maçtan çekinen, farklı yenilgiden endişe duyan varsa yabancı basını biraz takip etse galatasaray adının yabancı memleketlerde hala ne anlama geldiğini kavrayabilir ve silkelenerek biraz olsun kendine gelebilir. her şey bir tarafa, şampiyonlar ligi'nde oynadığımız son 3 deplasman maçında alınan 3 galibiyet; avrupa kupaları'nda çıktığımız son 18 deplasman maçında alınan 10 galibiyet ve yalnızca 2 yenilgi
* var. bu demek oluyor ki takım madrid deplasmanına giderken bizler de maça daha öz güvenli ve cesur yaklaşmalı, rakibin adının real madrid olmasının onları doğrudan yarı finale çıkarmayacağı gerçeğini görmeliyiz.
kuraların belli olmasının hemen ardından eşleşmeye mantığımızla yaklaştığımız için real madrid'in açık ara favori olduğunu daha net görüyorduk. fakat şu an gelinen noktada geçen her saniye bu zorlu maça daha çok yaklaşıyoruz ve bu sebepten midir bilinmez, real madrid'in "yenilmez" bir takım olduğu ön görüsü de git gide kayboluyor. haksız da sayılmayız; başımızda çift maçlı eleme sisteminin dehalarından biri olan fatih terim var. takımın sahadaki gerçek liderlerinden kaptanımız selçuk, kaleyi gönül rahatlığıyla emanet ettiğimiz muslera, mourinho faktöründen dolayı eşleşmenin her iki ayağına da ekstra motivasyonla çıkacak olan sneijder ve drogba, soğukkanlılığı ile tehlikeli pozisyonlarda yüreklere su serpen semih, varlığı ile orta sahadaki savaşçılığımızı arttıran melo ve şampiyonlar ligi'nin gol kralı burak gibi oyunculara sahibiz.
sonuç olarak işimizin bir hayli zor olduğu ortada fakat kulüp ve takım olarak bizler de zorluktan güç alan, zoru başarmayı seven bir karaktere sahibiz. bu yüzden turu kolay geçeceklerini zanneden "tüm" real madrid taraftarlarına sürpriz yaşatmamız ihtimal dahilinde. yeter ki wembley'e giden bu yolda 'önce' kendimize inanalım.
(bkz:
road to wembley)
http://www.youtube.com/watch?v=syYBATuk9qo