---
alıntı ---
bundan 1-2 ay önce bu maç ile ilgili bir hikaye öğrendim. o aralar sözlüğe yazmaya ara verdiğim için bu yazı bu zamana kadar sarktı. anlatacağım hikayeyi şu anda gençlik sporda çalışmakta olan ve üniversitede zamanında ev arkadaşım olan kişi bana aktarmıştır.
bu yaz bolu'da içerisinde kasımpaşaspor'un da bulunduğu geyikten bir hazırlık turnuvası düzenlenir. bakanlıktan çıkan ani (!) bir karar üzerine bu maçlar iddaa bültenlerine eklenir. gençlik sporda görevli arkadaşı da turnuvaya iddaa'nın gözlemcisi olarak gönderirler. sözüm ona şike vs. gibi olayları denetlemek için gönderilmiştir. neyse... kasımpaşaspor'un yeni kaptanı (yanılmıyorsam) fatih akyel de tabi ki oradadır.
benim arkadaş orada turnuva bitene kadar kaç gün kaldı bilmiyorum; fakat fatih akyel'le uzun uzun muhabbet edip neredeyse kanka olabilecek kadar vakit bulmuş. ee fatih'le yarım saat muhabbet yapsanız sözün dönüp dolanıp geleceği yer de şüphesiz efsane real madrid maçı olmalıdır. çoğu galatasaraylı için unutulmaz bir gün olan 3 nisan 2001'de yaşananlar bildiklerimizin çok ötesindeymiş. aslında bundan sonra yazacaklarımı arkadaşımın bana aktardığı gibi direkt fatih akyel ağzından yazmak isterdim; fakat götümüze girebilir endişesi içerisinde daha bir üsturuplu yazacağım.
malumunuz, ilk yarı galatasaray 2 gol yemiş ve real madrid karşısında muhtemel bir hezimet daha olası gelmeye başlamıştır maçı izleyen kişilere. bu arada fatih ve arif yedek kulübesinde oturmuş en son ne zaman yemek yediklerini düşünmektedirler. ikisinin de karnında çalan ziller onları bir arayışa sürüklemiş ve saha kenarındaki çocuklardan birini çağırıp o tarihi isteği yapmışlar. çocuktan dışarı çıkıp, stadın karşısındaki caddeden iki tane yarım kokoreç almasını istemişler. çocuk yaşadığı bu hayal mi gerçek mi olduğu tam olarak kestirilemeyen anda düşünedururken fatih "hadi len az kaldı devreye. buraya getirme ekmekleri. soyunma odaları giriş tünellerinin orda bekle. alıcaz ordan." demiş ve çocuğu yollamış.
eleman ekmekleri almaya giderken neler düşündü, ekmeği yapan ustaya "abi malzemesini bol koy arif'le fatih yiyecek bunları" diyip "hassiktir ulen deyyus!" diye laf yedi mi bilinmez ama hakem ilk yarı düdüğünü öttürdüğünde tam da fatih'in belirttiği lokasyonda elinde poşetle beklemekteymiş. ekmekleri alıp herkesten önce tünele dalan arif ile fatih tabi ki kendilerine kuytu bir köşe bulma arayaşına girip, uygun yer olarak kazan dairelerini bulmuşlar.
burada muhtemelen bir kaç ısırıkta yarım ekmeği bünyelerine indiren akabinde gözlerine fer gelmiş topçular bir de çay olsa ne gider diye düşünürken fatih akyel soyunma odasında lucescu'nun hışmıyla karşılanmış. "neredesin sen? capone sakatlandı. oyuna gireceksin çık ısın" lafını duyan fatih "ulan roberto carlos sen mi büyüksün ben mi.....? " düşünceleri içerisinde sahaya çıkmış tekrar.
neyse efendim. ikinci yarı başlıyor bir penaltı oluyor ve 2-1. bu arada fatih akyel "ne zaman ayağıma top gelse sürüyorum roberto carlos'un üstüne, sürüyorum roberto carlos'un üzerine" demiş ve bunun üzerine hasan şaş'a yaptığı asistle galatasaray 2-2'yi yakalamış.
ali sami yen gazı almış yer gök inliyorken bir de orta yapıp jardel'e gol attırmaz mı? bütün millet kafayı yemiş o an oradaki herkes hayatının en mutlu anını yaşadığını düşünürken, fatih akyel de bu 2 asistle piyasada tavan yaptık düşünceleri içinde yedek kulübesine doğru koşup milletin üstüne atlamaya hazırlanırken karşıdan iki ellerini açıp sırıtarak "gelmeeee gelmeeee. kusucam valla kusucam kokoreçi!" diyen arif'i buluyor. ben bundan sonrasını yerlere yatmış gülüyor olduğumdan dinleyemedim.
eğer maç sonrasında soyunma odasında dansöz çağrılıp sıra gecesi yapıldıysa orasını bilemiyorum. 2-0'dan gelip real madrid'i kanırta kanırta yenmiş, şl'de yarı finale göz kırpmışsın ama işin içerisinde nereden bakarsan bak bir kokoreç hikayesi var.
---
alıntı ---
https://eksisozluk.com/entry/14129754