26
annemin durduk yere sarfettiği "bu akşam spagetti pişireceğim" lafıyla ilginç bir boyuta taşınan maç. sabahtan, hatta dün akşamdan beri içimde bir yerlerde kocaman bir yumru şeklinde vücut bulmaktadır. kah sebepsiz bir terleme, kah manasız bir mide bulantısı formatında hissettiriyor kendisini. uzunca bir süredir hissettiklerimi doğru düzgün cümleler haline getirebilmek için çabalıyorum ama tam bir tarifi yok sanırım. sezon boyunca beklediğim; sezon başındaki fenerbahçe maçından, geçen sezonki final eşleşmesinden, hatta beretta famila maçından beri hayalini kurduğum 40 dakikadır. şimdi istanbulda olmak, akşam o salondaki binlerin arasında bulunmak vardı diye iç geçiriyorum birkaç gündür. sınavdı, vizeydi, devamsızlıktı, anneydi derken olmadı, olamadı...
esra şencebe çok güzel söylemiş, "bir sezonun emeklerinin karşılığını alma zamanı" diye. yaz aylarından beri yaptıkları tonla antrenmanın, oynanan yüzlerce dakikanın, atılan onlarca sayının; biraz bencillik yapıp taraftarları da katarsam bir istatistik ekranına kilitlenerek geçen maçların, sözlüğe girilen entrylerin, "nasıl olacak abi"lerle geçen bekleyişlerin, herşeye rağmen salona gidip patlatılan gırtlakların karşılığının fazlasıyla alınabileceği bir maçtır.
12 sayı fark ilk anda büyük bir fark gibi görünüyor belki ama ilk maçta o farkın nasıl geldiği, eurocup'ta daha önce oynadığımız eşleşmeler hatırlandığında çok da umutsuz olacak bir durum yok gibi görünüyor. hani "garanti atarız 20 sayı fark, kutlamalara başlayın" diyecek halim yok elbette ama takımımızın daha önce oynadığı maçlar, aldığı sonuçlar bu umuda sahip olma hakkını fazlasıyla veriyor bizlere diye düşünüyorum. yine de bilmiyorum, bilemiyorum...
ama bildiğim, emin olduğum tek konu da sinir bozucu şekilde olan "ilgisizlik"dir. bu ülkede bir basketbol takımının avrupa kupası finali oynayacak olması bile sporla ilgili yayın yapan yazılı/görsel yayın organlarının çoğunda yer bulamıyor, bulduklarında da 1-2 cümleden öteye geçemiyor ne yazık ki. galatasaray "spor kulübü" konulu sözlükte bile "emre bitti sıra arda da" konusu kadar ilgi çekemiyorsa bu maç, söylenecek birşey kalmıyor maalesef...
esra şencebe çok güzel söylemiş, "bir sezonun emeklerinin karşılığını alma zamanı" diye. yaz aylarından beri yaptıkları tonla antrenmanın, oynanan yüzlerce dakikanın, atılan onlarca sayının; biraz bencillik yapıp taraftarları da katarsam bir istatistik ekranına kilitlenerek geçen maçların, sözlüğe girilen entrylerin, "nasıl olacak abi"lerle geçen bekleyişlerin, herşeye rağmen salona gidip patlatılan gırtlakların karşılığının fazlasıyla alınabileceği bir maçtır.
12 sayı fark ilk anda büyük bir fark gibi görünüyor belki ama ilk maçta o farkın nasıl geldiği, eurocup'ta daha önce oynadığımız eşleşmeler hatırlandığında çok da umutsuz olacak bir durum yok gibi görünüyor. hani "garanti atarız 20 sayı fark, kutlamalara başlayın" diyecek halim yok elbette ama takımımızın daha önce oynadığı maçlar, aldığı sonuçlar bu umuda sahip olma hakkını fazlasıyla veriyor bizlere diye düşünüyorum. yine de bilmiyorum, bilemiyorum...
ama bildiğim, emin olduğum tek konu da sinir bozucu şekilde olan "ilgisizlik"dir. bu ülkede bir basketbol takımının avrupa kupası finali oynayacak olması bile sporla ilgili yayın yapan yazılı/görsel yayın organlarının çoğunda yer bulamıyor, bulduklarında da 1-2 cümleden öteye geçemiyor ne yazık ki. galatasaray "spor kulübü" konulu sözlükte bile "emre bitti sıra arda da" konusu kadar ilgi çekemiyorsa bu maç, söylenecek birşey kalmıyor maalesef...