yazıya böyle başlamak istemezdim ancak galatasaray’ın özellikle de ilk yarısında inanılmaz güzel oynadığı bir maçtan sonra yapılan, tahammül sınırlarının çok ötesinde bulduğum “skor yorumculuğu”nu eleştirmeden geçemeyeceğim. maç
8 mart 2020 sivasspor galatasaray maçı bugün tek farkla dahi olsa galatasaray lehine bitseydi, hemen herkes takımın ne kadar muhteşem bir iş çıkarttığından, terim’in rakibi süper analiz ettiğinden, seri’nin lemina’nın, feghouli’nin takımı sırtladığından bahsedecekti. ki ortaya konan futbola baktığımızda galatasaray’ın kazanması hatta ve hatta sivasspor’a fark atması hiç şaşırtıcı olmazdı. peki ne oldu? o üçüncü gol rakip kaleye girmediği için tüm 90 dakika galatasaray kötü oynadı, terim maçı verdi, seri zaten futbolcu değildi, onyekuru da ritmini bulamadı oldu...
bu konuya daha sonra döneceğim, maça geçecek olursak açıkçası oyuna başlangıç formatımız hiç doğru değildi. ligin başından beri ısrarla söylediğim bir şey var, seri’nin savunma önünde kullanılması gerekiyor. çünkü seri’yi santranın ötesine attığınız zaman oyuncu burada dört beş rakip oyuncu arasında eziliyor, fiziksel defoları ortaya çıkıyor ve oyun yönlendirmedeki yeteneğini sergileyemiyor. galatasaray’ın ilk yarının son maçından bu maça dek yaptığı galibiyet serisinin kilit noktalarından biri seri’nin savunma önüne, “daha az rakip oyuncunun bulunduğu bir bölgeye” çekilmesiydi. bununla birlikte seri takıma kontratak becerisi sağladı ve yarattığı pas trafiği ile takımın baskın oyun oynamasının temelini oluşturdu. sivas karşısında ise fatih terim lemina’yı seri’nin alışık olduğumuz yerinde, seri’yi ise daha önde başlattı. böyle olunca, seri yine tüm sihrini yitirdi ve merkezde kayboldu. sivas taraftarının yarattığı atmosfer ve sivassporlu futbolcuların coşkulu oyunu ile birlikte de kaçınılmaz bir şekilde galatasaray çok erken gol yedi. dediğim gibi, bu erken golde en büyük faktör seri ve lemina’nın saha konumlarında değilikliğe gidilmesi ve hatalı konumlandırılmalarıydı. takım lemina’nın savunma önünde yer aldığı 4-1-4-1 ile sivasspor’un mert hakan-yatabare’li 4-4-2’sine karşı ilk on beş yirmi dakika çok zorlanınca ve geriye de düşünce, fatih hoca acil bir değişikliğe giderek lemina’yı stoperler arasına attı ve seri’yi savunma önüne çekti.
bakın burası çokomelli. bu hamle takıma neler kazandırdı?
1. çift forvetli rakibin ön alan baskısı, lemina’nın da savunma hattına girmesiyle sekteye uğratıldı.
2. seri merkezdeki boğuşmacadan kurtuldu ve nispeten daha boş bir alanda konumlandı. deyim yerindeyse oyuna bu hamleyle girdi.
3. lemina dribbling becerisi ile, seri top tekniği ile galatasaray’ın arka tarafındaki pas trafiğini aktive etti ve sivasspor yorulmamak amacıyla hücum hattını geriye çekmek zorunda kaldı.
tamam, fatih terim’in oyuna başlangıç tercihleri yanlıştı ancak yaptığı bu erken hamleyle birden maçın seyrini değiştirmeyi başardı. ilk devre dakika 20’den sonra maçın tek hakimi galatasaray’dı. ama daha hamleler burada bitmedi. galatasaray ataklarda, donk-lemina-marcao geri üçlülü 3–1-4-2 yerleşimine geçti. onyekuru falcao’nun yanında ikinci forvet oldu. burada amaç oldukça ağır appindangoye-caner osmanpaşa ikilisini onyekuru’nun savunma arkasına yapacağı koşularla bozmaktı ve öyle de oldu. hatta bu hamle o kadar çok işledi ki sivasspor belki de sezon boyunca oyun bakımından en çok ezildiği periyodu geçirdi dakika 20-30 arası.
galatasaray’ın iki doğru hamlesiyle oyunun değiştiğini gören rıza çalımbay da karşı bir hamle yaptı. savunmada falcao-onyekuru karşısında appindangoye ve caner ikilisinin yetersiz kaldığını görünce kendisi de fatih hoca gibi orta sahadan bir oyuncuyu stoperlerin arasına çekti. bu değişiklikle savunmada 3’e 2 sayısal üstünlük kuran sivas, bizim yaklaşık 10 dakikalık fırtınamızı
biraz da olsa kesti ve maçı dengeler gibi oldu.
rıza hocanın hamlesi çok doğruydu, ama fatih hoca yine oyunun şifresini kırdı ve bu kez igor tudor döneminde tolga ciğerci üzerinden çok sık gördüğümüz bir varyasyonla ikinci golü bulmayı başardı. hatırlarsak tudor sol açıkta tolga’yı kullanıyor ve takımın genellikle sağdan hücum etmesini istiyordu. ısrarla sağdan hücum eden galatasaray’a karşı solunu kapatmaya alışan rakip savunma üzerine, rakibin sağından bizim solumuzdan tolga ceza sahasına koşuyor ve golü atıyordu. yani olay savunma oyuncularını şaşırtmak, gafil avlamaktı. galatasaray bunu bu kez feghouli ile yaptı. sivas bizim soldan onyekuru üzerinden hücum etmemize alışmıştı ve fatih hoca da ceza sahasına ters kanattan feghouli’yi soktu. zaten ağır olan sivas tandemi tüm dikkatini sağlarındaki onyekuru’ya vermişti, sollarından feghouli koşu yapınca onu bomboş bıraktılar ve fatih terim’in bu oyun görüşüyle galatasaray ikinci golü de buldu.
ikinci yarıda ise yine maç başı düzenlere döndü iki takım da. yine benzer biçimde sivasspor hakimiyeti vardı bu süre içinde. artan baskıyla tartışmalı bir penaltı yoluyla sivas’ın golü geldi. penaltı pozisyonuna gelecek olursak mete kalkavan’ı hiç mi hiç beğenmeyen biri olarak açık konuşmak gerekirse hakemin kararına bir eleştiri getirmem zira bir gün önce trabzon aleyhine neredeyse birebir pozisyon faul olarak değerlendirilmiş ve trabzonspor da şiddetle tepki göstermişken aksi bir karar veremezdi. hatta öyle ki kalkavan penaltıyı vermese belki galatasaray daha zararlı çıkardı çünkü çok büyük bir ayaklanma olacaktı trabzon tarafından tff ve hakemlere karşı. kısacası hakemin penaltı kararını anlayışla karşılayabilirim ancak pozisyonun penaltı olduğunu düşünmüyorum. futbolda temas var mı yok mudan sonra bakılması gereken bir şey vardır, o da temasın şiddetidir. burada temas vardı ancak şiddeti bir faul düzeyinde değildi. maçın devamında ise her iki takım da ilk yarı yaptığı hamlelerin benzerlerini yaptı. galatasaray daha hakimdi.
antiparantez bu maç özelinde bir şeye daha değinmek istiyorum. daha önceki yazılarımda galatasaray’ın çift forvetli rakiplere alışık olmadığını ve mevcut oyun planının çift forvete karşı sekteye uğrayabileceğini söylemiştim ki sivas karşısında ilk ciddi çift forvet sınavını verdi galatasaray. dörtlü savunma periyodunda çok kötü bir sınav verdik çift forvete karşı ancak donk-lemina-marcao savunma merkezine geçtikten sonra zafiyetimizi sonlandırmayı da başardık. yine de sistemimizin bu yönünün, yani ön alan baskısı yüksek olan takımlara karşı oyununun geliştirilmesi kesinlikle gerekiyor. ki bu maçı iyi analiz eden her rakip bu saatten sonra galatasaray’a karşı çift forvetle çıkar. fatih hocanın bu noktayı kaçırmaması şart.
yani işin sonuna baktığımızda oldukça iyi oynayan bir takım ile maç içinde çok doğru hamleler yapan bir fatih terim izledik sivas karşısında. kazanılabilir miydi? çok rahat kazanılabilirdi. üstelik sivasspor da gerçekten çok iyi ve doğru bir oyun oynadı. ama ne var ki maç 2-2 sonlanınca sanki çok kötü oynamışız, 8 maçlık seri bir tesadüfmüş vesaire gibi bir ortam oluşturuluyor. katılmıyorum. galatasaray’ın teknik anlamda bugün iki küçük periyotta hatası oldu, onlar da her iki devrenin ilk on dakikalarıydı. bu süre dışındaki her an doğru işler yaptık ve güzel bir performans sergiledik. böyle bir sivas’a karşı ligin üst sıralarındaki çoğu takım fark yerdi.
takımın güzel oyunu mutlu etti, skor ise kötü oldu. şu an başakşehir’i geçmek, bir hafta önceki tabloda trabzon’u geçmekten zor hale geldi. yine de şampiyonluğun favorisi biziz. kazanacağız.