, bakalım senin kadar şefkatli olabilecek mi?
  • 712
    bir futbol topunun oldugu her yer benim icin ali sami yendir, ali sami yen kalpte baslar, ruhta butunlesir. kalbi ve ruhu olmayan anlayamaz onu, farkedemez onu. para ile satin alabilecegi birsey sanar, degildir... kimi zaman kopenag da final maci oynar, kimi zaman sokak arasinda cift kale. bazen eski acik kuyrugunda sabahin korunde siraya girmis bulurum kendimi; bazen numarali tribunde oturuyor olurum, yanimda elinde purosu ile amcalarimizla. 14 subat gunu sevgilimdir o benim, kapalida only you yazan devasa bayragin altinda cosarim onunla. tugay'i glascow rangers formasi altinda o stadda butun galatasaray seyirci ile birlikte delicesine alkislamisti bu eller. butun hayallerim, butun gerceklerim. bir hayaldir bazen xamax i 5-0 yenmek orada, bazen bir gercektir 14 yil sonrasinda gelen sampiyonluk. sabir vardir orada, hayaller vardir, azim vardir, bitmeyen bir caba vardir, bazen biraz sans vardir bazense bir huzun vardir. iste o huzun bizi senden yikilacak olsan bile ayiramaz seni bizden. ali sami yen kisaca bir staddan cok daha fazlasidir, kapasitesi ile olculemez. ruhu vardir, kalbi vardir. bitmez tukenmez....
  • 714
    bugün bir arkadaşımın kombinesini almak bahanesiyle çimlerinden bir tutamına sahip olmanın sevincini yaşattı bana. sahaya giriş yasaktı fakat görevli beyden rica ettim o da beni kırmadı sağolsun. eğer sizler de almak isterseniz gündüz saat 10'a kadar halka açık olduğunu söylediler. * çimi çantama atarken arda'nın terinin, sabri'nin tükürüğünün üzerinde olma ihtimalini düşünüyordum ki; "servet'in sümüğünün olma ihtamali nedir?" dedim. cevap conquistador de europa'dan geldi :

    - yüzde 76 *
  • 716
    yapım süreci sancılı geçen türk telekom arena'nın açılışı da bir o kadar tartışmalı oldu. açılışla ilgili ve tabii stadın yapımında büyük katkısı bulunan başbakan erdoğan'a yönelik protestolarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
    bugün söylenenleri doğru değerlendirmek, doğru yorumlayabilmek için ali sami yen'in hikayesini bilmek gerekiyor. ali sami yen'in bulunduğu yer yolu bile olmayan bir tarlayken, galatasaray kulübü tarafından satın alındı. ardından galatasaray oraya stat yaptı. ali sami yen stadı'nın bulunduğu arazi, şu an türkiye'nin en pahalı arsalarından biridir. o arazi galatasaray kulübünün malıydı. sonra stadyum yapıldı ve galatasaray'ın o devirdeki yönetimleri bu stada bakamadılar. çimlerine bakamadılar, tribünlerine bakamadılar, temizliğine bakamadılar ve devletten yardım istediler. beden terbiyesi genel müdürlüğü'nden, o zamanki adıyla... o zaman futbol federasyonu özerk değil, genel müdürlüğe bağlı... genel müdürlük dedi ki 'ben stadınıza bakarım. çimini de yenilerim, tribünlerine de bakarım, eksiklerimi de gideririm. ama bunları galatasaray kulübü adına yapamam. yarın benden hesap sorarlar 'devletin parasını nasıl harcarsın!' diye...' bunun üzerine bir anlaşma yapıldı. üst kullanma hakkı galatasaray'da kalmak üzere, ali sami yen stadı kağıt üzerinde devlete devredildi.

    'devlet oraya bakabilsin' diye... o dönemdeki galatasaray yönetimlerinin becerisizliği, iş bilmezliği yüzünden kağıt üzerinde de olsa ali sami yen, devlete devredildi. ama bugün vicdanen herkes biliyor ki o arazi galatasaray'ın... ve seyrantepe'deki arazi galatasaray'a ali sami yen'e karşılık verilmiştir. toki, erdoğan bayrak'tan "ben yaptım" diyor. ali sami yen kimin malı ki ihaleye çıkardı, kim sattı, onun parası kimin cebine girdi. demek ki toki'nin "bu stadı ben yaptım, benim paramla yapıldı" deme hakkı yok. toki, verdiğinin karşılığını fazlasıyla aldı.

    devletin yeni stadın yapılmasında maddi olarak yolların, metronun gelişinde katkısı olmuştur. ama bunlar da istanbul'da şehirciliğin getirdiği ihtiyaçlar zaten... sadece stat dolayısı ile öne çekilmiş olabilir. güzel bir şey... neticede bunlar da türk halkının vergileri ile karşılandı. kimsenin cebinden para çıkmadı. yani. 'tamam galatasaray'ın cebinden bir kuruş çıkmadı' diyelim; peki kimin cebinden bir kuruş çıktı. türk halkından gayrı...

    bunu bilmek; başbakan'ın, arena ve etrafındaki katkısını inkar etmek değil. başbakan'ın başından beri bu işi nasıl sahiplendiği, engellerin aşılmasında nasıl galatasaray'a yardımcı olduğunu kaf dağı'nın arkasındakiler biliyor. resmen bütün ağırlığını koydu. başbakan o ağırlığı koymasaydı arena'nın yapılmasına da yetişmesine de imkan ihtimal yoktu.

    bunları iyi bilirsek; kime ne için teşekkür edilmesi gerektiğini de iyi bilmiş oluruz.
    ama erdoğan bayraktar'ın açılış gecesi arena'da yaptığı ve galatasaraylıları tahrik eden konuşması gibi, yapılanlar abartılarak kafaya vurulursa akla ömer seyfettin'in diyet hikayesi gelir. kolunu kesersin, 'buyurun ' der, stadı geri verir, döner ali sami yen'de oynamaya devam edersin.

    o zaman ne olur? 'efendim bunlar ali sami yen'in kirasını bile ödeyemiyorlardı' diyen erdoğan bayraktar, mahkemeye gider. ali sami yen'in üst kullanım hakkının 49 seneliğine kimde olduğuna mahkemeler karar verir. galatasaray o davayı da kaybederse statsız kalır. gider fener'den, beşiktaş'tan ya da kasımpaşa'dan rica eder ve onların stadın oynamaya devam eder.

    burada olayların bu noktaya gelmesinin sebebi erdoğan bayraktar'ın tahrik edici konuşması, olayların bu boyutlara gelmesinin sebebi adnan polat'ın, sabah'taki yazımda da anlattığım gibi her şeyi yüzüne gözüne buluşturması.
    insanları saat 17.00'de topluyorsun. hava buz gibi soğuk. rüzgara açık bir yer orası montlar bile yeterli gelmez. tepeden baktığın zaman tribünler çepeçevre kapalı görünüyor ama bu rüzgarı engellemeye yetmiyor.

    ben aynı olayı olimpiyat stadı'nda, sidney'de yaşadım. o kapalı tribün ile üstteki tente arasında bir boşluk var açık. oradan öyle bir soğuk geliyor ki basın tribünün olduğu yerde kenan, rahmetli ile donuyorduk biz...

    sen adamı saat 17.00'de oraya getireceksin. buz gibi bir havada... tuvaletlerde sular akmıyor, tuvalet kağıdı da yok... 5 saat o koşullarda oturtacaksın ve de onları oyalayacak, onları coşturacak hiçbir etkinlik ortaya koymayacaksın! utanç verici... bunun hesabını galatasaray başkanı vermeli. o isveç jimnastiği bozuntusunu, kim kaç paraya getirdi türkiye'ye!..

    http://www.sabah.com.tr/...asik_atamaz?paging=9
  • 719
    geçen hafta sonu kanalları gezerken ntvspor'da takıldım, büyük liglerdeki derbilerle ilgili bir program yapıyorlar. yenilsen de yensen de'yi sunan beyefendi ve hanımefendi* londra'da, programın o gün işleyeceği derbi arsenal-chelsea. iki kulüp taraftarından görüşler falan alındı, maçın oynanacağı emirates stadyumu gösterildi, önünde kısa bir tanıtım çekimi falan derken bir anda kamera highbury'e gitti. yani eski highbury'nin olduğu yere. kadın muhabir oraya gitti ve çekim ekibiyle geziyor, highbury'i butik otel haline getirmişler. buraya kadar herşey tamam, insan ulan kapital dünya amk senin falan diyor içinden ama hayatın gerçekleri bir yerde.

    daha sonra hanımefendi kapıdan içeri girdi ve şok oldu, aslında onunla birlikte bende şok oldum. mekanı butik otel yapan inşaat firması, highbury'nin ön cephe duvarına hiç dokunmamış ve stadyumdan kocaman bir parça yaşamasına izin vermiş. daha sonra içeri girdiğinde onunda benimde şaşkınlığımız tavan yaptı zira futbol sahasının olduğu bölüme hiç bir mimari yapı yapılmamış; olduğu gibi bahçe haline getirilmiş. otelin bütün iç cephesinin bu bahçeye bakması sağlanmış, bir nevi sahaya bakan tribünler gibi. ben bile inanılmaz duygulandım, adamlar stadı otel yapmış ama adeta highbury ruhunu yaşatıyorlar. daha sonra hanımefendi arsenal'in yeni stadyumu emirates'e gitti, müzeye geçti ve tanıtmaya başladı. o müzede highbury'den oraya özenle getirilip sergilenen tam 45 parça vardı. bu 45 parçadan 25'i internette açılan anketlerle taraftarlar tarafından belirlenmiş.

    aklıma sen geldin emektar ali sami yen. dün gördüm kapalının üstündeki amblemi bile sökmüşler. koltuklarını söktüklerinde bile bu kadar koymadı bana. sanki çıplak kalmışsın. gözümün önüne orda yaşadığımız zaferler, hüzünler geliyor gözlerim doluyor. seni yıkacaklar, yerine residence yapacaklar, alış veriş merkezi yapacaklar. ben ilerde çocuğumu alıp senin olduğun yere, mecidiyeköy'e geldiğimde senden hiç bir parça göremeyeceğim. seni anlatırken belkide ağlayacağım ama o duyguyu seni hiç görmemiş, senden bir parçaya bile dokunamamış çocuğuma anlatamayacağım.

    seni hiç unutmayacağım.
  • 722
    yıkılmadan bir sinema filmi çekilse gişede rekor kırar.

    iyi bir senaryo, iyi yönetmen ve iyi ekiple şöyle güzelce bir film yapılsa biz de sinemaya gidip izlesek. dvd sini arşivimizin baş köşesine koysak.

    söz veriyorum torrentten indirmeyip orjinal dvd sini, çıkarsa blurayini alıcam.

    futbolcuların bahsettiği kalorifer dairesini, orada neler yaptıklarını, oradaki muhabbetleri, soyunma odasında maç öncesi yaşananları, yağmurlu günde kale arkası tribününde köfe ekmek yiyenleri, çoşkunun tavan yaptığı anları hatta kapalı alt tribününe su sızdıran kirişleri filan beyaz perdeye yansıtsalar...

    çok şey mi istiyorum?

    haydi galatasaray'lı yönetmenler iş başına. bu efsane stadı beyaz perdeye aktarın ve ölümsüzleştirin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın