*

  • 2
    fi tarihinin focus dergisinde okuduğum üzere sporcuların özellikle sık sık tükettikleri bir meyve. sebebini unuttum ama, muhakkak bilimsel bir dayanağı vardır...

    edit:

    baggio13:

    karbonhidrat=enerji
    magnezyum=kas çok yorulmaz
    en çabuk sindirilebilen meyve...

    bilsantu:

    potasyum deposu.

    2754:

    100 gramında 85 kalori, 22.2 gr karbonhidrat olmasından ve yağ oranının çok düşük ( 0.2 gr ) olmasındandır büyük ihtimal.

    edit 2:

    bayrak adam:

    muz glisemik indeksi yüksek bir besin. belki de çabuk enerji sağlaması avantaj sağlıyordur performans adına.

    herkese teşekkürler :(
  • 3
    yanlış hatırlıyorsam düzeltin ilk önce beşiktaş-galatasaray süper kupa maçında monkey monkey tezahüratı ile eboue'ye atılmıştır. daha sonra da malum * maçta kendini bilmez bir iki kişinin yaptığı insanlık dışı olaydır. biz yapmadık mı biz de yaptık. muz atmadık ama bienvenu' ye saatçi dedik, mülteci dedik aşağıladık da aşağıladık. ırkçılık sadece derisinin rengi siyah olanları maymuna benzetmek değildir. yüzüne bakıp alay edercesine gülmek bile aşağılamaktır, ırkçılıktır. nerde kaldı bizim mevlana kültürümüz? nerde kaldı türk misafirperverliği? hani biz çoğunluğu müslüman bir ülkeydik? nereden çıktı bizden olmayanı horlamak?
    futbolu bir kenara bırakın normal hayatta bile kendi kendimizi sınıflara ayırıyoruz. sarı pipi, çilli tavuk, kızıl elma vb. gibi tanımlamalar çocukluktan başlıyor nerdeyse. ve işin sonu deri rengi siyah diye maymuna benzetmeye kadar varıyor.
    daha söyleyecek çok şey var ama daha cezam yeni bitti. ve kendimi frenlemeye çalışıyorum. umarım yeni sezonda bu tip çirkinliklerle karşılaşmayız futbolu sadece futbol olarak izleriz.
  • 7
    tropikal bir meyve. fakat insanın zihni ve kültürel birikimi hiçbir nesneyi veya varlığı, somut veya soyut kavramı nitelediği birincil düzlemde bırakmadığı için; bu güzide meyve de sadece bir meyve olmaktan çıkmıştır. bilindiği üzere bu meyveyi maymunlar çok sever, ve yine bilindiği üzere beyaz adam siyah adamı maymuna benzetmek küstahlığını onu tanıdığından bu yana defaatle göstermektedir.

    şimdi; girizgahı yaptığımıza göre gelelim esas mevzuya. 12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçında bir takım zihinsel gelişimini tamamlayamamış kişilerce galatasaray futbol takımının siyahi oyuncularını aşağılamak maksadıyla tribünden onlara doğru muz sallanmıştı. bu alenen "siz maymunsunuz, biz üstün ırkız! ve evet, bu hareketi yapıyorum ki; gururun kırılsın. incin, incin ki; kendini sahaya vereme." demekti. ekşi sözlük yazarı bir kardeşimiz bu muz hadisesiyle ilgili bir çok görüntüyü faş etmiş, böylelikle konu farklı bir düzlemde tartışılmış; ancak bir dizi şaklabanlığın ardından konu öylece kapanıp gitmişti. kapanıp gitti, çünkü; bir grubu koruyup kollamak gayesinin yanı sıra politik bir kaygı da söz konusuydu ve bu ülke baştan aşağıya puştlarca yönetilmekte olduğu için bu bize tuhaf gelmedi. burada puşt kelimesini bilerek, özenle seçtim; zira bu ülkenin karar mercileri arasında en sözü dinlenilir kişinin beyanatı doğrultusunda bir kelimenin türk dil kurumundaki sözlük karşılığı revize(!) edilmiştir. mevzuyu açıklama gereği duymuyorum, güncel mevzuları takip edecek kadar zihin sağlığını önemsemeyen ve hafızası da tüm bu arsızlıklara rağmen güçlü kalabilmiş herkes neyi kast ettiğimi rahatlıkla anlayacaktır. puşt; tdk'daki üçüncü anlamı ile "güvenilmez, kalleş" anlamı taşır ve bu ülkenin başbakanından muhtarına yönetici kisvesi taşıyan hemen hemen; istisnalar kaideyi kuvvetlendirmekten öteye gidemez ne yazık ki; hepsi puşttur.

    politikacılar ağaçta yetişmezler. onlar içinde yaşadığımız toplumun bize sunduğu ürünlerdir, ve toplumdan beslendikleri için aslında toplumun birer yansımalarıdır. yani; türkiye büyük millet meclisi'ndeki millet vekili profillerine baktığınızda, ülkenin ortalamasından ne bir eksik, ne bir fazla bir şey ile karşılaşmazsınız. kol kırılsın, yen içinde kalsın; el alem duymasın tavrı da, bu toplumun ortalamasının genel tutumudur ve siyasi mecraya yansımaktadır. muz özelinde; bu mevzu "olimpiyatlara da adayız, duyulursa yanarız!" biçiminde tezahür edilmiş, hatta hafızam beni yanıltmıyorsa galatasaray spor kulübünün başkanı dahi çıkıp bu yönde açıklamalar yapmıştır. bir canavar ile mücadele etmek sizi canavarlaştırır, bir cahil ile sohbet etmek sizi cahilleştirir; burada da olan budur. galatasaray'ın başkanı, ortalamaya uymuş; vasatlaşmıştır. toplumun belli bir bölümünü anomik intihar noktasında depresyona sokan, avrupa birliği'ne beş dakikalığına üye olsak o aralıkta pılını pırtısını toplayıp ülkeyi terk etmek için can atan, içinde yetiştiği toplumndan, onun geleneklerinden, adetlerinden, hayatı okuyuşundan tiksindiren de tam olarak budur bana kalırsa. evet; bu toplumun belli bir kısmı ortalamanın oldukça üstündedir, fakat bu nitel üstünlük nicel üstünlüğü elinde bulunduranlarca dikkate alınmadığı gibi, ortada yanlış bir şey varmışcasına aşağılanıp ötelenmektedir. durum bu iken; bazılarınızın bu ortalama mevzusunda ortalamayı oluşturan bireylerden olmak kelimenin tam manasıyla kanına dokunuyor olabilir, fakat durum bu denli basit bir izaha sahiptir.

    bütün bunları yazıyorum; çünkü gördüğünüz gibi politik, ya da en azından bu oluşumun vücut buluş amacını doğrudan ilgilendirmeyen sosyolojik meseleler olduğu algısı bir sanrıdan ibarettir. politika ve sosyoloji hayatın her alanına sirayet eder ve her alanda iz düşümleri vardır. muz; bu izdüşümlerden birisidir. bizim toplumumuzda genel kanı; ırkçılığın söz konusu dahi olmadığıdır ve bu tatavadan öte gidemeyecek içi boş bir lakırdıdan başka bir şey değildir. anadolu çoğrafyasının modern insanı sapına kadar ırkçı, bencil, cahil ve pragmatisttir.

    bu muz meselesi gece gece nereden aklıma düştü derseniz; geçtiğimiz günlerde twitter üzerinden bahsettiğim bir konuyu buraya da taşımak istedim fakat öyle yalın kat bir paragraf ile, sadece hadiseyi anlatarak bunu yapmaya içim el vermedi. yukarıda mevzu bahis ekşi sözlük yazarı ile söz konusu maçtan bir sonraki hafta, tarihini hatırlayamadığım fakat tespit etmenin çok da güç olmadığı bir trabzonspor maçında tesadüfen tanıştım. maçları birlikte izlediğim insanlarla bu muz meselesini tartışıp örtbas edenden, yapana herkesin gelmişine, geçmişine, ölmüşüne, kalmışına söverken; kendisi "o benim" dedi. tanıştık, bir miktar sohbet ettik. hepinizin bildiği görüntüleri izletti önce. daha sonra; tehdit edildiğinden, karısı ve çocuğu olduğundan, onlar varken böyle bir riske girmeyi göze alamadığından bahsetti. kimseye söylemeyeceğimize söz verdirerek bize bir başka görüntü izletti. görüntüde özel güvenlik görevlileri, muzu sallayan şahsiyetsizlere siyah bir poşet ile ulaştırıyordu. yani; gayet organize bir ırkçı hareket söz konusu idi o gün, o statta. beni hiç şaşırtmadı o görüntüler, malumun ilanı niteliğindeydi izlediklerim. ben bu görüntülere şaşıramadığım içindir zaten; bu ülkede muhtarından başbakanına tüm yöneticilerin puşt oluşu. ben hiç şaşıramadığım için; bu toplumun a'sından, z'sine nefret etmediğim bir adeti, geleneği, tutumu, örfü, adeti yok.

    ve sen; şu anda burada yazan veya sadece burayı okuyan, ya da burası hakkında hiçbir fikri olmayan ancak maçta stadyuma, kahveye, otel lobisine, bara, meyhaneye gelip benimle saf tutan ortalama kardeşim; sen de aynı bokun kırmızı olmayı sürdürdüğün, taassuplarından kurtulamadığın, adalet değil rövanş aradığın, sahada kutsalım dediğin arma için ter döken adamın annesine, karısına, bacısına sövmekten imtina etmediğin için sen, tam olarak böyle yöneticiler tarafından yönetilmeyi hak ediyorsun. çünkü sen; böyle yöneticilerin varlığından değil, senden taraf olmayışından rahatsızsın.

    bu ülkeye puştluğun panzehiri bir muz kabuğunun içinde gelebilirdi, fakat çekinenler oldu. olimpiyatları alamazsak siyasi propangadamızı nasıl yaparız, ya da yurt dışındaki imajımız nice olur diyen siyasi irade, belki de haklı nedenlerle liderliğine vekalet ettiği camianın esas gücü olan kitlelerin arkasında tam olarak duramayacağını düşenerek veya kulübün önceliğinin bu tip moral değerler üzerine kurulu bir kavga olmadığı fikrinden hareketle de olsa o siyasi irade ile didişmekten imtina eden bir başkan, değer verdiklerini korumak güdüsü geçerli bir gerekçe olsa dahi korkan bir adam ve en nihayetinde bizim gibi bu hadiseyi tuhaf dahi bulmayan, arsızlık üstüne eklenen bir diğer arsızlığa şaşıramayan bizler... biz hepimiz; bir boku beceremedik, ve puştluk tek bir adım dahi gerilemedi o günden bu güne. bu ülkenin siyasi güç sahiplerinden beklentim sıfır, onlar adaleti tesis edemezler. bu kulübün başkanından veya yöneticilerinden de beklentim sıfır. çünkü iş adamı olanlar; kaybedecek şeyi fazla olanlardır. onlar da adaleti tesis edemezler, en fazla çıkar koruyabilirler ki; bu da bir çoklarınca yeterli zaten. bizler; kaybedecek şeyi az olanlar... bizler verecektik bu gibi şeylerin mücadelesini, fakat görüyorum ki; veremedik.

    gelin şimdi, birbirimizin yüzüne tükürelim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın