*

  • 1
    türkiye'de milyonlarcası bulunan, gerçek futbolseverleri aşık oldukları spordan soğutan insanlar topluluğunun özellikleri.

    takım ayrımı gözetmeksizin, gönül verdiği renkler ister sarı kırmızı ister sarı lacivert, ister siyah beyaz ister bordo mavi olsun hepsinin birbirine benzediği bence bir gerçektir. türkiye nüfusundaki kadınları çıkar, 35-40 milyon adet erkek var bu ülkede ve 25-30 milyon arası da taraftar diyebiliriz üstünkörü bir biçimde değerlendirme yaparsak. envai çeşit taraftar tiplemesi vardır tabii ki de kesinlikle. holigan, gerçek taraftar, çekirdek çitleten taraftar, iyi gün taraftarı ilk akla gelenler. bunları birçok alt grupta toplamak mümkün ama ben en çok yakındığım konu olan ve maalesef ülkemizde en çok bulunan taraftar profilinden bahsedeceğim.

    kıraathane taraftarı: başka bir deyişle eğitimsiz taraftar. ülkedeki taraftarların belki de yarısından fazlası bu gruba mensuptur. fotomaç ve fanatik gazetelerinin tirajını katlarlar, en olmadık transfer haberlerine inanırlar. futbolun f'sini bilmezler, kahvelerde ahkam keserler. maç izlerken sürekli küfür eden tiplerdir. her hatalı pasta, her atılamayan çalımda, her kaçan golde pozisyondaki futbolcuya küfür ederler. her puan kaybedilen maçtan sonra iki çeşit söylemleri vardır. ilki teknik direktöre istifa çağrısı, ikincisi ise hakeme küfür. bu söylemler ise yine değişik şekillerde vuku bulur.

    teknik direktöre istifa çağrısı: eğer puan kaybı sezon başındaysa ve teknik direktör yeni gelmişse "nereden buldular bu adamı?" şeklinde yorumlar yapılır, eğer geçen sezonun teknik direktörüyse ya "niye göndermediler bunu?" ya da "geçen seneki gibi değil takım." denir. puan kaybı sezonun ikinci yarısında gerçekleşirse küfürler de başlar. yani küfür-zaman grafiği düzgün artan bir grafiktir.

    hakeme küfür: bu hiçbir şekilde değişmez. sezon başındaysa "belli, hakemler bu sene şu takımı şampiyon yapacak." derler, ilerleyen haftalarda da yine küfürlerin dozajı artar. eğer hakem hatası avrupa kupası maçında gerçekleştiyse türk'ün türk'ten başka dostu yoktur moduna geçerler.

    futbolcuları severler mi sevmezler mi belli değildir. eğer futbolcuyu seviyorlarsa beyaz, sevmiyorlarsa o adam onlar için siyahtır. grileri yani ortaları yoktur. sevmedikleri adamın hareketlerine takarlar, 1 hata yaparsa 3 görürler. sevdikleri adamı ise her şekilde korurlar, hata yapsa bile görmezden gelebilirler ama böyle adamlar çok azdır. onlar da efsane olur zaten.*** futbolcuların özel yaşamları hakkında yorum yapmaya bayılırlar. onların da genç ve sağlıklı birer erkek olduklarını unuturlar. kötü performansları özel hayatlarına bağlar, "karılarla kızlarla gezmeye devam etsin." derler.

    kısacası, varlığı inkar edilemez ve ülkemizdeki taraftarların çok büyük bir çoğunluğunu oluşturan, insanı futboldan soğutan tiplerdir bunlar. ama ülkemizdeki eğitim seviyesi düşünüldüğü vakit, bu adamlardan yakınmanın saçma olduğu da ortadadır. kesinlikle ve kesinlikle hepimizin bu anlattığım şekilde tanıdıkları vardır. hatta ve hatta sözlükte de bu profile yakın kişiler vardır. bu profilin ortadan kalkması da tabii ki eğitim seviyesinin artmasıyla olur, ama bu da ülkemizde maalesef mümkün değildir. eğer eğitim seviyesi artarsa, taraftar profilini okumuş, eğitimli insanlar oluşturursa bu profil olumlu anlamda kesinlikle değişecektir. ümidimiz de budur.

    eğer bu entry okunursa şimdiden gelebilecek bazı tepkilere karşı cevabımı da vereyim. bu taraftar profilinin oluşmasında bu adamların hiçbir suçu yok, suç sistemde zaten. yoksa dağdaki çobanın, ilkokul mezunu amcaların da tabii ki taraftar olma hakkı var. ama dediğim gibi, keşke herkesin eğitimli olduğu bir ülkede yaşasak da herkes futbolu iyi bilmese bile seviyeli konuşsa, güzel futbol muhabbetleri dönse yurdun her köşesinde... çok mu ütopik?
  • 2
    bu kıraathane taraftarların büyük çoğunluğu hayatında stadyuma gitmemişlerdir emin olun. sen nereden biliyorsun sorusuna cevabım ise bir kısmını tanıyorum olacaktır! bıraktım maça gitmeyi, lisanslı ürüne para vermeyenleri çoktur. çocuğuna gazete bayisinden galatasaray dergisi bile almazlar. (ya da kendi kulübünün dergisi) çok bildiklerini iddia ederler ama genelde bir şeyden çakmazlar. taraftar olarak saygı duymam, sevmem, taraftar demeye dilim varmaz bu arkadaşlara.

    ekleme: ali sami yen'de maç izlemek ve lisanslı ürün almak tabiki imkanlar dahilindedir. örneğin başka şehirlerde oturanlar için istanbul'a maça gelmek zor olabilir. ya da bulunduğu ilde galatasaray store yoksa ve kredi kartı kullanmayan bir renktaşsa yine aynı şey. (gerçi her ilde bildiğim kadarıyla adidas mağazası mevcut. dolayısıyla çoğu ürüne ulaşılabilir.) e hadi diyelim maddi imkansızlık var. ama galatasaray dergisi mutlaka ve mutlaka gidiyor her yere.
  • 5
    yatacak yeri olmayan taraftar profilidir. futboldan anlayan yoktur, avrupa futbolunu bilen hiç yoktur, hala 40 yıl öncesinin futbol anlayışı var zanneden dayılarla doludur. elano blumer formasıyla giderim yaoo bu adam cok kötü nirden geldi bu takıma ayhan gibi adam varken derler, giovani forması giyerim yaooo bu çocuk neci bre bi işe yaramıyor derler. rijkaard'a taktik verirler, yönetime ders verirler. kim sakat kim cezalı kim nasıl bilmeden saçmasapan yorumlar yapılır. hayattan bezdiriyorlar artık beni. hayatta iki tane zevkim var, birini devlet elimden aldı maç izlerken sigara içemiyorum, diğerini de bu kahve adamları aldı arkadaş ya. kulaklarıma tıpa takıp gidicem artık şu maçlara. yaşlıları zaten artık duymuyorum ama bu yetmez gibi bir de genç boş insanlar olunca çıldıracak gibi oluyorum sözlük ya. yeaaa bilader bu nasıl dalga yeaaaa, bu topçular ne işe yarar bilader yeaaaaaa gibi deli saçması ergen cümlelerini daha fazla duyarsam olay çıkarabilirim yahu. biri beni kurtarsın kahvede maç izleme mecburiyetimden.
  • 6
    tabii ki de takım tutmaya herkes kadar haklı olan ve belki de takımlarının en fanatik taraftarlarını aralarında bulunduran kişilerdir. ama sorun o değil zaten. sorun türkiye'deki futbolun seviyesizliği. asparagas haber yapmaktan ve halkı kandırmaktan başka bir işe yaramayan basın ve bu basının yaptığı haberlerin hepsine inanan kıraathane taraftarı. bu kıraathane taraftarı da sürü psikolojisiyle hareket eder, genelde ayrı düştükleri nokta yoktur. birinin küfür ettiğine diğer hepsi küfür eder. bir de bunların bazen stada giden versiyonları vardır ki, takımlarına zarar vermekten başka bir işe yaramazlar. gerçek taraftarlık takımını her şartta sevmek ve desteklemek, oyuncusuna en ufak bir hatasında küfür etmemektir. ama bu adamların yaptığı gerçek taraftarlık değildir, fanatikliktir.
  • 7
    bir de bunların holigan diye tabir edilen bir üst modeli vardır ki akıllara zarardır. bunların diğerlerinden daha gelişmiş** olma sebebi maçları stadlarda izlemeleridir. evet bunlar çoğu maça gider ama amaçları maç izlemek değil, maçı bölmek; kendi takımlarını alkışlamak değil, rakip takıma saldırmaktır. dertleri sevmedikleri bir şehrin ya da ülkenin takımını zor duruma düşürmek, akıllarınca intikam almaktır. tribünde maç izlerken aniden arkanızdan bir adamın bir oyuncuya ses tellerini sonuna kadar kullanarak, ''senin bacaklarına s.kup bilmem nerenden çıkarırım'' tarzı fantastik bir şekilde küfür etmesinden tutun, maçı taş yağmuruna tutmaya, hakemin ya da oyuncuların kafasını yarmaya kadar gider bunlar. sopalarını, rakip takım otobüsüne saldırma ihtimali olabileceğinden bir yerlere saklarlar. kendilerine futbol oynatmayan rakip takımın kendilerinden farksız holiganlarına karşı, rövanşta intikam almaya yemin ederler. artık karar verilmiştir rövanşta kesinlikle onları stadlarından çıkarmayacaklardır. ve bunlar gibi daha çok şeyler...

    yani elimizde bir kıraathane taraftarı profili varsa (ki bunlar küçük yaşta yetişirler), içlerinde biraz cesaret de varsa, bunlar ilerde holigana dönüşür. sporseverlerin maç izleme zevkini berbat ederler, kendi ülkelerinin liginden soğuturlar. bunların göt cebinde taşlar vardır, yoksa bile tüketilen alkolle beraber oluşur.* maç öncesinde, sırasında ya da sonrasında kazanan rakip takım taraftarına hiç çekinmeden fırlatırlar.

    bunları, siyasi düşüncelerle de yapanlar vardır. daha önce de dediğim gibi bir maça giderken amaçları futbol izlemek değildir artık onların. kendilerine futbol oynatılmadığı için intikam almak ya da intikam alınacak bir durum yoksa bile futbol oynatmamaktır. bu bir futbol ligi arkadaşım, adı üstünde. siyaset yapmak istiyorsan meclis orda, siyasi partiler orda. aç pankartını orda eylem yap, statta değil.
    (bkz: spora siyaset karıştırmak)
  • 8
    tam olarak tanımı yapılamadığı için kavram kargaşası yaratmış taraftardır. kendilerinin birçoğu evet istanbul'da değildir, istanbul'da olsa da belki imkanı yoktur stadyuma gitmek için. lakin kendi takımı senede 2-3 kez deplasmana, bulunduğu şehire gelip yine kıraathaneyi tercih edenlerdir benim için bunlar. öğrenciliğimi geçirdiğim şehirde imkanı olduğu halde stadyuma gitmek yerine simitçide maçı izlemeyi tercih edenleri de bilirim. on binlerce öğrencinin, milyonlarca insanın yaşadığı şehirde galatasaray yarı bazen çeyrek tribünlere, kıraathaneler ful tribünlere oynuyorsa bunun sebebi kıraathane taraftar modelidir. bunların bir çoğunun umrunda falan değil galatasaray. yapacak başka işi olmadığı için gidip, çöküyor kahveye. sözüm imkanı olup da bu şekilde yaşayanlar için tabii ki. galatasaray dergisini aldığınızda:" ne bunu mu alıyon şimdi?", kışın ortasında üç kat çorabı çekip maça gittiğinizde: "deli mi sevdi seni?", bonus kart aldığınızda: "ne garip bankalarla çalışıyosun" diyenlerdir benim için. ama galatasaray şampiyon olduğunda caddeye çıkıp bağırmasını da iyi bilirler.
App Store'dan indirin Google Play'den alın