• 476
    öncelikli sorunun hakem olmadığını düşündüğüm maç.

    sakin bir sağduyu gösterme vakti geçti. bu yenilginin tek sorumlusu hocadır bana göre. kasımpaşa maçı dışında her maçta etebo'nun oynamasına muhalefet ettim. yani hakikaten hangi amaçla neredeyse mükemmel oynayan taylan'ı kesip etebo'ya şans verildiğini anlayamıyorum. bunun izahı yok arkadaş, etebo'nun içinden kante falan çıkarmayı mı umdu hoca? çok açık şeyler var. etebo oynayınca oyun kuramıyorsun, etebo toplu oyunda etkisiz eleman, rakip yarı sahaya geçince al gülüm ver gülümden fazlasını yapabilecek bir oyuncu değil. taylan gibi çok yönlü ve teknik bir 6 numarayı kesmek, hakikaten playstation'da falan bile kabul edilebilir bir şey değil. merak ettiğim bir diğer şey luyindama'nın neden kesildiğidir. bu adam son maçta mohamed ve yedlin'le birlikte maçın en iyisi olmuş, beğenilmeyen ayağıyla bir sürü iyi uzun top çıkarmış ve birinde asist yapmış bir oyuncu. toparlanması gerektiğinden daha açık bir şey de yok, e neden bu adamı durduk yere kesiyorsun? ne anlamı vardı bunun, donk'un ayaklarını xavi gibi kullandığını mı zannediyor hoca? öyle kullansa bile senin saha içinde oynamaya çalıştığın elle tutulur bir şey yok ki, xavi olsa ne olur? luyindama yerine donk ile başlamak felaket bir karardı bana göre ama hücum hattı tercihleri elbette bizim açımızdan daha etkileyiciydi. haftalardır sahada gölge gibi gezen onyekuru neden yedek kalmıyor acaba? bu adamda vazgeçemediği neyi var hocanın? aylardır çok az süre almasına karşın yapabileceğinin en iyisini yapan kerem neden hâlâ yedekte başlıyor? çok ciddiyim, kerem'in yerinde olsam sene sonunda gelen teklifleri ciddi bir şekilde düşünürüm. anladığım kadarıyla, yaptığı tüm iyi şeylere karşın oynamasına yönelik hocada bir direniş var. kerem'in ilk 11 başlamamasını futbol çerçevesinde açıklayamazsınız. hocanın oyuncu saplantılarına bağlıyorum, kime haksızlık ettiğini o kadar da umursamıyor belli ki. emre akbaba ve belhanda örnekleri bunu göstermek için yeterli. yapılacak doğru şey, onyekuru'yu yedek bırakıp arda'yı sola kerem'i sağa almaktı. hocanın istediği oyuncular da alındı üstelik, sezonun ikinci devresi başladığından bu yana hangi maçı iyi oynarak kazandık? hangi maçta sergilediğimiz bizi tatmin etti? bir de maçtan sonra çıkıp ankaragücü gibi bir takımın mücadelesi sizin oyununuzu bozabiliyor tarzı bir şeyler söyledi hoca. ilk yarı 11'e 11 oynandı maç. ankaragücü acaba nasıl bir mücadele ve oyun ortaya koydu da senin planın bozuldu? birincisi senin zaten ankaragücü veya başka bir takım tarafından bozulacak bir oyunun yok, ikincisi ankaragücü öyle oyun bozacak bir takım değil, öyle bir performans gösterdiklerini de düşünmüyorum zaten. hadi diyelim ankaragücü bunu yapabiliyor, lig sonuncusu, senin lider olan takımını böyle zorluyorsa, oturup ben ne oynatmaya çalışıyorum diye düşünmen lazım. hakem hatası oldu elbette ama sen 10 kişi kalana kadar umut veren ne yaptın sahada? 11'i görünce kazanma şansımızın çok az olduğunu düşünmüştüm. ilk yarıyı izledikten sonra da bu maçtan puan alma şansımızın bile olmadığını düşündüm. sahada bir oyun görmek istiyoruz, tek sorun hakem olduğunda herkes konuşur zaten.
  • 477
    macin ilk 10 dakikasindaki oyunumuz itibariyla golu erken bulacagimizi dusunmustum ama dakikalar ilerledikce ankaragucu'nun direnisi de artti ve ilk yarim saat sonunda "zor mac olacak" kokusu alinmaya baslandi. buna ragmen devreye 0-0 ile girseydik hoca klasik olarak muhtemelen sistem ve oyuncu degisikligi yapmazdi, 70'e kadar beklerdik. ikinci yari basladiginda devredeki emre kilinc-falcao degisikliginin gereksiz oldugunu ve "en son ne zaman 4-4-2'ye donup mac cevirdik ki" diye dusundum. nitekim hocanin bir diger klasigi olan "maglupsan 4-4-2'ye don" yine ters tepti ve bir gol daha yedik. iki dakika sonra gelen kirmizi karttan sonra ise mac zaten koptu, o yuzden son yarim saatin analizini yapmiyorum.

    ankaragucu'nu tebrik etmek lazim, oyle veya boyle 3 puani aldilar. biz de enseyi karartmayacagiz, bazen futbolda boyle enteresan maclar oluyor, zaten bu sporu bu kadar sevmemizin nedenlerinden biri de surprizlerinin bol olmasi.
  • 478
    normalde mağlubiyetlerin etkisinden hemen çıkıyorum. yani bu konuda yol kat etmiştim. fakat bu maçın etkisinden çıkamadım. kaybedince hemen başka şeylere sarıyordum. ama bu sefer farklı oldu. dün gece başımı yastığa koyarken bu maç vardı aklımda. sabah bu maç. öğlen bu maç. baya bir yıkım oldu bende. gelecek adına bir parça korkuttu. korkuyorum.
  • 479
    fatih hocanın acilen orta saha çıkarıp forvet alma huyundan vazgeçmesi gerektiğini gösteren bilmem kaçıncı maç. biz bunları daha önce görmedik mi? dakikalar ilerdeyken ve skor olarak berabere veya yenil olduğumuzda tek hamlemiz orta sahayı boşaltmak oluyor. 2018’deki kasımpaşa ve sivas maçları, bu seneki antalya, karagümrük ve ankaragücü maçları en çarpıcı örnekler. daha vardır belki de hatırlamıyorum. devre bittiğinde yeniktik bu maçta. tek yapmamız gereken feghouli’yi eklemlemekti. daha önümüzde 50 dakika vardı. son 5-10 dakikada yapılabilir ama bu kadar erken yapmak çok mantıksız. orta sahayı boşalttık ve ankaragücü göbekte cirit atmaya başladı ikinci yarı ile birlikte. halbuki sabırlı şekilde ankaragücü’nü kalesine itmek daha mantıklı olacaktı. ankaragücü de inanılmaz ters bir takım. hücum oyuncuları aşırı kıvrak ve 2 yıldır bizi en çok yoran anadolu takımı belki de. küçük maçlar için yeterli değiller ancak büyük maçlar için gerçekten can sıkıcı bir takım. fenerbahçe’nin de köküne kibrit suyunu geçen yıl lobhanidze dökmüştü. beşiktaş kazandı bu yıl ama epey acı çekti bu maçta. biz ilk devre kazandık ama basur olduk. hakikaten tuhaf takım. sivas bu kadar bayıltamaz bizi mesela daha kuvvetli takım olsalar da. her şerde bir hayır vardır. şampiyonluğu iyi bilen tabiri caizse kaşar futbolcularımızı kullanma vakti geldi. gedson’u bekleyemeyiz. muslera, donk, marcao, taylan, belhanda, feghouli, onyekuru ve mustafa iskeletine duruma göre eklemeler yapıp maçları oynamalıyız. ligin artık son düzlüğü sivasspor maçıyla başlayacak, 3’te 2’si bitti ligin bu hafta itibariyle. düşünüp taşınanda bu maç için bir dolu ibretler var.
  • 480
    beşiktaş’ın 1 maç eksiğine rağmen bizimle aynı puana gelmesiyle aramızdaki maç farkını 2’ye çıkaran maç. malum, beşiktaş bizi ilk yarıda 2-0 yendi ve bizim beşiktaş’ı en az 2 farklı yenmemiz gerekiyor. bu futbolla mümkün mü? değil. tabi enseyi karartmamak lazım ama ne fener ne beşiktaş kolay kolay puan kaybetmiyor zira ligin kalitesi yerlerde. ve biz bu berbat ligin en sonuncusuna, orta saha ikilisi ibrahim akdağ alper potuk olan takıma mağlup olup bir çuval inciri berbat ettik. kendi söküğümüzü kendimiz dikeceğiz ama dürüst olmak gerekirse de şu ana kadar bu ligi kazanmayı hakeden takım beşiktaş. bakalım oyun olarak son 13 hafta rüzgarı lehimize çevirebilecek miyiz?
  • 481
    ya arkadaşlar allah aşkına, takımı eleştirecek maç değil bu maç. penaltı olmasaydı eğer bu maçı yine bir şekilde kazanırdık. iyi oynadık demiyorum ama tıpkı geçen haftalarda olduğu gibi tek golle de olsa kazanırdık. geriye düşünce, 2 gol atmamız gerektiği için mecburen daha riskli oynamaya başladık.

    mostafa'ya verilen kırmızı kartın, başka hiçbir maçta bu kadar kolay verildiğini göremezsiniz.
  • 482
    kısa yazacağım; kötü ve adaletsiz bir ilk 11, kötü değişiklikler, berbat bir oyun ve değişiklikler. yenilmeyi hak ettik. umarım ders çıkartılır.

    ancak halil umut meler bile operasyon yapıyorsa önce bize sonra da beşiktaş'a geçmiş olsun. bu maç fenerbahçe'nin
    şampiyonluğunun habercisi olmuştur. istediğin kadar iyi oyna, aşırı güçlü değilsen ki değiliz, hakemi yenemezsin.
  • 483
    tadımı fena kaçıran maç oldu; epeydir bir maçın sonucuna bu kadar can sıkmamıştım. kötü oynadığımızı kabul etmekle beraber; yerin dibine sokulacak bir durum da yoktu bence. bir çırpıda aklıma gelen 3 pozisyon var 100de 100lük. ilk yarı emre kılınç'ın 0-0 iken araya girip atamadığı, 1-0 gerideyken ve hala 11 kişiyken falcao'nun kaçırdığı, onyekuru'nun 2-0 gerideyken ve 10 kişiyken ama bitime epey süre varken kaçırdığı kafa.

    en azından falcao golü yapabilse rahat bir galibiyet olurdu diye düşünüyorum. kırmızıdan sonra iş bitti zaten.

    bu maçtaki hakem yaklaşımı fazlasıyla şaibeli ve taraflıydı, sadece verilen penaltı ve kırmızı değil mevzu. hakemin yedlin'e sarı çıkarışına bir bakın; sarı yahu, sarı. kasıt yok, o ne hınçla geliş. muhammed'in pozisyonunda dirseği net görmeden kırmızıyı çektiğine de eminim; zira ortada zaten sallanan, atılan bir dirsek yok, kendini koruma amaçlı rakip gelmeden çıkarılmış bir kol var; bu sarı olur. yani turuncudan kırmızı da olmaz, yoruma açık bir tarafı falan yok. gelelim penaltıya; bu pozisyon bizim lehimize defalarca çalınmadı, özellikle geçen sene beşiktaş maçı vida'nın pozisyonu aklıma ilk gelen.

    tüm bunları alt alta koyunca, evet oyunu eleştirelim, hocamıza fernandes, etebo, vb. hatalı tercihleri soralım; ama ince ince değil göstere göstere doğrandığımızı da atlamayalım. beşiktaş futbol takımı'nın ligin gizli lideri olmasının ana sebeplerinden birisi hocasının kazandığı maçlardan sonra bile sürekli hakem diye ağlayarak algı yaratıp baskı kurması olduğunu unutmayalım. alanya maçında şans yardımıyla yırttığımız tuzağı bu sefer sağlam kurdular. iddia ediyorum muhammed'in pozisyonunda başka bir topçumuz olsa atılmayabilirdi mesela; amaç sadece bu maç değil uzun soluklu zarar vermekti galatasaray'a.

    hatalarımızı düzeltip; gerekli tepkileri de vererek sonuca ulaşma yolunda hocamıza ve takımımıza güveniyorum, allah utandırmasın!
  • 484
    maçı kaybetmemizin net nedeni hakem faciasıdır. neye göre kötü oynadık anlamıyorum. evet ankaragücü beklediğimizden çok daha dirençli ve istekli başladı ama haksız yere verilen penaltı olmasa gol falan atacakları yoktu. biz ise onyekuru’nun bomboş pozisyonda iyi bir kafa vuruşu yapamayışı ve emre’nin çok müsait pozisyonu golle sonuçlandıramayışı nedeniyle golü bulamadık. ikinci yarı önce gol ararken eksik yakalanıp ikinci golü yedik, sonrada haksız bir kırmızı kartla eksik kaldık. ona rağmen girdiğimiz pozisyonları bitirebilsek maçı çeviremesek bile beraberliği kurtarabilirdik. kötü değil ama beklenenden uzak bir oyun oynadık ama ona rağmen bir şekilde golü bulup rahat kazanırdık. ama net bir hakem artniyetiyle 3 puan bıraktık.
  • 485
    bu maç fatih terim'in konuşulacağı, teknik taktiğin tartışılacağı bir maç değildir. muslera oyundan çıksa, falcao kaleye geçse, yine tartışılmaz. ortada büyük bir skandal kırmızı kart ve penaltı var. üzülüyorum bizim takıma değil de, başka bir takıma bu kararlar verilseydi, muhtemelen o gece medya yıkılırdı. yöneticiler, futbolcular her biri ayrı ayrı açıklamalar yapıp, tepkilerini dile getirip, söylemlerini ifade ederlerdi.

    ne yazık ki bu konuda çok eksik kalıyoruz ve rakiplerimiz medya yönetimi konusunda bizden daha başarılı bir algı operasyonu yürütüyor.
  • 486
    can sıkan, iç acıtan bir mağlubiyet oldu. böyle mağlubiyetleri hiç sevmiyorum, unutamıyorum da. ilk yarıda kayserispor'a verilen 2 puan daha aklımda benim. şampiyonluk bu 3 puanla kaçarsa da kahrolurum açık söyleyeyim.

    maçın büyük bölümünü ne yazık ki işten geç çıktığım için izleyemedim. eve geldiğimde 65. dakikaydı ve ekranda 2-0'ı ve kırmızı kart ibaresini gördüm. özetten gördüğüm kadarıyla ise ilk yarıda birkaç pozisyona girip harcamışız. neticesinde var böyle maçlar. her sezon da oldu. hem beklenmedik bir puan kaybı da şampiyonluk sezonu nişanesidir. olur öyle. yol kazası diyelim. ben hala rakiplere bakınca takımımızı bir adım önce görüyorum. şimdi mecbur kazanılacak konuma düşen zorlu bir hatay deplasmanı var. önümüzdeki maçlarda 5/5 yaparsak yolu yarılarız epey. özellikle beşiktaş-fenerbahçe maçının olduğu hafta ben ligde bazı şeylerin netleşeceğini ve beşiktaş ile yalnız kalacağımızı düşünüyorum. sonrası da arena'daki maça bakar.
  • 487
    sonucuyla galatasaraylıları kahreden maç. çok yüksek ihtimalle ligden düşecek bir takıma mağlup olmak can sıkıcı. işin garip yanı bu maçta gole ihtiyacımız varken sağdan sola, soldan sağa gereksiz paslar yaparak vakit tüketiyorduk. bazen gole ihtiyacımız olduğunda topu rakip ceza alanına doldurmamız da gerekmekte bence. sonuçta rakiplerimizde dünyanın en iyi savunma oyuncuları oynamıyor, biraz da hataya zorlamak gerekiyor rakiplerimizi.
  • 488
    maç seyretmek istedik...

    maç yazacaktık bloga...

    maç konuşacaktık podcastte...

    nereden bilebilirdik ki kurulan tuzakların en ağır şekilde eryaman stadında karşımıza çıkacağını...

    aslında üç gün evvel trabzonspor-fenerbahçe maçının son dakikalarında tüm spor otoritelerince penaltı olarak kabul edilen pozisyonda maçı yöneten hakemi ekran başına çağırmayan var hakemi cüneyt çakır "apar topar" ankara'daki maça var hakemi olarak atandığında "yaşanılacakları" az çok tahmin ediyorduk ama "bu kadar" da olacağı hiç aklımıza gelmemişti...

    hele ki maçın sahadaki hakemi halil umut meler'in o kadar zor maçlardaki "cesur" yönetimlerinden sonra gelecek baskılardan "bu kadar" etkileneceğini hiç aklıma getirmedim.

    o da bizim kusurumuz olsun, insanlara bu kadar kolay kanmamak lazımmış...

    son yıllarda yarış dışı kalan ve hem sportif hem de maddi yönden galatasaray'ın arkasında kalan ve bu seneyi "kurtuluş" senesi olarak adleden fenerbahçe'nin , kadıköy'de galatasaray'a kaybedip fatih terim'in takımının ardında kalmasından sonra hakemler üzerinde başlattığı baskı "politikasını" oynadığı iyi oyun ve attığı "tartışmasız" gollerle defeden galatasaray, ankara'da da "bir tuzaktan" daha kurtulacaktı ömer'in ortasında onyekuru'nun altı pastan kafasını korcan çıkarmış, on dakika sonra da savunmanın kaleciye yaptığı ara pasta araya giren emre kılıç'ın plasesi direği yalayarak auta gitmişti... top oynamaya müsait zeminde galatasaray oldukça bilinçli oynuyor, golün sinyallerini verirken, ev sahibinin ilk defa muslera'nın kalesine geldiği bir anda, halil umut meler penaltıyı çalıyordu. ilginçti, tuhaftı zira kural açıktı: topu uzaklaştırmaya çalışan oyuncunun vucudundan seken top eline değse karar devam şeklinde olacaktı... bunu hem halil umut meler biliyordu, hem de var'daki cüneyt çakır... sadece bilmekle değil, uygulamışlardı da, trabzonspor-galatasaray maçında kaleci uğurcan'dan seken top edgar ie'nin eline çarpmış, halil umut meler penaltı vermezken, dünya kupasında yönettiği bir maçta da var'a bakarak cüneyt çakır penaltıyı iptal etmişti.

    ama söz konusu galatasaray olunca, bu sene hakemlerin tutumu belliydi: pozisyon galatasaray lehineyse "oyna devam", aleyhineyse hemen düdüğü çal...

    devreye yenik giren galatasaray'da oyunu çevirmek için fatih terim, arda, yedlin ve emre kılıç'ı çıkarmış, yerlerine falcao, kerem ve linnes'i almıştı. değişiklikler hemen sonucunu da gösteriyordu ki henry'nin pasında falcao'nun şutunu kaleci çıkarmasaydı. ve yine galatasaray'ın çok adamla gol aradığı bir dakikada savunmada eksik yalanınca ev sahibi lobjanitze ile farkı ikiye çıkarıyordu...

    iki farklı geriye düşmek sıkıntılıdır ama galatasaray'ın bunun altından kalkacak gücü vardı, mostafa ve falcao gibi iki gol silahı yan yana oynuyordu da halil umut meler tekrar sahneye çıkıverdi... orta sahadaki bir mücadelede mostafa'nın rakibine dirsek attığı gerekçesiyle kırmızıyı mostafa'nın yüzüne "bakamayarak" çıkarıverdi... hakemin yanlışlarını düzeltmek için ortaya çıkan var sisteminde, ekranların başında oturan cüneyt çakır da ses çıkarmayınca, galatasaray on kişi kalıyordu... iki hakem de kırmızı kartta hemfikirdiler ama maç sonu eski hakem, eski futbolcusu, televizyoncusu herkes söz konusu pozisyona kırmızı verilmeyeceğini dillendiriyordu...

    o halde bu iki hakem neyin peşindeydi?
    herkes sorunun cevabını biliyordu da arda turan maçtan sonra dillendiren kişi oldu:

    “konuşmak istediğim başka şeyler var. kelimeleri dikkatli seçmem lazım. çünkü ceza alırız. farklı bir yargı sistemi var. bir dirsek olayı var. rize’de rakibimize ilk haftada dirsek vurulunca penaltı, marcao’nun eli değince penaltı; ama donk’a kadıköy’de dirsek vurulunca penaltı verilmiyor. onyekuru’ya alanya’da vurulunca hoca topa değdi diyor. izleyince ayağına vurmuş ve penaltı. diagne topa vuruyor, soruyorum. ‘arda tehlikeli hareket’ diyor. hocam doğru söylüyorsun o zaman kırmızı diyorum. alanya’da luyindama’ya vuruyorlar, kaşı yarılıyor. hocam tehlikeli diyorum, yeterince tehlikeli değil diye yanıt veriyorlar. emre kılınç antalya’da ayağının dışıyla oyunu kesmeye çalışıyor, kırmızı kart. kadıköy’de 9 dakika uzatma veriliyor, burada 6 dakika. neden? bir algı var. biz kazanırken söylemiyoruz diye. galatasaray’ın hakkını savunacak birileri her zaman çıkar. galatasaray’ın oyuncusu çıkar kaptanı çıkar, yönetimi çıkar… biz yetmezsek herkese yetecek olan fatih terim çıkar konuşur.”

    “adalet bizim üzerimizden sağlanacaksa biz buna da razıyız. ülkemde 16 maç kırmızı kart cezası gördüm. bazı büyüklere adalet benim üzerimden sağlanacaksa razıyım dedim. pfdk ile, onunla bununla konuştuğunuz kadar 15 ila 19 yaş arasındaki oyuncular için konuşmuyorsunuz. bir senedir antrenman yapmıyorlar. ülkenin geleceğini çöpe attınız. sonra hafta içi şampiyonlar ligi maçlarını izliyorsunuz. bilmediğiniz şeyler var. yüzde 85’iniz maalesef futbolu ve o seviyenin ne olduğunu bilmiyorsunuz. biz herkes için adalet istiyoruz. standart olsun.”

    “ben hangi dirseğin penaltı olduğunu nereden bileceğim? bugün ayağımı uzatıyorum, top ayaktan ele geliyor. ben çocukluğumdan beri sokakta da top oynarım. bu şekilde ayağımı kaldıramam. kaldırabilen varsa akrobat olur. biz görüyoruz, hissediyoruz. biz korner atarken top havadayken faul. rakip korner atıyor, topa vurduktan sonra faul veriliyor. orada var, var ya… biz uyanamıyoruz sanıyorlar. galatasaray büyük bir camiadır ve bunları görüyor. hocamız bu üç gün içinde her şeyi ve herkesi nasıl yeneriz diye bir taktik de bulur. hiç merak etmeyin. bu takıma yapılanları görüyoruz. galatasaray yine şampiyon olur, yine ayağa kalkar. doğru ve adaletli yönetin.”

    2-0'ı yeterli görmeyip, bir de mostafa'yı atarak ipi çeken hakemlere rağmen galatasaray, geriye kalan dakikalarda yine çabaladı, uzatmalarda kerem'le bir gol de buldu ama yine bu sene galatasaray maçlarında işleyen "yazılı olmayan bir kural" devreye girdi: galatasaray tek farklı öndeyse uzatmaları 6 dakika üzerinde oynat, galatasaray mağlupsa 3-5 dakikada bitir... sadece mostafa'nın kırmızı kartı esnasında 3 dakikadan fazla zaman geçmişken, yapılan bir sürü değişiklik, sakatlık, oyuncuların sahayı terk ederken zaman çalmaları hep görmezden geliniyordu...

    ankara'daki maç çok açık gösterdi ki galatasaray'ın şampiyonluk mücadelesi çok zor geçecek zira galatasaray'ın saha içinde gol kaçırma gibi bir lüksü olmayacak, zira rakipleri kadar karşılarında saha içiyle, var'ıyla hakemler de olacak ve bunlar ele geçen hiç bir fırsatı kaçırmayacaklar...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...u2-1galatasaray.html
  • 490
    galatasaray futbol takımı'nın 8'de 8 ile çıktığı, ilk yarısının sonuna kadar rakibine kalesini göstermediği, ilk yarısında 2 tanesi %100 olmak üzere 4-5 pozisyona girip değerlendiremediği maçtır.

    ilk yarının sonunda ve ikinci yarıda ise olanlar olmuştu.

    hakemden önce oyunu eleştiren galatasaray taraftarı o maçtan sonra yine bir şekilde eleştirilerinin odak noktasına "oyun"u yerleştirmeyi başarmıştı.
  • 491
    zaten her türlü pisliği yapıyorlardı sezon başından beri ama özellikle bu maç ve sonrasında net hamleler gelmeye başladı organize kötülükten. bu maçtan önce bir yerde yazmıştım hazırlıklı olalım diye bulursam koyarım aşağıya. özellikle kırmızı kartlara dikkat edelim demiştim. bu maçla beraber doğramaya başladılar.

    ekleme: (bkz: #3110491)
  • 495
    var hakemi olarak cüneyt çakır atandığında hoca sağlam bir bildiri yayınlanmasını istedi.
    aslında yayınlanacaktı da ama hocanın dediği gibi son anda vazgeçildi.
    o gün yayınlanmayan bildiri bugünkü durumumuzun önemli sebeplerinden biridir.
    yönetim yine her zaman ki gibi korkak davranarak bu maç ve sonrasındaki haftalarda doğranmamıza sebep olmuştur.
  • 496
    galatasaray'ın ardı ardına puan kayıplarının başladığı, bir nevi kimyasını bozan maç.

    maç 0-0 devam ederken ardanın doğal pozisyonundaki eline çok yakın mesafeden çarpan topa penaltı verilmişti. üstelik top rakip tarafından değil, arda'nın kendi ayağından sekerek gelmişti.

    ligin bitmesine 6 hafta kala bugün oynanan beşiktaş maçında vida'nın kolu topu kesmek için genişlerken penaltı es geçildi.

    2 maçta da video yarcımcı hakem vardı ve ne galatasaray aleyhine verilen penaltıya müdahale edildi ne de beşiktaşa çaılnmayan penaltıya.

    (bkz: 20 nisan 2021 sivaspor beşiktaş maçı)

    yönetimin biraz kafası çalışıyorsa 2 pozisyonu yan yana koyup video olarak paylaşır twitter hesabında. telif de yese 4-5 saat izlesin görsün insanlar türk hakemlerinin alçak standartlarını, bilhassa ankaragücü maçındaki kararlardan çok memnun olan serdar tatlı görsün.
  • 497
    galatasaray'ın ankaragücü'ne değil, kendisine yenildiği maç. maçı hatırlamıyorum ama ankaragücü'nün defans hattındaki kocaman boşlukları hatırlayabiliyorum. o kadar büyük boşluklardı ki izlerken o devasa boşlukları nasıl kullanamadığımızı düşünüp çıldırdığımı hatırlayabiliyorum. maça dair aklımda kalan tek şey, o boşluklar ve bizim o boşlukları değerlendiremeyişimiz. resmen almayı istemedik o maçı. ankaragücü iyi bir performans göstermemişti. o yüzden bu sezon şampiyon olmayı hak etmedik zaten. her ne kadar beşiktaş'ın şampiyon olmasını hiç istemesem de üzülmüyorum. biz şampiyon olacak isteği göstermedik çünkü. bu sezon böyle saçma puan kayıpları yaşadık ama hiçbiri ankaragücü maçı kadar kolay değildi bizim için(hem psikolojik hem de taktiksel anlamda çok kolay bir maçtı).
    bu maçta ayrıca lider olduğumuzu da vurgulamak gerekiyor. kazansaydık arkamıza aldığımız rüzgar ve puan farkıyla beraber ligi koparabilir ya da en azından psikolojik olarak ciddi bir avantaj elde edebilirdik. bana bu sezonun galatasaray adına kırılma maçını sorarsanız bu maçı örnek veririm.
  • 499
    2020-2021 sezonunun bizim için kırılma noktası olan maç. maçın ilk yarısındaki görüntü, maçın bir şekilde bize geleceği şeklindeydi. bunu anlayan halil umut meler sazı eline aldı ve maçı ankaragücü'ne verdi.

    önce arda'nın vücudundan seken topa penaltı arkasından da ibrahim akdağ'ın momo'un dirseğine kafa atmasına momo'ya kırmızı verdi. sadece bunlar değil, maçın sonlarına doğru hücuma çıkmak istediğimizde yapılan her faulü devam ettirdi hakem. futbol fizyolojik olduğu kadar psikolojik de bir oyun. oyuncularımız ve teknik ekibimiz de ister istemez buna alet oldular. bu maçı alsak o rüzgarla gideceğimizi bilenler çok güzel bir şekilde engelledi bizi.

    neyse olan oldu artık da, böyle bir maçın fenerbahçe ya da beşiktaş aleyhine olduğunu düşünsenize? 6 şubat 2021 fenerbahçe galatasaray maçı'nda 2 penaltımız ve serdar aziz'in kırmızı atlanmasına rağmen, her yerde var'dan ofsayt olan golleri iptal olduğu için konuşanlar, var hakemlerine fetöcü diyenler ve bunu maç önlerinde tekrarlayanlar böyle bir maçtan sonra ne yaparlardı.

    bu maç sadece 3 puan olarak kaybettiğimiz bir maç değildi. tamamen düşmanlarımıza kucak açtığımız maçtı. şampiyonluk niye kaçtı diyenlerin bu maça bakması yeterli.
App Store'dan indirin Google Play'den alın