1988-89 UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası 2. Eleme Turu Rövanş Maçı
13:30 Ali Sami Yen Stadyumu
5 - 0
  • 7
    bu maç seksen küsür doğumlu çocuklara galatasaraylılığın ne demek olduğunu öğreten maçtır. o zamana kadar da çocuk aklıyla galatasaraylıyım ben diyordum. ama bu maçtan sonra bir galatasaraylı gibi hissetmeye de başladım.

    bu maçla galatasaray şampiyon kulüpler kupasında çeyrek finale çıktı. bugün bakıldığında çok da önemli bir başarı değil. zira bu maçtan sonra uefa kupası, süper kupa aldık, şampiyonlar liginde yenmedik takım bırakmadık. ama benim kendi kişisel tarihimde hepsi fasa fiso. galatasaray tarihindeki en büyük başarı neuchatel xamax'ı 5-0 yenmesidir. artık takım şampiyonlar ligi şampiyonu da olsa o başarıyı aşamaz, o hazzın daha büyüğünü yaşatamaz.

    (bkz: ilk goz agrisi)
    (bkz: ilk ask)
  • 160
    ali sami yen stadına yürüyerek 1 km en fazla uzakta kalan o zaman ki evimizde camı açarak tv ile beraber gol seslerini staddan dinlediğim maçtır.

    inlemişti stadın etrafında epey bir alan, müthiş keyifli bir gündü. 80ler ve 90lar o kadar ekonomik krize rağmen insanların hala gülebildiği keyif alabildiği yıllardı. 21. yüzyıl maalesef zehir oldu buralara...
  • 189
    bu final yolunda aldığımız efsane galibiyetten sonra monaco'yu geçmiş, yarı finalde hagili ştau bükreş'e elenmiştik. gerçi o sezon ştau da kupayı alamadı. hagi de biz de yarı yolda kaldık yani.

    sonra hagi'yle galatasaray bir araya gelip el ele uefa kupası'nı kazandılar. hagi yıllar evvel bizi şkk'den edişinin tazminatını da ödemiş oldu.

    (bkz: 5 nisan 1989 steaua bükreş galatasaray maçı)
  • 128
    galatasarayli olmami saglayan maçlardan bir tanesidir efenim. neuchatel xamax, rapid wien kupa galipleri, monaco ile köln'de oynana $ampiyon kulüpler kupasi..

    hey gidi hey. bu maçlarin tümünün vhs kasette kayitli olup, evimin bir kö$esinden sakladigimi söylemi$miydim?

    peder fanatik. öyle çocuklugumda çizgi film falan izleyerek büyümedim ben. adam resmen beynimi yikami$. günde 3 ögün xamax-gs maçi, sonra ak$ama maçin degerlendirmesi. ulan bikmiyormu$um be. dün gibi hatirliyorum. 2 çizgi film izlesem, sikilip, 3.ye koyuyodum bu maçlardan birini.

    3 aylik yaz tatilini isviçre'de geçiriyorduk karde$imle. anne baba çali$iyor, erkenden kalkip kahvalti yaptiktan sonra oturuyoduk tv'nin ba$ina. o yillarda türk kanallari yoktu trt'nin haricinde. 90da magic box (star1) çikmi$ti falan.

    80ler, 90lar güzel yillardi bunlar. o yillardan geriye güzel $ey kalmadi pek.. *
  • 14
    bendeniz jupp'un , galatasaray aşkına düşüşünün "resmi kabul edilen" tarihidir... yeniden doğuşum,ikinci doğumgünümdür.
    bir maçla aslan olmadık elbette.o maçın öncesinde cimboma göz kırpan hareketlerim,galatasaraylı olduğumu belli eden bir aslanlık sergiliyormuşum.bunu da bjklı olan peder beyin, ilk maçta beni kızdırmasından anlıyorum.yoksa niye uğraşsın adam el kadar çocukla?

    üzüntümü hala hatırlarım 0-3 biten ilk maçtan sonra.hatta bize gol atan bir xamax oyuncusunun reklam panosunu teperek yaptığı kutlama bile aklımdadır.aslan olacağımız varmış ki, bendenizde bir sahiplenme bir coşku,"kaç kaç biterse yeneriz?" gibi çocuksu sorular vs.vs...

    velhasıl başta da dediğim gibi, "cimbomluyum,cimbomluyum" diye zıplayan çocuktan, galatasaraylı çocuğa geçişimdir xamax'la oynanan rövanş maçı.5-0 kazanmasaydık da aslan olurduk ama hızlı oldu ,güzel oldu. aşk, mabedine; mabet, ruhuna;ruh da 6 yaşındaki bir çocuğun bedenine kavuşmuş oldu erkenden.ne güzelsin sen galatasaray...
  • 16
    bu maçtan önceki lig maçında ali sami yende (altay maçıydı sanırım) sürekli olarak

    nöşetele nöşetele nöşetele nöşetele nöşetele nöşetele beş
    (lay layl lay lara lay lara ha- kan şü-kür melodisiyle)
    tezahüratının söylenmiştir. inanmıştı herkes. daha lise 2 deydim. okuldan kaçıp sabahın köründe gidip ancak kaynak yaparak maça girebilmiştim. 1987 sezonun son maçı eskişehir maçından sonra gördüğüm en kalabalık maçtı. tezahürat yapmak için kolunuzu bile zor kaldırıyordunuz açık tribünde.
    ordaydım ulan, canlı canlı seyrettim diyen şanslı kişilerdenim.
  • 118
    ali sami yen denilince özellikler babalarımızın neslinin saydığı ilk 3 maçtan birisidir.

    galatasaray'ın türk futbolunun avrupa'daki makus talihini değiştiren türk spronun kilometre taşı niteliğindeki maçtır.

    o gün eğer yanlış bilmiyorsam 37 bin aşkın kişi ali sami yen'i hınca hınç doldurmuş ali sami yen atmosferinin avrupa'da nam salmasını sağlayan maçlardandır.

    ben yetişemedim o devirlere babam anlatır. o zaman alp yalman yayın ihalesini satmamış herkesin stada gelmesini istemişti. şimdi bu kararı yorumlamayacağım.

    o yüzden maçın sadece radyo yayını varmış. kendisi 65'lidir bu arada o gün köyün kahvesinde adım atacak yer yokken bile camın bir köşesinde sıkışarak duman altı bir ortamda maçı dinlediğini anlatır. ilginç güzelliklerden birisi de o maçın ortamı aynı tribün gibiymiş. topu kapınca alkış top rakipteyken ''hadi ulan basın, alın şu topu'' gibi naralar yükselirken top kaleye yaklaşırken ise kahvede bir uğultu yükseldiğini anlatır. ''hadi oğlum hadi lan yürü'' şeklinde. özellikle videolarda ünlü olmuş. o maçtaki 5. golden bile o maçı radyodan anlatan abimizin maçı ne kadar hissederek anlattığını anlayabiliriz. düşünün tüm türkiye o radyodaki adam kadar heyecanlı istekli coşkulu...

    dinlerken yazarken hep beni zorlayan şeyler bunlar. çok özel şeyler, bilmiyorum ama ali sami yen çok başkaydın be :(((
  • 145
    türk futbolunun makus talihinin delik deşik olduğu, galatasaray'ın yükselme devrini başlatan efsanevi maç.

    levent özçelik'in beşinci goldeki efsanevi radyo anlatımı dünyanın en güzel cinneti olabilir. yaş geldi 30'a dayandı hala daha dinlerken gözümden yaş geliyor. haziran 1989 doğumlu olduğumu göz önüne alınca da bu maç gözüme bir başka görünüyor açıkçası...
  • 138
    8 mart 2017 barcelona paris saint germain maçından sonra akillara gelen müsabakadir.

    hem de öyle uyduruktan penalti falan da yok. söke söke! yirta yirta! bileginin hakkiyla!

    $imdi 8-9 ya$larina bir çocuk dü$ünün. babasi 3-0 ve 5-0lik nö$atel maçlarini vhs kasede çekmi$ olsun ve bu çocuk yilba$i ve yaz tatillerini çizgi film seyretmek yerine bu maçlari izleyerek geçirmi$ olsun. *
  • 55
    galatasaray - neuchatel xamax 5-0 içimde uktedir

    bugünlerde içimde ukde kalan maçları yazıyorum, aklımızdaki safraları atalım da yeni sezona format atılmış halde girelim.

    galatasarayın efsane maçlarından biridir. içimde ukde olmasının sebebi, bilinenin aksine tribünde olmamamdır, neyazık ki. düşünsenize fenerli mehmet demirkol bile tribündeymiş, ben yokum. 1.000 kişinin gittiği balkan kupası maçına bile okuldan kaçıp giden ben, nöşetel maçında yokum, adalet mi bu?

    okuldan atılmıştım, af çıkana kadar pederlerin yanında edirne'de bir okula girdim, maksat zaman geçsin. bir dolu maça edirne'den kalkıp gelmeme rağmen bu maça gelemedim. neymiş sınav varmış, yemişim sınavını aslında, zaten istanbul'da da bu yüzden atılmıştım. ama işte pederin yanında olunca olmuyor. sınava girilecek gir. halbuki halı saha turnuvası için, arkadaşlarla rakı içmek için bile istanbul yollarına düşmüştüm. sınav. bir kere daha adalet mi bu?

    ilk maçta hiç de kötü oynamamıştık ya da gol yemediğimiz için bana öyle geliyor, iyi hatırlamıyorum şimdi, normaldir 23 yıl geçmiş üstünden.

    ikinci devre golü yedik sonra yine direnç başladı. takımın bütün direncini kıran pkk'lıların ikide bir sahaya girmesiydi. o zamanlar avrupa henüz pkk'nın nasıl bir bela olduğunu bilmiyordu, şimdiki gibi falan bile değildi yani. kafalarına göre sahaya dalarlar, polis stad dışına çıkarır, konu kapanırdı. bu maçta sahaya giren pkk'lı yavşaklar takımın bütün direncini, moralini aldı götürdü.
    takım ilk golden sonra toparlandı, ama son 10 dakika mıydı neydi simoviç'in olduğu kale arkası yine karıştı. yine birileri sahaya girdi, bir polis köpeği simo'ya saldırdı, simo kaçtı falan. ama simo'da bet beniz attı. bacaklarının titrediğini görebiliyorduk.
    takım asıl bundan sonra dağıldı. 1-0 bitecek maç 3-0 bitti. çok gergin, lanet ve üzücü bir gündü. aynı zamanda sinirden, hırsımızdan delirecek gibiydik. maç sonrasında gördük ki, bütün takım bizle aynı şeyleri hissediyordu. ve mustafa denizli'nin kehanetlerinin başlıngıcına şahit olduk. “biz bunlara ali sami yen'de 5 atarız”. baba sen ne yaptın ya. çok dalga geçen oldu, inanmayan oldu. galatasaray taraftarındaki hırsın futbol takımında olduğunu görüyorduk.

    istanbul'daki maç ve sonrası türk futbol tarihinin dönemeci olacaktı, hiç birimiz böyle bir kederin içinde olduğumuzu bilmiyorduk elbette.
    nöşetel'e top göstermeden 5-0 aldı maçı galatasaray. şampiyon kulüpler kupasında çeyrek finale çıkmıştık. efsane videolar çıktı bu maçtan. hatta bunların en güzeli; gollerin görüntülerinin üstüne levent özçelik'in radyodan alınan sesiyle yapılan videodur.
    işte ben o levent özçelik'in sesinden maçı canlı dinledim. zaten tribüne gitmeyen herkes sadece radyodan dinleyebildi. mustafa denizli maçı tv'nin vermesini istememişti, tribündeki kalabalığı risk etmek istemiyordu. yine haklı çıktı.
    aslında maçı tam da dinledim sayılmaz. sınava girmeden önce temizlikçinin odasında el radyosundan biraz dinledim, gol mol yoktu. sınava girdim, gürültüler geldi falan. hocaya sordum, “sorulara bak, boş ver maçı” dedi. ulan peder olmayacaktı ki ben sana gününü gösterecektim. neyse, yine gürültü falan geldi. meraktan ölüyorum, kağıdı verip çıkıcam, hoca kağıdı almadı, pedere söylerim falan dedi. vay anasını, herif kaşınıyor arkadaş. geri döndüm, çabuk çabuk soruları bitirdim, hoca baktı “tamam” dedi, çıktım. (75 mi ne aldım o sınavdan).
    temizlikçinin odasına girdim, “kaç kaç” , “3-0” . “ulan seni öldürürüm, dalga mı geçiyosun” lan diye herife bi saldırdım, duvara yapıştırdım. koşup gelip adamı elimden aldılar. nooluyo falan derken ben zaten radyoyu kapmış, kulağıma dayamıştım bile. bir de baktım adam haklı beyler !!! maçı sonuna kadar dinledim.
    peder adamını göndermiş, gidin bakın şu çocuk nerelerde, niye gelmedi, maçtan haberi var mı diye. ondan sonrası tufan zaten. kampüste her önüne gelen tebrik ediyor, sarılıyor falan. vay anasını herkesin bu kadar galatasaray manyağı olduğumu bilmesi ilginç, nasıl bir imaj çizdiysem artık. pedere gittim, uçuyor adam. neredeyse rektörlük binasına galatasaray bayrağı asacak, o kadar sevinçli. rektör-mektör umurunda değil.

    gece tura çıktık. çıkmaz olaydık, burnumdan geldi. arabayı ben kullandım, milim milim giderken arkadaşlar camlarda bayrak sallıyor, bağırıyor falan ben bir ayak debyajda bir ayak gazda diğer ayak frende (bu tam olmadı galiba). öğrenmiş olmama rağmen monaco maçında aynısı yine başıma geldi. siz siz olun konvoya girerseniz arabayı siz kullanmayın, adam hem çok yoruluyor hem de hiç zevk alamıyor, aman diyim.

    sevincimiz kısa sürdü tabii. maçın sonlarına doğru numaralıdan nöşetelli bir oyuncunun alnına para mı, çakmak mı öyle bir şey geldi. biraz kanadı. hani hatırlarsınız, gerets'in kadıköyde alnı kanamıştı, gerets'in yarasının 10'da 1'i kadar bir kanama olmuştu. maçtan 2-3 gün sonra uefa maçın iptal edildiğini, yeniden oynanacağını açıkladı. ve kıyamet koptu.
    uefa e-mail, pardon faks ve telefon yağmuruna tutuldu. kulüp dünya sporu konusunda uzman bir avukatla anlaştı, turgut özal dahil bütün türk diplomatları, türk iş adamları bile devreye girdi. bunların içinde ali şen de vardı. ama fenerli basın o zaman da fenerliydi ve bunu ali şen tek başına galatasaray'ı kurtarmış gibi yazdılar, adiler.
    sonunda baskılara dayanamayan uefa maçı tescil etti. bize 1 maç başka ülkede, 1 maç işte ne bileyim istanbul'a 400 km. azakta oynama cezası verdi. ikinci monaco maçını almanya'da ve steau maçını izmir'de oynama sebebimiz buydu.

    türk futbolu ve hatta türkiye ne zaman başını kaldırsa kafamıza kürekle vururlar ya, işte bu maç da bunun örneklerinden biridir. ama bu sefer yemedi.

    edit : uefa'da galatasaray'ı savunan avukat federal alman* rauball.
App Store'dan indirin Google Play'den alın