101
aslanlarım benim, herkesin emeğine, sesine, yüreğine sağlık.
102
hoca 2 hafta önce böyle yapacaklarsa gelmesinler demişti taraftar için, taraftar da onun sözünü dinlemiş sanırım. maç fb ile olsa oturacak yer bulamazdık o ayrı baskette voleybolda her zaman maç seçilir ve seçilmiştir. ipekçi gibi atmosferi güzel olmasına karşın ulaşım özürlü bir yerde tuz biber eker. hocanın oyundan memnun olmaması güzel çünkü aroyyo ve gordon oyundan düşünce ve özellikle iş endere kalınca sayı bulamıyoruz bu durum olası daha sert savunmalarda işimizi zorlaştıracak gibi. üst üste 20 galibiyet ise olağan üstü bir başarı keşke avrupa macerasında da form tutsak ve oyuncu tercihlerini baştan yapabilseydik.
103
hayatımın salaklıkları listesine iddialı giriş yapabilecek olayı yaşadığım maç...
canım sıkılmış, cpu sadece winamp açıkken bile % 65 ram yiyor. dolayısıyla evden çıktıktan sonra en az bir kez daha kapıyı çalıyorum. beni uğurlayan kapıda bekliyormuş zaten birazdan gelir bu diye. önce şalı, sonra kardeşimin doğum günümde aldığı şu sarı kırmızı örgü bilekliği unuttuğum için 5'er dakika arayla eve dönüyorum.
her işim götün götün yetiştiği için hesapta olmayan bu 10 dakikalık kayıp önemli sorun. neden? çünkü trende farkediyorum ki kemer takmamışım. bir daha dönülür mü eve? şortun çeşitli yerlerindeki cüzdan, telefon, mp3 çalar adeta dalga geçiyor benle. hele cüzdandaki bozuk paralar. bir avuç fındıkçıya verirsen 10 lira, adam da sana yarım kilo demir ittirmekle kalmaz, beddua da eder demek ki. paralar dile geldi gülüyor adeta götleriyle.
eve dönsem ilk periyot kesin kaçar, dönemem. ayrıca trene binene kadar nasıl farketmedin demeyin olm, bilmiyorum. bu nasıl bir hata yarabbi?
trenden inerken farkediyorum, elimi cebimden çıkarırsam sıçtım. stratejik oynamak lazım. demirlerin bir kısmıni akbil doldurmak için kullanıyorum. kalanı sakız ve her maç olduğu gibi salon girişinde kizilay'a bağış. zaten şu fukaralıkla kızılaya bu kadar bağış yaptığımı kızılay bilse şilt verir, annem bilse ağzıma sıçar.
neyse, ecel terleriyle salona varıyorum. maça yetişmiş olmak güzel. tribün de güzel. ama tribüne katılıp eller cepte takılmak mı, yoksa kenarda oturmak mı? biraz oturayım diyorum, yok olmuyor, kalkıp gidiyorum milletin arasına.
meşhur tezahürat... karşıyaka köpeğine şampiyon cimbom yazdıracağız. zıplamak şart; biraz tek elle şortu tutuyorum, biraz bacakları iyice açıyorum falan. derken söylemesi en güzel yer olan "uh" kısmında koordinasyon bir an kayboluyor ve şort paçalara düşüveriyor. ben saliselerle sayılacak kadar sürede hasiktir diyip eğilip şortu çekiyorum. o kadar hızlı çekiyorum ki, kimse anlamıyor. şimdi eve geldim. bu kadar.
şaka len şaka. gördü millet, güldüler falan. dalga geçildim, örselendim, oldu mu? rahatladın mı? bunu bekliyodun biliyorum.
104
beklediğimiz gibi kafalarını kaldırmaya fırsat vermeden, düzeni bozmadan gaza getirmeden tokatla evine gönder şeklinde maçlardan ilkini yaşadık. devamı gelecek
ek olarak şimdi ben kendimce bir gelenek başlatıyorum her pınar karşıyaka maçı sonrası, sözlükte bolca bulunan metresi karşıyakaspor olanlara koyduk mu ? diyeceğim sözlükte bulunan siz karşıyakasporlularda ofsayt vereceksiniz tamam mı laylaylar.
koyduk mu lan ! laylaylar.
105
ilk ve son çeyrekteki performansımızla kazandığımız maçtır. çoğu kişinin aksine ben çok rahat aldığımızı düşünmüyorum. dediğim gibi ilk çeyrekte ki arzulu ve saldırgan oyunumuz sayesinde maça iyi başladık. ikinci çeyreğin başlarında da bu oyunu sürdürdük. ama karşıyaka'nın aldığı bir takım önlemler maçı koparmamıza engel oldu. sayı olarak hep üstün olduk ama indirici darbe maçın bitimine yakın geldi. ilk olarak karşıyaka cephesinden bakalım. pota altında ki dominantlığımıza karşı iyi önlem aldılar. pick and roll yapmamıza izin vermeyip pota altını kalabalık tuttular ya da yardım savunmasıyla bir şekilde pota altı etkinliğimizi önlemeye çalıştılar. ikinci olarak oyunu hızlandırmaya çalıştılar. özellikle üçüncü periyotta bunu daha sık görebiliriz. çünkü karşıyaka'nın bizi sete sette yenmeleri çok zor. oyuncu kalite farkı da buna izin vermez. kaçırdığımız fast breakler bizim potamıza sayı olarak geri döndü. sayı olarak geri dönmese de maçı koparmamızı engelledi. bizim açımızdan da bir çok şeye değinmek lazım. birincisi gordon'un performansı. play offlar başladığından beri gordon'un performansında gözle görülür bir artış var. gordon bizim için önemli biri. atletik bir kısa. bu atletikliği sayesinde karşısındaki atletik oyuncuyu daha rahat savunabiliyor hem de rakip savunmanın dengesini bozabiliyor. ama oyunu kurma gibi bir şeyi tabi ki yok ki zaten bu hatadan çoktan döndük. belki de bu engin'in yokluğunu en çok hissettiğimiz maç bu maç oldu. ender maalesef bazı durumlarda yetersiz kalabiliyor. hele bu maçta pota altını karartmaya çalışan ve bunda kısmen başarılı olan bir karşıyaka varsa. arroyo da bundan kısmen etkilendi ama kişisel yeteneği sayesinde bunu aşabildi. arroyo'nun olmadığı dakikalar bu yüzden önemli. ufuk sarıca bizi iyi analiz etmiş beklemediğim şekilde. tam saha baskı savunmasını çok rahat aşmıştık son lig maçında. bu savunmayı görmedik ve bir daha zor görürüz gibi. karşıyaka'nın bu hamlelerine ergin ataman'ın her zaman bir cevabı oldu. ikinci maç daha zorlu geçecektir. geçen seneki beşiktaş maçı akıllardadır. ama ne bu karşıyaka o beşiktaş ne de bu galatasaray o zaman ki galatasaray.
bursa'dan geldiğim bu maçta seyirci sayısından hayal kırıklığına uğradım. salonun full ya da fulla yakın olması gerekirdi. bilmiyorum ne gibi mazereti vardı taraftarımızın. farkında değilsiniz galiba ama bu takım şampiyonluğa oynuyor. ve çok yüksek ihtimalle finale kalacak. maç cumartesi, saati uygun. ee ?
ayrıca buradan bench arkasına selam olsun :)