• 8
    https://skor.sozcu.com.tr/...ayi-kaldirdi-756001/

    --- alıntı ---

    cas, uefa’nın milan’a verdiği cezayı kaldırdı!
    sky sport italia'nın son dakika olarak geçtiği habere göre, uefa'nın milan'a verdiği "avrupa kupalarına katılmama" cezasını italyan kulübünün itirazı sonrası cas kaldırdı.

    --- alıntı ---

    bunu yorumlarsam, bu durumda galatasaraya ceza verme olasılığıda ortadan kalkmış oldu.

    galatasaray'a ceza veremeyeceğini anlayınca milan'ın cezasınıda kaldırmış.

    galatasaray ağır taşdır, kaldıramazsın.

    tekrardan teşekkürler mustafa cengiz yönetimi
  • 11
    hakkında en fazla yazdığım serie a kulübü milan'dır muhtemelen. milan harbiden de son yedi sekiz senedir feleğin çemberinden geçen bir kulüp. yalnız sanki tünelin ucundaki ışık artık görünüyor gibi. zamanında milan'ın kurtuluşunun da inter'inki gibi sağlam bir sahipten geçtiğini yazmıştım. ne idüğü belirsiz yonghong li ve şürekasının elinden kurtulup eliott'un eline geçmesiyle bu olay biraz gerçekleşti. bu demek değildir ki eliott sütten çıkma ak kaşık. bu hedge fonlar bilindiği üzere literatürde akbaba kapitalist olarak geçer. fırsat olarak gördükleri şirketlerin üzerine çöküp parlattıktan sonra daha büyük meblağlara elden çıkarırlar. fonun sahibi paul singer da bunu saklamıyor zaten. olayın olumlu yönü şu ki bu adamların milan'ı elden çıkarabilmeleri için kulübü adam etmeleri gerekiyor. bunun için de gereken adımları attılar. önce bütün borçları temizlediler, sonra işten anlayan adamları kulübe yönetici olarak getirdiler.

    http://gss.gs/0Ll.png

    yönetimi bırakıp takıma gelince... önce gattuso'dan başlamak gerek. pisa'dan başka hiçbir tecrübesi olmayan -o da ne tecrübe ama?- bu adam benim beklediğimden daha iyi götürdü bu işi. sezonu da takımın başında tamamlayacak gibi gözüküyor ki maldini ve leonardo kendisinin en büyük destekçileri. ligde şu an dördüncüler ve şayet ligi bu şekilde bitirip şl'ye katılabilirlerse bu çok büyük bir başarı olur. italya kupasında büyük bir işe imza atarak napoli'yi elediler, yarı finaldeler. juve, inter ve roma yokken önlerinde büyük bir fırsat var. bence şu ana kadar fiyasko olarak adlandırılabilecek tek olay avrupa ligi'nde gruplardan çıkamamış olmalarıydı.

    piatek'e değinmeden olmaz. higuain sonrası kim gelse şıp oturdu hissi yaratacaktı ama siftahı italya kupası çeyrek finalinde napoli'ye 2 tane döşeyerek yapmak da pek parlak bir başlangıç oldu doğrusu. "higuain neden tutmadı" sorusuna gelince bence adam juve'den milan'a düşmeyi kendine en baştan beri yediremedi. asla bir aidiyet duygusu taşımadı milan'a karşı ve ligdeki juventus maçında hem penaltı kaçırıp hem de kırmızı görünce film hem kendisinde hem de taraftarlarda işte o gün koptu. yoksa kötü futbolcu diyeni allah çarpar. chelsea'de sarri'yle birlikte iyi iş çıkaracaktır bence.

    orta sahaya dünya para ödeyerek getirilen paqueta'yı ben çok beğendim. brezilyalı olması hasebiyle olsa gerek top tekniği müthiş, gökkuşağı hareketiyle filan adam çalımlıyor. pasları ve oyun zekası da yerinde. leonardo'nun repertuvarında olmasa alınmazdı herhalde. sezon başında bok gibi oynayan bakayoko'ya sonradan bir şeyler oldu ki adam içine vieira kaçmış gibi oynuyor. biglia'nın da dönmesiyle orta saha sorunu ortadan kalkacaktır.

    takımın bana göre eksik tek bölgesi sol kanat. hakan ve borini'nin rotasyonundaki bu bölge gerçekten işlemiyor. transferin bitimine kadar çin'den carasco'yu getirmeye çalıştılar ama güçleri yetmedi.

    yaza kadroya yapılacak birkaç takviye* ve gattuso'nun yerine getirilecek daha marka bir hocayla (conte olabilir) daha stabil bir milan ortaya çıkacaktır.
  • 14
    ffp olayında bizi uefa'ya şikayet ederek deli etse de efsane milan kadrosu* ve fatih hoca'ya duydukları sevgi sayesinde sempatimi kazanmış takım. umarım yakın zamanda eski günlerine dönüp juventus hegemonyasına bir son verirler.

    https://images2.corriereobjects.it/methode_image/2019/02/12/Sport/Foto%20Sport%20-%20Trattate/calcio%20-kzc-U3100461839265m1C-593x443@/...jpg?v=20190211220819
  • 18
    yine el değiştireceğiyle ilgili ortalıkta envai çeşit rivayetin dolaştığı kulüp.

    bu seferki iddiaya göre kulübe talip olan kişi bernard arnault. hani şu christian dior, louis vuitton, givenchy, bulgari, hublot, tag heuer, dom perignon gibi 70 küsur lüks markanın sahibi olan; bill gates ve jeff bezos'tan sonra dünyanın en zengin 3. kişisi olarak gösterilen herif. aslında bu iddia taa yazdan beri söylenegeliyordu ama bu sefer iş daha da dallanıp budaklanmış çünkü zlatan'ın sırf bu satın alımdan haberdar olduğu için milan'ı tercih ettiği hatta teknik direktörlüğe de allegri'nin getirileceği konuşuluyor.

    bunlar iyi hoş iddialar ama bernard arnault daha bir iki sene önce fransa'daki yüksek vergilerden yırtmak amacıyla belçika vatandaşlığına geçiş başvurusu yapmamış mıydı? böyle vatana millete faydası olmayan bir çaşıtın milan'a mı koltuk çıkması bekleniyor? güldürmeyin milanlıları kardeşim.

    öte yandan bu muhabbetin yüksek sesle konuşulmaya başlamasından sonra giorgio armani ağabeyimiz bir açıklama yapmış corriere della sera'ya: "bizim gibi doğma büyüme milanlılar dururken elin fransızına bok yemek düşer..." diyerek milan'a talip olduğunu belirtmiş. iyi de şöyle bir sorun var; armani'nin serveti arnault'unkinin yanında devede kulak kalıyor. birinin sadece 7 milyar avrocuğu varken ötekinin 108 milyar avrosu var.

    neyse, bunlar gerçek olamayacak kadar güzel iddialar bence. aklıma da şu iki üç sene önceki çinli konsorsiyum muhabbetini getirdi. o zaman da göya alibaba'nın falan sahibi olan herifin başı çektiği bir ekip trilyon dolarlık bir konsorsiyumla milan'ı ihya edecekti. sonunda ne oldu? yonghong li diye bir tane soytarı kulübü satın alıp daha ikinci üçüncü taksitte borcunu ödeyemeyip kulübü hedge fona (elliott) kaptırdı :)

    tabii o konu da biraz karmaşık. o olaylar cereyan ederken new york times'ın kol gibi uzunlukta dehşet bir makalesi yayınlamıştı. adamlar bu yonghong li neyin nesidir, kimin fesidir araştırsın diye çin'e muhabir yollamışlar. muhabir bu dallamanın sözde şirket binasını incelemeye gitmiş ama bir de bakmış ki sadece tabela asılı, içeride ne bir masa ne bir sandalye ne de insan var. kimileri şey bile dediydi, güya berlusconi kara para aklamak için bu çinlilerle iş birliği yapmışmış... perde arkasında o varmış... yav kardeşim, o adam hiç öyle şey yapar mı? günahını alıyorsunuz silviocuğumun.

    şimdi ister misin yok christian dior yok armani derken koca milan'ı bizim seher yıldızı külotları teks. san. ve tic. aş. satın alsın? ben beklerim valla.

    https://gss.gs/6Dt.jpg
  • 24
    https://bilardisimo.com/dikkat-kirilacak-takim/

    tam bir sene önce bu sıralarda lazio mağlubiyetinin yaralarını sarmaya çalışan milan, juventus maçına hazırlanıyordu ki onu da kaybedip puan sıralamasında 14’üncülüğe kadar gerileyeceklerdi. asıl darbeyi ise birkaç hafta sonrasında, tarihlerine kara bir leke olarak geçen 5-0’lık atalanta yenilgisiyle aldılar. yönetim, maldini-boban ikilisi, futbolcular ve en çok da pioli hedef tahtasındaydı. twitter’da “#pioliout” hashtag’i ikinci defa dünya çapında tt olmuştu. ilki pek tabii ki göreve getirildiği güne tekabül etmişti. giampaolo’nun mahvettiği takımı pioli mi düzeltecekti? keza düzeltememişti de işte…

    pioli seçimine burun kıvırarak yaklaşanlardan biri de bendenizdim. malum kariyeri, en bonkör tabirle bile “vasat” olarak nitelendirilebilecek bir hoca kendisi. genelde göreve getirildiği ilk sıralarda takımları çok iyi performans sergiler ama bu trend kendini düşüşe bırakır, bırakır, bırakır ve pioli kovulur(du). milan’daysa o klasikleşen iyi başlangıcını bile yapamadı, devre arasına kadar takımın başında çıktığı 12 maçta sadece 4 galibiyetleri vardı.

    maldini ve boban ikilisiyse pioli’yi başa getirerek yaptıkları seçimden nedamet getirmiş gibi değillerdi. sonradan öğrendik ki pişman olmak bir yana dursun kulüp ceo’su gazidis’le perde arkasında harbediyorlarmış. ama önce devre arası transferlerine bakalım. yine maldini ve boban’ın maharetiyle ve beklenildiği üzere zlatan, aidiyet duygusunu en fazla olarak hissettiğini her fırsatta dile getirdiği milan’ına geri döndü. bu transferin etkilerine ayrıca değiniriz ama bir diğer ara dönem transferi olan kjaer’yı da konuşmak lazım çünkü onun gelişi de çok tepki çekti. itiraf edeyim, tepki gösterenlerden biri de bendim. atalanta’da oynayabildiği birkaç maçta büyük facialara imza atmış ve bir daha forma yüzü görememiş kjaer’nın milan’ın eksiklik çektiği stoper rotasyonuna hiçbir şey katamayacağını düşünmüştüm. yanılmışım.

    sezonun ikinci yarısının başlamasıyla beraber milan’da bir kıpırdama vardı ama tabii ki yeterli değildi. oyun olarak asıl büyük sıçrayışı yapmaları için pioli’nin 4-2-3-1’i tesis edip bennacer-kessie pivotuyla orta sahayı tutması; sol kanadı rebic’e, sağ kanadı castillejo-saelemaekers ikilisine devretmesi ama hepsinden önemlisi de hakan’ı nihayet açıkta oynama zulmünden kurtararak forvet arkasına konuşlandırması gerekiyordu. gönderilen “one season wonder” piatek’in yerine ikame edilen zlatan’ı anlatmaya bilmem gerek var mı? her ne kadar 38 yaşında bile olsa pozisyon alışından, saha içinde arkadaşlarını yönetişine kadar -bakın gol vuruşlarına falan hiç girmiyorum- adam futbol denen bu sporu yalayıp yutmuş, kitabını yazmış… ama yine de onun varlığı çok daha fazla şeyler sundu, sunuyor. onlara en son değinirim. (erteleye erteleye yazı sündü ama olsun.)

    doğru formasyonla doğru xi’in bulunması ve pandemi arası ki bu süreci acayip iyi değerlendirdiler, milan’ın uçuşa geçmesini sağladı. mübalağa etmeyi sevmem ama 5 maçlık şu periyoda bakın: milan 2-0 roma, spal 2-2 milan, lazio 0-3 milan, milan 4-2 juventus, napoli 2-2 milan. yani normal şartlar altında milan’ın şu beş maçtan 3, bilemedin 4, hadi taş çatlasın 5 puan alması falan gerekirdi ve yine normal şartlar altında şu tablo karşısında her şeyin güllük gülistanlık olması beklenir ama milan’da öyle olmadı…

    maldini-boban ikilisiyle gazidis’in gizliden gizliye çatıştığından bahsetmiştim. sebebi şuydu: gazidis sezon sonunda kulübün başına ralf rangnick’i getirip köklü bir devrimin fitilini yakmak isterken maldini-boban ikilisi buna karşı çıkıyordu. hatta maldini bunu gazetecilerin karşısında açık açık söyledi. boban ise maldini kadar yumuşak başlı değildi ve kendilerinden habersiz böyle bir anlaşma için uğraşılmasını bir hakaret sayarak mart ayında istifasını verdi. tabii giderayak “kulüpte kuzey kore benzeri bir diktatörlük inşa ediliyor!” sözleriyle bombardımanda bulunmayı ihmal etmedi.

    sezon sonu yaklaştıkça pioli’nin gidip rangnick’in başa geçeceği kesinleşiyordu ama öte yandan saha içinde coştukça coşan bir milan vardı. ta 6’ncılığa kadar yükseldiler. daha ziyadesi milan artık bir “takım” olmuştu. hakan’ından rebic’ine donnarumma’sından kessie’sine abartmıyorum neredeyse kadronun tamamı (leao dallaması hariç) pioli’yi ne kadar çok sevdiklerini dile getiriyor ve şayet takımdan ayrılırsa çok üzüleceklerini söylüyordu… fakat asıl ağır toplar en son konuştu. zlatan ve maldini ikilisi pioli’nin kovulması durumunda kulüpten ayrılacaklarını açıkladılar. ve nihayetinde böyle büyük bir baskıya dayanamayan ve de iyi gidişata çomak sokmuş gibi olmak istemeyen gazidis, rangnick anlaşmasını iptal etti. geçici hoca olarak takımın başına getirilen pioli’nin övülecek çok yönü var ama bence en büyük fazileti, kovulacağı gün gibi açıkken takımdaki geleceği her sorulduğunda “bilmiyorum…” diyerek geçiştirmesi ve hiç istifini bozmadan işine bakması oldu. tabii sabrı ölçüsünde ödülüne de kavuştu, rangnick gibi marka bir ismi bertaraf ederek takımının başında kaldı.

    sezonu büyük bir iştahla kapatan kulüp ve gazidis, ehil olduğunu ispatlayan maldini’ye direksiyonu verdi ve transferleri de tamamen o yönetti. o da bu güveni boşa çıkarmadı hani. hiç kuşkusuz ki en parlak işi tonali’nin işini bitirmesiydi. inter’le aylar öncesinden söz geçen ve juve’nin de sulandığı tonali’yi çocuktan milanlı olması kozunu da kullanarak ama daha önemlisi çok uygun bir ödeme planıyla takıma kazandırdı. hakan’ı yedeklemek için brahim diaz ve sağ bek için dalot kiralandı. son olaraksa pastanın çileği babında avrupa ligi eleme maçında başlarını döndüren norveçli hauge takıma kazandırıldı. lakin bana göre iki noktaya daha bir şekilde adam alınmalıydı. birincisi sol bekte theo hernandez’in yedeği yok çünkü laxalt gönderildi, ikincisi ise bennacer, kessie, tonali üçlüsünün yanına bir tane daha merkez/defansif orta saha alınabilirdi. gerçi bakayoko için çok uğraştılar ama nedense sonradan vazgeçip krunic’e bir şans daha vermek istedikleri yazılıp çizildi.

    milan sezona gene çok iyi başladı. rio ave’yle oynadıkları ve tarihe geçen avrupa ligi eleme maçı hariç tüm maçlarda oyunlarını dikte ettirmeye başararak namağlubiyet serisini 20’nin üstüne çıkarınca aslında başlarına da belayı almış oldular. şimdi burayı açmak lazım. çünkü anlamsız bir beklenti ortaya çıkmtı milan’la ilgili. kimi serie a şampiyonu kimi avrupa ligi şampiyonu ilan ediyor… daha da kötüsü “milan geri döndü!” gibisinden lakırdayanlar var. bu tarz beklentilerin oluşması ve dillendirilmesi, şu süreçte milan’a yapılabilecek en büyük kötülükten başka bir şey değil. nasıl ki roma bir günde inşa edilmediyse günümüzde futbol kulüpleri için başarılar da öyle bir sezonda gelmiyor. hele rakiplerinizden biri 9 sezondur şampiyon olan juve, diğerleriyse katbekat daha zengin kadrolara sahip inter ve napoli’yse…

    ayrıca ıskalanan bir husus daha. milan iyi takım ama öyle süper bir takım da sayılmaz. tamam, çok iyi gittiler de her oyuncu yüzde 99’unu değil yüzde 100’ünü verdi bunun için. inanılmaz bir konsantrasyon, inanmışlık ve pioli’nin başardığından bahsettiğim takım olabilme duygusu etkiliydi bunda. yoksa rotasyonu çok dar ve bazı bölgelerinde en azından yetenek açısında noksanlık çeken bir kulüp milan. mesela kjaer. neredeyse geldiğinden bu yana formayı sırtından çıkarmadı bu adam. ikisi de hantal olmasından mütevellit romagnoli’yle oluşturdukları tandem hata yapmaya çok müsait. sonra ligin en iyi ve bence dünyanın da sayılı sol beklerinden theo hernandez. geçenlerde dalot oynadı yerinde ama doğru dürüst rotasyonu yok herifin. sağ açığa baktığında da castillejo ve saelemaekers ikilisini görüyorsun. sonra bir de rakiplere bakıyorsun ki juve’nin o bölgesinde kulusevski’yle chiesa birbirini yiyor oynayabilmek için. milan’da üçüncü stoper olarak gabbia gözükürken inter, daha doğrusu conte manyağı, skriniar’ı oynatmıyor bile…

    bunu dün lille’e 3-0 süpürüldükleri için falan demiyorum. hatta olabilecek en iyi zamanda ve en güzel şekilde geldi o mağlubiyet. sonunda beklentiler belki biraz daha düşer ve ayağı daha yere basan hedefler konulabilir önlerine. bana kalırsa ilk 4’e girip şampiyonlar ligi’ne gitmeleri bu sezon için mükemmel bir sonuç olur. daha fazlası için “olursa olur, olmazsa olmaz” gözüyle bakmak gerek. zira unutulan bir nokta da bu takımın ligin en genç (24,9) yaş ortalamasına sahip olduğu. 23 yaşındaki kessie “davranışlarıma dikkat etmeliyim çünkü çoğu oyuncudan daha büyüğüm ve onlara örnek olmalıyım.” diyordu iki üç gün önce. pioli’nin de dediği gibi “genç ama olgun bir kadro bu.” ama her galibiyetten sonra önlerine havuç olarak “scudetto”yu, kaybettiklerinde de “bu takımdan bir nane olmaz.” gibi acımasız eleştirileri koymak insafsızca.

    son olarak zlatan. oyunculuğu bir yana kişiliği ve liderliği çok önemli minvalinde yazmıştım. bu adam takımdan çoğu oyuncu için bir takım arkadaşından çok daha ötesi. bir mit. yanılmıyorsam ilk geldiği sıralardaki torino maçıydı ve leao’nun asistiyle golünü atmıştı. o golden sonra leao’nun zlatan’a bir bakışı var ki… eh yani. epey de gündem olmuştu ve maçtan sonra leao “onunla playstation’ımda oynardım, bu gece ise asist yaptım. hayal kurmaktan asla vazgeçme…” şeklinde paylaştı o fotoğrafı. diyeceğim o ki inanılmaz bir ağırlığı var bu adamın takım üzerinde ve arkadaşları ondan çekindikleri kadar seviyorlar da… o da geçen gün harika bir açıklama yapmış, çok hoşuma gitti. diyor ki: “onların baskı hissetmesine gerek yok çünkü tüm baskıyı ben üstleneceğim. onlardan sadece çalışmalarını ve inanmalarını istiyorum…”

    https://gss.gs/auK.jpg
  • 25
    plase dergi'de yazıları redakte ettiğimden yayımlanan hemen hemen her yazıyı okuyorum. aralarında beğendiklerimi elimden geldiğince çeşitli platformlarda paylaşıyorum. adını gelecekte spor camiasına duyuracağından neredeyse emin olduğum kerim kılıç'ın her yazısını paylaşırım elimden gelse ama bu kadar sık paylaşım itici durabiliyor ve aslında bir yazı hak ettiği değeri görsün diye uğraşırken insanlarda üstelik de sadece o yazı özelinde değil, o oluşum özelinde antipati uyanabiliyor. o sebeple özen göstermeye çalışıyorum yazı paylaşırken. cüneyt okur tarafından yazılan bu milan formaları yazısı benim nazarımda paylaşılmaya değer bir yazı, çünkü özellikle bu işin meraklılarının mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum bu yazıyı.

    günümüzde takım formaları ile ilgili bloglar var, iyi ki de var ancak bir takımın tarihinden başlayarak formanın nasıl ortaya çıktığını anlatan ve sonrasında da -tabii yazarın görüşüne göre- en iyi formalarını seçip onların tasarımını anlatan bu kadar derli toplu olan, kolay okunan ve fazla zaman almayan yazılara ben pek denk gelmedim. cüneyt okur daha önce juventus, manchester ve italya milli takım formalarını da yazmış ki devam da edecek buna bildiğim kadarıyla ama bence milan yazısı en iyisi olmuş.

    http://plasedergi.com/...malari-sempre-milan/
App Store'dan indirin Google Play'den alın