• 104
    serveti savunacağım maçtır maalesef.allahsız hiddink servet normalde bile oynamaması gerekirken 1 aydır yatan servet neden oynar.selçuk inan gibi adamı önümüzdeki maçı düşünerek çıkarmıştırsın umarım bu saçmalığa bile razıyım elle tututlur mantıklı yanı yok.kazım denen adamın varken ne bok yemeye töreyi denersin.çıkacak adam ardamıdır.ve son olarak sabriye laf etmek bu maçta olmaz adam hatalı pas attıysa da takımın en iyisiydi bence atağın yönünü değiştirdi, uzun paslar, al verler, buraka attığı ara pas tek başına ortasahada oynadı.ayrıca aurelio ne ya geldi 60yaşına tır gibi adam topal bi yakınını mı belledi yeter amq siktir git lütfen bak kibarca söylüyorum oğuz çetinide bi yerine sok git mümkünse
  • 106
    dibine kadar kirlenmisiz, haketmeyen adamlar o, bu, su komisyon alacak diye topçu olmuşlar, tupculer ednanlar azizler ağlarını örmüşler, sansallar, maa'lar, hincallar, urunduller cukka pesinde elleri cebimizde, komisyona göre futbolcu ovmece adam kayirmaca. ne o? almanyayı yenicez. ya insan bir bakar nasıl yenicez?! tek ustun tarafim teknigim; teknik oynacak adamlarımı çıkarayım oynatmayayim, selçuk, arda, kazım. fizik gücüyle sidik yatıştırayım sabriyle servetle ooorelyoyla... ne o almanya'yı yenicez... td kovulmak için bahane arar. yardımcısının kovulmadigi takım kalmamış ama artık kimin kankasiysa nasıl yapışmış belli değil. bizim de yıllarımız böyle gecer. ne o almanya'yı yenecezzz.

    çiçek yaprak yenersin!
  • 107
    milli takımın kötü oynamak zorunda kaldığı maç. böyle bir taktikle sahaya çıkarsan olacağı budur. fm diliyle tek dmc ile oynuyorsun, aynı zamanda tek forvet oynuyorsun. adamlar çatır çatır geliyor. ya çift forvet çık gol arayalım ya da aurelio'nun yanına bir dmc daha al az atak yiyelim. bunu görmek bu kadar zor olmasa gerek büyük teknik direktör! hiddink. ya da oğuz çetin mi denilmeli bilemiyorum.
  • 108
    özetle rıdvan dilmenin dediği gibi ezildiğimiz maçtır. rezalet oynadığımız maçta alamanlar yine üçledi. daha önce de dediğim gibi beraberlik için çıkacağımızı gördüğümde yenileceğimizi zaten tahmin etmiştim. o yüzden çok da koymadı bu maç.

    -gökhan gönül, servet çetin, arda turan, hamit altıntop, aurelio ve sabri başta olmak üzere çoğu oyuncumuz çok kötü oynadı.
    -sadece gökhan töre, hakan balta ve burak yılmaz fena değildi. gerçi burak da çok gol kaçırdı.
    - daha önce de dediğim gibi adamlar attı biz seyrettik ve karşılığını verecek vuruş becerisine sahip değildik.
    -taraftar süperdi. yazık oldu.
    -allahtan mezut özil yoktu. oynasaydı fark yeme ihtimalimiz çok yüksek olurdu.
    -hiddink'in takıma hiçbirşey veremediğini, ezik bir futbol oynattığını, üstüne de kadro'yu çok boktan oyunculardan (artık sabri, servet, aurelio vs. oynamasın lütfen) kurduğunu yine gördük. hiçbir işe yaramıyor adam. umarım yakın zamanda çekip gider. giderken oğuz çetini de alsın yanına.
    -artık pek sanmıyorum şampiyonaya gidebileceğimizi. geçmiş olsun.
  • 110
    guus hiddink isimli şahsın rezil ettiği maçtır.

    çıkardığı ilk 11 hatalıdır, oyuncu değişiklikleri rezalettir. hazır olmayan servet ve gökhan gönül'ü böyle bir maçta oynatmak mantıksızlığın dik alasıdır ki maçta gördük... sabri sarıoğlu'nu orta sahada oynatmanın mantığını hâlâ anlamadım, kaldı ki yedekte mehmet topal gibi ispanya liginde valencia'da banko oynayan bir futbolcu dururken...

    kaldı ki ilk dakikadan itibaren orta sahayı almanya'nın eline kaptırdığımızı koltuğun üstündeki götüm bile gördü ama kendisi göremedi.

    aynı koltuk üzerindeki yine aynı götüm orta sahadaki ve saha içerisindeki yaratıcı oyuncu eksiklerini gördüğü halde oyuna yapılan müdahale yaratıcı oyuncuların alınmasına tepkiyi babanın yanında osurarak verdi.
  • 112
    türkiye – almanya : 1-3 …. hem nalına hem mıhına maç yazısı

    sonuç kötü, ümit kırıcı ama şaşırtıcı değil. hele ki maçı izleyenler için. öyle bir maç düşünün ki, iki ülkenin en kalbur üstü futbolcuları oynuyor, ama sahaya baktığınızda bir takım görüyorsunuz, bir de toplama takım.
    neden? çünkü almanya’nın bir futbol ekolü var, oyuncuları ona göre seçiyor. biz ise kim iyi ve formdaysa onu alıyoruz. uyum falan filan kriterlerimiz arasında değil. fatih terim, mustafa denizli ve şenol güneş’in takımları da aynı kriterlere göre seçilmek zorunda kalınıyordu, eldeki yine buydu. ama o büyük hocalar, büyük adamlar hiç değilse birbirinin dilinden anlayan, birbirini seven, amatör gibi birbirleriyle oynamaktan zevk alan bir kadro oluşturuyorlardı. mesela, 2002 dünya kupası öncesi bütün reklamlarda oynayan tümer neden kadro dışı kaldı?

    almanya bize fazla geldi, net. biz aynı ligde değiliz bu büyük ülke takımlarıyla, biz olsa olsa başaltı takımlarla aynı kategorideyiz. denk getirirsek turnuvalarda yürüyoruz. asıl önemli olanın turnuvalara katılmak olduğunu, arada bir katılıp derece yapmaktan önemli olduğunu anladığımız ve başardığımız an türk futbolundan bahsetmek mümkün olacak. mesela, şampiyonlar liginde her sene çeyrek final oynamak, avrupa ligini bir kere kazanmaktan çok daha büyük başarıdır bence. bunu bir anlasak, hayat bayram ve tatil olacak ama, ı-ıh.

    maçı kısaca geçeyim ki sıra futbol taraftarına gelsin. almanya klasik ve klişe haline gelen makine düzeninde oynamaya başladı. bizim sağımız solumuz belli olmadığı için önce oyunu kendi sahalarında kabul edip, alanı daralttılar. fakat bizim oyuncularımız o kadar telaşla top kullanıyordu ki. almanya önce baskı yapmadı, bekledi, alanı kapattı. yardımlaşma ve iş bölümünü çok iyi bildikleri için eğer ispanya milli takımı değilseniz almanları geçmeniz pek mümkün değil. yine de iki kez ağır savunmalarını geçtik. birinde hamit’le diğerinde selçuk inan’la golü atamadık. hamit’i bu pozisyondan sonra görmedim, kendi adıma. oyuncu üzerinden konuşmayı genellikle yersiz bulurum ama hamit’ten bahsetmemin sebebini merak ediyorsanız, şimdiden önümüzdeki satırlara bakın.

    oyunun devamında almanya oyunu sahamıza yıktı, bizi oradan çıkartmadı. pozisyon da bulamadılar aslında ama bizi kalelerine hiç yaklaştırmadılar, kontra yapmamıza izin vermediler. artık almanya topu bizim 18 civarında kaybettikten sonra prese de başlamıştı. biz de servet ve gökhan gönül ile topu ileri şişirmek zorunda kaldık. nedir, duvar tenisi !
    cılız ataklarımızdan birinde topu kaptırdık almanya bize ingiliz golü attı. santrafora uzun top. santrfor, top ve stoper üçlüsünden hangi ikisinin nerede olacağına göre ya gol ya da olmaz bir pozisyondur bu, ismi varsa da bilmiyorum. beklenen oldu, top ile gomez ayrıldı, servet tek kaldı, uzak bir yerde, gol oldu. bir stoper böyle bir çalımı, böyle bir yerde yiyorsa, bir daha malzeme çantasını bile taşımasın. sezon başından beri yazıyorum, artık servet’in devri geçti, yaşlandı. eskiden genç ve kuvvetliyken, bir şekilde rakibiyle mücadele edebiliyordu, artık işi bitti. hele ki, sakatlıktan çıkmışken servet’i oynatmak için maçı satmış olmak gerekir. ne var. şike yöntemlerinden biridir abicim, oynayamayacak adamı oynayamayacağı zaman ve mevkide oynatırsın. şike, hocanın şikesidir. elbette şike olduğunu sanmıyorum ama hıncal uluç’a empati yaptım, bu çıktı. hıncal’a empati dedim de aklıma geldi; ulan bu oğuz hafta içi ersun yanal’dan kurtuldu şimdi de hiddink’in kuyusunu kazmış olmasın. olamaz mı, olabilir ! isterseniz ali şen’e sorun. memleket komplo teorisi sever.

    almanya taç atıyor bizim sahada, korner atıyor, atak yapıyor. sonlanınca almanlar biraz baskı yapıyor, hop yine topu kapıyorlar. bir ara topla oynama yüzdesi verdiler %36 türkiye, %64 almanya. bu nedir allahaşkına. uzun yıllardır hiç böyle şey görmemiştim. umudumuz arda’ya top geliyor, heyula gibi almanların arasında, adamların 45 numara kramponlarının arasında kayboluyor. bi vücut gösteriyor, başka yerlerde bakkala giden savunmalar bu defa kıpırdamıyor bile. ya topu geri veriyor ya adamlar kapıyor. bütün maç bir kez geçti, o da boyu boyuna, ayakkabı numarası ayakkabı numarasına uygun lahm’ın kanadından, selçuk inan’a da şahane çıkardı, top avuta gitti. maçın kırılma anıydı, yersen.

    ben uzun yıllardır bu kadar aciz kaldığımız bir maç hatırlamıyorum. 80’lerde macarlardan ve ingilizlerden fark yediğimizde bu kadar aciz kaldığımızı hayal meyal hatırlıyorum. yok lan, çok net hatırlıyorum da, yaşım belli olmasın diye öyle dedim.
    almanlar oyunun son yarım saatinde birkaç kez 18imiz içinde bi istop bi pas 5’e 2 oynadılar bizimle yahu. böyle rezalet olur mu? idmanda olsa, soyunma odasında devam eden kavga çıkar, makara yaptıkları için.
    uzun zamandır önerdiğim ekol alman ekolü. sitede bu konuda çok yazı var. salt pas futbolu değil. yerine, duruma göre esneyebilen bir futbol şekli. gerektiğinde kapan kontra yap, gerektiğinde oyunu rakip sahaya yık. ha evet, alman futbolcular çok kaliteli. sen de yetiştir be adam. onlar senin gençlerini alıp yetiştiriyor. almanya u17 miydi, ilk 11’de 8 tane türk vardı (kökenli diyen dilinizi eşek arısı soksun). demek ki genetik olarak futbolla ilgili sorunun yok. sorun, yetiştirilme biçiminde. kur sitemini yetiştir adamlarını.

    bir kısım hiddink bizimle dalga geçiyor diyor, bir kısımda hep olduğu gibi, “adamın kariyerine bakın. güney kore, avustralya, rusya” falan diye başarılı olduğu takımları sayıyor.
    yabancı ya da yerli fark etmeksizin beni ilgilendiren tek şey, bizimle ne yaptığıdır. bizden önceki kariyeri, yaptıkları falan umurumda değil. bize ne verdi. ister galatasaray’a ister milli takıma. hiddink henüz hiçbir şey vermiş değil, bizi bir arpa boyu ilerletmiş değil. hiddink geldiğinden beri birisi de çıkıp desin ki, daha önce beceremediğimiz bir şeyi halletli. yan toptan gol yemez mi olduk, yan toptan gol atar mı olduk, dıran topları muhteşem kullanır mı olduk, şahane ofsayt kurar mı olduk? ben söyleyeyim, e) hiç biri.
    neden böyle oluyor peki bu işler? adamlar dışarıda başarılı oluyor da, burada başarılı olamıyor. öncelikle buradaki futbol iklimi farklı, dinamikler farklı, çünkü biz farklıyız. bizi bütün gün çay içen adamlarız arkadaşım. zengini, fakiri, sofusu, ateisti biz çay içeriz. biz bi çay içmeye bekleriz. adamın bundan haberi var mı, yok. önemi var mı? elbette. neden önemi olduğunu anlatacak mıyım? tabii ki hayır.
    buranın futbol ikliminin farklı olması, yabancılar için bulunmaz nimet. at suçu “bunların orası zaten acayip bir yer” diye, kurtul. diyelim ki haklı adamlar. iyi de ben seni niye getirdim ki takımın başına. sana anlatmadılar mı, bizim şunlarımız eksik falan diye, anlattılar. kaldı ki hiddink zaten biliyor bizi. ama dalga geçiyor denmesine sebep olacak şekilde, bizi ciddiye almıyor. bu işler böyledir.
    sanırım misimoviç mevzusunda da yazmıştım. neymiş, magath gibi disiplin manyağı adamın kadrosunda takır takır oynayan adam hagi’nin disiplinine mi karşı gelecekmiş. evet, aynen öyle. çünkü adam magath’ı ve bundesliga’yı önemsediği gibi hagi’yi ve stsl’yi önemsemiyor ki. almanyada çalıştığı gibi burada çalışmıyor. ne yapacaksın, ya paketleyeceksin, ya kaprisini çekeceksin. hagi çeker mi, çekmedi zaten, paketledi gitti.
    hiddink’in durumu da böyle. adam seni umursamıyor ki. tanıdığı, bildiği birkaç oyuncu dışında ona diyorlar ki “hoca aday kadro budur”, ok deyip açıklıyor abi. adam nereden bilsin nerede, hangi futbolcu var, gelimiyor ki türkiye’ye. cübbeli ahmet hoca diyor ya” adamın cenaze namazında soruyorlar nasıl bilirdiniz, adamı tanımıyorduk ki, gelmiyordu camiye, ne bileyim nasıl bir adamdı”. hiddink de o hesap, gelmiyor ki memlekete, topçuları bilsin.

    bir de saha içi eleştirisi getireyim. ikinci devre topu ileri taşımak için hızlanmak lazımdı. gökhan töre’nin oyuna girmesi tamam, iyi de ona pasları atacak adam selçuk inan niye çıkar yahu. hep anlatırım. mustafa denizli galatasaray’ın başındayken oyun krize girince mirsad kovaçeviç’i getirirdi kenara. oh be derdik, tanju’yla çift forvet oynayacak golü buluruz. denizli oyundan prekazi’yi çıkarırdı. ulan tanju’yla mirsad’a ortayı kim yapacak peki? yabancı sınırı demeyin, mirsad’ın soyadı türk vatandaşlığna geçince güneş olmuştu.

    şimdi yine, yeniden abdullah avcı mevzusu çıktı. adamı yerler hocam. kurtlar sofrası orası, fatih terim dayanamadı gitti. hiç bana hükümet bağlantısı falan demeyin, fatih hoca kadar başbakanla muhabbeti olan başka adam gösteremezsiniz. başbakana ara pası atıp gol attıran adamdır fatih hoca. abdullah avcı’ya da yazık olur. ama yok, ille de örovizyona bu sene de yüksek sadakat gitsin gibi düşünüp abdullah avcı diyorsanız orasını bilemem. yalnız unutmayın, bu ülkede kim örovizyona gittiyse bir daha ortalıkta gözükmedi. aman dikkat.

    üçüncü a4 sayfamıza girerken konuyu milli takım taraftarlığına getireceğim elbette. dertliyim çünkü.
    milli maçların heyecanı kalmadığı görülüyor. çok sayıda twit okudum bugün taraftarı olduğu takımın maçı kadar heyecanlanmadığını söyleyen. olabilir elbette, ama sayı çok fazla. tanıdıklarımı unfollowla tehdit bile ettim ama işe yaramadı. bu çok ciddi bir sorun. bizim milli takım taraftarımız yok. kadıköydeki maça fenerliler, inönü’ye beşiktaşlılar, asy arenaya galatasaraylılar gidiyor. olabilir, ayak alışkanlığıdır. iyi de, stada göre futbolcuya verilen tepki nasıl farklılaşır, anlamıyorum bir türlü.
    hanımlar, beyler bana zamanın ruhundan bahsetmeyin. özal görmüş bir vatandaşım ben, bu ülkenin yapısının ne kadar hızlı değiştiğinin canlı tanıklarından biriyim, kitaplardan okuyup öğrenmedim. ama o zaman ki ahlaki erozyon bile milli takımı seyircisiz bırakmamıştı yahu.

    bence bu sorunun en büyük sebebi; içerideki rekabet o kadar büyük hale geldi ki, gözler başka şey görmez oldu. adam tuttuğu takım topçusuna sahip çıkıypr, diğerlerini yerden yere vuruyor. bir saçma sidik yarışıdır gidiyor. çok saçma değil mi? futbolla, futbolcunun oynadığı oyunla falan kimsenin ilgisi yok. herkes diğer takımın topçusuna bok atmak için izler olmuş milli maçları. fenerlinin ödü kopuyor galatasaraylı gol atacak diye, galatasaraylı titriyor gol pasını fenerli verecek diye. bu gece her ikisinin de korktuğu başına geldi. ortayı gökhan gönül kesti, golü hakan balta attı. sağ bek kesti, sol bek golü attı. artık bu da kapak olmadıysa, nasıl bir kapak bekliyorsunuz acaba?
    twitter süper icat. nabzı tutabiliyorsun twitterda. adamlar bir bellemiş sabri vs gökhan gönül. biri hata yapıyor kimisi twit yağdırıyor, diğerleri sessiz. iyi bir şey yapınca tersi. bu nedir arkadaş? maç boyu ortalarda gözükmeyen hamit altıntop’a bir şey diyen yok. neden? bize ne lan, real madrid’de oynuyor.

    bu işler böyleyken, adam tuttuğu takımın formasıyla milli maça gider tabii. bir de şu var, milli formanın orijinali kaç para haberiniz var mı?

    valla buraya kadar okuyana helal olsun. galatasarayın içerdeki ilk maçından önce nevizadeye gelsin bira ısmarlıycam kendisine. yazıdan soru sorarım ha:)

    **
  • 114
    --- alıntı ---

    hiddink bu takımın başına geldiğinde her ne kadar fatih hoca gittiği için üzülsemde sevinmiştim. kendi takımını kuracak türk futbolunun eksiklerini dışarıdan görecek ve gerekli müdahaleyi yapacaktı. ve türk futbolu ileriye gidecekti. sonuç odaklı bakmıyorum olaylara bu grupta 2. olacağımız içinde değil. bu milli takım'da olan o heyecanlı,coşkulu futbolun üstüne ekleyecekleri olmalıydı. burda emekli günlerini geçireceği düşüncesine inanmadım hiçbir zaman ama gerçek öyleymiş. almanya maçı öncesi aday kadroya 3 sağ bek, 5 stoper, 3 ön libero çağırdı. almanya'dan bir puan alabilmek üzerine yaptı bütün planını. hiddink'ten daha fazla bildiğimi iddia etmiyorum öyle bit şey söylemem saçma olur. hiddink'in odaklanamadığından, yeteri kadar çalışmadığı o kadar belli ki. kafa yormamış, maç sonrası gençleri oynatmamız derken 34 yaşındaki aurelio'yu oynattığının(o bölgede oynatabileceği mehmet topal, mehmet topuz varken), 31 yaşında ilk kez milli takıma çağırıp oynatılan egemen varken düşünmeden konuşuyor.

    hiddink çalışmıyor, fatih terim'in aldığı ücreti konuşanların onun aldığı yaklaşık 4 katı ücreti tartışmamasıda ayrı bir olay. sınıfta kaldın hiddink hiç derse gitmeyip son gün çalışan öğrenci gibisin. yanında da sana doğru yolu gösterecek kimse yok. fatih terim'lerin, mustafa denizli'lilerin, şenol güneş'lerin tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yere getirdikleri milli takımı sen hiçbir yere getiremedin. bu ülkeye tek faydan bir iki gurbetçi futbolcu. başka yoksun. go home hiddink ! mustafa denizli için tam zamanı.!

    --- alıntı ---

    http://slalomsport.blogspot.com/...go-home-hiddink.html
  • 117
    bu maçta, futbol tarihinde ilk defa ev sahibi takımın oyuncu değişikliklerini, misafir takımın teknik direktörü yaptı. hiddink maşallah her maçta kendini aşıyor. sabri'yi oyunda tutmak adına, kazım klübede başladı. aynı sabri'yi daha enerjik ortasaha düşüncesiyle ortaya çekti ve tek gol ümidimiz olan burak'ın pervasız koşularına asisti yapacak olan adam selçuk inan'ı oyundan aldı. halbuki volkan'ı ortaya çekip oğuz çetin'i kaleye alsa, belki de maçı çevirebilirdik.
  • 120
    "futbol 11 kişiyle oynanan ve sonunda hep almanların kazandığı bir oyundur" sözünü dünden beri 293842093812392989034. kez okumama neden olan maçtır.
    anladık amk yeter.

    ayrıca 33. saniyeden sonra izlenmesi gereken bir videoya sahip bu maçımız.

    haberin video ile bi ilgisi yok. sadece spikeri dinleyin. bakın ne diyor? **

    http://videonuz.ensonhaber.com/...uran-hiddink-e-catti

    (bkz: ensonhaber)
  • 122
    defalarca yazıldı ama almanya bu maçta bizi gerçekten ezdi ve maçı zaten keyifsiz izlerken iyice aşağılık kompleksine kapıldım... bilgisayardan izliyorum, gol oldukça alman kızın biri msn'den smiley falan atıp duruyor abuk subuk şeyler yazıyor, hey allahım, kötü söz söylememek için zor tuttum kendimi...

    yahu, insan olur, futboldan anlar, dalga geçer de hani mantıklı gerekçeler üzerinden geçer, her zaman kabulümdür...

    ama, ülkemiz ve elbette dünya genelinde futboldan daha ziyade erkek kısmı anladığı için futboldan anlayan kız bulmak gerçekten çok zor. ha anlasın anlamasın problem bu değil, ama anlamadığı halde işin içine kendini dahil etmeye çalışırsan, hem de oldukça riskli ve cahil bir şekilde, işte o zaman öfke üçe, beşe katlanıyor... bu kimseler de daha ziyade kız oluyor. istatistiksel olarak yani...

    hoş, şahsın bağdat caddesinde fenerbahçe forması ile gezen, sadece "volkaaaaaaaaaaan!" diye bağırmasını bilen tiki kızlardan farkı yok ama neyse... futbl böyle enternasyonel işte...

    ulan maçtan girdik nereden çıktık...
  • 123
    açıkçası maçtan önce - kadroları görene kadar - biraz da hayalcilikle, 2-1 yeneriz diye tahmin ediyordum. hatta sağa sola da söyledim, "bakın, 2-1 bizim bu maç" diye. olmadı. şu orta saha seçimiyle de olamazdı zaten. hele ki şu almanya'ya karşı.

    hiddink'i eleştirmiştim ben de son bir kaç maçtır, fakat artık şu kadro seçimlerinin hiddink'e ait olduğuna falan inanmıyorum. en basitinden, valencia'nın bankolarından biri haline gelmiş mehmet topal, bu kadar eksik olan orta sahada neden oynamaz? sabri'nin orta sahada iş yapamadığını - ki dünkü maç için takımımız adına bi' kaç iyi isimden biriydi. - her maç tekrar tekrar görmemize rağmen, "orta saha sabri" inadı nedir? orta saha kıtlığında, bir de selçuk inan nasıl/neden oyundan çıkar? ben düşünebiliyorsam tüm bunları, hiddink hayli hayli düşünür. başka bir şeyler olmalı bu işte.

    yardımcı antrenör çok önemli bir olay. en basitinden, millet gider löw'ü, skibbe'yi yardımcı antrenör yaparken bizde çok basit, laylaylom bir olay gibi lense ediliyor yardımcı antrenörlük. hiddink burada kendi istediği ve seçeceği, muhtemelen de avrupa'dan yardımcı antrenörlerle çalışmak isterdi. ne yapsın hiddink oğuz çetin'i? adam olaya profesyonel bakıyor. bizde yapılan ise, "oğuz'u getirelim yardımcılığına da, bir iki bir şey öğrenir, sonra da takımın başına geçiririz. hem takımı falan gazlar böyle arada, motive eder falan.." mantığı hakim. bu kadar zıtlığın olduğu bir ortamda da başarı, zor. uymadı hiddink, uydurtmadılar da denilebilir. harcadığımız teknik direktörler arasına hiddink'i de ekleyebiliriz artık hep birlikte. yılmaz vural gelsin takımın başına, gazla, haydi koçum, haydi aslanım ile yeneriz artık almanya'yı!

    he gruptan çıkarsak, yine "haydi koçum, haydi aslanım" taktiğiyle iş yaparız muhtemelen, iyi uyguluyoruz bu taktiği yalan yok fakat hiç bir zaman bir maçı rahat rahat alamayız, hiç bir zaman grupları rahat geçemeyiz, hiç bir zaman almanya seviyesine çıkamayız.

    şu maçta emre b., arda'nın galatasaray'da oynadığı zamanlardaki fedakarlığını yapıp varını yoğunu ortaya koysaydı, topal-emre-selçuk orta sahası ile daha farklı olabilirdi her şey dün akşam. ki kötü de başlamadık aslında, pozisyonlar da bulduk ama değerlendiremedik. almanya'ya karşı bu kadar pozisyon değerlendiremezsen de mağlubiyet kaçınılmaz oluyor. sonra, en iyi yerli stoper(!) servet çetin, iki golde de "wrong way!" olunca..

    eskiden, sivasspor'dan yeni geldiği seneler çok iyiydi servet. ben de az bağırmamışımdır "serveet serveet" diye fakat o sene istisnaymış demek ki, kaldı öyle. günümüzde, orta sahada mustafa sarp ne ise, defansta da servet çetin o'dur. fazlası değil. gökhan zan kesinlikle çok daha etkili, son maçta umarım gökhan'ı tercih eder hiddink (veya kim kuruyorsa artık kadroyu!). keza fatih terim de bir daha şans vermez umarım servet'e. sezon sonunda da, hani şu çok istediği, yanıp tutuştuğu, güya çok taliplisi olan avrupa'ya mı gider, bank asya'ya mı bilemem artık, gitsin de şu takımdan..

    bu arada mesut'un sakatlığı da hikaye, tamamen tribün tepkisinden çekindi ve oynamadı. bu kadar basit. zamanında ayhan da inönü'ye gitmiyordu, sakat oluyordu her sene o maçların yaklaştı dönemlerde. fenerbahçe'nin 5 numarası da öyle..

    azerbaycan deplasmanından 3 puanla dönseydik, diye iç geçirmiyor değilim, rahat olacaktık ne güzel şimdi. neyse, geçmiş geçmişte kaldı. son maçta biz alırız fakat almanya bir kıyak geçecek gibi geliyor belçika'ya. gruptan tüm maçlarını kazanarak çıkma fırsatları var, belki bunun için mücadele ederler kendi evlerinde, ama bilemiyorum, kritik bir nokta. her ne kadar belçika son 10 maçta almanya karşısında beraberlik dahi alamamış da olsa.

    son olarak da, "bu stat gsgm'ye aittir" gibilerinden bir tabela koymuşlar asy arena'ya. ben mi yanlış biliyorum, yanlışsam doğrusunu söyleyin, tüm statlar gsgm'ye ait değil mi zaten? neyin kafası bu? suyunu çıkarmaya başladılar bu stat olayının da. sonra demezler mi, "alın stadınızı.." diye?

    http://jaimelesport.blogspot.com/...aktigi.html?spref=tw
  • 125
    maçı dün gece stattan izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki dün gecenin en kötülerinden bir tanesi hamit'ti. ama sezon başından beri 15 dk oynamış bir hamit'i 90 dk oynatmak futbolcunun suçu değil.tv yayınında futbolseverlerin kaçırdığı bir çok nokta vardı. tamam fenerbahçeliler götoğlanıdır ama milli forma altında birini birinden ayırmamak gerekiyor. takım halinde kötüydük hatta kötüden de fazlaydık. maçın başında bulduğumuz pozisyonlardan birini gole çevirsek işin rengi değir miydi emin değilim. sabri oldukça iyiydi bence 2-3 tane kritik pas hatası yaptı ama maçın genelinde iyiydi. aurelio ne ayaktı çözemedim. burak yılmaz stoperlerin arasında kayboldu. hakan balta ilk yarı resmen rezilleri oynadı. sonuç itibariyle bu kadar yorum yapmaya gerek yok. milli takımın gazla çalıştığı günler bitti. şu fotbolu oynayan takımı euro 2012 de görmesem üzülmem.
App Store'dan indirin Google Play'den alın