188
biraz soğuk kanlı/tarafsız bakarak, öncelikle şu hakem/federasyon işlerinden bir kurtulalım. hakem kötü bir maç yönetmiştir, doğrudur. en kritik kararı servet'e çıkan kırmızıdır ki, açık bir şekilde yanlıştır. ancak, daha öncesinde melo'nun olcan'a bir hareketi vardı ki, kırmızıyı orada çıkarsa ne kadar eleştirebilirdik hakemi, bilmiyorum. kötü yönetilen ne ilk ne de son maçtır bu, buna benzer şeyler olmuştur, olacaktır. bunlara gereğinden fazla kafa yorup, çok net yanlışlarımızı görmezden gelmemek gerekir. bu akşamki mağlubiyetin sorumluluğu, yönetim + fatih terim'e aittir, bunun faturasını federasyona ya da hakemlere kesmek, sadece bu akşamı değil, ilerisini de kaybettirecektir bize.
yönetimin mağlubiyetteki payı, elbette sahadaki oyundan ziyade tt arena ile ilgilidir. temel ekonomi kurallarındandır, malın fiyatını alıcı belirler. g.tünden fiyat politikası uydurursan, yaptım olacak kafasında gidersen,neticede bu şekilde babayı alır, 30.000 kişiyi bir arada zor bulursun. boş tribünlere oynar, önemli bir avantajını kaybedersin. ikincisi, topu her fırsatta çeşitli resmi birimlere atarak bu zemin rezaletinin içinden de çıkılamaz. sebebi kim/ne olursa olsun, bu takıma bu zeminde top oynattıran yönetim, neyi nasıl yönetmektedir, allah aşkına bir anlatsın, biz de bilelim.
saha içerisine gelirsek, bu takım bu kadro ile 4-3-3 oy-na-ya-maz. bu dizilişteki ısrar, öyle gözüküyor ki, bizi hedeflerimizden edecek. sağ kanadında sabri-kazım, sol kanadında hakan balta-riera olan bir 4-3-3'ün istikrarlı bir şekilde işlemesi ancak metafizik öğelerle açıklanabilir. bu takımın mevcut kadro yapısı ile oynaması mümkün olan yegane sistem, bildiğin standart 4-4-2 'dir. üstelik stsl şartlarında da çok daha geçerlidir. devre arası ya da sezon sonu gerekli takviyeleri yaparak, 4-3-3'e göre bir takım kurmadan bu dizilişte ısrarcı olmak, şampiyonluğu falan geçtim, play-off'u dahi ıskalamamıza sebep olabilir.
x niye oynadı, y neden oynamadı gibi detaylara takılmak şu an için yersiz, sadece oyuncu özelinde riera'ya takılmış durumdayım, onu söylemeden geçemedim. bu kadar etkisiz bir kanat forveti nasıl bulduk, hadi bulduk 90 dakika nasıl oynattık, anlamış değilim. aydın yılmaz'ı her sahada gördüğümde acaba o gün bugün mü diye ufak da olsa bir umut oluyor içimde, riera için o bile yok. yanılmayı umarım ama inşallah maddi açıdan fazla zararı olmadan devre arasında gönderebiliriz.
diziliş kadar önemli olan bir diğer mesele, 1-0 sonrası oyun anlayışımız. galatasaray'ın sadece bu sezona özel değil, yıllara dayanan bir geleneğidir, bu takım 1-0'ın üzerine ya-ta-maz. 2-0'ın, 3-0'ın, 3-1'in bile üstüne yatamadığımız nice vakalar vardır tarihimizde. öne geçince skoru korumaya yönelik oynayan takımlar yok mudur, vardır elbet ama o yapıya uygun oyunculardan kurulmuşlardır. ne zaman ne bok yiyeceği belli olmayan çok sayıda adam içeren takımlar için 70-80 dakika bu şekilde top oynayarak maç kazanmayı hedeflemek maalesef hayaldir, henüz gerçek olduğu da görülmemiştir.
yine diğerleri kadar önemli bir sorunumuz, kaptanımızdır. arda ya da sabri gibi daha kendini idare etmeyi beceremeyen adamlar bu takımda kaptanlık yaptığı sürece bu takımın kolay kolay beli doğrulmaz. bugün gördüğü kırmızı kartın ardından eğer bir kez daha sahaya kaptan olarak çıkarsa sabri, bilin ki bizden bir bok olmayacaktır. 10 kişi kalmış bir takımın ihtiyacı olan son şey, ruh hastası gibi kendini oyundan attıracak bir kaptandır herhalde. neymiş çok hırslıymış, mağlubiyeti kabullenememiş, aslanlar gibi mücadele etmiş. böyle mücadele edecekse, etmesin bundan sonra. mücadele etmekse, elmander'i de izledik, olması gerekenin ne olduğunu gördük.
hakeme federasyona gelene kadar bizim kendi içimizde çözmemiz gereken çok şey var. bunları görmek gerek. biz zaten yapılması gerekenleri yapar, kendi elimizle vermezsek, abdullah yılmaz gibi hakem müsveddeleri ne bok yerse yesin fark etmez.