2251
sürekli 3 temmuz ruhu vurgusu yapması esasen 3 temmuz’da şike yaptıklarının göstergesidir. vurgu bastırılmış duyguları açık eder ve insan en çok neyden bahsederse oradan eksiktir. sürekli namuslu olduğunu söyleyen birisinin aşağıda bir yerlerde çok namussuz hikayeleri var demektir.
zira insan zihni de patinaj yapar, yapmak zorundadır, çünkü kendisine en güzel ve en inanacağı yalanı söyleyen de yine kendisidir. o yüzden koca camianın tekerleme gibi her keresinde 3 temmuz vurgusunu yapması ve bizim üzerimizde oyunlar oynuyorlar demesi zihinlerinde tepik atan şike duygusunu bastırmak içindir. kötü olan bu tepiği en çok kendileri yediği ve zihinlerinde açtığı gediği kapamak için de sürekli aynı repliği söylemek zorundadırlar; 3 temmuz ruhu...
orada ruh yok. ama ruhlarla konuşuyor olabilirler, ki bu şizoid durum bastırılmış hakikatin üstüne uydurdukları görüntüler ve sesler üstüne bir halüsinasyondur. fenerbahçe şu an bir halüsinasyonlar kulübüdür. hakikatin üstünü örtmek için sesler görüntüler uydurmak zorundadır ve bunlardan replikler yapıp konuşmak zorundadır da. ruh yoktur, ortada ruh sağlığı bozulmuş bir camia vardır. zira bu gerçek dört bir yandan zihinlerini parçalamaktadır.
hangi filmdi hatırlamıyorum şimdi, iki sporcu garaj gibi bi yerde boks maçı yapıyorlar, biri diğerine diyor ki gazeteciler yok basın yok televizyoncu yok kimse yok sen ve ben varım. ringe çıkmaya var mısın? diğer boksör varım diyordu ve ringe çıkıyorlardı. ilk rauntta boksör diğerini yeniyordu. ringden inip eldivenlerini çıkarırken yenilen boksör pişkin bir şekilde gülümseyerek şöyle diyordu; kimse bunu bilmeyecek boksör. çünkü gazeteciler yoktu, basın yoktu, kimsecikler yoktu. diğer boksör de gülümseyerek şöyle diyordu ; sen biliyorsun, ben biliyorum..
hikaye bu kadar basittir. istedikleri kadar ruh çağırsınlar, hikayeler uydursunlar, mağdur edebiyatı yaratmaya çalışsınlar, zihinlerine tepik atan cümle budur işte, bundan kaçamıyorlar, sen biliyorsun, ben biliyorum.
ali koç beyefendilerin de ruh dediği aslında bu ruh halinin dışa vurumudur. o da biliyor, biz de biliyoruz...
zira insan zihni de patinaj yapar, yapmak zorundadır, çünkü kendisine en güzel ve en inanacağı yalanı söyleyen de yine kendisidir. o yüzden koca camianın tekerleme gibi her keresinde 3 temmuz vurgusunu yapması ve bizim üzerimizde oyunlar oynuyorlar demesi zihinlerinde tepik atan şike duygusunu bastırmak içindir. kötü olan bu tepiği en çok kendileri yediği ve zihinlerinde açtığı gediği kapamak için de sürekli aynı repliği söylemek zorundadırlar; 3 temmuz ruhu...
orada ruh yok. ama ruhlarla konuşuyor olabilirler, ki bu şizoid durum bastırılmış hakikatin üstüne uydurdukları görüntüler ve sesler üstüne bir halüsinasyondur. fenerbahçe şu an bir halüsinasyonlar kulübüdür. hakikatin üstünü örtmek için sesler görüntüler uydurmak zorundadır ve bunlardan replikler yapıp konuşmak zorundadır da. ruh yoktur, ortada ruh sağlığı bozulmuş bir camia vardır. zira bu gerçek dört bir yandan zihinlerini parçalamaktadır.
hangi filmdi hatırlamıyorum şimdi, iki sporcu garaj gibi bi yerde boks maçı yapıyorlar, biri diğerine diyor ki gazeteciler yok basın yok televizyoncu yok kimse yok sen ve ben varım. ringe çıkmaya var mısın? diğer boksör varım diyordu ve ringe çıkıyorlardı. ilk rauntta boksör diğerini yeniyordu. ringden inip eldivenlerini çıkarırken yenilen boksör pişkin bir şekilde gülümseyerek şöyle diyordu; kimse bunu bilmeyecek boksör. çünkü gazeteciler yoktu, basın yoktu, kimsecikler yoktu. diğer boksör de gülümseyerek şöyle diyordu ; sen biliyorsun, ben biliyorum..
hikaye bu kadar basittir. istedikleri kadar ruh çağırsınlar, hikayeler uydursunlar, mağdur edebiyatı yaratmaya çalışsınlar, zihinlerine tepik atan cümle budur işte, bundan kaçamıyorlar, sen biliyorsun, ben biliyorum.
ali koç beyefendilerin de ruh dediği aslında bu ruh halinin dışa vurumudur. o da biliyor, biz de biliyoruz...
