"topun canı vardır, isterse gol olur, istemezse gol olmaz" der serbest vuruş ustası cevad prekazi. akla gelmeyecek pozisyonların gol sevinci ile noktalandığını şaşkınlıkla izlemişken, çok nadir de olsa o topun iki kale direğini birleştiren çizgiyi bir türlü geçmek bilmediğine de şahitlik etmişliğimiz vardır. top ağlara küsmüşken, bazen bir file bekçisi de çıkar, kalesine duvar örür, uçan kaçanı tutarsa, bu gece galatasaray-kayserispor maçının ilk devresinde yaşanılan senaryo kaçınılmaz olur.
alışılagelen onbirinden arda, falcao, babel, omar, belhanda, okan gibi oyuncularından eksik bir kadro ile sahaya çıkmış olmasına rağmen galatasaray, ligin zayıf ekiplerinden kayserispor karşısında yine de favoriydi ve beklenildiği gibi de başladı karşılaşmaya. topun kıymetini bilerek, garanti paslar yaparak rakip kalede pozisyonlar aradılar ve de buldular. öyle bir ilk devre oldu ki, deplasman ekibi maçta daha beş dakika olmadan lennon'ın pasında campanharo ile direği sıyıran vuruşta golü bulsa, belki de galatasaray ilk yarıyı 5-1 önde bitirebilecekti ama "kısmet" bağlanmıştı, lung devleşmişti, 260'a 60 pas yapsan da, kaleyi tutan 7-8 şut atsan da, karşı karşıya kalsan da, iki adımdan kafa vursan da o top bir türlü tabelayı değiştirecek hamleyi yapmadı ilk 45 dakika içinde. o kadar akıl almaz işler oluyordu ki maçta, ayağındaki acı göz yaşı döktürecek şiddette olan lung zorla kalede dururken, diagne'nin iki adımdan vuruşunu bile kurtarıyordu. futbolun tanrılarının vardır mutlaka bir hesabı... belki de bir kaç hafta evvel yine bu sahada oynanan ankaragücü maçında pozisyon bulmadan golü atıp, üç puanı alan galatasaray'a hesap kesiyordu o ilahi kuvvetler...
galatasaraylı topçuların ilk devre golü bulamamasının en büyük nedeni olarak gördükleri silvio lung ikinci yarı sahaya çıkamamış, yerini ismail çipe'ye bırakmıştı. sadece kalecisi değil, bir de sol beki de hastane yollarında dinleyecekti maçın geri kalanını radyodan deplasman ekibinin. samet aybaba, lung'un çıkmasına üzülmüştür belki ama ismail çipe de rumen meslektaşının bıraktığı yerden devam ettirdi kurtarışlarına. öte yandan yasir'in zorunlu olarak aziz behiç'le yer değiştirmesi hayrına olmuştu kayserililerin, zira yasir ilk devre oldukça dağınık bir görüntü sergilemişken, aziz behiç ise ikinci devre takımı adına en fazla öne çıkan oyunculardan biriydi.
galatasaray ikinci devre yine sağdan soldan ortalar, uzaktan şutlarla gol için her türlü yolu denerken, hiç beklemediği bir anda muğdat'ın talihsizce bir dokunuşla linnes'i düşürmesiyle penaltı kazandı ve diagne ile öne geçti. penaltıyı ne sahadaki topçular ne de hakem görmüş, sadece muğdat ve linnes'in hissettiği bir "dokunuş" iken var'ın cımbızla çıkarması takdire şayandı ama böyle pozisyonlarda sarı kart çıkması hiç de yakışık kalmıyordu. zaten penaltı ile cezalandırıyorsun, bir de eksik bırakmak niye?
eksik kalan rakip karşısında, bir de o aranılan golü nihayet bulunca, fatih terim de oyunu daha kontrol etmek, sakatlanan sarrachi'yi riske atmamak, taraftarın çok istediği genç golcüyü sahada görmek için emre taşdemir, ali yavuz kol ve etebo'yu oyuna sürdü de daha onlar sahada yerlerini almadan kayserispor'un maç boyu kaleyi bulan ilk ve tek şutu gol oluyordu. yenilen golde aziz behiç'i kaçıran savunmacılara da kızsak, yoksa ortayı korner yerine ceza sahası önüne asist yaparcasına yollayan donk'a mı içerlesek, bilemedim... yine de campanharo'nun vuruşuna da şapka çıkaralım, değil fatih, muslera olsa çıkaramazdı o sert şutu...
zaten zorla bulduğu üstünlüğü çok olmadan elinden kaçıran galatasaraylılar, oyunun kalan dakikaları rakibin eksik olduğunu düşünmeden panik bir oyun anlayışına girince, ilk kırk beş dakika yakaladıkları pozisyonları bulmaktan uzaktı ve diagne'nin uçarak vurduğu bir kafa vuruşu dışında kaleciyi heyecanlandıran bir atak yapamayınca, ali sami yen'de hakemin son düdüğü ile puanlar paylaşıldı. unutmadan sami yen'de kaybedilen puanları gördükçe, galatasaray taraftarının takım üzerinde ne kadar büyük bir güç olduğu tescilleniyor, bu geceki maç seyircili olsa, o taraftar o topu kaleye sokacaktı...
kazanırken kusurlar galibiyetin coşkusuyla görmezden gelinir de, puanlar avuçtan uçunca acı da olsa bazı eksikler insanın yüzüne çarpılıyor. bu gece de fatih terim'in neden belhanda'da, babel'de, arda'da ısrar ettiğini, genç oğulcan, ali yavuz kol ve kerem aktürkoğlu'nu kenarda beklettiğini anlamış olduk. kerem her ne kadar oynadığı kısa sürede biraz ışık saçmış olsa da diğer iki arkadaşı yokları oynadı...
son olarak, fatih terim'in hakemlerin göstermiş olduğu uzatmalar hakkındaki isyanı o kadar haklı ki... ama istediği kadar isyan etsin, bu değişmeyecek... mancini'nin rize'de yaşadığı şaşkınlıktan bugüne ne değişti ki?
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...y1-1kayserispor.html