• 126
    kotu oynadigimizi hele hele sezonun en kotu macini oynadigimizi dusunmedigim mactir. tek sikintimiz bursaspor defansini asacak pozisyonlari yaratamamak oldu. deplasmanda normal denebilecek kadar pozisyon verdik ve 1 gol yedik. bu tur maclarda rakibi acacak atraksiyonlari yapamiyoruz malesef. bana gore engin baytar disinda da bu tarz bir adam yok takimimizda, ki o da oyuna gec girdi ve etkili olamadi. sabriye yuklenmenin anlami yok, herkes biliyor ki bu takimda sadece yedek olabilecek bir oyuncu ve eboe yoklugunda da idare ediyor. keske eboe ayarinda bir solbekimiz olsa da hakan balta da sadece yedek olarak kalabilse, rakibin sol beki hakan aslantas bile maca nasil etki ederken galatasaray solbekinin ismini duymamak uzuntu verici.

    bireysel formsuzluklarin da etkisiyle 3 puani biraktik bursada, fakat suratlari dusurmeye ya da birilerini asmaya kesmeye gerek yok. bursasporu tebrik etmek gerek fakat bir sey beni sinirlendiriyor. elbette cikip maci bize verecek halleri yok ya da maci satiyorlar demiyorum ama bu antalyaspor, bursaspor veya riza calimbay takimlarinin hemen her yil besiktas karsisinda puan dahi alamamasi ama bizi bos gecmemesi, ya da ersun yanal takimlarinin fenerbahceye kaybetmesi ve bizden illaki puan calmasi olayi sadece tesadufle aciklanabilir mi artik bilemiyorum(!)
  • 127
    transfer üzerinden yönetime çakanlara gün doğurmuş maçtır. sorsan bunlara 14 maç yenilmeyen,bir tökezlemede yerin dibine sokulan takım,öbür hafta kazansın gene kral ilan edilir. bu maçlık kötü oynadık ve baros ile eboue'nin yokluğunu çektik. lakin transfer yapmıyor diye bu yönetime laf edenlere hatırlatmalı,sene başı bu takımı da aynı yönetim kurdu. her takımın kötü günleri olabilir,abartmamak,köstek olmamak lazım.
  • 129
    sercan yıldırım'ın onbir çıkacak form ve beceride olmadığı açıktı maç öncesi. (bkz: 28 ocak 2012 bursaspor galatasaray maçı/@zifir) battalla çok formdaydı maç öncesi, vederson'un yokluğunu hiç değerlendiremedik. selçuk inan'a çok sıkı markaj vardı ve hiç oyun kuramadık, pozisyon üretemedik. bu maçla beraber baros formda dönsün veya dönmesin forvet şart bu takıma.
  • 133
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 1
    sabri -8
    ufo -2
    semih 2
    hakan balta -4
    selçuk -5
    melo 1
    emre -2
    riera -7
    elmander -4
    sercan -6

    zurnanin zirt dediği an:
    maçın başlamasıyla beraber gelişen galatasaray atağında top en son sercan’ın ayağına geldi. 8. saniyede falandık. topa değil de balona vurdu sanki sercan. o anda yazmaya başladım çok kötü futbol oynayacağımızı.
    -
    varil:
    sabri sarıoğlu; ilk çıktığı maçtan beri ne oyunlarını gördüm, ne küfürler ettim. ama sabri’den bugün tiksindim. hiçbir zaman futbolcu dememiştim zaten ama bu maç itibariyle sildim. 76 numaradan sonra sıra benim nazarımda kendisine gelmiştir.
    gladyatör:
    bu maçı televizyondan izleyen milyonlarca galatasaray taraftarı; maçı küfür etmeden bitiren bir galatasaray taraftarı olduysa ben bir daha galatasaraylıyım demem. hani her takımın kötü oynadığı maçlar olur, inat mı ediyorsunuz lan şerefsizler. rakiplerin nasıl olsa başı belada, ‘’ne oynıcam, kerizmiyim’’ hesabı mı yapıyorsunuz?
    -
    borozanci:
    fırat aydınus; türkiye’nin en büyük hakeminin bu kadar kötü bir maçı yönetiyor olması büyük şanssızlık. acıdım kendisine, hele ki ufo kendisini kandırıp serbest vuruş aldığı zaman o top gol olsaydı çok yazık olacaktı.
    -
    bir soru – bir cevap:
    şu olsaydı daha iyi olurdu dediğimiz bir futbolcu var mı?
    yok; kötü bir maç oynayacağımız ilk 10 dakikada belli oldu. kim oynarsa oynasın kötü oynayacaktı. çünkü bizde kötü oynamak bulaşıcı.
    -
    imparator:
    en kötü maçını yönetti. puan kazanmaktansa adam kazanmayı tercih etti. sabri’den, riera’dan geri dönüş, bir kıpırdanma bekledi. çok bekler. torbasında da bu sefer tavşan falan yoktu. koca bir ilk yarıyı, tribündeki bayan taraftarların maça ilgisizliği kıvamında izledi.
    -
    ordakiler:
    cezalı bursaspor erkek taraftarı yüzünden tribünleri dolduran, cezasız bayan taraftar maç boyu şarkı söyleyip eğlendiler. bu iş ciddiyetten çok uzak. sanki gazozuna maç gibi oldu, aslında gibisi fazla ama neyse.
    -
    analiz:
    3 gün önce ankaragücü paf takımına karşı oynanan iğrenç futbola mazeret bulanlar vardı. galatasaray’ın rakibe saygıdan futbol bile oynamadığını sanmıştık. ve bu maçta da riera’ya futbolcu yakıştırması yapmıştık. koskoca dünya şampiyonu ülkeden alınan sol açık, antrenmanda bile oynayamayacağı kolaylıkta bir iki çalım atabilmişti. dolayısıyla adaletin bekçisinin, adaletli hocası ilk maçta kendisini banko oynatacaktı. ne yazık ki oynattı, umarım oynadığı oyunu beğenmiştir. morali bozulmasın diye de önümüzdeki maçta da oynatır. hocamız için puanın ne önemi vardır, oyuncu kazansın yeterdir. aksi olsa son kullanma tarihi çoktan geçmiş, küflenmişi kokmuş, cıvımış sabri’yi kazanmak için maç kaybetmeyi göze alırmıydı?

    türkiye ve galatasaray tarihinin aynı nesilde görüp, görebileceği en kötü iki stoperinden hangisinin kadroda olacağı hoca için fark etmiyor. elini torbaya daldırıyor, hangisi çıkarsa onu kadroya alıp, yedek kulübesini pas paslatıyor. sonra da eğer galip gelmişsek cebine para dolduruyor. ama benim için hangisinin olduğu far ediyor. benim her zaman tercihim gökhan zan’dan yana olmuştur. daha iyi futbolcu olduğundan değil tabiî ki. 76 numaralı kazma, geldiği sezon bir iki göt dayamayla girdiği takımın 7 hocasına, 4 şampiyonluğuna mal olduktan sonra ancak kovulabilmiştir. halbuki diğer kazma için bu kadar süre beklemeye gerek yoktur. dünyanın en büyük stoperi bile olsa oynayacağı maç sayısı en fazla 5 dir. sakatlanıp gider, bizi fazla üzmez. bu maçın kadrosu belli olduğunda ne büyük bir keyifle oturmuştum televizyon başına. uzun yıllardan beri ilk defa yedek kulübesi, yedek kaleci dahil nefret ettiğim bir futbolcu yoktu. ne yazık ki maçın bitiminde o çok sevdiğim sabri’den nefret ettim. ve bu nefretim artık yapışmıştır, geçmez, elimi ayağımı desteğimi çektim. yarına kadar sinirim geçmez ise saldırıcıların o şanlı sancağını ben ellerime alacağım.

    büyük takım dizilişine geçtiğimiz maçları geride bıraktığımızın resmiydi bursaspor maçı. 4-4-2 hücum futbolunun iki beki sabri ve hakan balta ise, her ikisi de kötüyse sistem hak getire olur. bırak hücuma çıkmayı, isabetli orta yapmayı. elleriyle taç atmaktan aciz iki balta, savunma beki. savundukları şeye bakın, bu iki beke bırakın galatasaray kalesini savundurmayı, aynı anda askerde nöbet bile tutturmazlar. 3-5 nöbetinde iki kulenin nöbetçisi sabri ve hakan olsa, bir kertenkele görseler bunlar bir birlerini vururlar.

    sercan yıldırım’ın bursa’da ilk 11 başlaması, beni herkesten çok daha fazla nikbin yapmıştı. iyi kötü bizde futbol oynamıştık, insan kendi köyünde, eski oynadığı takıma karşı veya kendisini seyredenlerin olduğu maçta insan üstü oynar. ben sercan’ın nasıl futbolcu olduğunu bilmiyordum. dolu dolu bir maçını seyretmemiştim. şampiyon takımın santraforunu da bir bok sanmıştım. bırakın futbol oynamayı, gol, çalım atmayı adam ofsaytı tribünlerdeki kadınlar kadar bile bilmiyor. her pozisyonda cırlayan bayanlar ofsayttaki sercan’a top geldiğinde en ufak bir heyecan duymuyorlardı.

    hepimiz aynı fikirdeyiz, galatasaray bu sene takım olmuştur. eğer içlerinde kötü oynayan birini fark etmişlerse büyük bir dayanışma örneği göstererek toptan kötü oynamaktadırlar. afferin çocuklara, düşünsenize sabri’nin iğrenç oynadığı maçta hakan iyi oynasa sabri dart tahtasına dönmez mi? şimdi sabri’ye küfür etmek için elini vicdanına götüreceksin. bir tek o mu kötü oynadı? işte takım, işte şampiyon.

    şampiyon derken kinaye yapmıyorum. bu sene isterseler her maç böyle oynasınlar, hatta daha beter oynasınlar yine şampiyon olacaklar. belki de bilerek kötü oynuyorlar, yırtınıp, parçalanıp, baros’un salaklığı gibi debelenip de ne yapacaksın. oynayacağın maçlar son piley of 6 maçı. yatın anasını belleyeyim. boşuna çırpınmayın. dicitürk patronu karalar bağlamış, fener’e beşiktaş’a zeval gelecek, batacağım diye düşünüyor. biz de bir omuz atsak da endüstri futbolcuları hepten gebersin diye de kötü oynamış olabiliriz. yalnız beni aldı şimdiden büyük bir vesvese, evham. bir an için gözünüzü kapatın, özlediğimiz şampiyonlar ligi maçında noy kamp’ta barcelona’yla oynadığımızı düşünün. korku filimi gibi ya.

    kim bilir kaç kez yazmışımdır? bu kadar kötü bir galatasaray seyretmedim diye. artık yazmayacağım, aklıma da dahiyane bir fikir geldi, fener’e, beşiktaş’a, hızlı balık mali’ye koltuk çıkalım derim ben. hiçbir şey olmamış gibi salağa yatalım da platini bizi kupalardan 5-6 sene atsa. bütün yabancı futbolcuları kovsak, kendi kendimize papazın çayırı günlerimize dönsek diyorum. emre çolak’ın, engin baytar’ın gazete kağıdı ateşi gibi parlayıp, çabucak kaybolmasıyla avunsak, 100 metreci yiğit’i maraton tadında seyretsek. arada garip bir takım bulsak da yensek, sonrasında amigo sabri bize 3 lü çektirse. 2. 5 senede bir sırayla şampiyonluk kupasını kaldırsak, avrupa maçlarında cezalı olmasak şampiyon olurduk diye kendi kendimizi avutsak. messi’yle, ronaldo’yla, gerard’la sanal alemde karşılaşabilsek de rahat uyusak. aksi kabustan da beter. 6 ayda bunca kazmaya kimse futbol oynamayı öğretemeyeceğine göre, hezimetlere şimdiden hazırlanın çocuklar.
    birkaç maç şapkadan tavşan çıkınca polayanna taraftar çoğalmıştı, eski kavak yelleriyle serinleyen taraftar, büyük günlerin yeniden geleceğine inanıyordu. demek verilen ilacın tesiri buraya kadarmış, pelteye dönmüş büyük futbolcularımız! oynadıkları son 3 maçta acı gerçeği bir kez daha hatırlattı. bizde futbolun çapı, hacmi bu işte.
    biz bir garip çingeneyiz, nemize gerek gümüş zurna
  • 134
    iyi oynamadığımız maçtır. ancak pozisyon 3 net pozisyon bulduk mu? bulduk. atamabildik mi? hayır. pozisyon verdik mi? bir tane net verdik o da gol oldu. sercan'ın beceriksiksizliği gol bulmamızı engelledi. tabi baros'un ve eboue'nin yokluğuda hücumda etkimizi azaltıyor. bu iki oyuncu eksikken bursa deplasmanında çok iyi top oynamamız beklenemez. bulduğun pozisyonu gol yapacaksın. zaten savunmamız iyi. bu maç 2-0 üstünlüğümüzle de bitebilirdi.
  • 135
    bursaspor – galatasaray : 1-0 … üçüncü yenilgi

    geçen sezon özellikle deplasmanlarda yenilmeye alışmıştık, bu sene üçüncü oldu. biri sezonun ilk maçı ibb deplasmanı (gerçek deplasmandır) , diğeri içerde hakem kararıyla g.antep’e.

    bazı maçlar vardır ya, bir türlü maçı kazanacağınıza inanamazsınız, böyle bir maçtı. tipik eski fenerbahçe maçlarımız gibi. saldırırsın, adamlar girdikleri her pozisyonu gol yaparlar. bursa’da bir tane pozisyona girdi, gol yaptı maçı aldı.

    çabuk unutmamak lazım, sezon başında sıradan rakiplerin bize kapanacakları, sert ve sağlam savunma yapacakları ve kontrayla gol arayacaklarını ve zorlanacağımızı söylemiştim. reçete belliydi, duran toplar, uzaktan vuruşlar işi çözecekti. bu sayede çok maç kazandık. ama bugün bunları da yapamadık.
    bursa bir savunma takımı. şampiyon olduklarında da böyle oynuyorlardı, istisnasız her takıma. galatasaray’a da sivasspor’a da kapanıp kontrayla gol arıyorlardı. başarılı oldular, şampiyon da.
    bugün de yine bunu denediler. serdar aziz, ibrahim ve staphanov’dan kurulu sert bir savunma yaptılar, başarılı oldular. hatta golden sonra üçe üç, dörde üç yakaladıkları kontralarda daha akılcı olabilseler daha fazla pozisyon ve gol bulabilirlerdi.

    fatih terim kadro seçiminde enteresan tercihler yaptı yine. çift forvet için elmander’in yanına sercan’ı monte etmeye çalıştı. tanıdığım ilk günden beri sercan’dan bir şey olmayacağını düşünüyorum. oyun zekası varsa eğer, hiç kullanmıyor. şimdi genç ve kuvvetli idare ediyor ama yaşlanınca hiç çekilmeyecek. beni ilgilendiren bir şey değil, kendisi bilir.
    bunun dışında oynayan oyuncularla ilgili problem görmüyorum. ama engin baytar’ın oynamamasının takımın ileri gitmesinde eksikliğe sebep olacağı belliydi ki, öyle de oldu. bu takımda baytar’dan başka topu taşıyan oyuncumuz yok.

    ortalık yıkılıyor transfer diye. sözlükler, twitter, facebook transfer yapılmadığı için yönetime saydıran yazılarla dolu. da, kimlerin ve hangi mevkilere transfer gerektiği konusunda bir anlaşma yok. biri o gelsin diyor, başkası ondan bir şey olmaz öteki gelsin. 5 futbolcu alınması gerektiğini düşünenler var yahu. bu takıma, lider giden bir takıma 5 ilk 11 oyuncusu. peki !
    fatih hoca da transfer istiyor. ama fatih hocanın istediği adamlar ve mevkilerle taraftarın uyumlu mu acaba. hoca shaqiri’yi istiyor mesela, bun da neredeyse herkes hem fikir, ama diğer oyuncular konusunda taraftar arasında neredeyse uçurum var.
    ben fikrimin arkasındayım, bu takım transfer yapmadan da, sallana sallana şampiyon olur.
    tek şartım var. belli olsun. transfer olacak mı, olmayacak mı belli olsun. fatih hoca bilsin, ona göre davransın. çünkü fatih hoca sahadaki dizilişi, oyun kurgusu değiştirerek yine maç kazanan takımı oluşturabilir, ilk devrenin ortasından itibaren yaptığı gibi. yine de, iyi ve takıma anında monte edilecek transfer, bizi bu sezon çok rahatlatır ama asıl önemlisi seneye şampiyonlar liginde daha iyi bir takım olmamızı sağlar.

    fatih hoca transfer istediğini bir lisan-ı münasiple, galatasaraylıya yakışır şekilde röportajlarında söylüyor, sesini çıkarmadan susup oturmuyor. başka hocalardan değil, yine fatih hocanın kendisinden örnek vereyim. takımın başına ikinci kez geldiğinde yaptığı hatayı yapmayacak hoca. o zaman rahmetli özhan canaydın’a saygısından sesini çıkarmamıştı kamu önünde. şimdi ise, transfer istediğini herkese, kimleri istediğini yönetime söylüyor. şu anda galatasaray futbol takımı ve etrafındaki diğer kişiler içinde işini hep en iyi yapmış, sağlam bir kariyer oluşturmuş en önemli adam. bu ekipten bir de scott piri var aynı düzeyde. yöneticiler henüz kendilerini fatih terim düzeyinde kanıtlayabilmiş değiller.

    belki fatih hocanın dikkat etmesi gereken şeylerden biri de takımın iki maç arasında çok farklı kadroyla çıkmaması gerektiğidir, kupa maçı falan tamam ama iki lig maçına bu kadar farklı kadroyla çıkmak konsantrasyonu düşürür.

    yenilmeye alışmış taraftar kadar kötüsü yoktur da kazanmaya alışmış ama kaybetmeye tahammülsüz taraftar da hiç çekilmiyor. bunlara sonuç odaklı taraftar, skor taraftarı denmeye de başlandı. ille de kazanılsın istiyor, kaybedince ne yönetim, ne hoca, ne de futbolcu kalmıyor hakaret, küfür etmediği. çoğunluk böyle. türkiye’nin futbol iklimini bu taraftarlar oluşturuyor.

    benim hiç anlayamadığım bir taraftar modeli var. şu topçu siktirsin gitsin, defolsun, kendini assın falan diyenler. defalarca yazdık ama ı-ıh anlamıyorlar. topçu ne yapmalı? hocam beni ilk onbir yazmışsın ama benim defolup gitmem gerek mi demeli? en önce hoca izin vermez böyle bir şeye. hocaya hakarettir bu yahu. mesela servet defolsun gitsin, e abicim bugün bursa’ya götürülmedi bile servet. ben değil, bana servet’in ismini buraya yazdıranlar utansın.

    yine de, galatasaray taraftarı içinde takıma ve hocaya sahip çıkılması gerektiğini söyleyen çok sayıda insan da var. her türlü övgüyü hak ediyorlar.

    yazıyı şöyle bağlamak uygun olur. bu takım, ligin bu halinde, transfer yapmasa bile şampiyon olur. puan silme veya küme düşürme olmasa bile.

    *
  • 137
    şampiyonluk yolunda kötü oynayarak kazanmak çok önemlidir, o maçlardan birini bu akşam oynadık. emre çolak'ın a.gücü maçı gibi yine sağ kanatta yer alması bursa karşısında olumlu olmadı. a.gücü'ne karşı bu tutabilir ama özellikle göbekten iyi kapanabilen bursa, eskişehir gibi deplasmanlarda kanat organizasyonları daha önemlidir. riera'nın ortaları biraz iyi olsa golü bulabilirdik. 2.yarının ortalarında değil de, devre arasında yiğit hamlesini yapıp emre çolak'ı sol kanada almak gerekirdi diye düşünüyorum. ayrıca geriden topları melo yerine selçuk almalı, orta sahada markaj altında kayboluyor. selçuk geriden oyun kurarak göze batmış bir oyuncu, sırtı dönük oynatılmamalı. selçuk ve melo ikilisi baskı altında olduğundan olumlu işler yapamadı. ayrıca kanat bekleri bakımından iyi bir türk sol bek çıkartmalıyız. sercan'ın da biraz beyin fonksiyonlarını geliştirmesi gerek, santranç oynarken bir sonraki hamleyi düşünemeyen bir futbolcu gibi top ayağındayken ne yapacağına hemen karar veremeyen, çabuk düşünemeyen futbolcumuz, umarım geliştirir kendini. elmander ve baros'dan çok şeyler öğrenmeli. ayağına hiç hakim değil, güzel bir şeyler yapacağım diye acele ediyor ve yüzüne gözüne bulaştırıyor. topa basıp kafasını kaldırıp bakmayı öğrenmeli. dediğim gibi kötü oynayarak kazanmayı bilmeliyiz. bugün de kötü oynayarak kaybettik. futbol şansı kaleyi bulan ilk topları golle neticelenen bursa'dan yanaydı. not: antalya maçında sercan'ın yedek oturacağını elmander ve kazım ikilisini göreceğimizi düşünüyorum.
  • 140
    maçı izlemedim, zaten bundan sonra uzunca bir süre süper lig maçı izleyeceğimi de zannetmiyorum, tiyatro izlemek istediğimde sahneye gider izlerim.

    sadece ufak bir not düşmek istedim; bu oyunu robotlar değil, insanlar oynuyor, insanların da performanslarında psikolojik durumları büyük etkendir.

    2 aydan beri transfer lafını ağzından düşürmezsen, takviye takviye der durursan, bir sürü futbolcuyla tonla para dökmeyi göze alıp görüşürsen ve sonuç olarak ara transfer döneminin bitimine 3 gün kala kimseye imza attıramazsan bunun sonucuna da katlanırsın.

    başarılı giden takıma ya güvenirsin ve takviye yapmazsın ya da yapacağım dediğin takviyeyi yaparsın, aciz duruma düşmezsin.

    aksi halde sahadaki adamlar tavırlarıyla sana dersini verirler, bence bugün olan da budur.
  • 143
    dünkü * mağlubiyetin tek nedeni takımın golcü diye bağırıyor olmasıydı. ben sercan ı çok beğeniyorum çok da seviyorum ama gerçekleri söylemek lazım sercan şu an için galatasarayımızın ilk 11 de yer alabilecek golcüsü olabilecek kapasitede değil, ancak dediğim gibi şimdilik değil. ileride olabilir, olacaktır da ona inanıyorum ama en azından 1 sene takıma alışıp pişmesi gerekiyor gibi bir görüntü veriyor. şu piyasada adı dolaşan andy johnson bile alınsaydı bu gün bursaya en az 3 atardık. milan baros un ummadığımız sakatlığından dolayı o bölgede eksiklik yaşadığımız aşikar, devre arasına girdiğimizde keşke bir golcü alabilseydik çok iyi olurdu. ne kazım ne de sercan elmander ile ileride kontak kurabilecek durumda değiller artık baros bir an önce dönsün diye dua edeceğiz napalım..
  • 149
    fatih terim'in neden selcuk inan yerine felipe melo'yu cikardigini aciklamasi gerekmeyen mac. bana, sana, ona, bize, size, onlara gore hatali degisiklik olabilir lakin, fatih terim'dir bu takimin * teknik direktoru. ve kararlari da "o" verir!

    kendisi atanan kisi oldugu icin sadece "yoneticilerine" hesap verir, o da belki sadece ligin sonunda....

    ekleme: imla
  • 150
    ne şeyime kaybettik bu maçı hala anlayamıyorum. resmen sevindirdik tribündeki bursalı çıtırları... 2011-2012 sezonunun 29. haftası itibariyle hiçbir mazeretimiz olmadan kaybetmiş olduğumuz tek maçtır, saçmadır.

    sercan yıldırım berbat oynamıştı bu maçta, gereksiz stres yapmıştı, belki de duygusal davranmıştı...

    belki de tam necati ateş'lik bir maçtı. inşallah bu maçta yok yere yitip giden 3 puanı hiç aramayız ileride...
App Store'dan indirin Google Play'den alın