öncelikle (bkz:
#1654480).
bu entry'de ender arslan'ın türkiye basketbol liginin en kötü
oyun kurucusu olduğunu söylemişim ve bunu da yerinde izlediğim
19 şubat 2015 anadolu efes galatasaray maçının 4. çeyreği başlamadan önce yazdım.
anında en ofsayt entry'lere gönderilmiş bile. bu konuyu
gerçekten basketbolu bilen kişilerle zevkle tartışmak isterim. ama ender'in 20 sayı attığı bir maçta başka hiçbir şeye dikkat etmeden ender'in çok iyi oynadığını iddia eden futbol seyircileriyle hiçbir şey tartışmam onu da peşin söyleyim.
ben ender arslan'ın iyi bir oyun kurucu olmadığını ısrarla iddia ediyorum. iyi bir basketbolcu olmadığını değil. bence ender 20-25 dk süre aralığında bir takımın sahip olabileceği gayet iyi bir 2 numaradır. bunun dışında bir oyun kurucu olarak sahip olduğu tek özellik o pozisyonda oynayan bir oyuncu için ideal boyu ve biraz da hızı.
bir oyun kurucu ne yapmaz? topu getirip acaba penetre etsem mi yoksa tepeden üçlüğü göndersem mi diye bir adım öne bir adım geriye hücum süresini 8 saniye kalana kadar eritip topu takım arkadaşına verip onu kaderine terk etmez. ender'in bunu yapmadığını iddia eden varsa yeşillendirsin lütfen.
yıllardır tv'den maç izliyorum ve her defasında bir basketbol aşığı biri olarak oyunu her açıdan izlemeye çalışırım. hiçbir zaman istatistiklere bakıp vay anasını bu iyi oynamış veya bu yine batırmış demem. çünkü ben basketbolun güzelliklerini pas oyununda da ararım, top dolaştırmada da. birebir savunmada da hareketli, değişmeli savunmada da.
19 şubat 2015 anadolu efes galatasaray maçında ender'i özellikle takip etmek istedim. her hareketini izlemeye çalıştım. topu her getirdiğinde eğer kafasında ne yapacağına dair bir fikri yoksa yaptığı tek şey topu takım arkadaşına verip kenar diplerde beklemeye geçmek. diyoruz ya micov, pocius ya da carter gibi oyuncular sürekli zorlama penetreler veya zorlama atışlar yapıyor diye. işte bunun sebebi bu. bir guard eğer top dolaştırmaya katılmayacaksa, top penetresi olmayan adamın elinde patladığında ona yardıma gelmeyecekse top kaybı veya kötü şut kaçınılmazdır. dünkü maçta defalarca maric ve young'ta olduğu gibi. bizim buna tepkimiz ne oluyor? "madem topu süremiyorsun neden zorluyorsun" deriz. ama ben hatayı guardlarda ararım top kaybı yapan adamda değil.
size soruyorum. tv'ye yansıdı mı bilmiyorum ama dünkü maçta ergin hoca 3. çeyrekte sinir küpüne döndü. ender'i azarlamak için sahanın içine kadar girdi. bunun sebebi ne biliyor musunuz? micov topu bizim pota altından aldı ve rakip potaya kadar kendi taşıdı. pas verecek kimseyi bulamadı ve yüksek posttan zorlama bir şut yaratmaya çalıştı kendisine. muhtemelen izleyen birçok kişi ulan ne yapıyorsun demiştir o pozisyonda. ama takımın oyun kurucusu gelip topu bile almıyor. kaçınız buna dikkat etti?
o beğenmediğiniz, yaşlı dediğiniz kerem dün kıçını yırttı ters eşleşmelerde top alabilmek için. young kaç defa doğuş ve cedi ile birebir kaldı kaç defa onlara top indi? bunu yapmak kimin işi?
takım arkadaşlarının verimini arttırmak ve onları en rahat şut pozisyonunda topla buluşturmak bir guardın işidir.
işte bu yüzden 40 yaşına bile gelse arroyo'nun bu takımda olmasını hep isteyeceğiz. işte bu yüzden arroyo oynadığında diğer bütün oyuncular daha verimli oluyor.
ama biz bunlara bakmadan 2 tane tepeden geriye çekilerek üçlük gönderse, ooo aslanım demeye başlıyoruz ya işte ona yanıyorum.
gelelim savunmaya. heurtel'in ne kadar temiz bir şutu olduğunu zaten biliyoruz ama dünkü maçta heurtel tabiri caizse ender'î resmen ağlattı. hele ki bir crossover ile onu yere serdiği bir pozisyon var ki nba'de olsa vine'ını burada anında paylaşmıştınız. aslında demek istediğim şey şu. ender bu maçta son periyotta 2 üçlük atsaydı takımı son topa kadar taşıdı derdik ama çok az kişi aslında maçı efes'e kazandıran heurtel'in antrenman maçı gibi maç çıkarmasına ve maçın o noktaya kadar gelmesinde zaten ender'in çok büyük katkısı var demezdi.
benim ender'i burada eleştirmem tabi ki hiçbir şeyi değiştirmeyecek. ama ben yıllardır bu takımı takip eden bir taraftar olarak herkes aldığı paranın ve bu formanın hakkını versin istiyorum. ben bu takımı izlemek için -kar lastiğim bile olmadan- karlı havada 200 km yol gittim. istediğim sadece biraz mücadele hırsı görmekti. bu takıma beni aşık eden şeyi yani. galibiyet falan değil.