• 184
    bu takımı özlemişim valla bunu söylemem lazım öncelikle.

    maçın ikinci yarısından itibaren izleyebildim. ibb kırmızı gördüğü için biraz daha temkinli oynuyordu. bizimkilerde bazen tempoyu yükseltip heyecanlandırdılar. kısaca bizim kontrolümüzde olan bir maçtı.*

    yalnız kazım çok kötü oynadı ve fenerbahçe maçında olduğu gibi bu maçta çok rahat pozisyonlarda takım arkadaşlarına vermeyip abuk sabuk şut denemeleri yaptı.

    engin'in özellikle ara pasları çok iyi ancak bazen gaza gelip gereksiz çalımlar atabiliyor. bu huyundan vazgeçerse çok daha yararlı olur takım için.

    emre çolak'ın ikinci golü biraz kaleci hatası gibi göründüyse de gözüme bence çalışmış bir pozisyondu. bu çocuk fatih hoca'yla çok büyük başarılara imza atacak inşallah.

    savunma yine kusursuzdu.

    baroş her maç olduğu gibi yine frikik kazandırdı. adam da alışkanlık oldu artık.

    selçuk yine mükemmeldi, frikiği gol olsaydı daha iyi olacaktı ancak daha sonra attığı golde jeneriklikti.

    velhasılı kelam yine galatasaray yine galibiyet.*
  • 189
    maçın özeti
    ---------------

    ilk yarısının vasat, 2. yarı da ise aslan kesilen bir galatasaray izledik.

    maçın ilk yarısı, golü bulduğumuz dakikadan itibaren oyunu hükmedemedik, ibb'nin hızlı oyuncuları defansımızı çok rahatsız etti. bir anda sahamızda 5 kişi bitebiliyorlardı ve de gol hızlı bir şekilde gerçekleşen atak sonucunda gerçekleşti. rakip 10 kişi kaldıktan sonrada takımımız oyunu hükmedemedi. ilk yarı da colin kazım, baros ve elmander saha da yok gibiydi.

    2. yarı ise arzulu, istekli bir galatasaray gördük. özetle; oyunu geniş alana yaymamız, rakibin açılmasına sebep oldu ve de gollerimiz sel gibi aktı.

    emre çolak'ın ilk golü muazzamdı. engin baytar ise çok iyiydi, takımımızı atağa kaldıran en önemli oyuncuydu. colin kazım ise takımımızın zayıf halkası gibi gözüktü.
  • 191
    galatasarayın zaman zaman kötü oynadığı ama buna rağmen 4 gol atıp kazandığı maç.

    -galatasarayın galip gelerek 7'de 7 yaptığı maç oldu. genel itibariyle tutuktuk. özellikle kazım, ilk yarıda elmander, hakan balta çok kötüydü.
    -ibb ilk yarı klasik ibb. futbolunu oynayıp kontraatak oynadı ve melonun da eksikliğiyle başarılı da oldular. kırmızı arata kadar çok sert oynadılar. dokanın atılması gerekirken atılmadı. webo atıldı. ibb 9 kişi oynaması lazımdı.
    -takım savunmasında ve hücumunda melo'nun ne kadar önemli olduğunu gördük. özellikle savunma çok aksadı.
    -emre çolak, top ayağına yapışmadığı zamanlarda engin baytar, selçuk inan ve muslera yine çok iyilerdi.
    -özellikle emre'yi çok beğendim. her geçen maç daha iyi oluyor bu çocuk. özellikle ilk golle mest etti. onun dışında pas dağıtma, savunma vs. ile çok başarılıydı. böyle devam aslanım.
    -kazım küfür rekoru kırdırdı maçta. çok çok kötü ve etkisizdi. artık oraya veya sol kanada transfer şart. sola gelse de yeni oyuncu, emre çolak sağa gelebilir ama artık oynamasın bu adam.

    aslanlar gibi gidiyoruz. bir kaç takviye ile tutulmaz olabiliriz. hala eksikler var ama zamanla hallolacak gibi.

    (bkz: yürüyedur)
  • 192
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 5
    aboo 5
    semih 6
    ufo 7
    hakan balta 4
    selçuk 6
    engin 7
    emre 9
    kazım 4
    elmander -2
    baros -1

    zurnanin zirt dediği an:
    kazım’ın sarı kart alıp cezalı duruma düşmesi. bir sonraki maç muhtemelen engin oturacaktı, engin’in yedek kalmasına gönlüm razı değil. önümüzdeki maç, engin takıma banko olarak katılır, en zayıf halka kazım bekler. unutulmaz 11 e uygun adım gidilir.
    -
    varil:
    elmander; geldiğinden beri en etkisiz maçını oynadı. baros’la inanılmaz bir uyumsuzluk vardı aralarında. çok pas hatası yaptı, maçın en çok koşan adamı olması kötü oynadığı gerçeğini değiştirmez.
    -
    gladyatör:
    emre çolak; topla oynarken sanki hagi, koşarken sank okan’dı. attığı goller istisna, verdiği paslarla adeta resital çekti. alttan geliyorsan, sana şans geldiğinde işte böyle bir destan yazacaksın. artık galatasaray’ın değil, ulusal takımın da bankosudur. fiziği gelişmiş, geçen yıllarda korneri yetiştiremeyen emre çolak’tan füzeler seyrediyoruz.
    -
    borozanci:
    halis özkayha; özellikle ekranın karşısına denk gelen hakemin kesin bir göz kusuru vardı. sanki bayrakları şansa kaldırıyor veya kaldırmıyordu. baros’un hileli ofsaytını göremedi, sonraki pozisyonda hakan balta kırk yılda bir sarktı ofsayt değildi. oyundan atamadığı futbolcunun yerine cezayı diğerine kesti. önemli bir hatası yoktu.
    -
    bir soru – bir cevap:
    abo ayrılınca savunma da bir sakatlık olur mu?
    gözle görülür bir savunma zaafı olmaz. takım, takım oldu, göreceksiniz sabri bile sağ bekte sırıtmadan, azar işitmeden oynayacak. ne var ki büyük bir hücum bekini seyretmekten mahrum kalacağımız kesin.
    -
    imparator:
    imparator egolarından arınmış, sahaya çıkardığı, tribüne gönderdiği, sonradan oyuna aldığı futbolcularda yüzde yüz hem fikiriz. işi takım kurmaktı, görüyoruz ki ezbere sayacağımız 11 artık oturmak üzere. takımın 7-8 bankosu var, artık kimi oynatırsa oynatsın kalıcı olur. çürük elmaları sağlamlardan ayırınca seyre değer bir futbol her maç taraftar mutlu şekilde tribünlerden ayrılacak.
    -
    ordakiler:
    galatasaray taraftarı artık büyük bir stadın taraftarı olabilmeyi de beceririyor. lüzumsuz, sıkıcı oyundan bağımsız tezahüratların yerini direk oyuna katkısı olacak şarkılara geçiş yapıldı. tribünlerin boş görünen yerleri geçmişten kalan kötü takımın hatası. 1.5 sene önce galatasaray tribünlerine rağbet zayıftı, yeni sezonla birlikte stadın en iyi yerleri kapışılır ve görüntü kirliliği yaşanmaz.
    -
    analiz:
    takım haftalardır sıfır kazmayla oynuyordu, kelime manasında gerçekten oynuyordu. bunun yanında teknik olarak da haftalar geçtikçe gözle görülür bir kalite oluştu. geriye, yana paslar gittikçe azaldı. geriye 5 metre pas verilirse bu mutlaka ileriye 20 metre pas verebilmek için yapılıyor. ve dizilişlere bakıldığında iki forvetle oynayan tek takım galatasaray deniyor ama ben katılmıyorum. takım iki değil 10 forvetle oynuyor bana göre. işte benim istediğim, yıllardır beklediğim oyun şekli. galatasaray gibi takımın beki olmaz, savunması olmaz.

    takımı ezbere sayabiliyoruz artık. gereksiz futbolcu kirliliği yapanlar kısa zamanda unutuldular. şimdi tribünde oturan futbolcular yakında artık bizim maçları evlerinde ya da birahanelerde seyredebilirler. bizim de sinirlerimizi bozmazlar.

    belediyespor’lu vebo’nun atıldığı pozisyonu hatırlayalım. galatasaray stoperi semih, yatarak topu kesti, aynı pozisyonda şimdi tribünde olan milli stoperlerimiz olsa ne yapardı? kayarak müdahale edecek yetenekleri ve yürekleri yok.

    adı engin olup da kötü futbolcu olanını ben bilmiyorum. kendine has,ters pasları olan, tekniği çok yüksek bir futbolcu. hasan şaş’tan sonra kendine güveni olup, çalım yapabilen futbolcuya hasret kalmıştık. istediği kadar çalım atabilir, kaptırabilir. çalım futbolun en az gol kadar süsüdür. her türlü taktiği, önlemi çalım atan futbolcular bozarlar. adam eksiltmenin, öne daha fazla adamla akmanın en güzel yolu çalım atmaktır. yalnız engin’e bir sitemim olacak. gol olan pozisyonda sırtını döndü, top hafifçe kendisine çarptı. o topu muslera çıkartırdı.

    emre çolak’ın çolaklığı geride kalmış. galatasaray orijinli olması bizi fazlasıyla gururlandırıyor. attığı füze de top hiç dönmeden süzüldü, gittikçe ivme kazanan şut ağlara giderken hagi’yi anmayan galatasaraylı eminim yoktu. ikinci gol de de tamamen çalışılmış bir kombinasyon seyredildi. ayrıca bitmek bilmeyen enerjiyle sahada basmadık yer bırakmadı. ikinci golde semih’in klipsi gözünüzden kaçmasın.

    takımın bankolarının sarı kartla oynayamayacak olmasına hep içimde garip bir sevinç oluşur. mesela melo cezalı olmasa bu maçta muhtemelen engin’i seyredemeyecektik. şimdi kazım cezalı, takım değişmeyecek melo girecek, takım seriye devam ederse ki eder o zaman top imparator da olur. umarım kazım’ın yerine engin ilk 11 e daha yakın olur.

    baroş bu maçı da topu elleyerek tamamladı. hakemi yanılttı, epeyce bir süre ofsaytta bekleyerek önce savunmayı kandırdı, sonra bir an geriye doğru kaçarak yan hakeme yedirdi, gereksiz, haksız benim hiç hoşuma gitmeyen iğrenç bir gol attı. o golü ben saymıyorum.

    asist kralımız, kendi golüne asistan istemedi. kendi kendine asist yaparak ilerledi, çok iyi yere bilerek vurdu. serbest vuruşunda kıl payı girmeyen topundan sonra, çok klas şutu arena gecesinin ballı ekmek kadayıfıydı.

    yine mi maçımız var, seyretsek dert, seyretmesek gönlümüz razı değil olan günlerden, ne zaman galatasaray maçı var diye beklediğimiz günlere geldik. gel 3-5 gün gel diyoruz.
  • 194
    galatasaray – ibb : 4-1 sakin !

    alışkanlık işte, maç başlıklarında galatasaray’ı hep büyük harfle, rakiplerini küçük harfle yazarım. bu defa rakibi de büyük harfle yazdım, sanırım bu da art niyetli olmadığımı kanıtlar. (yersen)(beni okuyan yemez ya, ele güne karşı bir deneme yapayım dedim)

    ben bildim bileli ibb maçlarımız sıkıntılıdır, özellikle içerde. bir gün uçaksavar’da oynuyoruz devreyi 1-0 önde bitirdik, devre arası saha komiseri geldi maç iptal dedi. lan neden, lideri yeniyoruz. düzce’den metris’teki malum şahıs şahane teşvik primi göndermiş alıcaz, keyfimize bakıcaz. hakem diyor ki, maçı iptal ettim. cumhurbaşkanı turgut özal vefat etti. allah rahmet eylesin.
    pardon ya, bu benim ibb ile kişisel anımdı.

    galatasaray’da her maç değilse de arada sırada ibb karşısında sıkıntılar yaşadı. biz sevemedik usta bu takımı. başında arif erdem olsa bile, kusura bakmasın.

    maça geçelim. maça başladık, saldırmaya da başladık. melo ve sürekli birlikte dolaştığı küçük melo olmayınca fatih hoca baytar’ı bu bölgeye koymuştu.
    emre çolak şahane bir gol attı, topu çekti kaleye vurdu, dikkatinizi çekerim 18 dışından. özgüven diye kıçımızı yırtıyoruz ya, özgüven budur işte. devre arasında emre aradı “kaptan özgüven geldi, çay söyledim” dedi, meğer ikinci devre bir tane daha atacakmış. çocuk doğru dürüst söylesene, bahisten parayı götürürdük lan.

    takım maçı kopartana kadar pozisyona da girmiyor, pozisyon da vermiyor. oyunu sıkıyorlar. bak bu neden böyle oluyor biliyor musunuz? oyunu garanti oynama isteği hala ağır basıyor. oyunu kontrolümüz altında tutalım, sonra bakarız durumu. geçen bir yazıda bahsetmiştim, düşük viteste rakibe yetişip ileri vitese atınca uzama hikayesi. galatasaray her maç aynısını yapıyor. fenerbahçe maçı hariç, o maçta en başta 5. vitesle başlamıştı takım, patinajla kalkmıştı fatih hoca. şimdi baktım da vites örneğini yine fenerbahçe maçı için vermişim ama başka açıdan, güzel, buradan ekmek çıkar. kaçıncı vites diyorduk?

    baytar iyi adam, hoş adam, iyi topçu falan ama melo gibi bir bölgede oynayacak tipte biri değil. bu sebeple, selçuk inan maçı sürekli orta sahanın ortasında yalnız oynamak zorunda kaldı. ibb eksilince işler rahatladı tabii. webo’nun kırmızı kartı bence yanlış. sarı bile zor. hah hemen atlayın fenerliler, sazan avı başladı! doka’nın baytar’a yaptığı direkt kırmızı, ancak sarı gördü. bu saçmalıklar niye oluyor biliyor musunuz? hakemler, türk-yabancı ayırmaksızın futbolu bilmiyor. net ! hem de hiç anlamıyorlar usta.

    devre bitti mi 1-1. al başına belayı diye düşünen galatasaraylılar mutlaka olmuştur, başta peder bey olmak üzere. halbuki devre arası bizim keyfimiz yerindeydi tribünde. maç öncesi bir arkadaşımızı istediğimiz tribüne alamadık falan ama kısmet değilmiş.

    ikinci devre başladı, tam da ibb’nin istediği gibi, galatasaray saldırıyordu. ama maçın başında olduğu gibi emre çolak yine devrenin 6. dakikasında golü attı.(internetten baktım)
    sonrası çorap söküğü gibi geldi.

    taraftar istiyor ki, takım saldırsın 25 tane atsın. oldu canım. halbuki sakin olacaksın, kaç tane lazımsa o kadar atacaksın. sakin diye diye golleri attık usta. bir de küçük melo mevzusu güme gitmiş fener maçında. o golden önce “ulan bi tane de kornerden atalım” demiştim. bu sene rıdvan dilmen’den çok daha fazla sayıda gol bildim, #nontvspor yönetimine mesajımdır:)

    bundan sonraki bölümü sadece münafıklar(lan kendini münafık sayan ne çokmuş, geçen sene herkes üstüne alınıyordu) okusa, diğerleri okumasa da olur. galatasaray, maçı webo atıldı diye mi kazandı sanıyorsunuz?

    bu sezon işiniz zor, hiçbir yorumunuz tutmayacak. zaten uranüs, platünle, neptün arasında ve a.y. uzun bir süre gözükmeyecek. aynı zamanda, jüpiterle venüs’ün yaşadıkları yasak aşktan doğan gayri meşru çocukları a.y. (ki aynısından bahsediyorum) bundan sonra ipleri elinde tutamayacağı için sizin maya’lara ve maya takvimindeki kıyamete inanmanız şart.
    valla bu saçmalığa inanmak bile güzel. memlekette öyle şeyler oluyor ki. örneğin; fenerbahçe’yi küme düşürmemek gibi. uefa diyor ki, adam gibi ceza verin yoksa türkiye’ye komple ceza veririm, milli takım dahil. tff’den hiçbir yönetici çıkıp gereğini yapamıyor. fenerbahçe’nin işine geliyor zaten. aylardır yazdığımız her şey bir bir doğru çıkıyor. (hiç biri duyum falan değil, tamamen yorum meselesi karıştırmayalım).
    neyse, fenerbahçe yöneticilerinin kafalarını kuma gömmeleri sonucu başlarına avrupadan men cezası gelecek, bu net. bu yüzden türk futbolunun komple yasaklanması konusuyla ilgilenmiyorlar, yeter ki ligden düşürülmesinler. dikkat, ilgilenmiyorlar demek safça bir ifade olur, işlerine geliyor. düşünsenize, fatih terim’le birlikte ritmini bulmuş bir galatasaray. taraftarı, takımı, yöneticisiyle bir olmuş ve avrupa’da başarıyı tatmış ve aç bir galatasaray. ustaaaaa, fenerbahçe şike yapmamış olsa bile, kendi avrupa’ya gidebilecek olsa bile bu galatasaray’ı avrupa’da istemez. o yüzden, tüm ülke futbolunun ceza almasını fenerbahçe özellikle istiyor. dikkat “özellikle”. milli takım dahil, umurlarında değil.
    ali koç ha, fenerbahçe’nin potansiyel başkanı. bütün bildiklerini gizleyen, gördüklerini, duyduklarını, okuduklarını yok sayan ali koç. fenerbahçe’ye böyle başkan yakışır.
    ya da, en güzeli aziz yıldırım devam etsin.

    şike mevzusundan da fenerbahçe’den de “bazı” fenerbahçelilerden de sıkıldım. o yüzden, bu maç yazısını güzel bir şeyle bitirmek istiyorum.

    selçuk inan kenardan topu aldı, aslında aldı da denemez. top ona doğru verildi, rakibi bastı, inan topu rakibinin üzerinden aşırdı, rakibinin kalça darbesine aynı şekilde karşılık verdi. 18 dışında topu çekti, yaklaşık 100 metre arayla selçuk inan’la aynı hizadaydım, kalecinin solundaki yeşil çimden harika boşluğu gördüm, ulan inan da görmüştü, topu oraya vurdu. tribünde bu golde arkama yaslandığımı görenler olmuştur. ben zaten bu golü biliyordum ukalalığından başka bir şey değil.

    yazıyı böyle şeyler her zaman olmaz diye bağlayacaktım ki, bu sezon ve bundan sonra böyle çok muhabbet çıkacak bizim buradan, belli oldu.

    emre çolak. ah be çocuk. arda neyse de, bak bu benim oğlum olmak için daha uygun. solak lan bir kere.
  • 195
    her şeye rağmen galibiyetin yüzümüzü güldürdüğü maçtır belki ama galibiyetten ziyade takımın özellikle ikinci yarıda rakibin 10 kişi kalmış halini küçümser gibi bir tavır takınması sadece beni mi rahatsız etti bilmiyorum. hücuma çıkışlarda kalabalık ama sahaya iyi yayılmayan, beşe beş gelişen ataklarda aynı yöne hareketlenen oyuncular, son pası atan oyuncunun müsait olana değil de tamamen farklı yerlere pas atması beni biraz endişelendirdi açıkçası. 7 maçlık galibiyet serisindeki maçların hiçbirinde bu tarz bir takım görmemiştim. tüm bu bütünlüğün sebebi melo'muydu yani?

    ayrıca engin baytar savruk, selçuk inan ve johan elmander de biraz bitkin gibilerdi sanki. yine de mücadeleleri çok önemliydi. bir şey kesin ki o da her iki kanatta oynayacabilecek bir yerli, bir de yine yerli olmak üzere forvet ihtiyacımız hala çok net ortada. bu konuda bir şeyler yapmak elzem oldu artık.
  • 196
    eğer yanlış hatırlamıyorsam bu maç 2011-2012 sezonunda ali sami yen arena'da oynadığımız maçlarda güney tribün tarafında ki yedek kulübesini kullandığımız ilk maçtır.

    aynı zamanda yine 2011-2012 sezonunda sarı formanın altında ilk kez kırmızı şort-çorap kombinasyonu kullandığımız maçtır.

    (bkz: gereksiz bilgiler, garip totemler)

    edit:imla
  • 198
    o değil de webo-semih pozisyonuna kırmızı kart değil diyen varsa onun futbol bilgisine tüküreyim ben. tamam hadi top oynamıyorsun, normalde bir adam o topu kurtarmak istese ayağının ucuyla müdahale eder haberin yok, webonun tabanını 2 metre boyunca havada tutmasını da mı fark etmedin? art niyet olmasa 50 kere yön değiştirir veya üzerinden çok rahat atlayabilirdi semih'in ayağının. ama onun yerine ayağını hep havada tutmayı tercih etti ve neredeyse ayağını eline verecekti.
  • 199
    bu maçta gösterilen kırmızı kart sonuna kadar haklı bir kırmızı karttır aksini düşünen varsa kendine bir çay koysun. öte yandan işin bir diğer boyutu da keşke webo'nun semih kaya'ya yapmış olduğu sert müdaheledeki karar haksız olsaydı yani cezası kırmızı kart olmasaydı ama yine de verilseydi de bir daha kimse bu tarz futbol dışı hareketlerde bulunmaya cesaret edemesin. inanın o pozisyonda ağzımdan sinirle dökülen ilk cümleler "lan bir insan evladına o şekilde girilir mi..." * * idi. içine edeyim kırmızısının sarısının allah korusun o ayak kırılabilirdi de. ben açıkçası webo'nun o pozisyonda iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum çünkü iyi niyetli olan adam refleks olarak ya da bilerek, semih topa vurduktan sonra ayağını kaçırabilirdi, zıplardı, dizini kırardı, vs. ama webo kasten ayağını sertçe semihe sapladı.

    çok dağılmadan toplamak gerekirse ilgili pozisyonda kırmızı kart gayet yerindedir ve cezası tahminimce 3 maç olacaktır.
  • 200
    arena'daki ilk ve #854323 entrysinde de dedigim gibi, bir sira tesadufler sonucu gitmeye karar verdigim mac.
    bir diger tesaduf, skorunu dogru tahmin ettim o entry'de yazdigi gibi. normalde pek boyle seyleri beceremem.

    velhasil mac ile ilgili gittim gordum modunda dikkat ettigim bir kac nokta var.

    muslera itiraz aninda ceza sahasini terk ettigi icin sari kart gordu. ancak o oraya itiraz etmek icin degil, eboue'yi iten tam olarak goremedigim ibb oyuncusuna haddini bildirmek icin gitmisti. nitekim olaylar yatisip sari kart gosterme faslina geldigimizde hakeme yogun bir sekilde itiraz eden eboue vardi. takim arkadasi sari kart almasin diye itirazlarini surduren eboue belki basarili olamadi ama hemen yanindaki selcuk inan durumu muslera'ya guzelce anlatabildi. takimin orada birlik olmasi cok guzel bir durumdu.

    bunun disinda milan baros kendisine pas gelmediginde cidden sinirlendi. bir pozisyonda engin baytar'a digerinde de colin kazim'a. ikisinde de hakliydi bence. ancak engin baytar takimin yaramz firlama cocugu gibi. dun etkisi gibi gozukti ama sahada cok yaratici top surmeler yapmaya calisiyor. bazen cok fazla kalabaliga giriyor. isin garip tarafi, takim da sanki bu durumu kabullenmis gibi. bakalim ne olacak bu isin sonu.

    yine de guzel bir macti, benim fikrime gore ibb 10 kisi kalmasaydi da biz galip gelirdik ancak bu kadar kolay olmayabilirdi. cunku takim gercekten cok yorulmadi, engin son dakikaya kadar depar atabilecek kadar ayaktaydi, selcuk inan mucadele edip, top surup gol atabilecek kadar ayaktaydi.

    nice galibiyetlere galatasaray..
App Store'dan indirin Google Play'den alın