• 2
    tüm türkiye'nin, hatta türkiye dışında yaşayan türklerin bile üzerinden 12 yıl geçse bile saf bir hüzün ve acıyla hatırladığı tarih. sadece bir kişinin deprem dolayısıyla hayatını kaybettiği; sayısı bugün bile muamma olan onbinlerin sade ve sadece birilerinin cebi dolup taşsın diye uygunsuz zeminlere, uygunsuz malzemelerle ve uygunsuz tekniklerle inşa edilen "ev"lerin altına gömülüp gittiği, "o an" oralarda olup da biraz "şanslı" olup toprak üstünde kalanların ise 12 yıldır hala daha yaşadığı lanet gün. bazısı bizzat canını vermiştir o tarihte. bazısı belki canını kurtarmıştır ama; geçmişini, ailesini, arkadaşlarını, anılarını, umutlarını, geleceğini, kendisini kaybetmiştir o tarihte. kimisi eşelediği toprağın altındaki cesedin kolundan aldığı bileziklerle vurmuştur voliyi, kimisi yüzlerce kilometre ötedenden yarıma geldiği hiç tanımadığı o "insan"lardan birini kurtarmaya çalışırken eline gelen kanlı bacağı görünce kaybetmiştir adli dengesini. ceplerini yüzbinlerce hayat pahasına doldurup taşıranlar ise "zaman aşımı"na uğramıştır sadece. "en kötü ihtimalle" 6-7 yıl yatıp çıkmıştır.
  • 4
    17 ağustos 1999'da kaybettiğimiz binlerce canın, ayşelerin, eliflerin, deryaların, alilerin, ahmetlerin, mustafaların, adaşlarımızın ve ismini sayamadığım bir çok insanımız anısına;

    -ayşe...
    +burada!
    -ali...
    +burada!
    -elif...
    +burada!
    -ahmet...
    +burada!
    -derya...
    +burada!
    -mustafa...
    +burada!

    terketmedi sevdanız bizi, anılarınız hala bizimle. her 17 ağustosta olduğu gibi sizi bir kez daha rahmet ve özlemle anıyoruz.
  • 6
    gerçekleştiği yere çok uzak bir mesafede yaşamama rağmen kendim yaşamış gibi hissetmiştim bu lanet olası olayı. deprem sonrası evini barkını, eşini dostunu kaybetmiş bir adama uzanan mikrofona bir dayı elindeki kasetleri göstererek ''ne anam ne karım kaldı, aha bir tek müslüm baba'nın albümleri kaldı'' diye ağlamaya başlamıştı. o gözyaşları hala duruyordur yaşıyorsa bedeninde, öldüyse toprağında. ölenlerin toprağı bol olsun.
  • 9
    izmitliyim ama depremde yoktum burda, şanslıydım işte denk gelmedi. bir uyandım telefon bangır bangır izmitte deprem olmuş. uzaktan davulun sesi hoş geldi tabi. anlayamadım, kavrayamadım. sonra döndüm memlekete her yerde çadırlar, millet hep beraber muhabbette falan, gecenin üçünde beşinde. deprem iyice kötü yönlerini göstermez oldu. birbirini sevmeyen insanlar bile birlik olmuş çadırlarda, sinemalar tıklım tıklım, bir organizasyon oluyor ve herkes moral için orda. artık nerdeyse geç geldiğim ve güzel şeyler gördüğüm için iyi birşey sanacakken bunu "erkan öldü" dediler. erkan? hani şu kimya hocasının suratına bakıp bakıp gülmekten kendini alamayan ve bizi kahkahaya boğan erkan? hani koskoca sınıfta değişik renk ceketi olan tek çocuk? hani okuldan kaçınca hep bir daha kaçmam ben diyip ilk gelen çocuk? ...evet o erkanmış, deprem çok kötü birşeymiş, ihmalkarlık yapanlar iğrenç insanlarmış hatta insan değillermiş. unutmadık, unutturmayacağız ve istesekte zaten unutamayızki...
  • 11
    8 gün hastane de yatmıştım, ya 16 ağustos günü ne oldu ise çıkmak istiyordum, doktorlar 2 gün daha yatmamı söylediler, hayır dedim israrla çıkmak istediğimi söyledim onlar da şartlı bıraktılar, 8 gün hastane de yatmak çok boktan bir şey hele hele 8 gün içinde 10 kilo vermişisen.

    o gece sallandık, gece farkında değildik ta ki sabah olana kadar, sabah ntv'den seyrediyorduk ailecek. deprem olmuş, evler yıkılmış, insanlar ölmüş hastaneler yıkılmış, hastalar ölmüş, askerler ölmüş, araba ile otoban'da köprü'nün altından geçerken. köprü yıkılmış can verenler olmuş.

    anlatılmaz, unutmadık ama sorumluları nerede ? kim ne ceza aldı ? olası bir istanbul depreminde neler olacak, önlem var mı tabi yok.

    allah rahmet eylesin ölen insanlarımıza, benim yattığım hastane'de büyük hasar görmüştü belki şanslıyım.
  • 13
    sıradan bir tarih.

    sıradan bir tarihten çok daha fazlası olması için o anlar bir daha yaşanmasın diye gereken önlemlerin alınması gerekirdi. biz de "evet 17 ağustos'ta çok can verdik ama en azından dersimizi aldık" diyerek yas tutardık. yarın yine yıkıcı bir deprem olsa 18 ağustos'u anacağız, 25 ağustos'u anacağız, olmadı 5 eylül'ü anacağız. önemli olan duvardaki takvim yaprağı malesef.
  • 14
    depremde memleketim düzce'de rahmetli dayımın köy evindeydik. gece uyurken sallanmaya başlayınca ben evi cinler falan bastı sanmıştım. zira depremin ne olduğunu bilmiyordum. *

    sonra yorganı kafama çektim okuyorum bildiğim duaları gitsinler diye besmele çekiyorum (kuran kursunda vs besmele çekince şeytan kaçar demişlerdi) yok gitmiyorlar.

    diyorum ulan dayım ne yaptı acaba da bu cinler bastı falan....

    neyse en son annem buldu beni herhalde çok hatırlamıyorum dışarı çıktık.
  • 17
    iş yapanlarda bu şerefsizlik, denetleyenlerde bu karaktersizlik oldukça daha çok sık yaşayacağımız felaketlerden yalnızca birinin tarihi.

    malzemeden çalan, deniz kumuyla ev yapan kişiler ve rüşvet yiyerek bunları onaylayan denetleyenler. soma örnek olsun bizlere işte, aynı şirket termik santral kurma izni alıyor. bir partinin verdiği "madende yaşam odası zorunlu olsun" önergesini başka bir parti, reddediyor.

    her şey müstehak bize. ölen, öldüğüyle kalıyor. insan canı kıymetsiz ne yazık ki.

    hepsinin mekânı cennet olsun.
  • 19
    ben depremi en yoğun şiddetli yaşamış yerlerden olan yalova'da yaşadım. ama benim başıma gelen daha çok trajikomik bir olay. biliyorsunuz deprem 03:02'de başladı. bense tahmini olarak 3'te uyanıp tuvalete gittim. afedersiniz işerken* bir baktım yukarıdan tozlar dökülmeye başladı, ev sallanmaya başladı falan. ben de daha deprem nedir bilmeyen küçük bir çocuk olduğum için evi dozer yıkıyor sanmıştım.*
    belki de o gün tuvalete kalkmış olmam ailenin kurtulmasına sebep oldu çünkü herkes uyuyordu. 4 apartmanlı bir siteydi ve bizim bulunduğumuz hariç hepsi çökmüştü binaların.
  • 22
    vefat eden dostlara, arkadaşlara allah'tan rahmet diliyorum. türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en kara günlerinden biridir.

    gölcük doğumluyum. kavaklı mahallesinde oturuyorduk. * 6 yaşındaydım daha. deprem nedir bilmeyen ben, yan apartmanın göçmesi ile gürültüden gözlerini açmış, babamın apar topar kucaklamasıyla uyanmıştım. elinden tutup merdivenlerden iniyorum, merdivenler çatlıyor. sokaklarda ne yapacağını bilemeyen, can derdine, çocuğunun derdine düşmüş insanlar... allah'ım çok acı.

    aradan 16 yıl geçmiş. masada yanındaki insanların ayaklarını sallamalarını bile istemeyen o günü yaşamış, travmasından hala kurtulamamış insanlar var. benim annem hala ufak bir sarsıntıda gözleri dolup '' oğlum aşağıya inelim nolur nolmaz. '' der.

    deprem kaderdir. o gün ölüm gününse yapacak bir şeyin yoktur. ancak sen ya da yaşadığın ülke bunun önlemini almıyorsa, o iş kaderden çıkar. binlerce insan öldü, 16. 17 ağustos'u andık. yazık günah. hala önlem alınmıyor. alınan vergilerle yollar yapılıyor.

    insan canı bu kadar mı önemsiz be arkadaş ?

    edit:imla.
  • 25
    babamın "dünyanın dört bir tarafından gelen gönüllü yardım ekipleri" cümlesinde ismi geçen yüzlerce kişiden biri olmasından sebep ucundan kıyısından da olsa müdahil olduğumuz, ekran başında sabahtan akşama kadar deprem görüntüleri izledikten sonra geceleyin kabus görerek uyanışımı hayal meyal hatırladığım deprem. 10 yaşındayken bazı şeyleri idrak edemiyorsun, buna belki tezat olacak şekilde bazı korkuları da alt edemiyorsun. babam dahil olduğu ekiple 18 ağustos sabahı istanbul'a inip oradan deprem bölgesine geçmiş; hatta anlattığına göre yurt dışında kampta olup apar topar ülkeye dönen milli takım kafilesine denk gelmişler, bazılarıyla selamlaşma imkanı bulmuş *. bir hafta ya da 10 gün civarı orada kaldıktan sonra geri döndüler, bu sürede bir ya da iki defa kısa telefon görüşmeleri yapabilmiştik sadece. havaalanına karşılamaya gittiğimizde babamı ve çalışma arkadaşlarını, yıllardır tanıdığımız insanlar, tanımakta zorluk çekmiştik. hepsinin tenine soluk bir sarı renk hakim olmuştu, üzerlerine sinmiş o kokunun dağılması bile günler aldı. o zamanlar pek anlam veremesem de babamın dalıp dalıp gitmeleri epey zaman devam etti.

    o 10 yaşın şuursuzluğuyla istedim mi, normalde benim fanatikliğimi fazla desteklemese de yaşadıklarının etkisiyle insafa mı geldi bilinmez; bana ve kardeşime birer galatasaray forması getirmişti babam; şimdi bir bacağım içine zor sığsa da o günlerden yadigar kaldı. o ruh haliyle, o ortamda nereden arayıp buldu bilinmez ama, kendisi bir kilo olup giyer giymez terletmeye başlayan sarı show tv reklamlı pazar malı formamdan sonra çok klastı. aylarca üzerimden çıkarmamıştım. parçalı, sırt tarafının en altında garip bir font ile galatasaray yazan meşhur formalardan...

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)

    allah bir daha böyle bir acı yaşatmasın...

    bu bilgi sözlükte olmalı notu: sade ve sadece kırılan fay hattına düşen bir gece bekçisi dışındaki kayıpların tümünün deprem değil insan faktörü kaynaklı olduğu tarih.
App Store'dan indirin Google Play'den alın