babamın "dünyanın dört bir tarafından gelen gönüllü yardım ekipleri" cümlesinde ismi geçen yüzlerce kişiden biri olmasından sebep ucundan kıyısından da olsa müdahil olduğumuz, ekran başında sabahtan akşama kadar deprem görüntüleri izledikten sonra geceleyin kabus görerek uyanışımı hayal meyal hatırladığım deprem. 10 yaşındayken bazı şeyleri idrak edemiyorsun, buna belki tezat olacak şekilde bazı korkuları da alt edemiyorsun. babam dahil olduğu ekiple 18 ağustos sabahı istanbul'a inip oradan deprem bölgesine geçmiş; hatta anlattığına göre yurt dışında kampta olup apar topar ülkeye dönen milli takım kafilesine denk gelmişler, bazılarıyla selamlaşma imkanı bulmuş
*. bir hafta ya da 10 gün civarı orada kaldıktan sonra geri döndüler, bu sürede bir ya da iki defa kısa telefon görüşmeleri yapabilmiştik sadece. havaalanına karşılamaya gittiğimizde babamı ve çalışma arkadaşlarını, yıllardır tanıdığımız insanlar, tanımakta zorluk çekmiştik. hepsinin tenine soluk bir sarı renk hakim olmuştu, üzerlerine sinmiş o kokunun dağılması bile günler aldı. o zamanlar pek anlam veremesem de babamın dalıp dalıp gitmeleri epey zaman devam etti.
o 10 yaşın şuursuzluğuyla istedim mi, normalde benim fanatikliğimi fazla desteklemese de yaşadıklarının etkisiyle insafa mı geldi bilinmez; bana ve kardeşime birer galatasaray forması getirmişti babam; şimdi bir bacağım içine zor sığsa da o günlerden yadigar kaldı. o ruh haliyle, o ortamda nereden arayıp buldu bilinmez ama, kendisi bir kilo olup giyer giymez terletmeye başlayan sarı show tv reklamlı pazar malı formamdan sonra çok klastı. aylarca üzerimden çıkarmamıştım. parçalı, sırt tarafının en altında garip bir font ile galatasaray yazan meşhur formalardan...
(bkz:
bu da böyle bir anımdır)
allah bir daha böyle bir acı yaşatmasın...
bu bilgi sözlükte olmalı notu: sade ve sadece kırılan fay hattına düşen bir gece bekçisi dışındaki kayıpların tümünün deprem değil insan faktörü kaynaklı olduğu tarih.