121
türkiye futboluna hafta içinde yapılan balans ayarından sonra bu maç için beklentim kaybedeceğimiz yönündeydi. milli takım kod adlı 28 şubat futbol darbesinin galatasaray'ın hayrına olmadığına, galatasaraylı olduğuma nasıl eminsem o derece eminim. yarın lig kızışınca en ufak bir lehimize hakem hatasında, nasıl kurduracaklarını hep beraber göreceğiz. biz maça dönelim.
maç oynanmadan, biri bana dese ki 1-1 e razı mısın? el sıkışır, yalova ido iskelesinden takımı döndürürüm. önce rakip bursaspor, en önemli başaltı takımıdır. şehriyle, taraftarıyla, yakın tarihteki mucize şampiyonluğuyla benim için kadıköy'de, trabzon'da oynamaktan çok daha zor bir maçtır bursa maçı. üstelik şanssız bir biçimde sezona yenilerek başlamış, gireni çıkaracak bir motivasyon maçına denk gelmiş, ligi en iyi tanıyan kurt bir hoca ile değişim yapılmış bir bursaspor'un, gezipark gençliği gibi direneceği aşikardı.
üstüne terim operasyonunun , galatasaray'ın dengesini mutlaka bozacağını öngörmüştüm. az daha yanılıyordum. az daha bütün bir hafta boyunca bana küfür edenler, üstüne alay edeceklerdi. ben ameliyat ekibinin varlığından emindim, ama maskeleri vardı, kim olduklarını çıkaramıyordum. meğer çok uzakta aramamak lazımmış, bizim yedek kulübesi, fatih terim'in çırakları ve hayat boyu çırak kalacakları varken, tekere başka bir çomak sokucu aramak beyhudeymiş.
maç beni tamamen yanıltacak şekilde başladı.( bu arada her ne kadar yenileceğimiz tahmin ettiysem de iddiada 2 oynamadıysam şerefsizim). bursaspor beni yanıltmadı, ama galatasaray yanılttı. muhteşem bir tempoyla maça başladık. top ustaların ayaklarında dolaşırken top olmanın zevkini çıkarıyordu. burak biraz dikkatli olsa, kıl payı ofsaytlara yakalanmasa, daha 2. haftadan ligi bitirmesi içten bile değildi. cadu'yu ilk maç beğenmemiştim, neredeyse beni cortlatacaktı. hata yapmıyordu, topları gelişigüzel kullanma dışında. cadu bu arada her topu taca atabilme yeteneğinde bu güne kadar galatasaray'a gelmiş geçmiş en büyük futbolcudur, hakkını yemeyelim.
unutulmaz maçlardan biri oynanıyordu bana göre. gol an meselesi, gurbet treninden çok sevdiğin birini bekler gibi bekleniyordu.. şüpheli tek futbolcu hamit. muhtemelen grande maçtan önce taffarel gile, hamit'i iyi seyredin yine kötü oynarsa ilk onu çıkarın diye talimat vermiştir. diğer değişiklikler saati, saniyesine konuşulmuştur. emre çolak girecek, erman kılıç girecek, hamit dışında çıkacaklar için şifremiz şudur! biriniz tribünün çatısına baksın, camdan kafesteyim milli takım hocası olarak maçı buradan seyrediyorum. sağ elimle kafamı kaşırsam drogba'yı, sol elimi alnıma koyarsam sneijder'i, yanımdakini tokatlarsam selçuğu çıkarın. aman ha kendi başınıza bir iş yapmayın, siz anlamazsınız, sadece siz değil türkiye'de futbolu benden başka hiç kimse anlamaz, bu ispat edildi kayda geçildi.
hamit çıkmayı 15 dakika erteleyebildi. beklenmedik bir anda çalımlarla ceza sahasına daldı, burak'a saniyenin milyonda biri kadar geç verse burak yine ofsayttaydı. fizik, tanjant, kotanjant hesabı burak topla buluştu, penaltı atar gibi kaleciyi terse attı. hem kendini hem de 10- 15 dakikalığına hamit'i kurtardı. muhteşem bir futbolla ilk yarı bitti.
beklendiği gibi, yaptığı muhteşem asist, hamit'in sahada bir müddet daha can çekişmesini sağladı. bu arada galatasaray, 2 yi, 3 ü arıyor tam bulacak geri bırakıyordu. bir taraftan da vakit daralıyordu emre çolak açısından. muhtemelen emre antrenmanlarda ağzıyla kuş, kıçıyla balık tutuyor olmalıydı. başka bir durumda değil grande, dünyanın en aptal hocası bile drogba'yı çıkarıp, emreyi oyuna almazdı. futbolu geçelim bir an. bir kasaba tüccarına gidin. 1.85 lik el dokuma hereke halım var, 1.65 lik kilimle değişelim deyin, sopa yer kovulursunuz. hangi ölçü birimi olursa olsun, uzunluk, ağırlık bir mal değiş tokuşu söyleyin ki, 1.85 i verip, 1.65 i alınca karlı çıkalım. drogba çıkıp, emre oyuna giriyorsa taraftarın rahat olması için en az 3-0 önde olman lazım. 2-0 yetmez, nitekim geçen hafta 3 dakika daha olsa yetmeyecekti. madem drogba ile emre değişerek oynayacak, kafadan emre oynasın bari. geçen sene akhisar maçında drogba'nın mağlup takıma girişini hatırlayın. hepimiz maçı döndüreceğiz demiştik. 1-0 yenikken, drogba çıkıp emre oyuna girerse, maçtan umudu olan en iyimser bir galatasaraylı varsa allah için söylesin.
emre oyuna girdiğinde maç bitti. şimdi soruyorum, 1-0 galipsin emre'yi oyuna almanın ne sebebi vardır? ya 2. yi atacaksın, ya 1-0 a yatacaksın. diyelim atacaksın, adamı döverler bu fikirdeysen. ben daum'un yerinde olsam ki o da aynısını yaptı zaten. drogba çıkar çıkmaz stoperlerden birini sürekli ileri çıkardı. gol yemeyeceğim diye soktuysan, yazıklar olsun o zaman. yedekler içinde en büyük topu hazırlık maçlarında ceyhun oynamıştı. eğer grande iddia edildiği gibi adalet dağıtıyorsa, emre çolak yerine hiç olmazsa tabelayı korumak için ceyhun'u oyuna alırdı.
direkten bir top döndü. futbol tanrısı öncü depremin fay hattını yoklamıştı. ama kim anlayacaktı ki. maç önceden kurulmuş, 65 de emre, 75 de umut, 80 de erman oyuna girecek. tabela ne olursa olsun, kim nasıl oynarsa oynasın. 5 değişiklik hakkı olsa, sneijder çıkacak, yekta girecek, muslera çıkacak eray girecek, bütün futbolcular maç başı cukkayı indirecekler, vikipedya'da sicillerine işletecekler..
kurgulandığı gibi umut oyuna girdi. oynamasın mı çocuk, o kadar para verdik. oynasın da, ne yapacak? 2. golü atacak. bildiği oyunu da unutmuş çocuk, diyelim ki attı haftaya ne olacak? drogba'yı kesip umut'u mu oynatacaksınız? adam kulübenin paspasçısı olarak bonservisinin alındığını biliyor. buna razı bir programa sokmuş kendisini. garanti sözleşmesi var, kiralık olduğundan bin beter kötü bir sezon geçireceği garanti. hiç bir maçı çeviremez. çevirmek için gerekli mental, burak varken umut'ta hiç bir zaman olmayacak.
maç yerine korku filmi seyrettiğimiz dakikalardı. 16 yaşında bir çocuk girdi, 36 yaşındaki drogba'nın çıktığı oyuna. halı saha golü attı. öncü deprem yerini gümbür gümbür sallayan hakişi bir depreme bıraktı. artçı geldi geliyordu, maradona'yı oyuna aldılar. zavallı çocuk acaba hangi görevle oyuna girdi? dikkatle bakayım dedim. hafta içinde onunla da uğraşmış okuyuculardan fırça yemiştim. topla buluşmaya korkuyordu, maksat galatasatray'da oynamış olmak. çaprazdan ceza sahası çizgisi civarı, kazma cadu bir faul yaptı. barajda tek futbolcu bıraktı muslera. o da maradona erman'dı. 1.65 boyuyla barajdaydı. futbol tanrısı,sevgili peygamberine acımıştı, kıl payı gol olmadı. bende maçı izlemeyi bıraktım.
maçın kaç kaç bittiğini hala bilmiyorum. özellikle tv seyretmiyorum, kimseyle de görüşmedim, belki de 2-1 yenmişizdir. belki de yenildik. tabelayla işim yok. galatasaray dünya çapında 11 e sahip, ama 12. adam sahaya girdiğinde bank asya takımına dönüşüyor. hele emre, umut, erman'ın aynı anda oynadığı bir galatasaray maçı, benim için insanlıktan çıkma, ağız ishali olma sürecidir. bugün son 7 dakikayı seyretmedim, yarın ilk 11 çıksınlar maçın tamamını seyretmem.
maçın,
altın adamı; melo
gümüş adamı; eboue
bronz adamı; hakan balta
teneke adamlar; taffarel, ümit, hasan