194
galatasaray – ibb : 4-1 sakin !
alışkanlık işte, maç başlıklarında galatasaray’ı hep büyük harfle, rakiplerini küçük harfle yazarım. bu defa rakibi de büyük harfle yazdım, sanırım bu da art niyetli olmadığımı kanıtlar. (yersen)(beni okuyan yemez ya, ele güne karşı bir deneme yapayım dedim)
ben bildim bileli ibb maçlarımız sıkıntılıdır, özellikle içerde. bir gün uçaksavar’da oynuyoruz devreyi 1-0 önde bitirdik, devre arası saha komiseri geldi maç iptal dedi. lan neden, lideri yeniyoruz. düzce’den metris’teki malum şahıs şahane teşvik primi göndermiş alıcaz, keyfimize bakıcaz. hakem diyor ki, maçı iptal ettim. cumhurbaşkanı turgut özal vefat etti. allah rahmet eylesin.
pardon ya, bu benim ibb ile kişisel anımdı.
galatasaray’da her maç değilse de arada sırada ibb karşısında sıkıntılar yaşadı. biz sevemedik usta bu takımı. başında arif erdem olsa bile, kusura bakmasın.
maça geçelim. maça başladık, saldırmaya da başladık. melo ve sürekli birlikte dolaştığı küçük melo olmayınca fatih hoca baytar’ı bu bölgeye koymuştu.
emre çolak şahane bir gol attı, topu çekti kaleye vurdu, dikkatinizi çekerim 18 dışından. özgüven diye kıçımızı yırtıyoruz ya, özgüven budur işte. devre arasında emre aradı “kaptan özgüven geldi, çay söyledim” dedi, meğer ikinci devre bir tane daha atacakmış. çocuk doğru dürüst söylesene, bahisten parayı götürürdük lan.
takım maçı kopartana kadar pozisyona da girmiyor, pozisyon da vermiyor. oyunu sıkıyorlar. bak bu neden böyle oluyor biliyor musunuz? oyunu garanti oynama isteği hala ağır basıyor. oyunu kontrolümüz altında tutalım, sonra bakarız durumu. geçen bir yazıda bahsetmiştim, düşük viteste rakibe yetişip ileri vitese atınca uzama hikayesi. galatasaray her maç aynısını yapıyor. fenerbahçe maçı hariç, o maçta en başta 5. vitesle başlamıştı takım, patinajla kalkmıştı fatih hoca. şimdi baktım da vites örneğini yine fenerbahçe maçı için vermişim ama başka açıdan, güzel, buradan ekmek çıkar. kaçıncı vites diyorduk?
baytar iyi adam, hoş adam, iyi topçu falan ama melo gibi bir bölgede oynayacak tipte biri değil. bu sebeple, selçuk inan maçı sürekli orta sahanın ortasında yalnız oynamak zorunda kaldı. ibb eksilince işler rahatladı tabii. webo’nun kırmızı kartı bence yanlış. sarı bile zor. hah hemen atlayın fenerliler, sazan avı başladı! doka’nın baytar’a yaptığı direkt kırmızı, ancak sarı gördü. bu saçmalıklar niye oluyor biliyor musunuz? hakemler, türk-yabancı ayırmaksızın futbolu bilmiyor. net ! hem de hiç anlamıyorlar usta.
devre bitti mi 1-1. al başına belayı diye düşünen galatasaraylılar mutlaka olmuştur, başta peder bey olmak üzere. halbuki devre arası bizim keyfimiz yerindeydi tribünde. maç öncesi bir arkadaşımızı istediğimiz tribüne alamadık falan ama kısmet değilmiş.
ikinci devre başladı, tam da ibb’nin istediği gibi, galatasaray saldırıyordu. ama maçın başında olduğu gibi emre çolak yine devrenin 6. dakikasında golü attı.(internetten baktım)
sonrası çorap söküğü gibi geldi.
taraftar istiyor ki, takım saldırsın 25 tane atsın. oldu canım. halbuki sakin olacaksın, kaç tane lazımsa o kadar atacaksın. sakin diye diye golleri attık usta. bir de küçük melo mevzusu güme gitmiş fener maçında. o golden önce “ulan bi tane de kornerden atalım” demiştim. bu sene rıdvan dilmen’den çok daha fazla sayıda gol bildim, #nontvspor yönetimine mesajımdır:)
bundan sonraki bölümü sadece münafıklar(lan kendini münafık sayan ne çokmuş, geçen sene herkes üstüne alınıyordu) okusa, diğerleri okumasa da olur. galatasaray, maçı webo atıldı diye mi kazandı sanıyorsunuz?
bu sezon işiniz zor, hiçbir yorumunuz tutmayacak. zaten uranüs, platünle, neptün arasında ve a.y. uzun bir süre gözükmeyecek. aynı zamanda, jüpiterle venüs’ün yaşadıkları yasak aşktan doğan gayri meşru çocukları a.y. (ki aynısından bahsediyorum) bundan sonra ipleri elinde tutamayacağı için sizin maya’lara ve maya takvimindeki kıyamete inanmanız şart.
valla bu saçmalığa inanmak bile güzel. memlekette öyle şeyler oluyor ki. örneğin; fenerbahçe’yi küme düşürmemek gibi. uefa diyor ki, adam gibi ceza verin yoksa türkiye’ye komple ceza veririm, milli takım dahil. tff’den hiçbir yönetici çıkıp gereğini yapamıyor. fenerbahçe’nin işine geliyor zaten. aylardır yazdığımız her şey bir bir doğru çıkıyor. (hiç biri duyum falan değil, tamamen yorum meselesi karıştırmayalım).
neyse, fenerbahçe yöneticilerinin kafalarını kuma gömmeleri sonucu başlarına avrupadan men cezası gelecek, bu net. bu yüzden türk futbolunun komple yasaklanması konusuyla ilgilenmiyorlar, yeter ki ligden düşürülmesinler. dikkat, ilgilenmiyorlar demek safça bir ifade olur, işlerine geliyor. düşünsenize, fatih terim’le birlikte ritmini bulmuş bir galatasaray. taraftarı, takımı, yöneticisiyle bir olmuş ve avrupa’da başarıyı tatmış ve aç bir galatasaray. ustaaaaa, fenerbahçe şike yapmamış olsa bile, kendi avrupa’ya gidebilecek olsa bile bu galatasaray’ı avrupa’da istemez. o yüzden, tüm ülke futbolunun ceza almasını fenerbahçe özellikle istiyor. dikkat “özellikle”. milli takım dahil, umurlarında değil.
ali koç ha, fenerbahçe’nin potansiyel başkanı. bütün bildiklerini gizleyen, gördüklerini, duyduklarını, okuduklarını yok sayan ali koç. fenerbahçe’ye böyle başkan yakışır.
ya da, en güzeli aziz yıldırım devam etsin.
şike mevzusundan da fenerbahçe’den de “bazı” fenerbahçelilerden de sıkıldım. o yüzden, bu maç yazısını güzel bir şeyle bitirmek istiyorum.
selçuk inan kenardan topu aldı, aslında aldı da denemez. top ona doğru verildi, rakibi bastı, inan topu rakibinin üzerinden aşırdı, rakibinin kalça darbesine aynı şekilde karşılık verdi. 18 dışında topu çekti, yaklaşık 100 metre arayla selçuk inan’la aynı hizadaydım, kalecinin solundaki yeşil çimden harika boşluğu gördüm, ulan inan da görmüştü, topu oraya vurdu. tribünde bu golde arkama yaslandığımı görenler olmuştur. ben zaten bu golü biliyordum ukalalığından başka bir şey değil.
yazıyı böyle şeyler her zaman olmaz diye bağlayacaktım ki, bu sezon ve bundan sonra böyle çok muhabbet çıkacak bizim buradan, belli oldu.
emre çolak. ah be çocuk. arda neyse de, bak bu benim oğlum olmak için daha uygun. solak lan bir kere.
alışkanlık işte, maç başlıklarında galatasaray’ı hep büyük harfle, rakiplerini küçük harfle yazarım. bu defa rakibi de büyük harfle yazdım, sanırım bu da art niyetli olmadığımı kanıtlar. (yersen)(beni okuyan yemez ya, ele güne karşı bir deneme yapayım dedim)
ben bildim bileli ibb maçlarımız sıkıntılıdır, özellikle içerde. bir gün uçaksavar’da oynuyoruz devreyi 1-0 önde bitirdik, devre arası saha komiseri geldi maç iptal dedi. lan neden, lideri yeniyoruz. düzce’den metris’teki malum şahıs şahane teşvik primi göndermiş alıcaz, keyfimize bakıcaz. hakem diyor ki, maçı iptal ettim. cumhurbaşkanı turgut özal vefat etti. allah rahmet eylesin.
pardon ya, bu benim ibb ile kişisel anımdı.
galatasaray’da her maç değilse de arada sırada ibb karşısında sıkıntılar yaşadı. biz sevemedik usta bu takımı. başında arif erdem olsa bile, kusura bakmasın.
maça geçelim. maça başladık, saldırmaya da başladık. melo ve sürekli birlikte dolaştığı küçük melo olmayınca fatih hoca baytar’ı bu bölgeye koymuştu.
emre çolak şahane bir gol attı, topu çekti kaleye vurdu, dikkatinizi çekerim 18 dışından. özgüven diye kıçımızı yırtıyoruz ya, özgüven budur işte. devre arasında emre aradı “kaptan özgüven geldi, çay söyledim” dedi, meğer ikinci devre bir tane daha atacakmış. çocuk doğru dürüst söylesene, bahisten parayı götürürdük lan.
takım maçı kopartana kadar pozisyona da girmiyor, pozisyon da vermiyor. oyunu sıkıyorlar. bak bu neden böyle oluyor biliyor musunuz? oyunu garanti oynama isteği hala ağır basıyor. oyunu kontrolümüz altında tutalım, sonra bakarız durumu. geçen bir yazıda bahsetmiştim, düşük viteste rakibe yetişip ileri vitese atınca uzama hikayesi. galatasaray her maç aynısını yapıyor. fenerbahçe maçı hariç, o maçta en başta 5. vitesle başlamıştı takım, patinajla kalkmıştı fatih hoca. şimdi baktım da vites örneğini yine fenerbahçe maçı için vermişim ama başka açıdan, güzel, buradan ekmek çıkar. kaçıncı vites diyorduk?
baytar iyi adam, hoş adam, iyi topçu falan ama melo gibi bir bölgede oynayacak tipte biri değil. bu sebeple, selçuk inan maçı sürekli orta sahanın ortasında yalnız oynamak zorunda kaldı. ibb eksilince işler rahatladı tabii. webo’nun kırmızı kartı bence yanlış. sarı bile zor. hah hemen atlayın fenerliler, sazan avı başladı! doka’nın baytar’a yaptığı direkt kırmızı, ancak sarı gördü. bu saçmalıklar niye oluyor biliyor musunuz? hakemler, türk-yabancı ayırmaksızın futbolu bilmiyor. net ! hem de hiç anlamıyorlar usta.
devre bitti mi 1-1. al başına belayı diye düşünen galatasaraylılar mutlaka olmuştur, başta peder bey olmak üzere. halbuki devre arası bizim keyfimiz yerindeydi tribünde. maç öncesi bir arkadaşımızı istediğimiz tribüne alamadık falan ama kısmet değilmiş.
ikinci devre başladı, tam da ibb’nin istediği gibi, galatasaray saldırıyordu. ama maçın başında olduğu gibi emre çolak yine devrenin 6. dakikasında golü attı.(internetten baktım)
sonrası çorap söküğü gibi geldi.
taraftar istiyor ki, takım saldırsın 25 tane atsın. oldu canım. halbuki sakin olacaksın, kaç tane lazımsa o kadar atacaksın. sakin diye diye golleri attık usta. bir de küçük melo mevzusu güme gitmiş fener maçında. o golden önce “ulan bi tane de kornerden atalım” demiştim. bu sene rıdvan dilmen’den çok daha fazla sayıda gol bildim, #nontvspor yönetimine mesajımdır:)
bundan sonraki bölümü sadece münafıklar(lan kendini münafık sayan ne çokmuş, geçen sene herkes üstüne alınıyordu) okusa, diğerleri okumasa da olur. galatasaray, maçı webo atıldı diye mi kazandı sanıyorsunuz?
bu sezon işiniz zor, hiçbir yorumunuz tutmayacak. zaten uranüs, platünle, neptün arasında ve a.y. uzun bir süre gözükmeyecek. aynı zamanda, jüpiterle venüs’ün yaşadıkları yasak aşktan doğan gayri meşru çocukları a.y. (ki aynısından bahsediyorum) bundan sonra ipleri elinde tutamayacağı için sizin maya’lara ve maya takvimindeki kıyamete inanmanız şart.
valla bu saçmalığa inanmak bile güzel. memlekette öyle şeyler oluyor ki. örneğin; fenerbahçe’yi küme düşürmemek gibi. uefa diyor ki, adam gibi ceza verin yoksa türkiye’ye komple ceza veririm, milli takım dahil. tff’den hiçbir yönetici çıkıp gereğini yapamıyor. fenerbahçe’nin işine geliyor zaten. aylardır yazdığımız her şey bir bir doğru çıkıyor. (hiç biri duyum falan değil, tamamen yorum meselesi karıştırmayalım).
neyse, fenerbahçe yöneticilerinin kafalarını kuma gömmeleri sonucu başlarına avrupadan men cezası gelecek, bu net. bu yüzden türk futbolunun komple yasaklanması konusuyla ilgilenmiyorlar, yeter ki ligden düşürülmesinler. dikkat, ilgilenmiyorlar demek safça bir ifade olur, işlerine geliyor. düşünsenize, fatih terim’le birlikte ritmini bulmuş bir galatasaray. taraftarı, takımı, yöneticisiyle bir olmuş ve avrupa’da başarıyı tatmış ve aç bir galatasaray. ustaaaaa, fenerbahçe şike yapmamış olsa bile, kendi avrupa’ya gidebilecek olsa bile bu galatasaray’ı avrupa’da istemez. o yüzden, tüm ülke futbolunun ceza almasını fenerbahçe özellikle istiyor. dikkat “özellikle”. milli takım dahil, umurlarında değil.
ali koç ha, fenerbahçe’nin potansiyel başkanı. bütün bildiklerini gizleyen, gördüklerini, duyduklarını, okuduklarını yok sayan ali koç. fenerbahçe’ye böyle başkan yakışır.
ya da, en güzeli aziz yıldırım devam etsin.
şike mevzusundan da fenerbahçe’den de “bazı” fenerbahçelilerden de sıkıldım. o yüzden, bu maç yazısını güzel bir şeyle bitirmek istiyorum.
selçuk inan kenardan topu aldı, aslında aldı da denemez. top ona doğru verildi, rakibi bastı, inan topu rakibinin üzerinden aşırdı, rakibinin kalça darbesine aynı şekilde karşılık verdi. 18 dışında topu çekti, yaklaşık 100 metre arayla selçuk inan’la aynı hizadaydım, kalecinin solundaki yeşil çimden harika boşluğu gördüm, ulan inan da görmüştü, topu oraya vurdu. tribünde bu golde arkama yaslandığımı görenler olmuştur. ben zaten bu golü biliyordum ukalalığından başka bir şey değil.
yazıyı böyle şeyler her zaman olmaz diye bağlayacaktım ki, bu sezon ve bundan sonra böyle çok muhabbet çıkacak bizim buradan, belli oldu.
emre çolak. ah be çocuk. arda neyse de, bak bu benim oğlum olmak için daha uygun. solak lan bir kere.