2011-12 EuroLeague D Grubu 8.Hafta Maçı
20:00 Abdi İpekçi Spor Salonu
63 - 67
  • 78
    pota arkasında takım elbiseli iki amcanın ayağa kalkanı oturttuğu ve herkesi deli ettiği maç. afedersiniz ama nasıl bi zihniyetiniz var da o takım elbiselerle maça gelip bir de takımı ateşleyen taraftarı susturmaya çalışırsınız ya. bende 1,88 boy var allah'tan oturarak bile önümde ayakta duranlar görüşümü etkilemiyor da yanımdakiler de birşey diyemediler yaşlı başlı adama.

    maça gelirsek bizde hep birşey eksik arkadaş. mücadele dersen var ama şöyle alıp sırtlayacak hiçkimse yok takımda. girerse coşuyor girmezse hemen çöküyoruz. maç içinde iki takımın da yaptığı seriler başka türlü izah edilemez zaten. bu arada furkan'ı daha 3.periyotun başında pasifize eden hakem triosuna da diyecek lafım yok. onca hatalı yürümeyi görme ama en ufak temasda gencecik adamın kenara gitmesini sağla.

    ayrıca haluk yıldırım; adamsın!
  • 80
    takım elbiselerle gelip bir dakika oturmadan takımımızı desteklediğimiz maçtır.

    yukarılarda mevzusu geçtiği için belirtiyorum, bazı arkadaşlarımız takım elbise-maç olayına kafayı fazlaca takmış durumda.

    oraya o şekilde gelen adamlar da emin olun bayılmıyordur o duruma. efil efil formalarla gelmeyi herkes ister de, çarşamba akşamı saat 8 e maç koyarsan, istanbul trafiğinde bırak üstünü değiştirmeyi zaten zar zor atabilirsin kendini salona.

    öğrenci evinde miskin miskin 5 e kadar yatıp, sikin daşşağına denk takılmaya benzemiyor maalesef. hayat bu.
  • 81
    kesin galip geleceğimizi düşündüğüm fakat fena yanıldığım maç.rakibin en önemli oyuncularının olmadığı bu maçı kaybetmek takımın kendisine olan özgüvenini zedelediği gibi taraftarın da top 16 yolunda takıma olan güvenini gözden geçirmesine sebep olmuştur.

    zaza gittikten sonra b planı olarak sertaç şanlı'yı takıma döndürmek açıkça gözükmüştür ki top 16 için yeterli olmayacaktır.çünkü top 16 da karşımızda union ve prokom gibi takımlar olmayacaktır.umarım yönetim transfer yapmama kararını gözden geçirir ve biz de siena yenilgisinin hayırlara vesile olduğunu görürüz.
  • 82
    takımın mücadelesi, oyun anlayışı her şeyiyle süper. ama nedense maçın kırılma anlarında öyle basit hatalar yapıyoruz ki rakibe yok kardeş gel sen de maça ortak ol diyoruz her seferinde.

    dün akşam ki maçta mesela maçın son anlarında önce furkanın sonra lakoviçin yaptığı top kayıpları maçı bitirmişti zaten.

    bir de bu takımın en büyük sorunu 4 numaradan istediğimiz verimi alamayışımız. songalia ne yazık ki yılın bidonu olmaya doğru gidiyor. spiker bile dayanamadı bir pozisyonda nihayet songaliadan olumlu bir hareket geldi en sonunda gibi bir şeyler dedi. shumpert ilk basketini soktuğunda 5 tane bomboş şut kaçırmıştı. geriye bir cevher kalıyor, cevher benim çok tuttuğum bir oyuncu, hırsı, boş şutları cezalandırması çok iyi. ama nedense barcelona maçından sonra aldığı dakikalar çok azalmaya başladı.songalia yerine 10 kere tercih ederim.

    kazanacağımızı düşündüğüm bir maçtı. özellikle 3. çeyreğin başında fark 9 olduğunda aha dedim koyduk çocuğu. herifler 18-2 ile geri geldiler. velhasıl yazık oldu, bizden daha iyi takımlara karşı galibiyet alamamamız top 16'da bizi psikolojik olarak sıkıntıya sokabilir.

    bir parantez de haluk için, sen ne yaptın kaptan ya. bir pozisyonda rakip fast breaktan 3 lük sokacakken topsuz alanda öyle güzel bir faul yaptı ki, işte dedim tecrübe böyle bir şey. sana helal olsun.

    son bir parantez de taraftar için, ulan hepinizle gurur duydum akşam be. hepinize helal olsun.
  • 85
    üzücü bir mağlubiyet diyerek başlayayım söze. hemen hemen her seferinde dile getiriyoruz, bu takım kısa zamanda büyük işler başardı ve gelinen noktada euroleague 2010-2011 sezonu üçüncüsü olan montepaschi siena'yı elimizden kaçırdığımız için üzülüyoruz. ama nasıl üzülmeyelim ki, maçın genelinde başa baş bir oyun ortaya koyuyoruz, müthiş taraftarımızla rakibi baskı altına alıyoruz, hakettiğimiz galibiyeti ise yaptığımız küçük hatalar sebebi ile kaçırıyoruz. o akşam, salonu dolduran 10 bini aşkın taraftarımız ile top 16 biletini almak muazzam olacaktı; bunun için biraz daha beklemek zorunda kaldık.

    maçın istatistikleri ile ilgili tabloya baktığımızda ise şunu görüyoruz;

    iki sayılık atışlarda yüzde olarak siena'nın (%51) aşağısında kalsak da (%48) onlardan 2 fazla şut sokmuşuz (19-17). üç sayılık atışlarda iki takım da 5 isabet bulurken %26'lık yüzdemiz ile siena'dan (%20) daha iyi bir performans ortaya koymuşuz. ribaundlarda da yine italyan ekibe 38-36 üstünlük kurmuşuz. keza siena'dan 4 kez fazla olmak üzere toplamda 9 top çalmışız. peki neden kaybettik ?

    * serbest atışlardaki düşük yüzdemiz temel sebep bana göre. özellikle andric 9 kez gittiği çizgiden 4 isabet buldu. takım olarak da 10/19 isabet ve %52 oran ile tamamladık. siena ise bizden 2 kez daha fazla çizgiye giderek 8 fazla sayı çıkardı. andric'in maçtaki genel performansı iyi olsa da serbest atışlara özel olarak çalışması önümüzdeki maçlar için önemli.

    * shipp'in yokluğunu da fazlasıyla hissettik. euroleague'de bu sezon yanlış hatırlamıyorsam henüz süre almayan kaptanımız haluk yıldırım, bu maçta 20 dakikaya yakın parkede kaldı. bu süre zarfında elinden geleni vermiş olsa da shipp'ten alacağımız katkı bu maçta bizi galibiyete uzandırabilirdi.

    maçta hatırladığım bir ara 41-32 üstün durumda olduğumuzdu. bu andan sonra da hücumda durmuş ve sayı üretme sıkıntısı içine girmiştik. bu süreç sonunda da hatırladığım skor 50-43 siena lehineydi; 18-2'lik berbat bir seri. tüm bunlara rağmen maçı alacak noktaya da gelmiştik son dakikalarda. önce furkan sonra da jaka'nın yaptığı top kayıpları buna engel oldu. o anlarda daha sakin kalmalıyız. ayrıca furkan da faul problemi yüzünden bu maçta yalnızca 11 dakika oynayabildi. insan da ister istemez nba'de lokavt biraz daha geç bitseydi diyor, zaza olsaydı şu an top 16'yı garantilemiş olabilirdik.

    maç sonunda yenilsek de yensek de şu bir gerçek ki salonda yerini alan her bir taraftar keyifli bir akşam geçiriyor. abdi ipekçi'de yaşadığımız euroleague geceleri festival alanlarından farksız oluyor bizler için. hafızalardan çıkmayacak tribünün şovunun yaşandığı barcelona maçının ardından bu maçta da bayrak şov vardı. bu eşsiz atmosfer sayesinde adımızdan söz ettiriyoruz, ilk kez katıldığımız euroleague'de şimdiden önemli bir yer ettik bana göre. bayrak şovun yapıldığı esnada mikrofonun başındaki arkadaşımız bayrakların sahiplerine teslim edilmesini rica ederken ''daha çok maçımız var'' demişti.

    gerçekten öyle,
    daha çok maçımız var.
  • 86
    öncelikle sözlükteki yazarları dinleyerek mecidiyeköy metrobüs - topkapı - dolmuş yapıp abdi ipekçiye ulaştık. ancak topkapıdan önce edirnekapıya gittik yanlışlıkla. topkapı / edirnekapı farketmedik hiç. metrobüsler de tıklım tıklım olduğu için ulaşım zor oldu, ikinci çeyrek 08.02'de girdik salona. neyse. notlarım :

    - taraftar desteği iyiydi, gayet iyi bir bütünleşme oldu takımla.

    - songaila ve shumpert'tan istediğimiz verimi alamadık, cevher niye hiç denenmedi anlamadım.

    - ender çok fazla süre alamadı. ceza şutlarını sokmakta daha iyi olabilirdi, hocanın bir bildiği vardır elbet.

    - gordon gibi bir isme sahip olduğumuz için çok şanslıyız, umarım kendisi uzun süre bu performansını parçalıyla sürdürür.

    - lakoviç gerçekten çok iyiydi, umarım bu performansı sürer.

    - çok fazla üçlük ve serbest atış kaçırdık. lakoviç iki tane kaçırdı daha ne olsun.

    not : olimpija maçında da seninleyiz yenilmez armada !
  • 87
    euroleague kuraları çekildiği gün bu maça gitmeliyim diye planlar yapmıştım.izmir'den kalkıp bu maç için istanbul'a geldim.maçı kaybetsek de takım ve taraftar fazlasıyla tatmin etti beni.4 numaradan alamadığımız katkı ve furkan'ın "pick'n roll" sonrası potaya gidememesi maçı kaybetmemizde ki en büyük etkendi.lakovic bile bir kaç pozisyon sonra isyan etti furkan'a "potaya git" diye.

    maçı kaybetsek de taraftarın hiç söylenmemesi bile bu takıma olan sevginin en net örneği.düşe kalka "euroleague" de yürümeyi de öğreneceğiz elbet.bu destek sürdüğü sürece de final4 oynamamız fazla sürmeyecektir.

    haftaya sinan erdem'de
    anladınız siz onu...
  • 89
    takımımı desteklemek için gittiğim ilk euroleague maçıydı. bir gün öncesinde karşı yakaya karşı alınmış derbi zaferinden sonra pastaya krema olacaktı bu galibiyet. şişliden bindim kuzenimle metrobüse. yanımızda 2-3 erasmusla gelen italyan vardı. maça gidiyordum. ardı ardına 2 gün çok önemli müsabaka oynuyordu armamızı taşıyan sporcular ve ben ikisinde de avazım çıktığınca onları destekliyordum. abdi ipekçiye yaklaştıkça heyecan artıyor ister istemez. 2 sene önce küme düşer denilen takım avrupa deviyle, bir sene önce f4 oynamış bir takımla karşılaşacaktı. salona girdiğimde direk şu manzarayla karşılaştım;
    http://pic.twitter.com/hgXrKUWi

    atmosfer çılgıncaydı. öncesinde kaybettiğimiz barcelona maçında tv karşısında çılgınca zıplayan bağıran taraftarların arasına karışmak için sabırsızlanıyordum. maç başlamadan önce herkes bir anda ayağa kalktı ve içeri o girdi: imparator fatih terim... abdürrahim albayrak koluyla "ayağa ayağa" yapıyordu salona, herkes çılgınca bağırıyordu, ağlayanlar nida atanlar. selamladı imparator bizi yerine geçti ve daha susamadan başkan belirdi kapıda o mütevazı haline ithafen "ünal ünal aysal" diye bağırışımıza kayıtsız kalmadı selamladı bizleri. artık sıra basketbol takımındaydı ve müthiş koç oktay mahmudi vardı sırada.ona bağırırken sanki arkadaşıma sesleniyormuş gibi sıcaklık hissediyordum içimde. bizden biriydi o. öyle gaza gelmez yumruk şov yapmazdı, çıkıp bunu bunu yapıcaz kupaları alıcaz, onları sahaya gömücez demezdi, biz şampiyon yap bizi oktay mahmudi diye bağırdığımızda elini kalbine götürür diğer eliyle bizi selamlardı. yine öyle yaptı. inanırmısınız bir anda kendimi shumpert shipp caner tutku gibi hissettim. "hocam ilk 5 te miyim?" diye sorasım geldi. o manalı gözlerin, çektiğin zorlukların meyvesiydi euroleague hocam...
    maç başladı ama kimin umrunda herkes çılgınca destek oluyor. elini titreyen gençlere moral alkışları kopuyor. maç başlıyor bitiyor yeniliyoruz ama umrumuzda mı? biz kazanmak için gitmedik oraya desteklemek için gittik. eğer telafisi olmayan bir mağlubiyet olsaydı dert tasa çaresizlik içinde o yol bitmezdi ancak çıkarken furkana göksenine bir kez baktım, içimden inşallah çocuklar, birgün sizleri şampiyonluk kupasını kaldırırken göreyim ama başınız böyle eğik olmasın dedim. kapıdan usul usul çıktık, sert rüzgara karşı yürüdük. annem mesaj attı,"oğlum boşver üzülme daha çok maç var ama maç boyu televizyonda göremedim seni niye geçmedin kameranın önüne diye?"... işte böyle bir duygu, annem benim için maçı izliyor,telefon açsa konuşamayacağımı biliyor ve mesajla tatlı bir sitemde bulunuyor. hayatımın tam ortasındasın galatasaray...
App Store'dan indirin Google Play'den alın