1
yüksek fransız kültürü muhabbeti, türk toplumundaki aristokrasi kavramının yanlış anlaşılması vb. derken, spor kulüplerinin bu sebeplerle yaftalanmaya çalışılması üzerine, dilim döndüğünce açıklama gereği duydum elitizmi.
elitizm, kısaca seçkincilik olarak ifade edilir.
direkt olarak söyleyeyim, kötü bir şey değildir.
siyasi anlamda bakacak olursanız, belirli bir seçkin kesimin ülkeyi yönetmesi olarak anlaşılır.
platon'a göre de, filozof krallar yönetmelidir örneğin yurtları.
buradaki seçkin ya da elit tabaka, zaman ve toplum yapısına göre değişir.
orta çağda din adamları olmuştur, takip eden zamanda derebeyleri olmuştur, günümüzde de ultra zenginler bu sınıftadır.
ideolojiden ziyade, para ve güç konuşur.
burada bir parantez açmak gerekiyor, ülkeyi kültür düzeyi yüksek kişilerin yönetmesini doğru buluyorum, her parası olanın değil...
galatasaray, ben çocukluğumdan bu yana, aristokrat bir kulüp olarak lanse ediliyor.
benden büyükler daha iyi bilirler, bu muhabbet nicedir vardır zaten.
ancak benim anlayışıma göre, bu yafta kötü değil, aksine iyidir.
çünkü ucu elitizme dayanır, eğitimli ve aydınlık kimselerce yönetilmek hoşuma gider.
halkçı numarası yapmak siyasilerin işi, ben okuyan ve kültüre önem veren bir birey olarak bu numarayı yapmak istemiyorum.
taşeronu destekleyenlere oy verip, ardından yüzlercesi ölünce "kader" diye kenara çekilenlerden olmadım hiç.
bana kalırsa taşeronu araştırmak, felaketler olmasın diye tedbirler almak halkçı olmayı gerektirir,
yağmur altında ağlamak değil, neyse...
futbol dünyasına baktığınızda; bir kulübün başında kıçı başı oynayan bir tüccar,
diğerinde ne olduğu belli olmayan bir mafya,
bir başkasında, kokainden gözleri çökmüş amca...
galatasaraylı yöneticilere, yaptıkları işlere, geçmişlerine bakıyorsunuz.
açıklamalardaki tutarlılıklara, beyefendiliklere, üslup düzgünlüğüne bakıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.
sonra da deniyor ki, yüksek fransız kültürü falan...
çok aristokratız ya, ondan.
galatasaray sözlük de, son derece naif esprilerle bu durum hakkında mükemmel bir sınav vermiştir.
kızmadan, alçalmadan, bu mesnetsiz benzetmeleri o kadar güzel tiye almıştır ki, suyun karşı tarafı taraftar babında başarıya asla ulaşamamıştır.
kendi elitizminin doğruluğu ve haklılığını savunan bir kitle var artık.
olaylar gösterdi ki, hayt huyt diyen magandaların yaptıkları doğru değil.
buradaki beyefendilik doğru!
işte bu nedenle, seçkin ve elit olmak her zaman iyidir.
toplumu ileriye taşıyan istisnasız tüm liderler elittir. iyi inceleyin, giyimi kuşamı olmasa bile, pırıl pırıl aydınlık beyinleri vardır bu kişilerin.
3. sınıf taraftar ve yönetici olmaktansa,
elit damgası yeğdir.
ileri gidiyorum, ben elit olmak ile gurur duyanlardanım.
avam olmayı kendime yakıştırmayanlardanım.
manchester'da italyan dadılar büyütmediler elbet hiçbirimizi,
ancak 2014 türkiye'sinde, halka inmek ve yakınlaşmak yalanı altında çokça seviyesizlik görmüşken,
kalburüstü fikirler ve uygulamalar görmek, onur verici...
elitizm, kısaca seçkincilik olarak ifade edilir.
direkt olarak söyleyeyim, kötü bir şey değildir.
siyasi anlamda bakacak olursanız, belirli bir seçkin kesimin ülkeyi yönetmesi olarak anlaşılır.
platon'a göre de, filozof krallar yönetmelidir örneğin yurtları.
buradaki seçkin ya da elit tabaka, zaman ve toplum yapısına göre değişir.
orta çağda din adamları olmuştur, takip eden zamanda derebeyleri olmuştur, günümüzde de ultra zenginler bu sınıftadır.
ideolojiden ziyade, para ve güç konuşur.
burada bir parantez açmak gerekiyor, ülkeyi kültür düzeyi yüksek kişilerin yönetmesini doğru buluyorum, her parası olanın değil...
galatasaray, ben çocukluğumdan bu yana, aristokrat bir kulüp olarak lanse ediliyor.
benden büyükler daha iyi bilirler, bu muhabbet nicedir vardır zaten.
ancak benim anlayışıma göre, bu yafta kötü değil, aksine iyidir.
çünkü ucu elitizme dayanır, eğitimli ve aydınlık kimselerce yönetilmek hoşuma gider.
halkçı numarası yapmak siyasilerin işi, ben okuyan ve kültüre önem veren bir birey olarak bu numarayı yapmak istemiyorum.
taşeronu destekleyenlere oy verip, ardından yüzlercesi ölünce "kader" diye kenara çekilenlerden olmadım hiç.
bana kalırsa taşeronu araştırmak, felaketler olmasın diye tedbirler almak halkçı olmayı gerektirir,
yağmur altında ağlamak değil, neyse...
futbol dünyasına baktığınızda; bir kulübün başında kıçı başı oynayan bir tüccar,
diğerinde ne olduğu belli olmayan bir mafya,
bir başkasında, kokainden gözleri çökmüş amca...
galatasaraylı yöneticilere, yaptıkları işlere, geçmişlerine bakıyorsunuz.
açıklamalardaki tutarlılıklara, beyefendiliklere, üslup düzgünlüğüne bakıyorsunuz, gurur duyuyorsunuz.
sonra da deniyor ki, yüksek fransız kültürü falan...
çok aristokratız ya, ondan.
galatasaray sözlük de, son derece naif esprilerle bu durum hakkında mükemmel bir sınav vermiştir.
kızmadan, alçalmadan, bu mesnetsiz benzetmeleri o kadar güzel tiye almıştır ki, suyun karşı tarafı taraftar babında başarıya asla ulaşamamıştır.
kendi elitizminin doğruluğu ve haklılığını savunan bir kitle var artık.
olaylar gösterdi ki, hayt huyt diyen magandaların yaptıkları doğru değil.
buradaki beyefendilik doğru!
işte bu nedenle, seçkin ve elit olmak her zaman iyidir.
toplumu ileriye taşıyan istisnasız tüm liderler elittir. iyi inceleyin, giyimi kuşamı olmasa bile, pırıl pırıl aydınlık beyinleri vardır bu kişilerin.
3. sınıf taraftar ve yönetici olmaktansa,
elit damgası yeğdir.
ileri gidiyorum, ben elit olmak ile gurur duyanlardanım.
avam olmayı kendime yakıştırmayanlardanım.
manchester'da italyan dadılar büyütmediler elbet hiçbirimizi,
ancak 2014 türkiye'sinde, halka inmek ve yakınlaşmak yalanı altında çokça seviyesizlik görmüşken,
kalburüstü fikirler ve uygulamalar görmek, onur verici...