2014-15 Türkiye Süper Lig 22.Hafta Maçı
20:00 Türk Telekom Arena
3 - 1
  • 265
    maç anketi:

    en güzel gol - björn vleminckx (1-1) - %45

    [biçim]
    performanslar (on üzerinden)
    [/biçim]
    hamza hamzaoğlu - 7,8

    tolga özkalfa - 4,2

    fernando muslera - 8,1
    sabri sarıoğlu - 6,4
    aurelien chedjou - 8,4
    koray günter - 5,8
    olcan adın - 5,7
    hamit altıntop - 8,8
    selçuk inan - 7,4
    bruma - 5,8
    wesley sneijder - 9,0
    yasin öztekin - 6,5
    umut bulut - 4,9
    alex telles - 6,6
    emre çolak - 4,2

    *
  • 268
    galatasaray – suat altin inşaat kayseri erciyesspor : 3-1 33 harf 5 kelime

    http://www.captano.net/...2015/02/suatkaya.jpg

    33 harfli 5 kelimeli takımı yendik, daha ne olsun. hakikaten ya bu nasıl isim, ispanyol topçu musun be kardeşim. ilk kelimeyi anlatıyorum. erkek. eskiden keldi, uefa’yı kazanan takımda orta sahanın dinamosuydu….hahahahaha

    hamza hocanın özellikle içerdeki maçlarda hücum gücünü maksimum kullanma tavrı devam ediyor. hep söylüyorum, doğrusu da bu. sen galatasaraysın, bırak rakip düşünsün. arada sırada savunmada başımız derde giriyor ama olacak o kadar, olacak olacak, olacak o kadar.

    maç yazısı yazarken bir an kendimi elbise ne renk mevzusu içinde buldum, nasıl gittim ben oraya anlamadım ki. neyse, kocası songül karlı’nın videolarını kaldırttı da daha yanlış yerlere gitmekten kurtuldum.

    galatasaray taraftarının bile bilmediği, anlamadığı bir takım kurgusu, oyuncu seçiminden iskeleti belli, ne oynayacağı aşağı yukarı tahmin edilen bir takım haline geldi. bütün büyük takımlar gibi. ben eskiden teknik direktörlerin maçtan bir gün önce kadroyu açıklamalarını çok ahmakça bulurdum. çünkü biz (aslında ben) esami listesine santraforun 2 numara, sol bekin 9 numara ve benzeri kafa karıştırma tekniklerinin uygulandığı bir zamanda top oynadık. o zamanlar herkes mevkisine göre forma giyerdi. 2 numara dedin mi sağ bek oynar usta, 9 numara giyerse santrafor oynayacak, giymezse bir daha kulübe adım atmamakla tehdit eden gerizekalılar da gördüm. neyse, mevzumuz bu değil. büyük takım kadroyu zamanı varsa açıklar, oyun sahada oynanır nitekim.

    galatasaray takımı hamza hoca ile epey ilerleme kaydetti. hoca teknik, taktik mucize yaratmadı. futbolun basit doğrularını takıma yeniden hatırlattı. önce takıma özgüven kazandırdı. takım geriye de düşse oyuncularda bir yılgınlık, bezginlik, boşvermişlik görmüyoruz artık. takımdaki özgüven taraftara da sirayet ediyor, kimse (bazı paralel galatasaraylılar hariç) umutsuzluğa kapılmıyor.
    hazma hocanın yaptığı diğer etki de daha önce bahsettiğim gibi takımın iskeletini oluşturması. takım içindeki uyuma bakıldığında forma dağıtımında da adaletli davranıyor. kimsenin surat astığını görmedik.

    en güzel şeylerden biri de, haybeden penaltıyla, ofsayttan golle, çalınan-çalınmayan faulle, gösterilen-gösterilmeyen kırmızı kartlara bağlı kalmadan yoluna devam ediyor galatasaray.

    oyunculara özel olarak değinmeyi sevmem ama bugün bir istisna yapıp hamit altıntop’tan bahsedeceğim. bugüne kadar beklentileri hiç karşılayamadı. kendisine bir mevki bulamadı takımda. orta sahanın göbeğinde kesici, sağ bek, sağ ön hiç birinde tutunamadı. kariyeri kendisinden geride olanlara kaptırdı hep formasını. kötü oynadığı için maç sonundaki çok başarılı, teknik direktörvari açıklamaları ble kıyasıya eleştirildi. geldiği günden beri belki de ilk defa bugün galatasaray’ın kendisine ihtiyacı vardı. o büyük futbol bilgisini artık sahada gösterme vaktiydi. ve hamit bugün ilk defa bazı dostların beklentilerini karşılarken bazı dostların boşuna endişelendiklerini gösterdi. burayı okuyan ve hamit’e ulaşabilecek biri varsa rica edeyim biri okusun ona bundan sonrasını. bir maç oynadı diye işi bitmedi. önümüzde çok önemli fenerbahçe maçı var (rakip de olsa büyük harfle başlar, cincona benzer şekilde gerizekalıca bir ifadeyle yazılmaz) ve sonrasında da çok sayıda maç bekliyor hamit’i. biz hamit’i iyi biliyoruz, neler yapabildiğini gördük, biliyoruz. al sana beklenti. bu takımın orta sahasının yükünü çek be hamit. gol atman şart değil. böyle oyna bize yeter.

    neyse ya, adamlar liverpool’u elediler tura çıktılar diye dalga geçiyoruz 33 harf 5 kelimeli takımı yendik diye “lidere yan bakılmıyor” falan diye başlık atacak değiliz. dün twitterda dediğim gibi “herkesin tarihi kendine be abicim”

    *
  • 270
    rakiplere psikolojik baskı kurmak için çok önemli bir maçtı. melo'nun sakatlığıyla şampiyonluk yolunda çok büyük bir yara almış fakat hemen akabinde gelen liderlik bizi daha fazla havaya sokmuştu. üstelik cuma günü oynayacak olmamız geçen senelerdeki gibi dezavantaj olmasının aksine bizim için çok önemli bir fırsattı. gelecek hafta kadıköy'de oynanacak maç öncesi cuma gününden farkı 5 puana çıkarmamız gerçekten çok büyük baskı yarattı rakipler üzerinde. ha sonuç verir mi orası muamma, çünkü rakiplerimiz kolay maçlar oynayacak bu hafta. ne olursa olsun biz görevimizi yaptık.

    sivas'taki 11'i bozmadı hamza hoca. sadece burak sakat olduğu için riske edilmedi ve yerine umut oynadı. aslında sadece sol bek mevkinde ve melo'nun yerine oynayacak isim konusundaki tercihleri merak ediliyordu hamza hocanın. genelde iyi oynayan takımı bozmayan hamza hoca, hücumsal anlamda performansı iyi olan olcan'ı ve geçen hafta melo'nun yokluğunu çok iyi dolduran hamit'i kesmedi. aslında hamit'in oynayacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktu ama kadıköy öncesi bir prova yapabilir beklentisi vardı hamza hocadan. fazladan bir orta saha koyup koymayacağı konusunda soru işaretleri vardı. bu seçeneği tercih etmedi hamza hoca.

    sahaya çıkan 11'de sadece olcan konusunda eleştirim var hamza hocaya; olcan ve koray'ın yan yana oynadığı son iki maçımızda rakipler sürekli bizim solumuzu kullandı. yediğimiz gollerde hata koray'da aranıyor çoğunlukla. alt yapı eğitimini almanya'da alan koray bana göre yediğimiz gollerde hep doğru pozisyonlardaydı. magius'un da yazdığı gibi, koray yanındaki sol bekin de doğru pozisyon alacağını düşündüğü için arkasını pek kontrol etmiyor. ne yazık ki çoğu türk oyuncusu gibi pozisyon alma konusunda zayıf olan olcan, yediğimiz gollerde hep yanlış pozisyon almış oluyor. daha önce de yazdığım gibi ben rakip teknik direktör olsam, olcan'ın sol bek oynadığı maçlarda oyuncularıma sürekli o kanattan hücum etmelerini söylerdim. nitekim son maçlarda bariz bir şekilde görüldüğü üzere rakipler çoğunlukla bizim solumuzdan geliyor.

    olcan'ın önceki takımlarinda da zaman zaman kullanıldığı gibi sol bek oynamasına sıcak bakmadığımı yazdığımda, savunma yönünden telles'den bir farkının olmadığını ve hücumda ondan daha iyi olduğunu söyledi birçok yazar arkadaş. telles'in orijini sol bek, olcan'ın da futbola on numara başladığı düşünülürse hücum konusunda bu yorum gayet yerinde. ancak savunma konusunda olcan'ın telles'den bir farkı olduğuna katılmıyorum. birebir savunmada ikiside çok kolay çalım yiyen oyuncular ama telles, olcan gibi sürekli pozisyonunu kaybeden bir oyuncu değil ve olcan telles'in aksine ters kademeye girme konusunda bayağı sıkıntılı. neyse daha fazla uzatmayım, yazı olcan, telles kıyasını dönecek. sadece olcan'ın kadıköy'de sol bek oynamaması taraftarı olduğumu belirteyim.

    maça dönersek, çok istekli başladı takım. buna beklenilenden daha az sayıda olan seyirci de eşlik edince rakibi boğmaya başladık. sneijder dışında yaratıcı oyuncumuz olmaması bizi sürekli yan pas yapmaya zorladı biraz. selçuk da ilk yarı çok sorumluluk almadı. golü de bruma'nın ceza alanına doğru katedip çektiği şuttan bulduk. çoğu zaman saç baş yoldursa da bu tip dönen topların ve karambollerin adamı umut bulut maçın başında bizi öne geçirdi. golden sonra da topun hakimi bizdik ama az önce belirttiğim gibi top sneijder'e gelmediği zaman, selçuk'un da sorumluluk almaması nedeniyle sürekli yan pas yapmak zorunda kaldık. bu sezon kaçıncı kez oldu hatırlamıyorum ama öndeyken yenilmeyecek bir gol yedik yine. pozisyonu olmayan erciyes'i adeta uykusundan uyandırdık. hakem de zaten fırsat koluyormuş gibi beraberlik golünden sonra soğutmaya başladı oyunu. maç içinde bir çok avantajımızı kesti.

    ilk yarıda emre çolak'ın oyuna girmesi gerektiğini düşünüyordum, çünkü selçuk'un geriye gelip topu çıkarmaması nedeniyle hamit çok yalnız kalmıştı orada. hamza hoca değişiklik yapmak yerine selçuk'u bu konuda uyardı belli ki. ikinci yarı selçuk daha fazla sorumluluk almaya başladı. maçın başında kurduğumuz baskının benzerini kurunca gol de çok gecikmedi. selçuk ve chedjou mükemmel bir duran top golü izletti bize. özellikle selçuk'un ortası çok iyiydi.

    hamza hoca geçen hafta yerinde ve zamanında yaptığı değişikliklere bu hafta da devam ederek telles'i aldı oyuna. fena bir performans göstermeyen yasin kenara gelirken bayağı üzüldü. futbolcuların şampiyonluğa giderken sürekli oynamak istemesi iyi bir şey ama ben de kendisini çıkarırdım, bruma'yı kazanmak da çok önemli zira. burada dikkat edilmesi gereken husus; bilic ve zamanında aykut'un yaptığı gibi her maç aynı değişiklikleri yapıp da rakiplere takımın ezberletilmesine izin vermemek. ikinci değişiklikte de her ne kadar vasat bir performans gösterse de emre, haklıydı hamza hoca. ama yine üçüncü değişiklik için geç kaldı. ben umut yerine pandev düşünülebilir mi acaba derken hamza hoca oyuna müdahale etmedi. syla'nın şutu az kalsın pahalıya mal oluyordu bize. ancak hemen sonrasında telles'in büyük çabaları sonucu kıymetlimisss'in ayağından gelen gol rahatlattı bizi.

    hamit'e ayrı bir parantez açmak lazım. geçen hafta rakipten kaç top çaldığını sayamamıştım, bu hafta da kaldığı yerden devam etti. sahanın tartışmasız yıldızıydı. hele kendi ceza sahamız içinde önlediği bir pozisyon sonrası yaptığı melovari hareket beni benden aldı.

    hamit melo'nun eksikliğini büyük ölçüde kapattı ama hava topu konusunda melo'nun yokluğunu çok arıyoruz. geçen hafta batuhan, bu hafta vlemincx çok hava topu indirdi. şimdilik çok büyük bir sorun teşkil etmese de haftaya kadıköy'de başımıza bela olabilir. fener'in caner ve emre'nin yarattığı pozisyonlardan sonraki en büyük hücum silahı emenike, kuyt ve sow'a şişirilen toplar çünkü. umarım bu konuda başımız ağrımaz.

    neyse şimdilik bunlar için kafa yormaya gerek yok. biz cuma galibiyetinden sonra gelen hafta sonunun keyfini çıkaralım.
  • 28
    en az geride bıraktığımız sivasspor maçı kadar önemli olan maç. yok arena'da oynuyoruz yok erciyes'i ezer geçeriz falan yok gevşekliği kaldırmaz bu maç. tamamen konsantre olup daha ilk yarıdan fişi çekmemiz lazım ki hem takım hem taraftar hem kulüp iyice kenetlensin şampiyonluk için o zaman rakipler daha çok tribe girecek daha çok hata yapacaktır.

    (bkz: haydi aslanlar)
  • 58
    şampiyonluk yolundaki en önemli maçımız. evet en önemli maçımız çünkü oynayacağımız ilk maç bu. kupayı ve yıldızımızı alana kadar maç maç kenetlenerek gitmemiz gerekiyor. hiçbir maçı cepte görmememiz gerekiyor. bu maç da sıradaki maçımız olduğu için an itibariyle en önemli maçımızdır.

    bundan sonra çok önemli bi derbimiz var belki ama "bundan sonra". zira derbiye odaklanıp bu maçta yaşayacağımız bir kaza bütün avantajımızı çöpe atabilir. bütün galatasaray camiasından ricam, derbi yüzünden bu maçı unutmayıp gereken ilgiyi göstermesidir. cuma gününden galibiyetimizi alıp haftasonu rakipleri strese sokup sülalemiz rahat modunda derbiye hazırlanırız sonra.

    (bkz: konsantrasyon)
  • 15
    saçmalamamamız gereken maç.

    sanki deplasmandaki fener maçlarına melo-burak ikilisiyle çıktığımız her maçı alıyormuşuz gibi yok erciyes maçında melo oynamamalı, yok burak dinlenmeli falan geçelim bunları. melo'yla burak oynarken de maç kaybettik orada. bu adamları oynatmayıp olası bir puan kaybında fener maçı öncesi ne kadar ağır darbe alacağımızın, fener maçına ne kadar baskı altında çıkacağımızın ve fener'e yenildiğimiz takdirde hem puan hem psikolojik olarak yarıştan ne kadar kopacağımızın farkında mısınız? o yüzden önce can, sonra canan. önce galibiyet, sonra melo-burak. önce kayseri erciyes, sonra fener. saçmalamayalım.

    melo bu maçta sarı görürse son dakikalarda 2. sarıdan kırmızı alıp cezasını hafta içi kupa maçında çekerek fener maçına çıkabilir ayrıca. bu da aklınızda bulunsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın