• 11
    bir hafta öncesinde samsunspor a kendi sahamızda son dakikada attıkları gol ile yenilmiş idik. bayram günü ve gündüzün de gayet güzel ve sıcak bir gününün akşamında oynanan maçta, inönü kapalısının eski açık tarafındaki ( tv den bakıldığında sağ tarafı kapalının) kenarının tek kapılık yerini ve eski açığın tamamını komple doldurmuştuk.

    tarlabaşından çıkılıp(toplanılıp) taksimden aşağı önüne geleni süpüren şekilde gelinmişti kapalının önüne. sayıca çok olan ev sahibi takımın taraftarlarının ve sözüm ona efsane ama tüm tribüncülerin bildiği gibi kağıttan kaplan olan tribün grubunun (boyner oldu sonra:) kafalarını dahi kaldırmaya cesaret edemedikleri bir anda bize ayrılan kapıya geldiğimizde ufak bir elektriklenme sonucu ortalık karışmış, ev sahipleri o zaman lunaparak, günümüzde ise konser alanı küçükparkta çarpışan arabaların, atlıkarıncaların arasına kendilerini atıp canlarını kurtarmışlardı. ama görüntüler insalık namına gerçekten pek iyi değildi.

    maç sonu, maç kazanılmış (3-2) o sezon bjk a karşı 3.kez galip gelmemizden ötürü(tsyd 4-2, ligin ilk maçı 3-1 ve iş bu maç 3-2) "re re re ra ra ra 3 kez koyduk kartala" diyerek dolmabahçe semalarını ve inönü kapalısını inletmiştik. daha sonraki hafta samiyen de önce antepe ve ondan da 3 gün sonra erteleme maçında antalya ya kaybedince hem şampiyonluğu kaçırmış hem de "re re re ra ra ra samsun antep antalya" makarlarına maruz kalmıştık.
  • 6
    bana totemi öğreten maç.

    henüz altı yaşımı doldurmak üzereydim ve babam o zamanlar
    maçları kahve'de izlemeyi severdi. eh annem'den izini sadece 'çocuğuda yanında götür' şartıyla alabildiği için ister istemez her maçı beraber izlerdik. 5 yaşında kadroyu ezbere bilen ben tabi amcaların fenomeniydim ozamanlar.

    maça hızlı başlamıştık, hakan şükür ile 2. dk'da öne geçmiştik. tabi amcalardan her türlü meşrubat ısmarlattıran ben afedersiniz çişimi tutmakta zorlanmaya başlamıştım. haliyle daha küçüğüz, kahve'de babam yalnız tuvalete bırkamıyordu, evde işimizi görebilsekte.

    ilk su dökmeye kalktık, içerden gol sesleri geldi, heyecandan apar topar ortamı toparlayıp temizleyip içeri koştuk, 24. dk'da ertuğrul sağlam atmış, 1-1 olmuş.

    ilk yarı bu skorla biterken ikinci yarı 66. dk'da yine hakan şükür ile öne geçmiştik. o golün sevinciyle ben babamdan tekrar tuvalet servisini talep edince geri çeviremedi tabiki garibim.

    hela'da işlerimizi hallerken yine bir ses geldi. dönüp baktığımızda beşiktaş sergen yalçın ile skoru yine eşitlemiş. babam sinirli belli, ama çaktırmamaya çalışıyor.

    neyseki o dönemler saç ekiminden bihaber suat kaya 75'te üçüncü golümüzü atıp yine bizi öne geçiriyor ve sinirimizi alıyor.

    ve hayatımın ilk bilinçli totemini orada yapmıştım. 80li dk'larda tekrar alarm veren sidik torbasından dolayı birazda olsa çekinerek çavuşu tutup babama 'baba...' diye seslenirken babam stresli bir şekilde 'çiş falan yok oğlum, dayan şurda 10 dk, gol yedirecen bize yine' diye cevap veriyor ve kahve'deki tüm galatasaraylıların takdirini kazanıyor.

    dönemin kalecisi gintaras stauce topları, bende çişimi tutarak, takımımıza üç puan kazandırmıştık işin sonunda.
App Store'dan indirin Google Play'den alın