resim
Abdullah Mucib Avcı
Görev:Teknik Direktör
Takım:Trabzonspor
Yaş:60
Uyruk:Türkiye
  • 252
    abdullah avcı

    başlık abdullah avcı ama aslında konumuz türk futbolu. başlığa iki de bir yazmaktan sıkıldım diye hocanın ismini verdim. nasılsa mevzunun içi boş değilse bile boşaltılıp abdullah avcı başardı-başaramadı konusuna dönecek.

    ben bildim bileli futbolumuzdan şikayetçiyizdir. adamlar oynuyor abi en klişe lafımızdır. ama doğru da, oynuyor adamlar. biz sadece 2000-2002 döneminde galatasaray ve milli takımla oynadık, sonuçları aldık ve yattık. sonra 2008’de milli takım ve bir ara fenerbahçe’yle şampiyonlar ligi’nde sonuçlar aldık, sadece sonuçlar ama. devamı gelmedi. aziz yıldırım’a kızdık ya “tesadüf” dediği için, haksız değildik ama adamı haklı çıkardık. sürdürülebilir başarı gelmediği müddetçe istisnai başarılar alacağız ama çoğunlukla sürüneceğiz.

    milli takım’ın çehresini değiştiren fikirleri veren adam mustafa denizli, bu işi başaran adam fatih terim ve sürdüren şenol güneş’tir. elbette derwall ve piontek’in büyük katkılarıyla. bu büyük futbol adamlarının katkılarını tartışmaya açmak lazım aslında, keyfim olur da konuyu çok dağıtmazsam bu yazıda anlatayım bir şeyler.

    milli takım ne zaman yenilse, turnuvaya gidemese hemen “efendim bizde altyapı yok” diye başlardı yazılar. doğru mu doğru, işin kötüsü hala doğru. bunları yazan ve hala yazmaya devam eden aynı ağabeyler (ben abi yazıyorum, word uslu çocuk olmamı söyleyip kendi düzeltiyor) bir tane çözüm önermemişlerdir, bir işin ucundan tutmamışlardır.
    mustafa denizli çıktı dedi ki ”yemişim altyapıyı, a milli takım bir üst yapı işidir”. buyrun. tipik mustafa denizli. ama iyi oyaladı bizi yıllarca.

    sonra, tff işe uyandı. başkan kimdi hatırlamıyorum, sanırım şenes erzik’ti. piontek’i milli takımlar teknik direktörü olarak işin başına getirdiler, yardımcısı fatih terim. fakat a milli takım dışındaki bütün milli takımların başında fiilen fatih terim vardı.

    fatih işleri ele aldı, sonuna kadar götürdü. bölge antrenörlüğü kuruldu, alt yaş gruplarında ciddi çalışmalar yapıldı, kademe kademe, elene elene futbolcular a takıma kadar yükseldiler. sonra ne oldu da bu işleyiş durdu bilmiyorum. en son olarak ersun yanal getirilmişti alt yapının başına. görevden alındı. kimisi diyor ki çok güzel çalışmalar yaptı, kimisi diyor ki hiçbir şey yapmadı. hangisine inanacağımızı bilmiyorum. ama şu bir gerçek ki ersun yanal neler yapıldığını hiç anlatmadı. kamuoyu desteğini istemedi mi, gerek mi duymadı, yoksa hakikaten hiçbir şey yapmadı mı? muamma.

    hiddink geldi, takım rezil olarak play-off sonucu euro 2012’ye gidemedi yerine abdullah avcı geldi. ne fark edecek ki? belki abdullah hoca daha iyi takım çıkaracak falan, dünya kupasına gideceğiz. sonra? tarih hep tekerrür edecek. ne demişler; tarih, ders almazsan tekrar eder.

    futbol meraklıları yine ikiye bölünmüş durumda. hiddink ne suçu var gitmemeliydicilerle milli takıma yabancı hoca olmaz, ille de yerli olmacılar kapışıyor. her iki tarafında doğru söylediği yanlış söylediği şeyler var ama bunları öyle bir savunuyorlar ki, herhangi birinin tarafında olmak insanın içinden gelmiyor, en azından benim gelmiyor.
    senin yattığın kadının yüzü çirkinse istediği kadar makyaj yapsın, sabah uyanıp yüzünü görünce kıçına tekmeyi basmak isteyeceksin. bir daha da o kadını görmezsin zaten. ama kafan basmıyorsa, aynı kadını değil ama benzerini ertesi gün gene yatağa atarsın, sabah kalkıp yine basarsın tekmeyi. bizim futbolumuzun durumu budur.

    en tepedeki teknik direktör ne zaman önemlidir biliyor musunuz, işte bu alt yapı hamlesi denen şeyi yapacak adam olduğunda. bunun için büyük bir bilgi gerekir. futbol bilgisi değil, organizasyon bilgisi. keşke hem futbol bilgisi hem de organizasyon bilgisi johann cruyff gibi olsa. hem de kime ne isterse yaptırabilecek kadar kariyerli, karizmatik, inatçı, kavgacı biri olsa. fatih terim’in zamanında başarmasının sebebi buydu işte.
    abi gelir sistemi kurar ve sonra gidebilir, bu millet onu sırtında taşır, nereye gidecekse.

    mesele rijkaard veya hiddink veya abdullah avcı meselesi değil. rijkaard’ı işin içine sokuyorum çünkü biz galatasaray’a devrim yapmaya geldiğini düşünmüştük, sanmıştık, sanmıştım diyeyim. ama frank, “ben altyapıdaki oyuncuları izleyemem, o kadar zamanım yok. bana oyuncu önerirler, bakarım iş varsa alırım” manasında şeyler söyleyerek bütün umutlarımızı suya düşürmüştü. zaten tek başına galatasaray’da veya başka bir kulüpte devrim yapmak mümkün değil. sadece bir bakanlıkta bürokrasiyi kaldırmak nasıl işe yaramazsa, aynı şey.
    hiddink’in suçu yok. iyi, güzel olmasın. iyi de faydası da yok. türkiye’ye gelen bütün yabancı futbol adamları aynı şeyleri söylüyor : “çok duygusalsınız, coşkuyla oynuyorsunuz ama aklınızı kullanmıyorsunuz, türk futbolcusu temel bilgilerden yoksun” biliyoruz. gazetelerin 3. sayfaları ne kadar duygusal, coşkulu ve akılsız olduğumuzu kanıtlayan haberlerle dolu. sen bize bizi anlatma, bizim içimizde de bunları görenler ve söyleyenler ve şikayet edenler var zaten. sen bize bu işleri nasıl çözeriz onu söyle. söyleyemiyorsan, yapamayacaksan ne işin var burada.
    elbette kabahatin büyüğü bu adamları buraya getirenlerde. ama asıl zarar bu adamlara oluyor. adamların bize gelmeden büyük kariyerleri oluyor, giderken ne kariyer ne karizma hiçbir şey bırakmıyoruz evelallah.

    denizli-derwall , piontek-terim mevzusundan bahsettim ya yazarım diye, hah şimdi sırası. denizli de terim de yanlarındaki büyük hocaların yanında ezilmediler, katılmadıkları fikirlerine karşı seslerini gür şekilde duyurdular. kendi düşüncelerini kabul ettirdiler ve bayrağı devralabildiler. zaten bu büyük hocalar hem bilgi aktarırken hem de denizli ve terim’e kalkan oldular aslında.
    çünkü futbol basittir be abi. doğru adamı seçeceksin, doğru yerde oynatacaksın, bu! gel gelelim denizli de terim de kendilerine itiraz edecek adamları yanlarında istemediler. en büyük kabahatleri budur.

    oğuz çetin için de aynı formül düşünüldü. takımla ilgili her şeyi oğuz seçecek hiddink vitrin olacaktı. işler iyi gittiğinde bayrağı oğuz devralacaktı. olmadı. oğuz kendi beceremediği gibi hiddink’in kariyerini de baltaladı. kurduğum komplo teorisinde eksik kalan tek bir yer var; hiddink bunu nasıl kabul etti. para yüzünden mi yoksa oğuz’a hakikaten güvendi mi?

    neyse, türk futbolu = asiye, derdimiz nasıl kurtulur onu bulmak. ama asiye öyle bir kurtulsun ki, bir daha kötü yola düşmesin.
    halbuki önümüzde örnek var. borges, almanya’yı yazmış : http://devrimderki.blogspot.com/...-futbol-devrimi.html alınacak çok ders var. keşke birileri de ispanya’yı yazsa. (yazılmışı varsa, iletirseniz yayınlamaktan mutlu olurum)
    almanya’nın futbolda yaptıklarını okurken beni en çok etkileyen, bundesligada takım çalıştıracak kalitedeki teknik direktörlerin alt yapı organizasyonunda görev almasıydı. bizde bunun mümkün kılınması lazım. çok önemli çok. bizde her çalışanın kendi işini kurmak istemesiyle aynı mantıkla teknik direktörler ille de a takım hocalığı yapmak istiyor. mesela bülent korkmaz ille de a takım diye tutturmayıp alt yapıda çalışsaydı daha yararlı olmaz mıydı? ya da tugay kerimoğlu, galatasaray’a geldiğinden beri bu kadar çok görev değişikliği olur mu yahu, bırakın adam gencecik çocuklara bildiklerini öğretsin. borges’i okurken bir de bunu düşünün rica ederim.

    almanya’dan memlekete kesin dönüş yaparsak; yine bekleyeceğiz, yine göreceğiz. umarım bu defa abdullah avcı’nın yardımcılarını seçerken 1 galatasaraylı, 1 fenerbahçeli, 1 beşiktaşlı diye gerzek bir yok izlenmez. izlenirse ne olur, ben kafanın değişmediğini anlarım. bir daha da kolay kolay milli maç izlemem. derim ama duramam ki yahu.

    ne diyelim, abdullah hoca’ya da türkiye’ye de hayırlı olsun.

    *
  • 255
    başarılı olmaması için bir nedeni bulunmayan teknik adamdır. yeter ki sabır gösterilsin, arkasında durulsun. ayrıca sanıldığı gibi iktidarın düşünce yapısına sahip olduğunu da düşünmüyorum zira onu içkili restaurantlarda görenler de mevcut. gelişime açık olduğundan yabancı dilini de geliştirip, donanım sahibi olacağını ve ileride galatasaray'ı da başarıya götüreceğini ayrıyetten umuyorum. ha umarak yaşayan, s.çarak ölür orası da ayrı tabi.
  • 257
    ''üçlü saha saha oynandığı yerde, eğer senin senin orta saha oyuncularının iki tanesi rakip ceza sahasına girmiyorsa 3'lü oynamanın bir anlamı yok. kenar oyuncuların içeri girmiyorsa, dışarda kalıyorsa o zaman 4-3-3 oynamanın bir anlamı yok.''

    abdullah avcı

    bu lafı alacaksın, 4-3-3 görünümlü 4-5-1 oynatan hazırcı, yetersiz, öyküntü teknik direktörlerimizin suratına çarpacaksın. 4-3-3 günün moda sistemi. eyvallah. katılıyorum. doğru da. ama türkiye'de uygulayan teknik direktörlerin hiçbiri gereklerini yapmadığı, sisteme uygun oyuncuları seç/e/mediği için, ben de çoğu futbolsever gibi 4-3-3'ten tiksinmiştim. türkiye'de 4-3-3 oynayan tek ekip, hala sadece ibb. geri kalanların hepsi, buna biz de dahil, oynadığımızı sanıyoruz.

    milli takımda başarılı olacağını, hem de çok başarılı olacağını düşünüyorum. olsun da zaten. mümkünse milli takım sonrası bir de bize uğrasın.
  • 258
    yabancı dil bilmediğini öğrendikten sonra öğrenmeye ne kadar açık bir adam olduğu konusu kafamda hep soru işareti olarak kalan teknik adam. ibb'ye veda ettiği sırada başkanlarının yanında el pençe divan durması bu soru işaretine bir de ünlem koymuştu. hiçkimse, hiçbir insanın yanında öyle ezik durmamalı. köle gibi, kapı kulu gibi... ömer toprak için de "iyi futbolcuymuş" dediğini okudum. başarılarının devamını diliyorum...
  • 263
    daha ilk günden atıp tutmak istemem ama nuri şahin, arda turan ve hamit altıntop izlenecek oyuncular değil. bunlar için madrid'e gitmek biraz keyif işi olsa gerek. bunlar zaten milli takımın banko oyuncuları nesini izleyeceksin. nasıl olsa beleş yolculuk.
    inşallah real madrid'in nasıl top oynadığını canlı canlı görmek için gittim der. umarım real madrid'in oyun felsefesini bizim milli takıma yansıtır. bizim oyuncu yapımızın en çok uyum göstereceği oyun tarzı şimdiki real madrid'in oyun tarzıdır.
  • 265
    "şu an taraftarlarca tepki gösterilen, eleştirilen bazı oyuncular avrupa 3.'sü takımda da vardılar. 2008'den bu güne ne değişti de şimdi küfrediliyor?" (-)

    "takımdaki bazı oyuncular 2002'de, 2008'de yaşattıkları başarılardan sonra neden birden önemsiz oldular. bu oyuncuları kazanmamız lazım" (-)

    "devşirme oyuncuları ancak altyapılarda yetişmiş iseler değerlendirebiliriz." (+)

    "hiddink profesyonelce bakıp hırvatistan maçının zorluğuna değindi. azarbeycan ve kazakistan maçlarında da temkinli açıklamalar yaptı. öyle rakiplere karşı, 'bunlar zor rakip' şeklinde ben açıklama yapmazdım. bu kendimizi küçültmek anlamına gelir" (+)
  • 266
    tecrübe etmek istediğiniz deneyimler veya sahip olmayı çok arzuladığınız bir şeyi ( araba , tatil paketi vss..) eldeki imkan yoksunluklarından ötürü tecrübe edemiyorsanız ya da satın alamıyorsanız, bu isteğiniz neyse eğer onu, kafanızda bambaşka yerlere konumlandırırsınız aynı zamanda çok arzuladığınız o şeylere sahip olanların yeterince hakkını vermediğini düşünürsünüz.onun yerine siz olsaydınız ona öyle mi davranırdınız ? fakat işin aslı öyle değil sahip olduktan sonra ya da tecrübe ettikten sonra gözünüzde büyüttüğünüz - çok arzuladığınız şey sıradanlaşmaya başlar , belli bir süre sonra ona sahip olduğunuz için bir çok insanın size gıptayla baktığı filan unutursunuz , artık o günlük hayatınızın bir parçası olmuştur.

    abdullah avcı ve okan buruk için dünyanın herhangi bir yerinde işi icabı futbol maçı seyretmek -- birçoğumuz için eşi bulunmaz bir tecrübeyken-- onlar için kaçırılmayacak bir fırsat-eşi bulunmaz bir nimet olduğunu sanmıyorum. bu atama gerçekleşmeden evvel de gerek prestijleri gerekse de maddi durumları itibariyle şl finalini ya da dünya kupası finalini istedikleri yerden izleyip evlerine aynı gün dönme gibi imkanlara sahip insanlardı.hangi milli takım hocası olursa olsun yurtdışında oynayan 3 çok önemli oyuncusu bir maçta boy gösterecekse, hoca o maça gider izler. izlememesi abdest kaçar.

    tanım : bu görevi bence sonuna kadar hak eden , başarılı olacağına inandığım hoca.
  • 267
    daha tek bir hazırlık maçına dahi çıkmadan eleştirilmeye başlanmıştır. önünü pek net göremiyorum. bu adama destek çıkılması gerekmiyor mu arkadaş ? türkiye milli takım teknik direktörü olmadı mı bu adam ? e o zaman daha ne abi, ne diye birinci dakikadan bok atıyosun, eleştiri yapıyosun. sonra deniyor ki her türlü eleştiriye açık olmalı falan, nah açık olur afedersin. ulen adam ilk önce bir kadro seçimine bak sonra konuş.

    bir de ben bir şey söyleyeyim; türkiyenin yeni jenarasyonu malesef duraklamada, işi kolay degil abdullah avcı'nın. *
  • 271
    http://www.htspor.com/...-5-olursa-seviniriz? yabancı oyuncu sayısı beşle kısıtlanırsa sevinecekmiş. hoca istersen hiç yabancı oynatmayalım, hatta dışarıya da oyuncu vermeyelim, bu nasıl bir düşüncedir, milli takıma seçebileceği alternatif çoğalsın diye bencilce, sadece kendini düşününen egoistçe bir söylem. biz yabancı sayısı serbest bırakılsın derken, hocamız neler diyor. bu ülkede futbolun güzelleşmesi ve avrupa kupası gelebilmesi için kesinlikle yabancı oyuncu kısıtlaması olmamalı. sınırlama olmasa hakan balta, kazım, emre çolak, hangisi onbir oynar. yiğit gökoğlan 3 milyon euro eder mi, veya selçuk inan'ı getirebileceğiniz hangi yabancı kesebilir. abdullah avcı işine geldiği gibi konuşmuş.
  • 272
    yabancı oyuncu sayısıyla ilgili ,son derece milliyetçi bir havayla popülist bir yaklaşımda bulunmuş milli takım teknik direktörümüzdür. bu ülkede yabancı futbolcusu sayısı kısıtlanarak alt yapı değerlenmesi söz konusu olmayacağı gibi ayrıca, mustafa sarp ayarında bir futbolcuyu 5 milyon euro gibi bir bonservis belirlenecektir. uzun vadede türk futbolunun gelişimi ve yerli kalitesinin artması tamamen kulüplere bu bağlamda yapılan destek ve kulüplerin alt yapıya verdiği oranla doğru orantılıdır. kaldı ki türkiye'ye gelen çoğu yabancı oyuncu müthiş katkılar vermiştir türk futboluna ve türk futbolcularına. türk futbolunun gelişmesi için rol model olarak portekiz,ingiltere ,almanya alt yapıları alınmalıdır.ayrıca bu ülke iyi antrenörler yetiştirmediği sürece çıkan 5-10 yetenekde savrulup gitmektedir.
    yabancıyı düşürürsek, türk futbolu gelişir daha iyi oyuncular çıkar demek uzun vadede bir hayalin peşinden koşmaktır.bir spor adamına yakışmayan bir düşünce tarzıdır.
  • 273
    yabancı oyuncu sayısının artmasını türk milli takımı için sorun olduğunu düşünüyor. "benim açımdan 5 yabancı olsa daha güzel olur bik bik" diyor.

    bakış açına sıçayım senin. seninle birebir konuşmam gerek bu konuyu apo. çok doluyum ben.

    türk futbolunun ve milli takımın gelişememesinin sebebi yabancı oyuncu sayısının sınırıdır evet, ama tam tersine sınırın kalkması türk futbolunun iyiliği içindir. sırf yabancı sınırı var diye rezil yerli oyuncuların piyasasının artması, futbolcuların "nasılsa yerliyim" havasıyla götünü sıkmadan takılması türk futbolunun kanseridir. onlarca sayfa yazasım var ama dediğim gibi bunları sana birebir anlatmam lazım benim. buraya yazdıkça rahatlamıyorum çünkü, biliyorum bu dediklerim kulağına gitmeyecek. kasmanın anlamı yok o yüzden. tekrardan bakış açına sıçayım diyerek gidiyorum. bakış açına oluk oluk sıçayım senin.
  • 275
    geçen mehmet demirkol, ''biz 4-3-3 devrimini yapamadık'' diye güzel bir laf söyledi.

    hakikaten haklı. biz 4-3-3 devrimini yapamadık. elimize gözümüze bulaştırdık. bunu yapabilen -imparator da dahil- ülkede tek bir adam vardı: abdullah avcı.

    o da şu an milli takımda. ve bence tüm teknik direktörlerin deneyip de bi türlü sonuç alamadığı bu sistemle, gayet de başarılı olacak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın