---
alıntı ---
“bundan sonra altyapı oyuncularımız kulübün belirlediği menajerlerle çalışacak. alıyorsun yetiştiriyorsun sonra bir menajer gelip aklını karıştırıyor. benim istediğim menajerle çalışmıyorsa da benim oyuncum olmayacak.”
-ali koç
---
alıntı ---
(bkz:
#2996666)
bu söyleme sahip kişi.
en başından söyleyeyim. bu söylemin kanunî dayanağı olup olmadığını bilmiyorum.
söylem, beyin göçünün önüne geçmek geçmek için ortaya atılmış bir önlem önerisidir. uygulamaya koyulabilip koyulamayacağı dediğim gibi meselenin kanunî tarafına bakar. eğer böyle bir dayanak varsa, evet, uygulamanın belirli bir otorite kullanımı olduğu söylenebilir. hem olumlu hem olumsuz anlamda... bu nereden baktığınıza göre değişir. kulüp açısından bakıyorsanız olumlu gibi görünürken, futbolcu açısından baktığınızda olumsuz gibi görünüyor.
bir de şu var. türkiye toplumu genel olarak devlet eksenli bir toplumdur. devletin bir baba figürü olduğunu genel olarak herkes kabul eder. ataerkil toplum düzeninin de katkılarıyla genel anlamda bu söylemlerin geniş tabanda olumlu karşılanacağını öngörmek zor değil. gerçi makrodan mikroya bakmak ne kadar sağlıklıdır emin değilim.
gelelim bu durumun mümkün olup olmadığı konusuna... aslında alt yapıdan bahsediyorsak -ki öyle- 18 yaş eşiğini dikkate alarak değerlendirmek lazım. yani futbolcu ergin mi değil mi? ya da ergin kılınmış mı? ergin olmayan bir bireye dışarıdan, ne yapması gerektiğini söyleyememeniz gerekir. dolayısıyla burada devreye aile devreye girer. ama 18 yaşına girdiğinizde "bu sözleşme benim birey olarak yararıma değil." deme hakkınız hemen her zaman vardır. hatta mahkeme kararıyla 18 yaşını beklemeden bile bunu deme hakkı vardır. kazai rüşd, falan filan... yani öyle olması lazım.
o zaman siz, 18 yaşından büyük alt yapı futbolcularından bahsediyorsunuz. ya da işi arka odalarda, belirli otorite kullanımıyla halletmekten bahsediyorsunuz. buraya diyecek bir sözüm zaten yok.
diyelim futbolcu 18 yaşından büyük ve kulübüyle devam etmek istiyor. biz burada sözleşme şartlarını tartışacağız. kulübün futbolcusuna bazı şartlar öne sürüp sürmeyeceğini... kiminle çalışıp çalışamayacağına...
bu konuda benim aklıma hemen şey geliyor mesela. bazı şirketler çalışanlarına belirli bankalarla çalışmayı şart koşar. maaşlarını falan oradan yatırır. bazı çalışanlar bunu istemeyebilir. bazı şirketler bu isteklere olumlu yaklaşabilirken, bazıları hiç oralı olmaz. aslında çok farklı örnekler de olabilir bu ikisi. bilemedim.
neyse.
bana göre ortada çok da abartılacak bir söylem yok. kulüp futbolcusuna bazı şartlar öne sürebilir. tabii ki futbolcu da kulübe. mesela dennis berghamp'ın arsenal'e transfer olmadan önce, "bak kardeşim ben tek forvet oynamam, çift forvet oynarım." dediği ve hatta bunu sözleşmesine eklettiği söylenir. bu örneklem farazi olsun olmasın, soru şu: bir futbolcu teknik konularda şart koşabilir mi, koşamaz mı? eğer hakikaten böyle bir şart varsa kulüp buna uymak zorunda. şartı esnetme hakkı ise tamamen futbolcuya ait.
özgürlük bu şartları kabul edip etmeme noktasında. eğer şartları beğenmiyorsanız kabul etmezsiniz biter. kulüp veya şirket şuradan bakar: benim kazancım ne, çıkarımı korumak için ne yapabilirim? yine birey de bu açıdan bakar. çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapar.
şartlar, şartlar, şartlar... eğer siz fenerbahçe veya üçüncü bir kulübün şartlarının sizin çıkarınıza olduğunu düşünüyorsanız kabul edersiniz. her şey on numara. her türlü imkan sağlanmış. müthiş olanaklar sunuyorlar sana. ama bizim elemanlarımızla çalışacaksınız diyorsa kulüp ve sen de her şey güzel ama ben istediğim kişiyle çalışırım diyorsan eyvallah. o şartları sunan kulüple anlaşırsın. kulüpler tam otorite sahibi mekanizmalar değil ki devletler gibi.
ortada iki taraflı bir irade açıklaması var.
mühim olan şartların önceden ilan edilmesi. eğer kulüp şartları önceden belirtmişse ve futbolcu bunu kabul etmişse şartlara uymak zorunda. ki isterse gece hayatına karışır ondan sonra, isterse bireysel antrenörüne karışır, isterse ne yiyip ne içtiğine, isterse hangi marka araç kullanacağına, isterse toplum önünde ne giyeceğine... önemli olan bunları önceden anlaşmaya konu etmek. ama şartlar belirtilmemişse veya sonradan değiştirilmişse hiçbir anlamı, hükmü yoktur. geriye yürümezlik gibi zımbırtı var bildiğiniz gibi...
söz gelimi wimbledon'a katılan tenisçiler, "ben beyaz giymem arkadaş, istediğim şeyi giyerim" diyebiliyor mu? giymek istemiyorsan turnuvaya katılma. ha mesele diyebilip diyememesi noktasıysa orada işler daha derine inmekten geçiyor. ve işin ucu çok kaçıyor. çizgiyi nereye çekeceğiz? tâ bireyci anarşizme kadar gideriz. bir nevi kapitalizm versusu olur. markasını korumaya çalışan wimbledon, özgürlüğü savunan sporcu... bu sorunun net bir cevabı da maalesef yok.
ha bir de temel haklar konusu var.
bunları söylüyorum ama sözleşme şartları da önemli tabii. yoksa bildiğiniz kölelik sözleşmeleri yapanlar var. ömür boyu süren sözleşmeler var. bunlar zaten mahkemelerde birey lehine çözülen konular. yani kanunîlik ve hatta hukukîlik önemli.
aslında ali koç'un bu söylemlerinin hiçbir önemi yok. ortaya koyduğu problemin çözümüne yeni bir bakış açısı da getirmiyor. yetiştirilen futbolcuların elden kaçmasının nedenini menecerlerde görmek açık tabirle aymazlıktır. ki ali koç'un -her ne kadar sevmesem de- aymaz olduğunu zannetmiyorum. argo tabirle çakar almazdan geliyor. sadece taraftarına bir şeyler sunmak zorunda. elden kaçırılan yetenekler konusunda bir yol haritası çizme, suçu üzerinden atma yönünde... yukarıda da dediğim gibi bu tarz otorite söylemleri, türkiye'de geçer akçedir. zaten sıklıkla kullanılır. suç, hemen her zaman başkasındadır. bu özel örnekte mesela menecerlerdedir.
ama bu gerçekten doğru mu?
siz bu çocuklara ne gibi fırsatlar sundunuz ki? menecerler bu çocukların akıllarını çabucak çelebiliyorsa ortada başka bir problem vardır.
demiyorum ki menecerler sudan çıkmış ak kaşıktır. fakat bireylerin çıkarlarını düşünmesi gerekir. eğer menecer bir futbolcuya daha iyi şartlarla geliyorsa futbolcu bu şansı neden kullanmasın? asıl soru: siz, neden o şartlardan daha iyisini sunamıyorsunuz? bu olmalı.
diyorum ya. çok basit bu işler türkiye'de. sen yetişmiş bireyine hiçbir imkan sağlama. sonra ona o imkanları sağlayan başka bir ülkeye göç ettiğinde vay efendim! yeri gelir vatan haini bile olursun alimallah!