yediğimiz ilk golü hatırlayalım.golü geçen yılın ingiltere ligi gol kralı, dünya'da en ses getiren transferi gerçekleştirmiş, ilk maçında 3 gol atan, bir haftadır tüm avrupa'nın konuştuğu
robin van persie atıyor. peki
robin van persie kafayı vurmadan önce etrafında kim var?
arda turan ve
umut bulut. tamam, duran toplarda alan savunması yapıyoruz ve arkadan koşarak gelen oyunculara karşı zaafımız var. ama
robin van persie koşarak gelmiyor ki durduğu yerde 2 adım önce gidiyor ve kafayı vuruyor. bir tercih olarak alan savunması uygulayabiliriz, fakat avrupa'nın en formda forvetini duran topta ceza sahası içinde boş bırakmak, kendi forvet oyuncularından müdahale beklemek ölümüne bir hata olur.zaten o hata da cezalandırıldı.
2. gol için diyecek bir şey yok, son dakikalarda her şeyi feda etmeye hazır her takımın yiyebileceği bir gol yedik. ancak avrupa'da oynadığı oyunu yere göğe sığdıramadığımız arda turan'ın yapamadığı vuruşu (1 maçlık da değil kariyerinin genelindeki gol vuruşu eksikliğinden bahsediyorum) hollanda milli takımı için gayet sıradan bir oyuncu yaptı.
abdullah avcı'nın ilk 11'de
selçuk inan'ı tercih etmemesini taktiksel bir seçim denmesi halinde anlayabilirim. ancak tutuk başlayan ve oyunun devamında da öyle devam eden
emre belözoğlunun yerine kendisiyle hemen hemen aynı tarzda, ayrıca hiçbir zaman kulüp takımlarında oynadığı futbola rağmen bu milli takımın kurtarıcısı olamamış
nuri şahin'i oyuna alma tercihini hiçbir zaman anlayamam. ayrıca oyunda
umut bulut,
burak yılmaz gibi selçuk inanla akıl almaz uyumları olan 2 oyuncu var.
abdullah avcı'nın
selçuk inan yerine
nuri şahin tercihini bana kimse anlatamaz. (ayrıca
rıdvan dilmen'in dediği "duygusal sebep" ne bunu çok merak ediyorum ama yazının konusu bu değil.)
şöyle bir gerçek var ki hollanda son yıllarda gördüğümüz en kötü döneminden geçiyor. kendi evlerinde oynamalarına rağmen hollandalıdan çok türk taraftar var tribünde. yani bir tribün baskısından da bahsedemeyiz. ona rağmen adam akıllı 2 tane organize atak yapamıyoruz. topa ileride basıyoruz, hollandayı uzun top kullanmaya itiyoruz. hollanda uzun top kullanıyor, aldığımız topu biz de
umut bulut'a şişiriyoruz. maçtan sonra
emre belözoğlu rakibi baskı altında tutmak için pas trafiğine katılamadım diyor. bunun adı pas trafiğine katılmamak değil, organizasyonsuzluktur. biz topu kazanmak için bir organizasyon oluşturmuşuz ancak topu kullanmak adına bir fikrimiz yok. ileri şişirip dönen toplarda
arda turan'ın
sercan sararer'in ayağına baktık.
bir de hollanda defansı arkasına uzun top atmayı denedik, ancak burada daha vahim bir durum var.eğer böyle bir tercihiniz varsa cebinde türk kimliği olup bu topları en iyi atan adam
selçuk inan ı kulübede oturtamazsınız. işte burada tercihleriniz samimiyetini kaybeder ve sorgulanır. bu tercih bana bir dönem
ersun yanalın milli takım hocasıyken
hakan şükürü kadroya almayıp
ersen martini kadroya almasını hatırlattı ve aklıma
rıdvan dilmenin bahsettiği "duygusal tercih"i getirdi.
sonuç olarak
abdullah avcı nın milli takımın başına gelmesini hepimiz çok istedik. ancak kadro tercihleriyle soru işareti oluşturmaya başladı. bunu sadece
selçuk inan'ı kenarda oturtmasıyla değil,
hasan ali kaldırım-
hakan balta tercihi,
volkan demirel'in sakatlığında
tolga zengin -
mert günok tercihlerini de göz önünde bulundurarak söylüyorum.
edit: imla
edit2: not:
tolga zengin-
mert günok tercihi derken bu maçta
tolga zenginin oynamasından değil, burada
mert günok'un isminden bahsedilmesinden, ayrıca türkiye- avusturya maçında
mert günok'un üst üste 2 maç hatalı goller yemesine rağmen milli takım kalesinin teslim edilmesinden bahsediyorum. milli takım takımlar üstü bir kurumdur, bir takımın kalecisine moral verme takımı değildir.
not: ayrıca kadro tercihi kısmına
hamit altıntop -
gökhan gönül tercihi de eklenebilir.
hamit altıntop geçen yıl
real madrid'de oynamıyorken bile milli takımda bu kadar kötü oynamamıştı.
gökhan gönül sakatlıktan çıkmış olabilir ama
hamit altıntop da son yıllarda en formsuz dönemini geçiriyor.