377
(bkz: #1527839)
(bkz: #1527844)
(bkz: #1527861)
(bkz: #1527890)
(bkz: #1530472)
(bkz: #1530487)
(bkz: #1531035)
(bkz: #1531056)
(bkz: #1531474)
(bkz: #1531684)
(bkz: #1533212)
(bkz: #1534200)
devam ediyoruz. her zaman olduğu gibi geri dönüşlere teşekkür ederek başlıyoruz. :d yahu yazdıkça yazmışız son entryde de 2024 avrupa şampiyonası başlamadan önce olan birkaç şeyi anlatmayı unutmuşum.
nisan 2024'te medyada dedikodular çıktı. magician kulüp arayışında diye. italya milli takımı ile çalışırken aynı zamanda başka bir takım daha çalıştıracağım söyleniyordu. dedikodular artınca 7 nisan 2024'te basın toplantısı düzenledik. başkan falan herkes toplandı sırayla konuşuyoruz. başkan klasik konuşmaları yapıyor: "arkasındayız, güveniyoruz." falan filan. ben de çıktım elimi kalbime koydum: " aslolan italya'dır." dedim. ooooo alkış kıyamet. kıl gazeteciler bile ayağa kalkıp alkışladı. bağırış çağırış... forza italya sesleri yükseliyor. o güne kadar böyle bir şey duymamışlar nasıl gaza geldiler nasıl gaza geldiler görmeniz lazım. ben de aldım gazı italya'yı dünyanın 1 numarası yapacağız. italyan milleti istedi mi her şeyi yapar. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde azmin zaferiyle kazanacağız diye bağırdım. italya milli marşı ile basın toplantısını bitirdik. 8 nisan 2024'te de hoffenheim'a imza attım. * (u: bu arada yanlış anlaşılmalara karşı şimdiden söyleyeyim; taklide ve kibar mizaha fazla alınmamak lazım, kişisel düşüncelerden ayırmak lazım)
hoffenheim'a can sıkıntısından gittim aslında. ısrarla teklif yapmışlardı. avrupa şampiyonası öncesi de yıllarca boş durduğum için oynama hevesiyle kabul ettim. zaten nisan ayıydı. 1-2 ay takılıp sezonu tamamlayıp istifa edecektim. basın toplantısında da zaten kısa vadeli burada olduğumu belirttim. italya futbol federasyonu ve italyan halkı bu kararıma tepki göstermişti. şampiyonanın hemen öncesi başka takıma gitmem güveni büyük ölçüde sarsmıştı. en son babalar duyar'daki kadir gibi "hallederiz hulya" moduna girmiştim. başımda da başarısız olmamı bekleyen sinirli bir italya halkı kitlesi vardı. kadir'in babası gibi "beceriksiz, becerikkksiiiiz!" diye bağıracaklardı kulağıma. zaten bir kulak arkam kalmıştı azarlanmadık :(
neyse dedik başladık hoffenheim macerasına. ligde 11.ydik ve bitime sadece 5 maç kalmıştı. artık italyanlardan yediğimiz beddualardan mıdır nedir bir baktım kalan 5 maça: önce kendi evimizde bayern munich, sonra deplasmanda bayern leverkusen, sonra evimizde borussia dortmund, sonra deplasmanda hamburg, son hafta da "braunschweig".
çok çok zor bir fikstür vardı önümüzde. e nisan'dayız, transfer yapma şansımız da yok. kadro da almanya'da orta sıralarda oynayacak takım kadrosu. magician'lık yapma zamanıydı. şapkadan bir trickli taktik çıkaracaktık. bir süre düşündükten sonra kafamdaki ruh hastası defans taktiğini hayata geçirmeye karar verdim. hedefimiz: joker'in kalemi yok ettiği gibi rakiplerimizin hücum gücünü yok etmekti: http://www.youtube.com/watch?v=2KX3OriDpgg
analiz ve planlama işini hallettmiştik. takımın ruh halini daha iyi hale getirmek için takım toplantıları, bireysel konuşmalar yapılmıştı. oluşturabilecek en iyi kadro takımın içinden seçilmişti. fikstürdeki rakiplerimizin çoğunu zaten tanıyorduk. analize, taktiğe, planlamaya biraz da "delilik" kattım. taktiklerimiz, mantıklı seçimlerimiz, genel düşüncelerimiz her şekilde anlaşılabilip kontra ile karşılık verilebilirdi. ama delilik? hiçbir mantığa, akla uymayan. belirli bir düzeni ve mantığı olmayan şeyleri başarıyla uygulayabilirsek ne yapabilirlerdi? maçlar başladı. genel bir anlayışımız, mantığımız vardı ama maçın bazı dönemlerinde ne yaptığımızı, ne yapacağımızı biz bile bilmiyorduk ki, rakip nasıl bilebilirdi? değişik taktikler değişik anlayışlarla oynadık maçımızı, rakip daha anlamaya başlamadan başka bir şeye dönüyorduk. tüm düzenleri bozduk. felsefemizi ve anlayışımızı zamanında kemal sunal, oynadığı bir filmde çok güzel belirtmişti "olur, kendime bile söylemem". ve tadaaa! http://img498.yukle.tc/...p?id=2634fikstur.jpg ruh hastası taktiklerimizle 5 maçta gol yemeyip bu zorlu fikstürde 4 galibiyet 1 beraberlik almıştık. ligi 5. bitirmiştik ve bu herkeste büyük şok etkisi yaratmıştı. http://img498.yukle.tc/...d=7166hoffenheim.jpg ayrıca şu da dikkatimi çekti. 5. bitirene bile 35 milyon euro veriliyor: http://img498.yukle.tc/image.php?id=252435m.jpg
kendimize hayran bırakarak bastık istifayı ayrıldık "hoffenheim" takımından ve 2024 avrupa şampiyonası'na odaklandık. bu kısa süreli almanya macerasında kendimi oradaki insanlara o kadar yakın hissetmiştim ki artık "ichbin ichbin" ve "gehen gehen" diye gülüyordum :( (u: mikrofonu eline alıp da selam yollamayan türk henüz görmedim. bu yüzden geleneğimizi devam ettirip buradan umut sarıkaya'ya ve kuzen ahmet abi'ye selamlarımı yolluyorum) *
her şey tamam da, yahu ben bu maç içindeki taktikleri nereden öğrendim, nereden esinlendim? onu da anlatayım: biz ilkokulda 7 erkek 23 kız falandık. sınıf öğretmenimiz beden derslerinde yıllarca halk oyunları provaları veya sınıfta matematik dersi veya rahat!, hazır ol!, sağa dön!, sola dön!, ileri marş, sağa çark, sola çark falan yaptırdı. nadiren de bir tane plastik topu önümüze atar hadi oynayın derdi. daracık alanda 30 kişi, bir tane topun peşinden koşardı. o kadar açtık ki oynamaya hemen saldırırdık sınıfça. kızlar erkekler karışık 30 kişi tek topa saldırırdık. o kadar film izledim haber izledim ben böyle açlık görmedim mk. :( o kadar anında saldırırdık ki; kim hangi takımdan? neresi kale? hangi kale bizim? hiç bilmiyorduk. topu alan sanki tarkan'daki mars'ın kılıcını almışçasına kaçar, diğerleri koku filmindeki gibi üzerine atlardı. orada ayağıma yediğim darbeleri hiçbir yerde yemedim. oradaki kaosu hiçbir yerde görmedim. joker'in de dediği gibi: biz adeta arabayı kovalayan bir köpek gibiydik. biz de topu kovalıyorduk. kovalayan köpeğe arabayı versen ne yapacak? aynen biz de topu aldığımızda ne yapacağımızı bilmiyorduk. çalım atılacak boşluk yok, 30 kişi sana basıyor mk. lan kale bile yok. kale neresi bilmiyoruz, hangisi bizim bilmiyoruz. e pas atsan? takım yok ki takım. kim bizden bilmiyoruz. ondan arabayı kovalayan köpek gibi topu kovalıyorduk. takıma da bu felsefeyi yerleştirdim. maçlar öyle bir hale geliyordu ki sahada bizim sınıfı görüyordum.
ve sonunda geldik haziran 2024'e ve 2024 avrupa şampiyonası'na...
devam edecek...
(bkz: #1527844)
(bkz: #1527861)
(bkz: #1527890)
(bkz: #1530472)
(bkz: #1530487)
(bkz: #1531035)
(bkz: #1531056)
(bkz: #1531474)
(bkz: #1531684)
(bkz: #1533212)
(bkz: #1534200)
devam ediyoruz. her zaman olduğu gibi geri dönüşlere teşekkür ederek başlıyoruz. :d yahu yazdıkça yazmışız son entryde de 2024 avrupa şampiyonası başlamadan önce olan birkaç şeyi anlatmayı unutmuşum.
nisan 2024'te medyada dedikodular çıktı. magician kulüp arayışında diye. italya milli takımı ile çalışırken aynı zamanda başka bir takım daha çalıştıracağım söyleniyordu. dedikodular artınca 7 nisan 2024'te basın toplantısı düzenledik. başkan falan herkes toplandı sırayla konuşuyoruz. başkan klasik konuşmaları yapıyor: "arkasındayız, güveniyoruz." falan filan. ben de çıktım elimi kalbime koydum: " aslolan italya'dır." dedim. ooooo alkış kıyamet. kıl gazeteciler bile ayağa kalkıp alkışladı. bağırış çağırış... forza italya sesleri yükseliyor. o güne kadar böyle bir şey duymamışlar nasıl gaza geldiler nasıl gaza geldiler görmeniz lazım. ben de aldım gazı italya'yı dünyanın 1 numarası yapacağız. italyan milleti istedi mi her şeyi yapar. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde azmin zaferiyle kazanacağız diye bağırdım. italya milli marşı ile basın toplantısını bitirdik. 8 nisan 2024'te de hoffenheim'a imza attım. * (u: bu arada yanlış anlaşılmalara karşı şimdiden söyleyeyim; taklide ve kibar mizaha fazla alınmamak lazım, kişisel düşüncelerden ayırmak lazım)
hoffenheim'a can sıkıntısından gittim aslında. ısrarla teklif yapmışlardı. avrupa şampiyonası öncesi de yıllarca boş durduğum için oynama hevesiyle kabul ettim. zaten nisan ayıydı. 1-2 ay takılıp sezonu tamamlayıp istifa edecektim. basın toplantısında da zaten kısa vadeli burada olduğumu belirttim. italya futbol federasyonu ve italyan halkı bu kararıma tepki göstermişti. şampiyonanın hemen öncesi başka takıma gitmem güveni büyük ölçüde sarsmıştı. en son babalar duyar'daki kadir gibi "hallederiz hulya" moduna girmiştim. başımda da başarısız olmamı bekleyen sinirli bir italya halkı kitlesi vardı. kadir'in babası gibi "beceriksiz, becerikkksiiiiz!" diye bağıracaklardı kulağıma. zaten bir kulak arkam kalmıştı azarlanmadık :(
neyse dedik başladık hoffenheim macerasına. ligde 11.ydik ve bitime sadece 5 maç kalmıştı. artık italyanlardan yediğimiz beddualardan mıdır nedir bir baktım kalan 5 maça: önce kendi evimizde bayern munich, sonra deplasmanda bayern leverkusen, sonra evimizde borussia dortmund, sonra deplasmanda hamburg, son hafta da "braunschweig".
çok çok zor bir fikstür vardı önümüzde. e nisan'dayız, transfer yapma şansımız da yok. kadro da almanya'da orta sıralarda oynayacak takım kadrosu. magician'lık yapma zamanıydı. şapkadan bir trickli taktik çıkaracaktık. bir süre düşündükten sonra kafamdaki ruh hastası defans taktiğini hayata geçirmeye karar verdim. hedefimiz: joker'in kalemi yok ettiği gibi rakiplerimizin hücum gücünü yok etmekti: http://www.youtube.com/watch?v=2KX3OriDpgg
analiz ve planlama işini hallettmiştik. takımın ruh halini daha iyi hale getirmek için takım toplantıları, bireysel konuşmalar yapılmıştı. oluşturabilecek en iyi kadro takımın içinden seçilmişti. fikstürdeki rakiplerimizin çoğunu zaten tanıyorduk. analize, taktiğe, planlamaya biraz da "delilik" kattım. taktiklerimiz, mantıklı seçimlerimiz, genel düşüncelerimiz her şekilde anlaşılabilip kontra ile karşılık verilebilirdi. ama delilik? hiçbir mantığa, akla uymayan. belirli bir düzeni ve mantığı olmayan şeyleri başarıyla uygulayabilirsek ne yapabilirlerdi? maçlar başladı. genel bir anlayışımız, mantığımız vardı ama maçın bazı dönemlerinde ne yaptığımızı, ne yapacağımızı biz bile bilmiyorduk ki, rakip nasıl bilebilirdi? değişik taktikler değişik anlayışlarla oynadık maçımızı, rakip daha anlamaya başlamadan başka bir şeye dönüyorduk. tüm düzenleri bozduk. felsefemizi ve anlayışımızı zamanında kemal sunal, oynadığı bir filmde çok güzel belirtmişti "olur, kendime bile söylemem". ve tadaaa! http://img498.yukle.tc/...p?id=2634fikstur.jpg ruh hastası taktiklerimizle 5 maçta gol yemeyip bu zorlu fikstürde 4 galibiyet 1 beraberlik almıştık. ligi 5. bitirmiştik ve bu herkeste büyük şok etkisi yaratmıştı. http://img498.yukle.tc/...d=7166hoffenheim.jpg ayrıca şu da dikkatimi çekti. 5. bitirene bile 35 milyon euro veriliyor: http://img498.yukle.tc/image.php?id=252435m.jpg
kendimize hayran bırakarak bastık istifayı ayrıldık "hoffenheim" takımından ve 2024 avrupa şampiyonası'na odaklandık. bu kısa süreli almanya macerasında kendimi oradaki insanlara o kadar yakın hissetmiştim ki artık "ichbin ichbin" ve "gehen gehen" diye gülüyordum :( (u: mikrofonu eline alıp da selam yollamayan türk henüz görmedim. bu yüzden geleneğimizi devam ettirip buradan umut sarıkaya'ya ve kuzen ahmet abi'ye selamlarımı yolluyorum) *
her şey tamam da, yahu ben bu maç içindeki taktikleri nereden öğrendim, nereden esinlendim? onu da anlatayım: biz ilkokulda 7 erkek 23 kız falandık. sınıf öğretmenimiz beden derslerinde yıllarca halk oyunları provaları veya sınıfta matematik dersi veya rahat!, hazır ol!, sağa dön!, sola dön!, ileri marş, sağa çark, sola çark falan yaptırdı. nadiren de bir tane plastik topu önümüze atar hadi oynayın derdi. daracık alanda 30 kişi, bir tane topun peşinden koşardı. o kadar açtık ki oynamaya hemen saldırırdık sınıfça. kızlar erkekler karışık 30 kişi tek topa saldırırdık. o kadar film izledim haber izledim ben böyle açlık görmedim mk. :( o kadar anında saldırırdık ki; kim hangi takımdan? neresi kale? hangi kale bizim? hiç bilmiyorduk. topu alan sanki tarkan'daki mars'ın kılıcını almışçasına kaçar, diğerleri koku filmindeki gibi üzerine atlardı. orada ayağıma yediğim darbeleri hiçbir yerde yemedim. oradaki kaosu hiçbir yerde görmedim. joker'in de dediği gibi: biz adeta arabayı kovalayan bir köpek gibiydik. biz de topu kovalıyorduk. kovalayan köpeğe arabayı versen ne yapacak? aynen biz de topu aldığımızda ne yapacağımızı bilmiyorduk. çalım atılacak boşluk yok, 30 kişi sana basıyor mk. lan kale bile yok. kale neresi bilmiyoruz, hangisi bizim bilmiyoruz. e pas atsan? takım yok ki takım. kim bizden bilmiyoruz. ondan arabayı kovalayan köpek gibi topu kovalıyorduk. takıma da bu felsefeyi yerleştirdim. maçlar öyle bir hale geliyordu ki sahada bizim sınıfı görüyordum.
ve sonunda geldik haziran 2024'e ve 2024 avrupa şampiyonası'na...
devam edecek...