2015-16 UEFA Şampiyonlar Ligi C Grubu 2.Hafta Maçı
19:00
2 - 2
  • 276
    şu amk orta sahasında sahayı parsellemeyi senelerdir öğrenemeyen, gol yese beraberliğe gidemeyecek ama öne geçse de koruyamayacak tiplerle oynarsan yersin amk golünü. keşke yenilseydik amk. yetti bu sikik futbol çıldırıcam artık bu ne beyinsizliktir, bu ne aptallıktır. hayatında ilk defa cl maçı oynayan adamlara eziliyorlar. en başta başınızdakiniz defolsa da türklerle gitsin aşiretini kursun kendi dünyasında eğlensin.
  • 283
    astana bu soğuk hava ve bu suni çim sayesinde iç sahada herkesten puan alabilir. toprak sahada oynamış bir futbolcu için suni çimde oynamak oldukça zordur. birinde top fazla sekmez, diğerinde ayakiçi verdiğin pas bile yerden seke seke gider en basiti.

    mevzur kaybedilen 2 puan değil de, maç 2-2 dk 90. sabri sarıoğlu maçbaşı ücretini almak için oyuna giriyor. insanın zoruna bu gidiyor işte.
  • 292
    elim ayağım titriyor,yazamıyorum. hiçbir galatasaray maçında gerçekten bu kadar kahrolduğumu hatırlamıyorum.

    ne real'den 6 gol yediğimiz maç

    ne 5 yediğimiz kocaelispor maçı

    geçen seneki şampiyonlar ligindeki maçları söylemiyorum bile.

    hiçbiri gerçekten bu kadar koymadı, bu kadar üzmedi. sahada kaybedilen 2 puana değil ben oradaki acizliğe üzüldüm, vurdumduymazlığa. şampiyon takımmış, 3 kupalı takımmış, oymuş buymuş açıklama yapmasın kimse bir yerde. bana süreklilik lazım,devamlılık lazım. takımda kaç futbolcu varsa hepsi formalarının üzerindeki armaya tekrar baksın, bunu kaldırmayacak olanlarda gitsin.

    biz bu arma için bu forma için göz yaşı dökerken, onlar terletmeyi bile beceremiyorlar.
  • 293
    astana – galatasaray : 2-2 yine tek 45 dakika

    galatasaray ligin aksine bu defa da ikinci 45 dakikayı çöpe attı. 34 maçlık ligde bir 45 bir şey ifade etmeyebilir de, 6 maçlık seride önemi büyük. istatistik görün.

    astana, sahasının suni çim olması sebebiyle gerçek bir deplasmandı. iklim ve saha koşulları taraftardan daha önemlidir her zaman. ve fakat ilk devre ufak tefek arızalar olsa da, pek hissetmedi galatasaray. pozisyon bulamasa da öne geçti takım. pozisyon da vermedi. her şey gayet güzel, tıkırında gidiyordu. çok eleştirilen umut da görevlerini yapıyordu.

    ikinci devre her şey değişti. neden olduğunu hala anlayamıyorum. medyanın tecrübeli isimlerinden bir arkadaş az önce “abi adamlar baktılar, bunlarda bir şey yok saldıralım dediler” yorumu yaptı. sanırım haklı.
    ilk devre rakip sahaya oyunu yıkan, bol pas takım gitti yerine sürekli baskı yiyen, pas yapamayan bir takım geldi. tuhaf şey. rakip üzerine gelirken geri geri koşarak savunma yapmaya çalışmak neyin nesi?

    böyle durumlarda topu ileri taşıyıp oralarda pas yapmalısınız. yapamazsanız baskıyı yersiniz. bir diğer yöntem santrafora uzun oynayıp onun topu saklamasını ve takımı yaklaştırmasını beklersiniz. eh, galatasaray drogba zamanında bile bunu pek beceremiyordu, kaldı ki umut bulut’la hiç olmaz. o zaman tek seçenek pas yapıp öne çıkmak olmalı. gelgelelim bu defa da formsuzluk duvarına tosladı takım. kim formsuz yazmak zor, kim formda ki? sneijder, podolski, yasin, umut, selçuk? hücum gücünü yüklenecek adamlar bunlar. formsuz olduklarında hiç çekilmiyorlar be usta.
    yediğimiz gollere de değinerek yazıyı bitirmek istiyorum, çok bile yazdım.

    bambaşka pozisyonlarda goller de yiyebilirdik ama yediğimiz goller tam evlere şenlik. sorarsan hakan balta ve carole kendi kalesine attı derler ama bu adamların gollerde hiç suçu yok ki.

    ilk yediğimiz golde bilal’in laubaliliği ve arkasından semih’in topu dışarı atmak yerine kendini yere atması golü yedirdi. ikinci gol rakip sahada başladı. yasin uzun topa rakibiyle birebir koştu, top havadayken kaleciye doğru yöneldi, uyanık olduğu için kaleciye geri pası yakalamak için. rakip de salak olmadığından topa basıp bizim sahaya yüzünü döndü. bu defaki laubalilik jose’den geldi. devamı tamamen tesadüf ya da ilahi adalet artık. mevkisinden orta yapılmasına denayer bir şey yapamazdı, muslera ile balta aynı topa atladılar, atlamalılardı zaten de top 18 çizgisi üstündeki astanalı’nın önüne düşmemeliydi, düştü. ilahi adalet işte.

    ercan taner tarzıyla, yazıda artık son satırlar: mevzu ne umut bulut’un oynaması ne de sinan gümüş’ün oynamaması. mevzu
    galatasaray takımının blok olarak oynayamıyor olması. hazırlık maçlarından beri yazıyorum, hücumda savunmaya asla katkı vermeyen 4 adamla oynamaya devam edildiği müddetçe takım yoluna girmeyecek. hele ki, bu 4 adam da bildiğimiz formlarından çok uzaksa. şampiyonluk değil, herhangi bir başarı alması imkansız.
    umudum hala var tabii ki. ben öyle hamza hocaya, topçulara küfür edecek kadar kolay kaçacak biri değilim çok şükür. hala hocanın bunları tespit edip gittiği yoldan döneceğini umut ediyorum.

    ha, bir de takım moral olarak zaten iyi değildi, bu geceden itibaren daha kötü bir hale geldiler muhtemelen. her yazıda bahsetmekten de sıkılmadım. hocaya, takıma ve hatta taraftara mental destek şart.

    bu 1 puan bizi.....neyse, o kadar da değil.

    *
  • 297
    ön libero'da selçuk-bilal ikilisinin çok yumuşak kaldığı, hatta yumuşacık kaldığı sivas spor maçında görülmedi mi?

    bu nedenle osmanlı maçında selçuk-rodriguez'e dönmedi mi h.h. mersin maçında selçuk kırmızı görünce bilal-rodriguez'e dönüp iki maçı kurtarmadı mı takım. peki astana maçında aynı hata neden tekrar edildi. demek ki değişikliği inanmadan, taraftar baskısıyla yapmış. astana'da taraftar da olmadığından yeniden yumoşlara dönmüş.

    h.h. ile geçecek her gün galatasaray'ımızın zarar hanesine yazacaktır. takımda acilen bir operasyon yapılması gerekiyor. teknik kadro ve birkaç futbolcu değişimi ile bu sezon olmasa bile önümüzdeki sezonları kurtarabileceğimize inanıyorum.
  • 298
    özellikle ikinci yarısı bana 3-2 kazandığımız schalke deplasmanının ikinci yarısını hatırlattı. o maçta da rakip yaldır yaldır kalemize gelirken dakikada 176 gol tehlikesini atlatıyorduk, ha yedik ha yiyeceğiz diye diken üstünde izliyorduk maçı. bu maçın ikinci yarısı da farksızdı. golün geleceği o kadar barizdi ki sadece ne zaman ve nasıl yiyeceğimizi bilmiyorduk.

    fakat iki rakip arasında dağlar kadar fark var, o takım schalke'ydi, hemen her sene gruptan çıkmayı ve en kötü son 16'ya ulaşmayı başaran istikrarlı bir takımdı. dün gece oynadığımız ve 2. yarı yoğun baskı yediğimiz, direniş gösteremediğimiz takım ise 32 takım arasında en düşük avrupa puanına sahip olan astana.

    o dakikalarda gol yiyeceğimiz çok barizdi açıkçası. gol de semih'in hatası sonrası geldi. işin tuhafı sinan'ın ortasında astana kalecisi topu içeriye almış olmasa muhtemelen maçı da 2-1 kaybedecektik çünkü attığımız 2. golde bizim hiçbir katkımız yok. kaldı ki yediğimiz ilk golden sonra bile bir reaksiyon gösteremedik. açıkçası bunlar kaybedilen 2 puandan bile daha can sıkıcı noktalar.

    bir de birkaç oyuncuya özellikle değinmek istiyorum:

    selçuk inan: kendisinin en büyük hater'ıyım, kendisine beslediğim nefret emre belözoğlu'na beslediğim nefretle kıyaslanacak seviyeye geldi. ilk başlarda ben mi çok takıntılıyım, selçuk'un hatasını bulmak için mi kasıyorum diye tereddüt ediyordum fakat selçuk sağ olsun rezalet performansına, zekadan yoksun oyununa her maç devam ederek beni yanıltmıyor. dikkatli izleyenler görecektir zaten. rakip kendisine temas eder etmez kendini yere atarak faul beklemesi, düdük çalacağına emin olduğundan hemen topa eliyle dokunması ve sarı görmesi veya yasin topu 3 kişinin içinden çıkarıp kendisine verdiğinde o ayağını uzatmaktan aciz olduğu için rakibin gelip topu kapması vsvs. selçuk dikkatli izleyenleri bezdirecek kadar zekadan yoksun bir oyun oynuyor. ben kendisinde de, ona koşulsuz şartsız formayı verende de art niyet arıyorum, çünkü galatasaray'a göz göre göre zarar vermek kabul edilebilecek bir şey değil.

    jason denayer: tek kelimeyle kusursuz oynadı. aynı pozisyonda üst üste 2 kez topa müdahale yapması, tek başına kale görevi görmesi vs adam tek başına müdafaa hattı oluşturuyor resmen. 1-0 önde götürdüğümüz dakikalarda jason olmasaydı halimiz ne olurdu diye aklımdan geçirmiştim bir an. muhtemelen 3-1 benzeri bir skorla kaybetmiş olurduk.

    jose rodriguez: kendisine burada ve sosyal medyada büyük övgüler yapılıyor lakin ben kendisine bu maça kadar mesafeli yaklaşıyordum. ama oyuna girdikten sonra getirdiği hareketi görünce ben de artık kendisinin yeteneğinden ve potansiyelinden emin oldum. selçuk 1 metre yanına veya geriye pas atıp oyuna farklılık katacak hiçbir hareket yapmazken jose diğer kanada uzun paslar atmayı, bekleri veya kanat oyuncularımızı arkaya kaçırmayı denedi. ki attığımız golde de topu önce saklayıp sonra sinan'a veren kendisiydi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın