büyüklüğün göstergesi, rakibini, -o da bala göte- farklı yenmekse, o zaman aydınspor da fener’den büyük anlamı çıkar.
(bkz:
26 ağustos1990 fenerbahçe 1 - 6 aydınspor)
http://www.youtube.com/watch?v=sM8-oEJ2cPk kaldı ki tescilliler, türkiye kupası finalinde fenere 5 atarak kupa çıkardığımızı yok sayabilecek karakter yapısına da sahiptirler.
tarihlerinde, kendi kaliteleri nispetinde övünebilecekleri tek sözde başarı olan, galatasaray’ı hasbelkader 6-0 yenmelerinin muhabbetini yüzleri bile kızarmadan 12 yıldır yaparlarken, “ama bizim uefa kupamız var” diye galatasaraylılara kezbanvari, yavşakvari ıkınmaları yok mu, aslında bunun, “ama sen avrupa’da iki kupa alarak bana öyle bir koydun ki, acısını dindirebilmek için camiamın karakterine ve zihniyetine uygun olarak bula bula anca böyle kezbanvari bir zırva bulabildim” itirafından başka bir şey olmadığının farkında bile değiller.
kulüplerinin kuruluşunun üzerinden 107 yıl geçmesine rağmen tek bir avrupa kupası bile alamayan ezik şikecilerin, avrupa'da var olan üç kupadan ikisini almış olan avrupa fatihi galatasaray'ın, "uefa kupasını almasının üzerinden 14 yıl geçti" muhabbeti yapmaları, tam da sınırlı fenerli zekası ve fenerli kişilik bozukluğu hastalığına uygun düşen bir ironidir. oysa ki, bunu söyleme hakkı ancak ve ancak galatasaraylılara aittir.
galatasaray’ın avrupa’da kupa hatta kupalar kazanması bir devrimdir, türk futbolunda bir devrimdir. zaten bu devrim ruhudur ki tarihi boyunca dünya kupalarına katılma acizi milli takımımızı dünya üçüncüsü yapmıştır. bu da galatasaray devriminin o zamanki artçı etkisidir.
sonuçta; türk futbolunda yarım kalan devrimi yine galatasaray tamamlayacaktır, tecilli şikecilere düşen de, her daim kezbanlık yapmaya devam etmek olacaktır.