• 78
    ikinci yarının başından beri o kadar çirkin bir oyun oynuyoruz ki ruhum sıkıldı yemin ediyorum maçı izlerken. arada bir rakip yarı alana geçtik topla beraber ama toplasan bir elin parmaklarını geçmez. zaten o atakları da saçma sapan top kayıplarıyla piç ettik. bir tek şutumuz var mı ikinci yarıda hatırlamıyorum.

    onun dışında belçika sürekli bastırıyor, bizim yarı alanımızda takılıyorlar arada tehlikeli şutlar çekiyorlar ve biz de izliyoruz. başka da bir şey yok.

    şimdi de arda çıktı semih girdi. gol yemezsek iyidir, bunun dışında hiç umudum yok.
  • 84
    ilk yarısının bir kısmı haricinde, özellikle savunma'da sıçım sıçım sıçtığımız, arda, emre, volkan gibi oyuncularımızın iyi oynadığı ve çok önemli bir puan aldığımız maç.
    özellikle 2.yarı yedek kulübemizin boş olduğunu düşündüm. gol resmen geliyorum diye bağırıyordu. allahtan adam kazma çıktı da oyuncu değişikliği yapılmaması bir tarafımızda patlamadı...
    sıkıcı geçen maçta özellikle ardanın gol attırışı (sabri ve burağa da tebrik)) görülmeye değerdi. bravo arda.
    ayrıca maçın sonlarında kazıma yapılan faule faul çalmayan hakem bende error'a neden oldu, restart yaptırttı! kendisine debrik!
    bir de 2.yarı eden hazardı görmedim. benim gözlerde mi bozukluk vardı?
  • 85
    hiddink ile beraber yunanistana dönüştüğümüzü gösteren maçtır. belçika yarısahasında 3 ten fazla oyuncumuzu aynı anda göremedik, kendi adıma utandım resmen. son yıllarda belçikayla baya maç yaptık, adamlar da şaşırmıştır nolmuş bu türklere diye. daha 2 yıl önce en zevkli maçların kahramanı bir takımımız vardı, evet bilinçli oyun oynamıyorduk hala da oynamıyoruz ama hücum yaparak iyi oynayan bir ülke oldugumuzu 7 yaşındaki cocuk ezberledi artık.
  • 89
    belçika – türkiye : 1-1

    grup ikinciliği için rakibimize deplasmana gittik, bir maç eksiğiyle bir puan gerideydik. hala öyle. iyi bir şey mi, kağıt üstünde evet, eksik maçımızı kazanmamız koşuluyla.

    maç başlamadan bi sigara içeyim dedim ki golü yemişiz. çağlar çok kolay pozisyonda ıskalamış, devamı gol olmuş. çağlar beni büyük hayal kırıklığına uğrattı bu sezon. gerçi sakatlandı ama yine de olmadı. galatasaray takımı kötü olunca bireysel başarısızlık çok daha fazla göze batıyor tabii.

    neyse, golden sonra bir türlü toparlanamadı takım. alıştığımız şekilde sert ve kararlı bir tepki bekledik ki, olmadı. belçika hani eski spikerler derdi ya dalga dalga üstümüze geldi. orta sahaya geçirdiğimiz topları bir türlü forvete geçiremedik. bunda forvette dönerek oynamanın ve safkan santrafor (ırkçı mıyım, yarışçı mıyım acaba) olmamasının payı büyüktü.
    yorumcu rıdvan bu sıralarda “kendimize gelmemiz lazım” gibi bir şey söyledi. yapma be rıdvan, bizim kendimize gelmemiz için pozisyon bulmamız lazım, her zaman böyle olmuştur. türklerin oynadığı halı saha maçında bile geçerlidir bu. biz futbolu sanki masa tenisi gibi oynuyoruz nitekim. moral çok önemli. bulduğumuz bir pozsiyon bizi kendimize getirirken verdiğimiz her pozisyon bizi bitirir. çok şükür belçika ataklarında pozisyon vermedik.

    güzel soru. mutlaka bu yazıyı okuyan biri sormuştur nasılsa. iyi de pozisyona durup dururken giremeyiz ki, önce kendimize gelmeli, pas yapmalı değil miyiz? değiliz. bir arda çıkar, adamı avuta çıkarır işi bitirir. ondan sonra başlarız pas yapmaya, kendimize güvenip rakiplerin arasına dalmaya. öyle olmadı mı, defalarca ve defalarca bunu yaşamadık mı, artık bu dejavuyu geçti yahu.

    fakat arda naaptı be abi öyle, vay anasını. adamı yatırması tamam da (alıştık artık), bekledi bekledi biri gelsin de golü attırayım diye. utanmasa “gelsinize lan” diye bağıracaktı. allahı var burak ön direğe şahane bir alex koşusu yaptı (rıdvan söylemedi böyle bir şey gibi geldi, halbuki böyle fırsatları kaçırmazdı), ayak içiyle golü attı. zaten gelmeseydi, arda rakibe falan çarptırıp golü attıracaktı.

    golden sonra birinci devrenin hakimi bizdik. bol pas yaptık. gel gör ki, doğru dürüst rakip kaleye gidemedik. bunda savunma kanatlarının ileri çıkmamalarının etkisi büyüktü tabii ki. ya öyle talimat almışlar ya da çıkamıyorlardı. bence komutan hiddink'in talimatı vardı. belçika'nın kanat hücumcuları hem hızlı hem de savunmalarından destek alıyorlar.
    bir de dikkatimi çeken şey, belçikalıların orta kesme konusundaki yetenekleri. tamamı çok iyi orta kesiyor, özel bir eğitim alıyor olmalılar. duran toplardan bahsetmiyorum. bizim milli içkimiz rakıysa milli gol yeme özelliğimiz duran top zaten. oyun devam ederken, top durmazken de çok iyi orta kesiyor belçikalılar. aklıma çocukluğumda mahalledeki orta-kafa-gol mevzusu geldi. ben ortayı keserdim bizim arkadaşlar kafayla bakkalın kepenkle kapatılmış kapısından oluşan kaleye gol yapardı. üst kattakiler çok kızardı be hocam. belçikalılarda kepengi indirilmiş dükkan kalesine orta kesmiyor ya.

    devre bitti 1-1. hiddink'in planı tutmuştu. ikinci devre başladığında gördük ki, orta sahamızdaki selçuk inan oyundan düştü. arda için saklandı, dinlendi sahneye çıkar dedim ama meğer replikleri bitmiş, ikinci devre hiç oyunda gözükmedi aynı inan gibi. selçuk şahin'i maç boyu göremedik zaten, sadece volkan'ın boşa çıktığı kornerde kaleye giden topu kornere attı. haksızlık etmek istemem, tv'den izleyince farkedememiş olabilirim, belki top olmayan alanlarda çok başarılı kapatmalar yapmıştır. olamaz mı, olabilir. ama belçika üstümüze gelirken 3. stoper olarak oynamaya başladı. hiddink hiç demedi mi “abicim ileri çık, daha önde bas” diye acaba, yoksa dedi de şahin mi dinlemedi.

    birinci devre rakip savunmayı hırpalayan burak-kazım ikilisi de top alamayınca ikinci devre oyundan düştüler.
    tam burada söylemem gereken bir şey var. aynı tip iki adamın ne işi var abi forvette. çift santrafor oynamıyorsun, arda ile birlikte üçlü forvet oynuyorsun. arda, nev-i şahsına münhasır bir adam, diğerleri niye aynı tip. hamit yok, eyvallah ama başka bir şey yapman gerekmez mi? ben hiç izlemedim belçikayı, ama görüldü ki, sert, güçlü, atletik ve hızlı bir takım. çok kolay bir şekilde üstlerine gidemeyeceğiz belli. burak ve kazım'dan birinden vazgeçip semih'i koysaydın santrafora. semih, topu ileride tutar, forvetin play makerlığını arda ile bölüşebilirdi. topu ileride tutabilecek iki adamın olursa orta sahanı daha öne çıkarabilirsin, emre'ye, inan'a şut atma fırsatları doğar. üstüne üstlük semih golcü de. bu hiddink işi bilmiyor, yerinde gözüm yok ama söyleyin maçlardan önce veya en azından devre aralarında beni arasın, böyle olmaz. para falan da istemem, zaten yapacağım havayla hiddink'ten fazla kazanırım.

    milli maçlarda bireysel etkiler çok ön plana çıkar, özellikle bizim gibi bir futbol ekolüne sahip olmayan ülkelerde. bu yüzden öne çıkanlardan bahsetmek gerek.
    volkan : bizim takımın en iyisiydi.
    emre : oyundan hiç düşmedi. arda, inan düştükten, şahin geriye çekildikten sonra orta sahada tek kaldı, çok iyi işler yaptı.
    sabri : o da oyundan hiç düşmedi, hep konsantreydi. takımın ileri gidemediği dakikalarda top taşıyarak takımı ileri taşımaya çalıştı.
    arda : bir hareket yapıp işi bitiren adamların artık günümüzde nadir bulunan örneklerinden. tercihinin böyle olduğunu sanmam, kondisyonu yetmedi. sıkı bir sezon başı kampıyla çok yol kat eder.
    burak : enerji ve gücünü ve hatta terinin, kanının son damlasına kadar mücadele ediyor. aynı tipte oldukları, kafaları aynı şekilde çalıştığı için bir çok kez kazım'la pişti oldular.

    yukarılarda bir yerde inceden çaktık ama hiddink'e özel paragraf açmazsak olmaz. belki de milli takımda son maçına çıktı. chelsea'ye gideceği söyleniyor. ayrılırsa “türk futbolcuların fundamentali çok zayıf” açıklaması yapabilir, normaldir ve doğrudur aynı zamanda. eğer bu olursa ve ben açıklamayı yaparken yanında olmazsam birisi hocaya söyleyebilir mi, “biz zaten bunu biliyoruz be abi”.
    buradan nereye geleceğim, hagi'ye. hagi hoca falan 2değildi, teknik direktörlük yeteneği yoktu, yanlış kadro çıkarıyordu falan filan. e babalar hiddik'i ne yapıcaz o zaman. adam çağlar'ı oynattı yahu. bütün sezon belki de iki elin parmakları kadar bile maça çıkmamış çağlar'ı oynattı, neredeyse bütün sezonu ilk onbir oynamış ismail'i oynatmadı. savunmaya bak, ligi tarihinde ilk defa eksi averajla bitirmiş galatasaraydan üç oyuncu var, beş adamın üçü, volkan'la birlikte. ha istediği puanı aldı, alkışlayalım o zaman. kötü gidişatı değiştirmek için 1001 çeşit varyete yapan hagi kötü, ikinci devre sürünen takıma müdahale etmeyen hiddink iyi. aferin size.
    ama hiddink, kore, avustralya, rusya, chelsea. evet !

    milli maç ta bitti. ne yapıcaz şimdi, ne yazıcaz. hafta sonu başka milli maçlar var, izleyebilirsem onları yazayım bari. basketbol maçları da var ama hiç çakmadığım için www.boyalialan.com 'dan okumayı tercih ediyorum.
  • 92
    maç hakkında yazılacak çok bir şey yok kanımca. ancak diyeceğim tek şey var. arkadaş dünyanın hiç bir ülkesinde duran toplarda adam adama savunma kalmadı. ne bok yemeye duran toplarda adam adama savunma yapıyorsun. uzun oyuncular ön direğe koştuğu an kabak gibi arkada boşluk kalıyor,pozisyon veriyoruz haybeye. şükür ki belçika'nın gol atmaya niyeti yoktu
  • 94
    nuri, selçuk inan, hamit, mehmet ekici, arda turan. dünyanın hiç tartışmam en büyük orta sahasıdır. hamit ve nuri sakatlanınca, hiddink bayram yaptı. fenerbahçe'li vak vaklar ürkmesin diye yerlerine emre ve selçuk şahin'i oynattı. biz başka maç seyrettik, yorumcular en iyi emre'nin oynadığını söylediler bize. son 10 dakikada girdi mehmet ekici, bana göre, hamit'ten, nuri'den, hatta mesut özil'den bile büyük futbolcu olan mehmet, yalama türk spor medyasının kurbanı oldu. bir zamanlar yıldıray baştürk'ün olduğu gibi. maçın başında da yazmıştım, çıkan kadro da büyük haksızlık var. hakkeden değil de aidiyetlerine göre oluşturulmuş kadro. volkan, arda, selçuk inan, burak yılmaz hariç hiç biri sezonun form durumuna göre, oynadıkları takımın aldığı neticeye oranla, oynamamsı gereken adamlardı. arda ayrı, çünkü hiç oynamasa bile yaşayan, oynayan en büyük türk pasaportlu futbolcu olarak oynaması doğru. netice önemli değil, milli takım demek o an en formda olanların oynayacağı takım demektir.
  • 95
    tabiri caizse millet olarak belçika'ya kazanmaya değil de, beraberliğe kenetlenmiştik maçtan önce. hatta doğru düzgün maçın havasına bile giremedik.

    maçı kısaca şöyle özetlemek de mümkün olsa gerek izlemeyenler için;

    maç başladı, çağlar n'aptın?, 'anneeeaa' + aslanım ardaa!!!(şu maçtaki arda, her takımda banko oynar.), iyi pas yapıyoruz, ahan da kaçırdı penaltıyı, oyuncu değişikliği yapsanaaa hoccaaa, çok defansa çekildik, birazdan golü yeriz, buna şükür, hem zaten beraberliğe gelmiştik.

    n'oldu, ne bitti adam akıllı anlamadım vallahi. şip şak. tabi bunda, maçın ilk yarısında federer-djokovic maçıyla dönüşümlü izlemiş olmamın da etkisi vardı kuşkusuz, hiç izlenmeyecek maç değildi zaten federer-djokovic.

    arda maça iyi başlamış, keza kazım öyle, burak desen formda, emre, selçuk inan ayağı iyi pas yapan isimler. defansta zaten ahım şahım pozisyon vermiyoruz.

    şu durumda defansa çekilmek niye?

    maçın son yarım saatinde, bu kadar defansa çekildiğimiz maçta, 431 isabetli pas yapmışız. bir ara, yaptığımız bol pastan dolayı belçika tribünleri ıslıklamak zorunda kaldı hatta.

    hal böyle iken, çıkar s.şahin'i, (selçuk şahin yerine topal'ın ilk 11 başlamaması ayrı bi' olay) koy mehmet topal'ı, etti mi sana mehmet, emre, selçuk gibi teknik, ayağı pas yapan, oyunu 2 yönlü oynamayı bilen 3 mücadeleci orta saha? yine defans ön planda olsun tamam da, en azından adam gibi pozisyonlara girerdik sahadaki isimlerle ve bence, beraberlik için bu kadar yırtındığımız maçı, bu kadar zorlanmadan kazanabilirdik.

    bunun yerine skoru korumak hedeflendi, başarılı da olundu fakat kaçan 1 penaltı ve selçuk'un çizgiden çıkardığı pozisyon dışında defansa çekildiğimiz dakikalardaki tehlikeler gözden kaçmasın.

    kısacası, gerek yoktu bu kadar defansif oynamaya.

    arda mecburiyetten çıktıktan sonra, semih girdi. ileride mehmet ekici, semih yan yana. iyi hoş da, topu ileriye kim taşıyacak? bi emre kaldı hücumu düşünen, arada kanatlardan sabri bindirdi bi' de o kadar. topal tamaamen defansif oynadı zaten. belçika da rahat rahat geldi.

    kazanabileceğimiz bir maçtı belçika maçı fakat kazanmak yerine gereksiz biçimde defansa çekilip skora yatmayı tercih ettik. yine de, belki de, tarihimiz boyunca ilk defa skoru korumayı başarabildiğimiz bir maç olması, maçın sevindiren yönlerinden.

    hiddink'i eleştirmek olmaz tabi ama sanki chelsea'ye gitmek istiyor gibi bir hava var, veyahut bana öyle geldi.

    galatasaray tarihinin en kötü sezonunda milli takıma 6 futbolcu gönderdi geyiği dolaşıyor, selçuk inan'ı sayma, 5. kulağa bi' tuhaf geliyor evet fakat tek tek baktığında hangisini almazsınsınız şu takımda ilk 11'e?

    bu arada, aynı ülkede, kimi futbolcuların milli forma için ölesiye oynayıp, kendi kulübünü arka plana atarken, kimi futbolcuların ise milli formayı arka plana atıp, kendi kulübünü ön plana alıyor olması, sinir bozucu.

    saçmalamazsak, bu takım euro 2012'ye gider.

    tekrarlıyorum, saçmalamazsak.

    http://jaimelesport.blogspot.com/...ika-1-1-turkiye.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın