• 20
    üzerinden 19 sene geçmiş olduğunu uyanıp da telefon ekranında saat tarih görünce fark ettiğim efsanevi derbi.

    tam da bir şeylere özendiğimiz zamanlardı. babaya biraz da uğraş çıkartıp aldırtılmış atkıyı hasretle kucaklayıp boynuma takıp bir heyecanla izlemiştim. "ilk aşkı takip eden her aşk bir ihanettir" demiş birileri zamanında bir yerlerde. yarım aklımızla ve yeni yeni ne olduğunu fark etmeye çalıştığımız hormonlarımızla ilk defa aşık olduğumuz* da zamanlardı...

    aradan 19 yıl geçti. kaç kere denedik ve kaç kere yenildik? hayatımızda kaç defa kırılmalar oldu. kaç defa "baştan aşağı" değişti her şey. değişmeyen iki şey kaldı, biri galatasaray diğeri de reddedilmenin tarifsiz hazzı(!)...

    "aşk acılarımızı birbirimize pardon gözüme toz kaçtı hissiyatı içinde fısıldamaya" başlamadan önceki son maçtı. sade taraftar hissiyle izleyemediğimiz ve bir anını hatırlamadığımız üç gün önceki maçlara inat, özetini bile izlemeden dakika dakika hatırladığımız maçlardandı.

    o bir türlü söyleyemediğimiz iki kelimeyi söylemeden söylediğimiz ve reddedilmeden reddedildiğimiz günlerdeyiz yine. kaderin cilvesi yine bir beşiktaş maçının da arifesindeyiz*. o gün o atkıyı kutsal bir emanet gibi heyecanla alıp boynuna takan çocuk o zamanlar çok özendiği yolculuklardan birine çıkacak haftaya, o heyecanların yanına bile yaklaşamamış bir pişkinlikle.

    biz büyüdük ve kirlendi dünya. belki de en çok biz kirlendik. derbinin 60. dakikası gibi burada tartışma başlar agresif tribün neden olmuyor diye...

    o değil de aziz yıldırım nasıl da çaldı şampiyonluğu o sene sizden, adnan sezgin üzerinden parası neyse vererek...
  • 14
    ulan gaassaray'da "birbirimize ask acılarımızı, ''pardon! gözüme toz kaçtı!'' hissiyatı içinde fısıldarken..." diye bir cümle vardır ya hani. işte hayatımdaki ilk aşk acısını çekmeye başlamamdan önce oynan son maç. yılları ağustos-mayıs arası yaşayan, geriye dönüp hatırlarken 2003 değil de 2003/04 diyebilen bir bünyenin hafıza sistemi ne yazık ki böyle...

    aradan 14 sene geçti. kimler kimler için gözyaşı döktük, "başkomutan"ın(!) dediği gibi kimler kimlerle yanyana geldi, ne saçma fedakarlıklar yaptık, ne intiharlardan tutup çevirdiler... insan her defasında reddedilince, o kadar farklı şekillerde reddedilince, o kadar çok reddedilince artık kaybetmeyi benimsiyor... kaybetmekle huzuru buluyor, kaybedince işlerin yolunda olduğunu sanıyor falan...

    yaş oldu iki katı. hala daha gecenin bir yarısı uyanıp bir fotoğrafa bakıp üzülebiliyorsun. yastığına biraz daha sarılıp yalnız geçen bir geceye daha küfredip uyumaya çalışabiliyorsun...

    o değil de sabri'nin o şutu gol olmalıydı...

    (bkz: bu kediler var ya çon enteresan hayvanlar abi)
App Store'dan indirin Google Play'den alın