sosyal medya varken yaşanma ihtimali günden güne azalan tribün. aslında agresif tribün denildiği zaman bugün geriye bakıp da örnek gösterilen maçların çoğunda bir gerçeklikten kopma hali hakimdir. 3-0 kaybedilen maçtan sonra hoca istanbul'da 5 atarız dediği için beşinci golü görene kadar stadın beş beş diye zikir çektiği neuchatel maçı, tezahürat için havaya kalkan yumruk olmuş el sayısı kadar davula inen tokmağın da olduğu manchester maçı, desibel rekorlarının kırıldığı efsanevi cska maçı ve niceleri. bunların hepsinde tribünde olup o havayı yaratan insanların tamamı gerçeklikten kopmuştur.
bugün sosyal medyanın en büyük numarası da gerçeklikten tamamen kopuk olması ve kendi gerçeğini yaratmış olmasıdır. ancak işte zurnanın zırt dediği yer, bu yaratılan gerçekliğin iyi niyetli olmayan kişiler tarafından organize şekilde yönlendirmelerden ibaret olmasıdır. haftada 1, bilemedin 2 tane 1.5 saatten ibaret olan bir olayın muhaberesi 7 gün 24 saat devam ediyor. burada da ne yazık ki sıradan çinko karbon vatandaşın değil, bu işi profesyonel şekilde tam zamanlı olarak yapan ekiplerin borusu ötüyor.
buna bir de sosyal medyanın anonimliğe vurdu darbe, herkesin bir profil yaratıp altına doldurma çabası da eklenince işler daha da sarpa sarıyor. o yaratmaya çalıştığımız "bilge" kişilik yavaş yavaş kendimizi yönlendirmeye başlıyor. bir maç öncesi sosyal medyaya "goygoyuna" bile kazanırız yazan insan sayısı çok çok azalıyor. çünkü sen bunu yazınca altında laf sokmak için bekleyen bir ordu var artık. rakip takım taraftarı gelir dalga geçer, senin güya renktaşların gelir dalga geçer, hatta gelip "falanca maçta öyle yazmadın şimdi niye yazdın" diye hesap sorar...
tüm bu hengamenin içinde rakibin favori olduğu maçı geçtim, kafa kafaya olunan bir maçta bile tribüne çıkarken agresif bir tribün yapma ihtimali çok ama çok düşmektedir. bu karmaşık ruh halini bir de 50 bin kişiyle çarpınca vaziyet daha da vahimleşmektedir. sahadaki en ufak bir hata, moral düşürecek en ufak bir olay, örneğin hatalı bir düdükte bile kırılganlık korkunç boyutta olmaktadır. çünkü sosyal medyanın domine ettiği günlük hayatımızda üzülmeye bile yer yoktur. üzüntü sonrası önce düşüp sonra isyan haliyle yükselmesi gereken tribündeki herkes "ben demiştim" diyen o bilge adamı oynamaya çalışmakla meşguldür o dakikalarda. 50 bin tane kötü oyuncunun rol yaptığı ortamda ne baskı kalır ne tribün zaten...
bunun bir de özellikle alkol almak çerçevesinde cereyan eden diğer boyutu için;
(bkz:
#3480427)