bu ülkede liderlik özelliği olmayan teknik direktörler ya başarılı olamamıştır ya da başarısız kısa süreli olmuştur. bunun en önemli sebeplerinden birisi bizim türk milleti olarak yapımız. şöyle bir bakarsak;
- en önemlisi dedikoducuyuz arkadaş. 2 kişi olduğumuz anda 3. başbakan olsa arkasından konuşuruz.
- gruplaşmaya bayılırız ve grup olarak hep dominant olmak isteriz. her ortamda geçerlidir bu.
- başarısız olmaktan nefret ederiz, ama daha önemlisi biz başarısızken başarılı olandan da nefret ederiz.
- kılavuzumuzu hep kargadan seçeriz.
- ekip çalışmalarında asla ve asla tam bir başarı sağlayamayız.
- bugün canımız ciğerimiz olan adam, sırf iletişim kopukluklarından dolayı yarın kanlı düşmanımız olabilir.
biz böyle bir milletiz duygularını herşeyin önünde tutan bir millet. şimdi böyle bir milleti otoriter olmadan, liderlik özellikleri sergilemeden hiçbir ortamda yönetemezsin. ne iş hayatında, ne eğitim hayatında ne de başka ortamlarda başarı elde edemezsin otoriter olmazsan. bununda tabi en önemli kısmı kişide liderlik özelliği bulunması.
gelelim
abdullah avcı'ya; milli takımda gruplaşmalar olduğu falan söyleniyor. zaten dışardan bakıldığında da ben bu adamın
emre belözoğlu'na
volkan demirel'e söz geçirebildiğini sanmıyorum. kimseninde bu konuda aksini düşüneceğini sanmıyorum.
bu ülkeye gelen dünyanın en önemli teknik direktörlerine bir bakalım;
del bosque,
frank rijkaard,
mircea lucescu ( bana bu konuda eleştiri getirebilirsiniz ama dönemi yakından incelerseniz gönderilmesinin en önemli etkenlerden birinin takımda ki gruplaşma olduğuna kanaat getirirsiniz zaten takip edenler hatırlayacaktır).
guus hiddink,
bernd schuster (alman olması dsiplinli olmasını gerektirmez kendi futbolculuğunda da dsiplinli olmadı hiçbir zaman)
joachim löw (hala liderlik özellikleri olduğunu düşünmüyorum. şimdi gelsin yine başarısız olur bizim ligde)
micheal skibbe ( yüzyıllarca takım yönetsin bizim ligde bu adam başarılı olamaz )
şimdi birde dsiplinli hocalara göz atalım;
fatih terim (ilk akla başka kim gelebilirdi ki),
karl heinz feldkamp (sadece dsiplini ile barış özbek, servet çetin gibi adamların oynadığı takımı şampiyon yaptı.)
mustafa denizli (geçmişi onu otoriter kılıyor ve takım üzerinde önemli bir nüfuz sağlıyor.)
christoph daum (adam imdat kolu gibi fenerbahçe her karıştığında çekti.) (gbkz: hector cuper (durum zaten ortada).
şenol güneş( oyuncu üzerinde etkili isimlerden birisidir)
zaten türkiye'de başarılı olmuş çok fazla hoca yok baktığımızda. yaşım gereği çok fazla gerilere gidemedim bu konuda belki büyüklerimiz yardımcı olabilirler.
gördüğümüz üzere dsiplin bizim için önemli. otoritesiz takım çalışması yapmamız çok zor, başarılı olmamız imkansıza yakın. bunu iyi gözlemleyen takımlar zaten son yıllarda bu tür hoca tercihlerine yöneliyorlar. mesela şu an gidip
roberto mancini'yi getirsen bizim ligimizde ve bütçeyi dayasan başarılı olamaz. ama
felix magath'ı getir
mersin idman yurdu'na adam seni ilk 5 e soksun.
istisnalar olamaz mı? tabi ki olabilir her türlü analiz ve gözlem istisnalarla doludur.
konumuza dönecek olursak kendisi bir lider değildir, otoriter hiç değildir ve başarılı olması sadece istanbul büyükşehir belediyesi tarzında üzerinde baskı olmayan takımlarda mümkündür.
bu adamla biz "istikrar" ( ki bu kelimeninde bokunu çıkardık) uğruna 2 kupa daha kaybederiz. umarım önce
demirören, sonra kendisi bir an önce ülke futbolundan ellerini çekerler. en azından kendisi a milli takımdan uzaklaşır.
ayrıyeten son olarak şunu söylemeliyim ki, kendisi alt kategorilerde muhtemelen büyük başarılar elde edip büyük oyuncular yetiştirebilecek bir adamdır, çünkü eğitimci kafası vardır kendisinde. yalnız bizim milli takımımızda eşekler olduğu için semerin markası çok farketmez. bu adamı milli takım teknik direktörlüğünden alıp ulusal düzeyde bir eğitici konumuna vermek gerek. altyapısal sorunlar üzerine çözüm üretebilecek bir kafaya sahiptir.