• 302
    sonunda kupayı aldığımız için sevindiğim, ilk yarısında karşı sahada pres yapan dolayısıyla atmıştan sonra yorulurlar diye tahmin ettiğim ikinci lig ekibi rakibimize karşı son 15 dakika sahamiza gömüldüğümüz için endişelendiğim netice olarak bu sabah düşündüğümde ağzımda kekremsi bir tat bırakmış süper kupa finali.

    takımı özlemişim, kendilerini çocuk gibi izledim. ha bir de babel klas bir arkadaş*
  • 303
    bu maç gösterdi ki galatasaray futbol takımının orta sahası geçen seneye göre fizik olarak gerilemiş durumda. selçuk inan'ı tenzih ediyorum zira benim kendisinden hiçbir beklentim yok fakat yeni transferimiz jean michael seri ortasahadaki pozisyonların genelinde rakibe üstünlük kuramadı, bunun yanında neredeyse her pozisyonda rakiplerinin gerisinde kaldı.

    topun her hücumda donüp dolaşıp mariano veya nagatomo'ya gelmesi ve beklerden birebir oyun beklenmesi çok can sıkıcı bir durumdu. takımda adam eksiltme yeteneği olan sadece iki oyuncunun olması (belhanda ve jimmy durmaz) takımın oyununu inanılmaz yavaşlatmakta. topun dolaşım hızının düşük olması tahammül edilemez bir futbola sebep olmakta. bence takımın kötü oyununun sebebi 6 numara veya santrofor eksikliği değil, oyun planının yanlış ve verimsiz olması.
  • 305
    bu maç ve pana maçında * orta sahadaki denemelerimiz devam ediyor. öyle gördüm.
    bu maçta ilk yarıda seri ve belhanda box to box a çekildi, hatta belhanda ilk yarıda bazı dakikalarda registavari oyun da oynadı. selçuğun oyunu çok enteresan, ilk yarı advanced playmaker, ikinci yarı regista oynadı. daha doğrusu oynamaya çalıştı.

    bu oyundan bildiğim ve gördüğüm iki şey var, selçuk maalesef düşünülen her iki pozisyon için artık yetersiz. emeğine çok büyük saygı duyuyorum, ama olmaz.
    ikinci konu, orta alana ball winning birisini almayı becerip, takım boyunu da kısaltırsak, bence kabul edilebilir seviyelere gelebiliriz. top kazanma özelliği üst seviyedeki oyuncu hem savunmayı hem de seri ile belhandayı rahatlatacaktır. ayrıca, bizden daha kötü oynayan takımlarla oynadığımız karşılaşmalarda, defansın orta sahaya daha cesurca gelip, takımın boyunun kısalmasına ve daha kompakt bir yapıya bürünebilrceğimize inanıyorum.
  • 306
    bazı notlar aldım ve bizlere 2019-2020 sezonu hakkında fikirler verecek en önemli karşılaşma hakkında bazı tespitlerimi paylaşacağım...

    dakika 10: (civarı) luyindama selçuk’ a derin bir top attı ve selçuk kaleciyle karşı karşıya kaldı. bu selçuk’ un hücum bilgisini ortaya koyan bir done olurken temposunun da ne denli düşük olduğunu gösteriyordu bizlere. oraya o koşuyu attığında topa ancak zayıf bir vuruş yapabilecek kadar bir dermanı kalıyordu. zaten maçın devamında da selçuk verdiği paslar sonrasında topu geri almak üzere kendini bir kere gösteriyor, markaja alındığı anda kendini ikinci kere göstermeye çalışmıyordu. maçın daha da devamında temposu iyice düştü ve artık attığı pasları geri alabileceği alanlara bile hamle yapmıyordu. selçuk en formda olduğu zamanlarda da temposu acaba yetersiz miydi? acaba futbolun temposu mu git gide arttı. xavi bugün barcelona’ da oynasa aynı başarılar kazanılabilir miydi? bilmiyorum tabi ama sanki hem selçuk’ un temposu iyiden iyiye düştü hem de futbolun ortalama temposu git gide artıyor gibi geliyor bana. selçuk son 20 bile değil, 10 dakikaların adamı artık.

    dakika 12:akhisar’ ın kullandığı kornerde top, alan markajının yapıldığı alana düştü ve topa rahat bir vuruş yapıldı. neticede top direkten döndü. lakin maçın devamında da köşe vuruşlarından ceza sahasına inen toplara rahat vuruşlar yaptırdık. bunun en önemli sebebi takım boyundaki kısalma pek tabii. geçen seneki ilk 11 ile kıyasladığımıza boy ortalamamız yaklaşık 2cm düştü. bu veriyi kornerlerde alan savunması yapan oyuncuları kıyaslayarak oranlarsak daha da yüksek bir sonuç gösterecektir. dolayısıyla eğer bu boy ortalamasıyla oynarsak ligde bu sezon kornerden minimum 7-8 gol yeriz diye düşünmekteyim. boy ortalamasını uzun bir 6 numarayla uzatmazsak sonuç bu olacaktır. uzatırsak bile yine de 4-5 gol yiyeceğiz. geçen sene 2.yarıda sezonun son maçı hariç hiçbir maçta kornerden gol yemedik. hatta kafa golü bile yemedik. son maçta (sivasspor deplasmanı) luyindama ve diagne gibi 2 uzun oyuncu sahada olmayınca her köşe vuruşu kalemizde tehlike olarak cereyan etti. bu sezon bu konuda yaşayacağımız olumsuzluğa dair ipucu veren bir maç oldu bu açıdan.

    dakika 35: şöyle bir not almışım; dakika 35-40 arasında selçuk ile seri yer değiştirdi. sonra da ön alanda pas tempomuz arttı. zaten şu var ki selçuk’ un 8 numara oynaşı (pas atacağı yeri ve zamanı bilen bir futbolcudan bahsediyorum. oyunu hızlandırabilen paslar atabilen bir profil) ve seri gibi bir 6 numarayla (yani hem topla kat edebilen hem de çok iyi ters toplar atabilen bir 6 numarayla) oynamak geçen sene alanyaspor deplasmanında yediğimiz baskıya benzer baskılarda, tel tel dökülen hallere düşmemizi engeller. lakin selçuk gibi temposuz bir futbolcuyla bu oyunu oynamak, top kaptırma oranımızı daha da aşağı çekmemizi engellerken topu geri kazanma süremizi de arttırdı. yine bu sistemde daha tempolu bir selçuk’ un olmaması topu belhanda’ ya ulaştırmayı geciktirebildiği gibi 3.bölgede ki belhanda’ nın da etkinliğini azaltıyor. selçuk, belhanda’ nın markajdan kurtulmasını sağlayacak koşulara ve verkaçlara giremiyor. 10 bininci kere söyleyeceğim ama temposu yetmiyor! selçuk 6 numara “pozisyonunda” geriden oyun kurma görevini üstlenince seri’ nin bağlantı görevinde hünerleri işimize daha çok yaradı ve temposuyla belhanda topla buluştu. topla buluştuğu anda da daha çok pas opsiyonuna sahip oldu. 3. bölgede yaptığı bu rahat oyunlar esnasında hızlıca golü yaptı.

    ayrıca belhanda’ nın geçen sene kabak gibi gözler önünde olan sorunu yani 3.bölgede istediği gibi topla buluşamama, buluşsa da geriden top çıkarmaya çalışmaktan ön alana olan konsantrasyonunun ve ritminin kaybolmuş hali bu sene ortadan kalkacak gibi görünüyor hocanın bu 3 tane 8 numaralı sisteminde. aslında hoca 11 tane 8 ister ama neyse. o konu başka. belhanda’ nın geçen seneki yalnızlığından kurtulacak olmasının meyvesi daha ilk maçtan uç verdi. bu sezonun en büyük transferi belhanda olacaktır. buna hiç şüpheniz olmasın.

    bu 35.-40. dakikalar arasında geride oynayan selçuk neden tekrar 8 numaraya geçti? (maç içerisinde ara ara seri’ yle 6-8 numara pozisyonlarında değişiklik yaptılat ancak genelde seri 6 numara pozisyonundaydı) çünkü selçuk topu çıkarırken, selçuk’ a pres yaparsanız boşta bir adam mutlaka vardır ya da faul alabilir. ama eğer selçuk’ a değil pas opsiyonlarına baskı yaparsanız selçuk topu çıkaramaz. boşluğa derin top atar. bu da hocamın pas oyunu pratiğini kilitler. ancak seri veya onun gibi aynı zamanda topla kat edebilen bir futbolcunun farkı şudur ki eğer kendisine baskı yapmazsanız topla bir anda 3. bölgenizde bitiverir. aslında 2. bir seri bulsak dahi bu maçta oynanan futbola bir kaç seviye atlatacağı kesin (her ne kadar defansif zaafiyet yaratsa da). hele bir de bunu biraz yapabilirken beri yandan defansif görevlerini de yerine getirebilirse o futbolcu olursa... bunun yanında hava toplarında da etkisiz değilse... sanırım melo’ yu tarif ediyorum. inanın fanatizmle ilgisi yok. hareketlerini abartılı bulduğum zamanlar olmuştur. tamamen kalitesine ve nadirliğine ilgim ve yazarken farkettim onu tarif ettiğimi... bekliyoruz orta sahayı bakalım.... bu bölüm biraz uzun oldu ancak bizim oynayacağımız futbol mantalitesine selam çakan çok fazla anektot sağladı bana bu dakikalarda gelen oyun akışı ve gol...

    dakika 48: muslera muhteşem bir kurtarış yaptı. bu adamın formu tamamen havaların sıcaklığına bağlı. bu söylediğimi unutmayın ve dikkat edin. havalar soğukken berbat hatalar yapabilen bir adamken sıcaklıklar 27’ dereceleri görmeye başladığında muazzam işler çıkarıyor. bir örneğini bu dakikada gördük. muazzam bir top daha çıkardı.

    dakika 49: selçuk uyuyor ve takım pozisyon üstüne pozisyon veriyor. rakip uzun atıp döneni almaya başladı. işte 3 tane 8 numaralı futbolcuyla oynamanın en büyük handikaplarından biri. bu noktada takımının baskıyı kırabilmesi yalnızca tekniklerine değil mücadele güçlerine de bağlıydı. mariano ve selçuk’ un ptt 1.ligi alt sıraları ayarındaki tempoları ve şu an takımda bir onyekuru’ nun olmayışı takımızın diğer büyük handikapı gibi görünüyor. onyekuru mu! o da nereden çıktı? şöyle izah edeyim;

    eğer selçuk’ un yerine 8 numara tadı veren bir 6 numara alırsak linnes’ e formayı verirsin. alacağın transfer ile hem selçuk’ un tempo sorununu çözer, hem de topla haşır neşir olabildiği için mariano’ ya şu an olan(pas oyunlu sistemde) ihtiyacını karşılarsın. linnes de temposuyla mücadele gücüyle dönen toplara atlar zıplar. topu kazanma oranın artar rakip bu dakikalardaki gibi dikene bir futbol sergiler ise... lakin o top yere inip seken bir halde seri’ nin önündeyken ve sen topu aslında kazanmışken, rakibin de defansını öne doğru itmişken, kanattan bir futbolcun rakip ceza sahasından içeri doğru katetmez ise? o seken topu indireyim kısa pas atayım dedikçe rakip stoperler ve bekler senin o topla oynamayı seven babel, jimmy, soso, belhanda’ yı baskılıyor ve oradan çıkarmıyor olacaklar. kazandıkları topları da öne çıkan defansımızın arkasına bir kez daha uzatarak (özellikle bek arkasına çünkü pas oyunumuzda bekler önde olmak zorunda) yine aynı şeyi deneyecekler. denemeler devam ettikçe defans konsantrasyon kaybı yaşayacak. e senin stoperin hz. ramos bile olsa eğer güzel bir baskı yersen (her zaman akhisar olmayacak rakibin) bir konsantrasyon hatası yapacaktır. ki yaptık da. rakibin buna gözünün yememesi için kanattan ceza alanına hareketlebilen bir kanat oyuncusu olmalıdır. öyle bir futbolcudur ki o, girdiği çoğu pozisyonu da gole çevirebilmelidir. pas oyununda da basit oynarak oyun yapını, düzenini bozmamalıdır. biliyorum saçma gelebilir ama bazen onyekuru veya o ayarda bir futbolcunun transferinin falcao’ dan daha önemli geldiği oluyor bana. özellikle şampiyonlar ligi için.

    böyle bir cümleyi falcao’ nun gelişinin neredeyse kesinleştiği saatlerde, bir kaç gün önce oynanan bir kupa finalinin başlığının altında yazmak muhtemelen entry’ imi de antipatik hale getiriyor. bu vesileyle şunu da bildiğimi aktarmalıyım ki eğer falcao gelirse de başka bir seviyeye çıkabilir takım zira kendisi falcao’ dur. falcao ile ilgili soru işareti olan ya kendisini izlememiştir ya muhasebecidir ya da çok özür dilerim ama kendini bir distopyada sanan bir melankoliktir zalnımca. neyse bu vesileyle falcao şu maçta olsaydı minumum 2, optimum 3 gol atacağı da aşikardı. zira bir ara (son 10 - 15 dakika) aşırı derecede açık veren akhisar’ a karşı santraforsuz bir futbol denedik. bana göre bunu fatih hoca “ya falcao gibi biri gelmezse” özelinde hazırlık maçı tadında bir deneme olarak sundu. zira pasla kaleye girecek kaliteye erişmemiz henüz mümkün değil. falcao gelse dahi.

    gerçekten daha çok not almıştım ama tane tane anlatayım derken sanırım çok fazla uzattım. zaten bu sebepten analiz yazımı geciktirdim. çok yazıyorum, çok anlatacağım var fatih hoca’ nın hayalleri ve gerçekleriyle ilgili. hayalleri de haklı gerçekleri de hocanın... bu yazıyı daha da uzun bir destana çevirmek istemiyorum. zira notlarımın arasında bol bol emre mor, marcao ve mariano daha var dakika dakika. eğer yazarsam sözlük delinecek artık.

    özetle;

    bize şunları gösteren maç olmuştur:

    1. selçuk’ un son ya da sondan 1-2 önceki 90 dakikasıydı.
    2. alacağımız ön libero fernando değilse (defansif general) , nitekim gönderilirken sorunun yalnızca maaşı olduğunu sanmıyorum, mariano’ nun defansif ahlaksızlığı bizi çok yakacaktır dolayısyla linnes formayı yakın zamanda alacaktır.
    3. 8 numara’ ya çalan bir 6 numara almak zorundayız.
    4. eğer melo gibi hem topla katedebilen hem pas opsiyonlarını çeşitlendirebilen hem de çok iyi hava topuna çıkabilen bir 6 numara bulamayacaksak kornerden geçen senenin 2.yarısına göre daha fazla gol yiyeceğiz. burada önemli olan cl gruplarına ingiliz, rus ve balkan ülkelerinin düşmemesi gerektiği. bu yenecek gollerin ligde telafisi olur ancak cl’ de zor.
    5. onyekuru gibi bir kanat oyuncusu almazsak maç içinde yoğun baskılar yiyebiliriz. rakip bayern ise 3 dakikada 3 gol yeriz. nitekim bu sene almanya’ nın baş altı takımı bile bize bunu hazırlık maçında yaptı. (bknz. liepzig)
    6. belhanda’ yı bu sene yalnızca hakemler durdurabilir.

    neticede yine bir final ve yine bir kupa.

    sabrınız için teşekkürler...
  • 307
    maç sonu kutlamaların içinden çok güzel bir video.

    https://youtu.be/m9IUMNq4WVo

    videoda babel ve emre mor detayı dikkat çekiyor. babel kupayı alıp emre'ye veriyor fotoğraf çekilmesi için, sonra yanına gidip beraber fotoğraf çekiliyorlar. en son da omzuna emre'nin omzuna kolunu atıp bir şeyler anlatmaya başlıyor. zaten babel maç biter bitmez de emre'ye bir şeyler anlatmaya başlamıştı. çok hoşuma gitti.
  • 309
    https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be

    videonun 5. dakika 13. saniyesinde patlıcan moru bir nihat özdemir görmemizi sağlamış süper kupa maçı.

    nihat özdemirin o surat hahahahahaha dakikalarca gülersin! o mor rengin bir ton koyusunu inşallah 2019-2020 sezonunu şampiyon bitirdiğimizde göreceğiz.

    babacığım sen tuttuğun takımın ezeli rakibine kupa verirken tamam yüzünde güller açsın da demiyoruz ama bunu sportiflik penceresinden normal karşılayıp hazım gösteremeyeceksen neden gidip federasyon başkanı oluyorsun.

    herşeyden önce kendine yazık diyeceğim ama o kısmı pek umrumda değil* o yüzden demiyorum yaptığın saçmalık sadece ona dikkat çekmek istiyorum.
  • 310
    kupayla sezona başlamak da başka güzel oluyor...
    tadına varmak lazım...
    hele ki lig şampiyonluğunu kazanıp, türkiye kupasını da müzeye götürdükten sonra üçüncü kupayı almak, tarihte pek fazla rastlanamayacak ( ki galatasaray bunu üçüncü defa başarıyor) bir duygu...
    kutlu olsun...

    aslında süper kupa, adı üstünde kupaların kupası, en büyük kupa, futbolcuların sezona ara verip, bazılarının henüz tatil dönüşü, bir çoğunun da kamplardan fiziki yüklenmelerinin en yoğun olduğu haftaların ardından yapılması kaanatimce kupanın değerini düşürüyor. bir de bazen kupayı oynamaya hak kazanan teknik adamlar ya da topçular transfer sezonunda o takımdan gitmiş olup, maça çıkanlar bu "lütfü" piyango misali elinde bulanlar oluyor. oysa ki, liglerin sona erdiği haftanın hemen üç gün sonrası olan çarşamba "sıcağı sıcağına" süper kupa maçı yapılmış olsa, zevk ve heyecanı kat be kat fazla olur. futbolcuların da oyuna odaklanmaları ve kondisyonlarının en tepe noktasında olacağı düşünüldüğünde, "çata çat" kıran kırana bir final izleyecektir tribündeki ve televizyon başındaki futbolseverler...

    süper kupayla ilgili "görüş-eleştiri"miz bir kenarda dura dursun, ankara'daki maçtan akılda kalanlara geçersek, bordeaux ve panathinaikos maçlarına göre çok "silik" bir oyunla kazandı galatasaray, süper kupa'yı... burada etken fatih terim'in saha kenarında olmayışı mı, yoksa rakibin küçümsendiği mi bilinmez de, büyük taraftar desteği ile çıktığı maçta sarı-kırmızılılar akhisarspor kadar net pozisyon bulamadılar. küme düşen ege temsilcisi elindeki "kalbur üstü" topçuları yollamış ve birinci lige uygun bir kadro kurmuş ama 23. şampiyonluğu hedefleyen ve şampiyonlar liginde özlediği başarıları tekrar yaşamak isteyen galatasaray'a göre daha fazla arzuluydu. galatasaray adına ilk devre biterken belhanda'nın gol attığı ve sonraki dakikalarda gelen atakları dışında akılda kalan pozisyon neredeyse yok gibiydi. tam tersi direkten auta giden burhan eşer'in kafa vuruşu, yine burhan'ın kafasını muslera'nın son anda çelmesi ve son dakikada genç oyuncu bertuğ'nun boş kale yerine yuto nagatamo'nun topuğuna topu çarptırması yürekleri ağzımıza getirdi. bizim kadar fatih terim de oyundan memnun kalmamış olacak ki, maçın son düdüğü ile birlikte yüzünde donuk bir ifadeyle oturduğu koltuğunda çakılı kaldı.

    peki, neydi yolunda gitmeyenler? öncelikle savunmada oynayan luyindama ve marcao sanki hazırlık maçı oynarcasına "lakayit" bir tavır sergilediler. özellikle brezilyalı stoper neredeyse sahada hiç yoktu, rakibini kaçırdı, hatalı paslar attı ve de son dakika ceza sahası içinde en yapılmayacak olanı yaptı, topun auta çıkmasını beklerken "uyuyakaldı"... dün de instagram hesabını hackletmiş marcao... yaşadığı bir sıkıntılar mı var acaba, kafasını işine mi veremiyor, derdi tasası neyse, umarım en yakın zamanda çözülür... falcao transferi galatasaray'ın gündemini bir aydır meşgül ediyor ve kolombiyalı oyuncunun memlekete getirilmesi artık "namus meselesine" döndü. fransızlar da bunu fırsata çevirip, bedavaya verecekleri oyuncuyu bonservisle satma derdindeler. evet, akhisar maçında görüldü ki takıma golcü şart, falcao bu boşluğu dolduracak. bu arada elde bir de diagne var ama bu "sosyal medya ergenine" nasıl güvenip yola çıkacaksın ki? kendisiyle birlikte afrika kupasında final oynayan feghouli istanbul'a dönüp, süper kupa maç kadrosunda kendisine yer bulurken, diagne eşine gucci'den hediyeler alıp, bunları sosyal medya hesabından paylaşmayı düşünüyor. iş ahlakı mı, iş ciddiyeti mi, ne dersen de, diagne ile uzun yola çıkmak için insanın "sağlam deli" olması lazım...

    diyeceğim o ki, falcao'ya odaklanmak iyi hoş ama esas sorunlardan biri fernando'nun yerinin hala doldurulmuş olmadığı. fatih terim, akhisar karşısında o bölgeye jean michael seri'yi koydu ama fil dişili oyuncu "ben buraların yabancısıyım" der gibiydi. görünen o ki, ligin başlamasına kadar 6 numaraya bir oyuncu gelmeyecek, o halde joker donk ön liberoda görev alıp, seri selçuk'un yerinde orta sahada oynamalı denizlispor deplasmanında. kısa vadeli böyle bir çözüm belki de fatih hocanın da kafasında vardır da, melo tipli "savaşan" bir oyuncu bulmalıyız transfer sezonu bitene kadar. nainggolan gelseydi, falcao'dan da daha yararlı olacaktı ama maalesef eşinin sağlık sorunları nedeniyle italya'dan ayrılmak istemedi.

    yenilerden jimmy durmaz ve emre mor kendilerine güvenen fatih terim'i hayal kırıklığına uğratmayacaklar gibi, adem büyük de keza öyle. belki doğrudan ilk onbirde şans bulamayacaklar ama hoca maç esnasında arkasını dönüp kulübeye baktığında rahat bir nefes alacak, zira oyuna girdiklerinde her an maçın havasını da skorunu da değiştirebilecek yapıdalar. babel için çok bir şeyler yazmaya gerek yok, hollandalı futbolcu saha içindeki performansı kadar saha dışındaki "abilik" rolü ile de takıma büyük katkı sağlayacaktır.

    onyekuru'dan bahstmeden bitirmeyelim yazımızı. ne alaka henry onyekuru diyenler olacaktır da, bu çocuk galatasaray'ı "acayip" sevmiş. kulübü monaco ile anlaşıyor, bizim henry sağlık kontrolüne gitmiyor. instagram hesabında fitness çalışması videosu paylaşıyor altında galatasaray logolu eşofman. ailesiyle fotoğraf paylaşıyor üstünde 22. şampiyonluk t-shirtü... kısaca galatasaray'ı sevmiş, ikinci bir denayer vakası yaşıyoruz bu günlerde. bizim de ona ihtiyacımızın olduğunu akhisar maçında gördük. yeşil-siyahlı oyuncuların yaptığı atakta muslera topu yakalıyor ve ani bir refleksle sol kanada degaj yapmak üzereyken, birden duruyor, zira orada alışık olduğu üzere savunma arkasına koşu yapan bir onyekuru yok... topu elinde tutuyor muslera, takım arkadaşlarının yerlerine yerleşmesini bekliyor ve marcao'ya yollayarak meşin yuvarlağı oyunu başlatıyor, tabii o zamana kadar rakip de pozisyonunu almış oluyor. bruma, rodrigues, onyekuru ile atağa çabuk çıkan kanat oyuncuları ile hızlı oynamaya alışmıştık, şimdi o boşluğu kiminle dolduracağız, emre mor mu? belki ama çok da emin değilim...

    saha içine konsantre oluyoruz, iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırıyoruz ama bu senenin oldukça zor geçeceğini maçı yorumlayan erman toroğlu hiç çekinmeden dile getirdi: "galatasaray lehine hata yaparsan kelleyi koparırız, galatasaray aleyhine hata yaparsan devam" maç içinde kendisine pek iş düşmediği için adı çok anılmasa da halil umut meler'in yuto nagatomo'nun ceza sahası içinde düşürüldüğü ve net penaltı olan pozisyonda var'ın kararını bile beklemeden "oyna devam" demesi bu sene galatasaray'ın başına geleceklerin ufak bir fragmanı mı yoksa? bülent yıldırım ve serkan çınar'ın klasman düşürülmesi ama ali palabıyık, halis özkahya ve hüseyin göçek'e dokunulmaması erman toroğlu'nu haklı çıkarmıyor mu?
    biz gereken tespitleri yapıyoruz, artık "aksiyon alma" işi yönetimde... umarım şu falcao transferi biter de, onlar da biraz bu işlere kafa yorarlar...

    bitirirken yazıyı, kupa tekrar hayırlı olsun...
    darısı önümüzdeki senelere...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar:
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-1galatasaray.html
  • 311
    takımın fizik olarak kötü olmadığı ama rakibi çok hafife aldığı maç olmuştur. pana maçı ve bu maç ile birlikte fatih hoca acaba üç orta sahanın da kısa ve teknik olmasını mı istiyor diye düşündürmüştür. seri defansın önünde baya bi bocaladı ve çok zorunda kalmadıkça burada oynamaması gerektiğini bize gösterdi çünkü kendisi tam bir merkez oyun kurucu. belhanda afrika kupası oynamasına rağmen takımın en dinamik oyuncusuydu. babel ise elinden gelenin en iyisini yaptı ve nokta atışı transfer olduğunu gösterdi. özellikle ikili mücadelelerde ayakta kalması, topu tutması çok iyi. stoper ikilimiz marcao ve luyindama aşırı savruk bir görüntü sergiledi. şampiyonlar ligi için çok iyi sinyal verdikleri söylenemez açıkçası. onun dışında oyun olarak söylenecek en olumlu şey takımın paslaşma hızıydı. sezon başı için iyiydi ama kimse boşa kaçamayınca sürekli aynı yerde topu dolandırmak zorunda kaldılar. son olarak bu takımın onyekuru gibi delici koşular yapan bir futbolcuya ihtiyacı var.
  • 315
    galatasaray futbol takımının kazandığı son kupaya konu olan maç. ortada sportif başarı olarak kocaman bir sıfır varken neden ses çıkartmıyor hiç kimse, anlayamıyorum. başarı geldiğinde yani örnek verecek olursak kazandığım son kupanın bir numaralı mimarı nasıl fatih terim'se 3 senedir kupa gelmemesinin bir numaralı sebebi de kendisidir. çıkıp neden başarısız olduğuna dair bir özeleştiri yapmıyor, yapamıyor yada.

    beni başarılara da, bu maçın sonundaki gibi kupalara da alıştıran isim fatih terim'den başkası da değil. hocanın o zamanda düşmanları vardı yüksek konumlarda, hala da var. o zaman kupaları aldıranlar şimdi aldırmıyor mu? o zamanda hakem sorunumuz vardı, aleyhimize bildiri açıklandı, her şeye rağmen kupaları aldık, müzemize götürdük. o zaman aldıran güçler şimdi mi aldırmıyor? değişen ne o zamana göre?

    galatasaray futbol şubesiyle ilgili verilen kararların yüzde 99'unu fatih terim onaylıyor, talep ediyor. ocak dendi, temmuz dendi, yapılanıyoruz dendi, ama bu sürede başarılardan da uzak olmamak istiyoruz dendi ancak gelinen nokta ortada. akhisar'a karşı kazanılan kupadan sonra neden müzeye 1 adet bile kupa getirilemedi, sadece 2 adet kadıköy galibiyeti dışında biz ne yaşadık 2 sezon. 3. sezonda da, 2021-22 sezonu, 5 maçlık bir avrupa karnesi dışında 14 maçta liderden 14 puan fark yiyen bir takım var elimizde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın