• 1380
    hayatımda bir kere maç izlemenin kısmet olduğu stattır. bir çok kez fırsat çıkmasına rağmen genelde maddi nedenlerle ve o zamanlar ankara'da yaşamanın verdiği zorluklarla gidememiştim. en sonunda üniversitede okurken okulumun taraftar grubu ile 26 şubat 2009 galatasaray bordeaux maçına gittim. normalde öğlene kadar uyuyan ben, sabah 05:30 kalkıp bilet sırasına girdim ve ilk kez orada karaborsacılarla içli dışlı olma fırsatı buldum. hasbelkader biletleri aldım. ama biletleri eski açık yerine yeni açıktan alınca arkadaşlarda oluşan üzüntüye pek bir anlam verememiştim. sonuçta maça gidebiliyorduk ve bundan daha önemli ne olabilirdi? neyse vakit geldi, yola çıktık. otobüste ülkeyi kurtardık, biraz kominizim takıldık, molalarda bol bol fotoğraf çektirdik ve tabi bir kaç şişe de yuvarlayıp maç havasına yavaştan girdik. tabi bir an önce stada gitme isteği var içimde. neyse ki çok geç kalmadık ve stada gittik. beraber gittiğim arkadaşım, daha önce stada geldiği için tecrübeliydi ve özellikle bir kaç kez 'bak çok bir şey bekleme. sonuçta eski bir stad.' diyerek beni uyarmıştı. açıkçası çok beklentim de yoktu. sadece senelerce hiç göremeyip hasret kaldığım yerde bir kez olsun maç izlemekti isteğim.

    buraya kadar anlattıklarımın hepsini biraz puslu hatırlarken, o merdivenlerden tribüne ilk kez çıkışımı hiç unutamıyorum. her adımda biraz biraz ışıklar geldi, ardında hafif bir uğultu. kalbim patlamak üzere. gözlerimin dolması. ardından cennetin yer yüzündeki yansıması. saf mutluluğu bir burada bir de eşimde buldum sanırım. herhalde çocuğumu kucağıma aldığımda da böyle bir duygu hissederim. tarifsizdi. o stadın müdavimleri için belki çok sıradan ama benim gibi hasret içinde büyüyenler için unutulmaz bir andı. tabi şansıma maçın efsane bir seyrinin olması benim durumumu taçlandırdı. sanırım bu maçı anlatmam, bunu okuyan renkdaşlara hakaretle eşdeğer olur.

    dönüş yolunda yağmurdan sırılsıklam çorapları benzinlikten aldığımız yenileri ile değiştirmek normalde küfredeceğim bir eylemken bu durumda bir eğlence kaynağı olmuştu. yeni açığın balkonunda yağmur suları biriktiği ve biz de en önde olduğumuz için bu sular hep ayakkabılarımıza dolmuştu. ama sorun değildi. zaten sabri golü atınca korkuluklara çıkmış var gücümle bağırıyordum, hiç bir şey umurumda değildi. ne yağmur ne korkuluklar ne de düşme korkusu. sağ olsun taraftar grubumuzun lideri sırtımdan tutarak düşmemi engelliyordu. belki de ondan bu kadar rahattım :)

    bir daha orada maç izleme şansım olmadı. şans mı dersiniz yoksa kader mi bilemiyorum ama şu an stadın olduğu yere 100 metre mesafede oturuyorum. her gün ilk ve son gidişimi hatırlıyorum. anım o kadar az ki canlı tutmak için çırpınıyorum. o çirkin üçlüyü orada görmek beni üzüyor. ama galatasaray'ın olduğu her yer cennettir diyip her maç ali sami yen arena'da soluğu alıyorum. dindirmesi zor bir hasret benimkisi ama çoğu kişiden daha az hasret barındırdığı da kesin. eminim bu entryi okuyan çoğu kişi ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır.

    ali sami yen sonsuza kadar
App Store'dan indirin Google Play'den alın